İdlib bölgesi özellikle de İdlib’in burnunun dibinde olan Efrin’de son dönemlerde vekil güç konumdaki çete grupları şiddetli bir çatışma ve siyaset geliştirmeleri kendisiyle İdlib’in stratejik önemini öne çıkardı. Bu nedenle İdlib’in adını, tarihini, coğrafyasını, hangi savaş ve çatışmalara tanık olduğunu, hangi çeteleri, güçleri, yapıları, nüfusu barındırdığını özel dosyamızda ele alacağız.
İdlib isminin kökeni hakkında pek çok görüş ve tarihi kaynak mevcut olup, İdlib kelimesinin kökeni hakkında 7’den fazla görüş belirtilmiştir. Birincisi, İdlib’in Aramilerin ortak tanrısı olan ve “Hadad” ile aynı tanrı olan “Adad” kelimesinden oluşan Aramice birleşik bir isim olmasıdır. Fırtına ve yıldırım tanrısı anlamına gelmektedir. Kelimenin ikinci kısmı Aramice ve Süryanice’de “bir şeyin çekirdeği veya merkezi” anlamına gelen “Lib” olup, genel olarak “İdlib” “Adad’ın merkezi” veya Tanrı’nın tapınağı “Adad”ın yeri anlamına gelir. Belki orada o tanrının bir tapınağı vardı.
Araştırmacı ve tarihçi Fayîz Qusra, İdlib şehrinin çıkışıyla ilgili şunları söylüyor: “İdlib şehrinin durumu, dini mabedin etrafına kurulan birçok ülke ve köyün durumuna benzemekte ve İdlib’in İlai adı olan Luban köyü M.Ö. 3 bin yıllarının ortalarında kurulmuştur.”
Üçüncü görüş ise Xeyreddin el-Esedi’nin, İdlib isminin, İslami saldırılardan önceki her yer gibi Aramice kökenli olduğu, hava anlamına gelen “ad” ve Aramice’de olduğu gibi genel hali ile tam hali arasındaki “d” kelimesinden oluştuğu yönündedir. Sonrasındaki “lab” ise kalp anlamına gelmektedir. Bu yüzden ismi “Rüzgarın Kalbi= yüreği ve bedeni serinleten” oluyor ve hakikat de böyledir. Diğer görüşler ise “id kalptir” diyor. Suryanice “id” el anlamına gelmektedir. “Lab” ise kalp anlamına gelmektedir. Böylece “Kalbin eli, kalbin dili=özün ruhu= mekanın ruhu” oluyor.
İdlib şehrinin çocuğu Şeyh Abd al-Rahman Rabu anılarında Küçük İdlib’in inşasının MS 1512 yılında gerçekleştiğini söylüyor ve burada İdlib şehrinin ortaya çıkışı 15. yüzyılın ilk yarısında Der Libe köyü, Küçük İdlib köyü adıyla anılıyor.
19.yüzyılın ikinci yarısında, bölge sakinlerinin bugünkü Küçük İdlib’e taşınmasıyla büyük Kuzey İdlib sona erdi ve yaklaşık 150 yıl önce bu isim resmen İdlib oldu. MS 6. yüzyılın ortalarında pagan tapınağı Dêr Delbîn adı verilen bir Süryani manastırına dönüştürülmüş ve bu şehirde hala bu isimle anılan Saliba mahallesinde bu manastırın etrafına bir köy inşa edilmiştir. Müslümanlar arasında bu manastırın adı eski Süryani ismine zıt olarak Der Lib olarak biliniyordu.
İslam fetihleri döneminde bu manastırın veya bu köyün gerçekliği hakkında hiçbir şey söylenmemiş ve Memlüklüler döneminde bu manastırın ömrü sona ermiş, kilisesi El-Omeri adında bir camiye dönüştürülmüş ve zamanla ibadet yeri olmuştur. Bu ibadet yeri de zamanla İdlib Sughra(Küçük İdlib) ve bazen de Ezlîb El Sughra adıyla bilinen bir köye dönüşmüştür.
SURİYE KRİZİ ÖNCESİ İDLİB’İN COĞRAFYASI VE NÜFUSU
Suriye krizi öncesi coğrafi konumu ve nüfusu:
İdlib vilayeti, Suriye’nin kuzeybatısında yer alan, 1957 yılında Suriye ile Mısır’ın birleşmesinden önce kurulan yeni vilayetlerden biri. Yüzölçümü yaklaşık 6000 kilometrekare olup, kuzeyde 129 km uzunluğunda İskenderun ve Türkiye (Hatay İli), doğuda 159 km uzunluğunda Halep ve Efrin illeri, güneyinde 158 km uzunluğunda Hama ili, batısında ise 29 km uzunluğunda Lazkiye ili bulunmaktadır. Dolayısıyla İdlib, yüz ölçümü büyüklüğü açısından Suriye genelinde sekizinci sırada yer alıyor.
İdlib şehri, Halep şehrinin güneybatısında olup Halep şehrine 60 km, Lazkiye’ye 132 km, Humus’a 168 km ve Hama’ya 105 km uzaklıktadır. Suriye’nin 2010 yılı nüfus istatistiklerine göre İdlib, yaklaşık 1 milyon 800 bin kişilik nüfusuyla, Suriye vilayetleri arasında beşinci sırada yer alıyor.
Zeytin ağaçlarıyla meşhur olan İdlib’te pekmez, tahin ve helva yapımı yine zeytin yağı üretimiyle yakından ilişkili olan sabun yapımı oldukça fazladır. Bu yüzdendir ki eski çağlardan beri Russell Kardeşler 1772 yılında buraya Yeşil İdlib adını vermişlerdir. İdlib bereketli toprakları, kaynak suları ve yaşam kaynaklarının bolluğuyla tanınıyor. Örneğin El Sha’ar dokuma ve işleme sanatıyla tanınıyordu. El Sawaf ise yün dokumasıyla tanınıyor. El-Şamî, El-Cisrî ve El-Homsî aileleri yün dokumada oldukça iyilerdi. Vilayetin zenginliğinden dolayı Osmanlı işgali döneminde demografi değiştirme amacıyla birçok Türk aile bölgeye yerleşmiştir.
İdlib’te Ebla Krallığı, Tel Merdix, Tell Afes, Arşîn, Erîha ve El-Bara, Ruwayha, Dalluzah, Qelb Loze, Qesr El-Banat, El-Magara, Sarjila, Taftanaz, Şinrişah ve daha birçok antik arkeolojik alan bulunmaktadır.
STRATEJİK YÖNÜ
İdlib vilayeti, antik İpek Yolu üzerinde önemli ve stratejik bir yere sahiptir. Burası işgalci ordular için bir geçiş noktası, Anadolu ve Avrupa’dan doğuya Bab El-Hawa Kapısı üzerinden gelen ticaret kervanları için önemli bir yoldu.
İdlib, Suriye devletinin kurulmasının ardından ülkenin kıyı bölgeleri ile orta bölgesi ile kuzey ve doğu bölgeleri arasında bir bağlantı haline geldi. Çünkü Cizre ve doğu bölgelerindeki tarımsal üretim alanları ile Lazikiye limanındaki ihracat alanları arasında bir köprü haline geldi.
Aynı zamanda Türkiye ile sınır bölgesi olup “Bab el-Hawa” kara kapısını da içermektedir. Bu da burayı Akdeniz’e açılan önemli bir geçiş noktası ve malların Avrupa ve Türkiye’den Suriye’nin güneyine geçişinde kilit bir durak haline getiriyor. Oradan da Ürdün üzerinden geçerek Körfez ülkelerine geçişi sağlıyor. Bu ekonomik önem, Suriye’nin ekonomik başkenti olan Halep vilayetine ve ülkenin en önemli sanayi şehirlerinden birine yakınlığı nedeniyle daha da arttı ve İdlib, Halep’ten kıyı limanına mal taşınmasında ana durak haline geldi.
KRİZ ÖNCESİ İDLİB’İN DEMOGRAFİSİ
İdlib vilayeti 5 idari bölgeden oluşuyor: İdlib şehri, ilin merkezi, Harim, Cisir El-Şuxur, Eriha bölgesi, Mearat El-Nûman ve Ebû El Duhûr bölgeleri. 15 ilçe, 411 köy ve 482 köy bulunmaktadır. İdlib’de halkın çoğunluğu Sünni Araplardan oluşuyordu. Aynı zamanda aşiret karakteriyle de tanınır. Tanınan aşiretleri ise şöyledir: Bû Şaban, Mewalî, Hedîdyûn, Naîm, Igêdat, Begara ve diğerleri. Ayrıca az bir sayıda sunni Kürtler (ki Kürtçeyi unutmuşlar) ve Türkler ile azınlık olan Durzî, Hiristiyan ve şiiler de bulunmaktadır.
İDLİB HIRİSTİYANLARI
İdlib kenti ile Cisir El-Şuxur bölgesinin batı kırsalındaki El-Gasaniye, El-Qaniye ve El-Yaqubiyya köylerinde Hıristiyanlar yaşıyordu. Krizden önce Hıristiyanların sayısı yaklaşık 10 bin 500 kişiye ulaşmıştı; bunlar çeşitli mezheplerden oluşuyordu: Roma Ortodoks, Latin, Ermeni, Protestanlar ve yeni “Baptist” Protestanlar; bunların yaklaşık 1.300’ü İdlib’de ve 9.000’i Cisir El-Şuxur’da yaşıyordu.
Hıristiyanlar sayılarının az olması, muhalif İslamcıların fikrine ve silahlı savaşa karşı olmaları nedeniyle İdliblilerin yanında yer almayıp Suriye Rejimine karşı çıkmadılar. Vilayetin Rejim güçlerinin elinden çıkmasının ardından İdlib’deki Hıristiyanların büyük bir kısmı Rejim ilçelerine göç etti, bir kısmı da yurt dışına çıktı. Cihatçı çeteler mallarına el koydu. Bu bağlamda IŞİD ve diğer çeteler kiliseleri askeri üs, hapishane ve toplu mezarlara dönüştürdü.
Ocak 2013’te El-Ghassaniye köyündeki Roma Ortodoks kilisesini toplu gözaltı merkezine dönüştüren IŞİD çetelerinin, buradan ayrıldıktan sonra Şubat 2014’te burayı toplu mezara dönüştürdükleri ortaya çıktı. 2014 yılında Cisir El-Şuxur kırsalındaki Halûz ve Al-Gasaniyeh köylerinin Cebhet El-Nusra çeteleri tarafından kontrol altına alınmasıyla Hıristiyanlar her iki köyden de göç ettirildi ve çeteler Hıristiyan bölgelerin kontrolünü ele geçirdi. Çeteler Hıristiyanlara ait haçları kırdı ve kiliselerde çan çalmanın yasaklanması, kadınların evden çıkarken başörtüsü takmaya zorlanması gibi geri kalan Hıristiyanlara baskı yaptı. Artık İdlib şehrinde hiç Hıristiyan kalmadı ve Cisir El-Şuxur kırsalında sadece çoğunluğu yaşlı olmakla beraber yüzde biri kaldı. “Savaş ganimeti” adı altında Kiliseleri ve malları çeteler tarafından yağmalanıp yok edildi, kalan yaşlılar da baskı ve taciz altında yaşıyor.
ŞÎA (Şİİ)
Şii varlığı, Cisir El-Şuxur kırsalındaki Zerzûr köyü gibi İdlib kırsalındaki birkaç kasabayla sınırlıydı. Ancak sayıları en çok Kefriya ve el-Fewa kasabalarındaydı ve sayıları savaş öncesinde yaklaşık 50 bine ulaşmıştı. Çatışmaların başlamasından sonra kademeli olarak azalarak 2015 yılında sadece 21 bin kişi kaldı; bunların 13 bini El-Fewa’da ve 8 bini ise Binîş ilçesine bağlı Kefriya’da bulunuyordu. Her iki şehirde de Şiilerin varlığı Ebu Firas El Hamdani dönemine kadar uzanıyor.
Krizden önce devletin görev ve sorumluluklarının çoğu onların elindeydi ve Hizbullah ve İran’la güçlü ilişkileri vardı ama gözlerden uzaktılar. Çatışmaların yaşandığı yıllarda eyalette İran’ın etkisiyle güçlü bir Şii hareketi oluşmuştu. Bazı köylerde az sayıda kişi şiileşti, bazıları şiiliğini gizledi, Zerzûr köyü ve Cisir El Şuxur’un bazı köylerinde ise köylülerin hepsi şii oldu.
Krizin başlamasının ardından, özellikle 2012 yılının ortalarında İran, El Fewa kasabasında “Suriye Hizbullahı” gücünü kurdu. Öncelikle Cephet El Nusra ve diğer çete grupları El Fawa ve Kefriya adlı iki şehri şiddetli bir şekilde kuşatma altına aldı ve hiçbir şeyin geçmesine izin verilmedi. Ama rejim ve İran onlara uçaklarla yardım gönderiyordu ve durum 2018 yılına kadar böyle devam etti. Türkiye, Rusya ve İran, El Fewa ve Kefriya şehirlerinin Şiilerden boşaltılmasını öngören bir anlaşma imzalayınca, buna karşılık Şam kırsalındaki Zabadani ve Medaya’da Sünnilere yönelik kuşatma kaldırılacak ve bölge sakinleri İdlib’e göç ettirilecek. Yani Elzebedani, Medaya, Kefreya ve Elfewa olmak üzere dört kasabanın da sakinleri birbiriyleriyle değiştirildi.
Ayrıca Cisir El-Şuxur kırsalında 1100 civarında Alevi’nin yaşadığı “İştabraq” adında bir Alevi köyü vardı. Ceyş El Fetih’in 2015’teki saldırılarının ardından 200 Alevi öldürülmüş, 85’ten fazla kişi kaçırılmıştı. Ayrıca Ensar Eldin grupları köydeki tüm mezarlıkları havaya uçurdu.
DÜRZİ
Dürziler, İdlib’in kuzey kırsalında Barişa’nın dağlık bölgesinde (Cebel Al-Summaq civarında) dağılmış durumda ve saf Dürzilere ait 18 köy ve Sünni Araplarla karışık iki köyde yaşıyorlar. Suriye krizinden önce sayıları 30 bin kişiye ulaşmıştı. Dürziler, Sünnilere karşı rejim tarafında silah almadı, tarafsız kaldılar, ta ki 2013 yılında IŞİD çeteleri gelip Cebel Bariia köylerini işgal edip onları müslümanlığı dayatmaya başlayana kadar. Bu yüzden de birçoğu Suwêda ve yurtdışına göç etti. 2014 yılında El Cebhat El İslamiye tarafından DAİŞ çeteleri oradan uzaklaştırılmış, ardından Ekim 2014 sonunda Cephet El Nusra saldırarak işgal etmiştir. Cephet El Nusra çete grubunun çetebaşları (emirleri) Dürzi kadınlarla evlenmek istediler fakat bölge halkı kabul etmediler. Bu yüzden birçoğu bölgeden kaçtı ve Dürzilere ait iki köy tümüyle boşaltılırken 16 köyün çoğu da göç etmek zorunda kaldı. Şimdi bu köylerde yaklaşık 10 bin dürzi kaldı.
Tunus kökenli Cephet El Nusra çetelerinin emirlerinden Ebu Abdullah, Haziran 2015’te Qelb Loza köyünde katliam gerçekleştirmiş ve bunun sonucunda köyde yaşayan 35 silahsız kişi ve Dürzi çiftçi öldürülmüştü.
BAAS PARTİSİNİN İDLİB HALKIYLA İLİŞKİSİ
1963’ten 1970’e kadar İdlib bölgesinde Baas Partisi yeterince tanınmıyordu. Hafız Esad, Kasım 1970’te partideki arkadaşlarına karşı darbe yapıp iktidara geldikten sonra Partisini tanıtmak ve düzeltmek için bütün vilayetleri gezdi. İdlib de Esad gidip gezdiği bölgeler arasında yer almaktadır. İdlib halkı anılarında Hafız Esad’ın İdlib’de karşılandığını, arkadaşları ve destekçileriyle birlikte Hanano meydanındaki eski kültür merkezinin çatısına çıkıp coşkulu bir konuşma yaptığını anlatıyor.
Bölgedeki insanların çoğu Sofi dinleyicileriydi, bazıları Müslüman Kardeşler üyesiydi, bazıları komünistti, bazıları da Nasırcı ve Baasçı gençlerdi. Konuşma sırasında dinleyiciler Baasçılar ve Nasırcılar arasında sözlü tartışmalar yaşandı. İnsanlar birbirlerine sopalarla, taşlarla ve ayakkabılarla vurmaya başladı. O sırada protestocular Hafız Esad’a ayakkabıyla saldırdı. Ebdella El-Ehmer’in Hafız Esad’ın önünde durduğu ve ayakkabının yüzüne değmesine izin vermediği söyleniyor. İdlib’de yaşananlar başka olaylara da yol açtı. Bu, Hafız Esad’ı Şam’da konvoyunun iki bomba ve uzun namlulu silah ile suikast girişimi, daha önce Baas Partisi ile Halep, Hama ve İdlib üsleri olan Müslüman Kardeşler arasında yaşanan çatışmalar ve aralarındaki savaştır. 1982’de Hama katliamıyla sona eren Baas Partisi ve Müslüman Kardeşler arasındaki çatışmalar, Baas Partisi’nin İdlib’i görmezden gelmesine neden oldu.
Suriye’deki çatışmaların başlamasından önce de İdlib ihmal ediliyordu ve üzerindeki güvenlik kuşatması giderek sıkılaşıyordu. Aynı zamanda Baas Partisi’nin liderliğini yaptığı Sufi şeyhlerinin insanları siyasetten uzak tutmalarına izin veriliyordu ve bu da Sünnilerin Baas Partisi’ne karşı nefretinin sebebiydi. Özellikle gelişmişlik göstergelerinin yetersizliği, ekonomi politikalarının ve sosyal koşulların etkisiyle işsizlik arttı, yoksulluk derinleşti.
(DOSYA 2: Suriye Krizi Öncesi ve Sonrasında İdlib’in Durumu ve Mevcut Çete Grupları)
Fırat ALİ