28 Haziran 2015 Pazar Saat 01:45
7 Haziran 2015 Genel seçimleri sonrasında ortaya çıkan
tablo, ne kadar tahlil edilse, değerlendirilse yeridir. Genel seçimlerde tarihi
bir sonucu ortaya çıkaran halkımız, çok önemli mesajlar vermiştir. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın demokratik ulus projesi çerçevesinde geliştirilmesini istediği
Halkların Demokratik Partisi (HDP), ciddi ve güçlü bir çıkış yapmış,
halklarımız tarafından sahiplenilmiştir. Aldığı yüzde 13.12’lik oy oranı ve 80
milletvekilliği ile gerek Kürdistan’da, gerekse de Türkiye’de önemli bir güç
olduğunu, dosta düşmana göstermiştir. Kürdistan bir bütünen sömürgeci TC ve
onun asimilasyoncu-katliamcı kontra gücü olan AKP’den temizlenmiş, Kürdistan
halkları iradelerine sahip çıkmıştır. Kuşkusuz HDP’nin başarısı Türkiye,
Kürdistan ve bölgemiz için önemli bir gelişmedir. Türkiye’de yaşayan farklı
halklar, kültürler ve inançlar, TC’nin tekçi resmi ideolojisi ve onun ılımlı
İslam çarşafına bürünmüş yeşil faşizminin AKP adıyla vücut bulan politikalarına
“Êdî Bes e demiştir. Türkiye halkları, kültürleri ve inançları, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın
demokratik ulus paradigması çerçevesinde özgür, eşit ve onurluca yaşamak
istediğini deklere etmiştir.
Seçimde en önemli mesaj Kürdistan’da, Kürt ve Kürdistani
halklar tarafından verilmiştir. Halkımız, birçok Kürdistan şehrinde AKP’ye hiç
bir milletvekili vermeyerek, artık kendi topraklarında kendini yönetmek,
kültürü, dili, inancı ve tüm renkleriyle birlikte yaşamak istediğini ilan
etmiştir. Kürt halkı ve Kürdistani halklarımız bu tutumuyla Kürdistan’da
sömürgeci, işgalci TC ve onun siyasi kontra örgütlenmeleri olan AKP, CHP, MHP
vb. partileri istemediğini herkese göstermiştir. Kısacası Kürt halkı, seçimleri
özgür bir Kürdistan’ın referandumuna dönüştürmüş ve özgürlükten yana tavır
koymuştur. Bu mesaj hem işgalci Türk devletine verilmiştir hem de halkımızın
özgürlük mücadelesini yürüten Kürt Özgürlük Hareketi’ne! Kürt ve Kürdistani
halklar, inançlar, kültürler özgür Kürdistan, demokratik Türkiye ve barış
içinde olan bir Ortadoğu talebini, mesajını bizlere iletmiştir. Kürdistanlı
devrimciler olarak bu mesajı doğru okumalı, gereklerini pratikte başarılı bir
şekilde yerine getirmeliyiz. Yüzyıllardır işgal, asimilasyon ve soykırım
kıskacında tutulan halklarımızı bu lanetli çemberden kurtarmalı ve hak ettiği
özgürlüğü, onurlu yaşamı sunmalıyız.
Bu süreçte ortaya çıkmıştır ki demokratik yöntemlerle
ulaşılan sonuçlar, devrimsel gelişmelerin zemini olabilmekte, bunun koşullarını
yaratabilmektedir. Demokratik yol ve yöntemle Kürdistan’da ortaya çıkarılan
sonuçlar, bizlere Kürdistan ve Ortadoğu devrimlerinin önünü açmıştır. Hatta
bunu gerçekleştirme sorumluluğu verilmiştir.
21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakırken kapitalist
modernite güçleri ve onların bölgedeki işbirlikçileri halklarımızın başına yeni
çoraplar örmek özgürlük, adalet, eşitlik ve barış taleplerini geriletmek ve
yeni bir baskıcı, sömürgeci sistem geliştirmek için var güçleriyle
saldırmaktadır. Böylesi bir süreçte taraflar netleştirilmeli, dost ve düşman
birbirinden ayırt edilmelidir. Tüm halklarımız, farklı kültür ve inanca sahip
insanlarımız şunu çok iyi bilmelidir ki topraklarımız üzerinde egemenlik kuran
oligarşik, diktatöryal sistemler, devletler ve partiler bizlerin dostları
değildir ve hiç bir zaman da olmadılar. Yaslandıkları uluslararası güçlerin
uşaklığını ve kuklalığını yapmakta olan bu devlet ve güçler, halklarımızın,
toplumlarımızın özgürlük, adalet, eşitlik ve barış hayallerine pranga vuran
işbirlikçi gardiyanlardır. Bu devlet, parti veya örgütlerin etnisite, dil, din,
mezhep veya kültürleri ne olursa olsun, bu gerçeklik değişmemektedir. Bu
nedenle milliyetçi ve mezhepçi politikalar ile hayalleri kurulan geleceğe
ulaşılamayacağı, bunun sadece halklarımız arasında bölünme ve ayrışmayı
geliştirerek çatışma ortamını büyüteceği unutulmamalıdır. Kendisine milliyetçi,
mezhepçi adlar takanların, böylesi politikalar ile ortaya çıkanların,
referanslarının kapitalist, emperyalist güçler olduğu görülmelidir. Kürt veya
Türk, Arap veya Fars, Sünni veya Şii-Alevi… hangi adla çıkmış olurlarsa olsunlar,
yakından incelendiklerinde birbirlerine karşıt olarak görünen bu yapılanmaların
aynı merkezden yönetildiği görülecektir. Örneğin bugün Kürt özgürlük mücadelesi
ve kazanımlarına en büyük zararı veren, düşmanlığı yapan kendisini Kürt
milliyetçisi olarak tanımlayan kimi Güneyli parti ve güçlerdir. Yine Sünni
İslam ve Araplar adına ortaya çıktığını iddia eden kimi devlet, örgüt ve çete
yapılanmaları en büyük zarar ve düşmanlığı yine İslam ve Arap halklarına
yapmaktadır. Kendisini Şiiliğin-Aleviliğin hamisi olarak gören, gösteren İran,
kendi çıkarlarını korumak için bölgenin genelinde mezhep savaşlarının bir
tarafı olmakta, masum Şii-Alevi halkının canlarını geliştirdiği savaşta kurban
etmektedir.
Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan, savunma savaşları dışındaki tüm savaşların cinayet
olduğunu belirtmektedir. Cinayet işleyenler, tecüvüz suçunu geliştirenler,
cihat veya fetih adı altında insanları, halkları yerlerinden-yurtlarından
edenler, kirli çıkar ve politikaları için çatışma ve savaşları geliştirenler,
hangi adla bunları yapıyor olursa olsunlar bilinmelidir ki halklarımızın dostu
olamazlar. Türkiye, İran, Suriye, Irak, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün, Mısır
vb. ülkeler ile başta Güney Kürdistan olmak üzere Kürdistan’da işbirlikçi
ihanetçi çizgide olan KDP gibi partilerin politikaları iyi incelenmelidir. Ne
söylediklerine değil, ne yaptıklarına bakılmalıdır. Bu güçlerin, çete
örgütlenmeleri ile ilişkileri iyi anlaşılmalıdır.
Elbette Önder APO öncülüğünde geliştirilen Kürt Özgürlük
Hareketi olarak tüm bu şer ittifaklarıyla radikal bir şekilde mücadele etme ve
halklarımızın özgürlük, adalet, eşitlik ve barış taleplerine öncülük yapma
tarihi görev ve sorumluluklarımız vardır. Rojava halkımız ve orada bulunan
farklı halk, kültür ve inançtan insanlarımız Rojava Devrimi ile bu iradesini ve
arzusunu ortaya koymuştur.
Başur halkımız Şengal, Maxmur ve Kerkük direnişlerinde Kürt
Özgürlük Hareketi ile iradesini birleştirmiş, bu talebini iletmiştir.
Rojhilat halkımız gerek Şengal ve Kobanê direniş
süreçlerinde, gerekse de faşist İran rejiminin geliştirdiği tüm saldırılara
karşı iradesine sahip çıkmış ve özgür bir yaşamda karar kılmıştır. Mahabat’ta
Kürt kadını Ferinaz’a yönelik gerçekleştirilen alçakça saldırı sonrası ortaya
koyduğu duruşla bunu bir kez daha deklere etmiş ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin
geliştirdiği çizgide özgürlüğe yürümeye hazır olduğunu açıklamıştır.
Devrimimizin merkezini oluşturan Kuzey Kürdistan’da Kürt
halkı ve Kürdistani halklar, inançlar ve kültürler PKK öncülüğünde 40 yıldır
gelişen özgürlük mücadelesinin yanında saf tutmuştur. Bunu defalarca göstermiş,
geliştirdiği demokratik halk serhildanları ile işgalci TC ve onun askeri,
siyasi, ekonomik, kültürel ve idari kontra kurumlarını istemediğini
haykırmıştır. 7 Haziran seçimleri bunun doruk noktasını oluşturmaktadır. Bu bir
çığlık ve çağrıdır. Bu çığlık ve çağrıya kulak vermek tüm devrimci ve kendine
insanım diyen, vicdan sahibi olan herkesin görevidir. Bundan kaçış yoktur.
Ortadoğu ve Kürdistan’da yüz yıl daha sürecek inkârcı,
sömürgeci bir sistem oluşturulmaya çalışılırken, halklarımız buna karşı
direnmekte ve yok olmaya karşı var olmanın çığlığını, çağrısını haykırmaktadır.
7 Haziran genel seçimlerinden çıkarılacak devrimci sonuç budur. Halkımız
Kürdistan devrimine hazır olduğunu, tüm halklar ile birlikte kardeşçe, barış
içinde yaşamak istediğini, özgür Kürdistan, demokratik Türkiye, Suriye, Irak ve
İran ile barış içinde bir Ortadoğu’yu arzuladığının mesajını bizlere
iletmiştir. Bizler bu mesaj ve çağrıyı aldık, anladık!
Geriye, tarihi görev ve sorumluluklarımızın bilinciyle Büyük
Kurtuluş Savaşı ve Özgür Yaşamı İnşa Mücadelesini başarıyla yürütmek ve zaferle
sonuçlandırmak kalıyor.
ALÎŞÊR PÎRAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
:” ”
:””
mso-para-margin-bottom:0cm
mso-para-margin-left:14.2pt
mso-line-height-alt:0pt
” “,” ”
:” ”