TC, ordusu, istihbaratı ve kendilerinin deyimiyle ‘dost ve müttefikleri’ birlikte HPG gerillasına, Garê’de saldırdı. 10-14 şubat 2021 tarihleri arasındaki bu işgal ve imha amaçlı saldırı çok konuşuldu, konuşuluyor. Bu saldırının amaçları için her kes kendine göre bir değerlendirme yapıyor. Bana göre bu saldırının askeri amacını doğruya yakın itiraf eden üç Barzani dediğim, Mesut, Mesrur ve Neçirvan Barzaniler oldu.
Şöyle ki
Üç Barzani’nin denetiminde olan basın yayın organları saldırının kırıldığı gece operasyonun askeri amacını sıraladılar. Bunların verdiği haberin MİT ve Parastın yöntemiyle hazırlandığını, Türk özel savaş rejimini az da olsa bilen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim. İşgal ve imha saldırısının askeri amacını üç Barzani medyası şöyle açıklamıştı;
1—PKK’nin elinde olup Garê’de tutulan esir Türk asker ve polislerinin kurtarılması,
2—PKK’nin üst düzey yöneticilerinden birinin Garê’ye geçtiği haberinin alındığı ve bu yetkilinin öldürülmesi ya da ele geçirilmesi,
3— HPG’nin karargahı, eğitim alanları Garê de olduğu için PKK asıl askeri hazırlığını bu alanda yapıyor. Türk devleti PKK gerilla hazırlıklarını boşa çıkarmak için bu saldırıyı başlattı,
4—PKK bahar hamlelerini Garê’deki hazırlıklara dayandırıyor, bu hazırlıkları engellemek
Üç Barzani’nin kamuoyuna açıkladığı bu tespitler gerçekten de Türk saldırısının askeri amaçlarıdır. Ancak Garê operasyonundan sonra Türk özel savaş rejiminin asıl amacının ikinci maddedeki sonuç olduğu da anlaşılmış oldu. Esirleri ‘kurtarma’ denilen şey asıl amaçlarına ulaşmadıkları için öne çıkardıkları bir konudur. Türklerin ‘PKK esirlerimizi öldürdü’ ajitasyonu yenilgilerinin üstünü örtmek içindir. Yoksa gerçekten de esirlerini kurtarmak istedikleri ve bunu başarmadıkları için bu propagandayı yapmıyorlar. Siyasi olarak da AKP MHP faşist rejiminin 2023 hedefini bu operasyonun başarısına dayanarak gerçekleştirmek istediğini, saldırı sonrası gelişmeler yeterince göstermiştir; AKP-MHP ittifakının kendilerini eleştirenlere ağza alınmayacak sözlerle hakaret etmesi, CHP, İyi parti ve cumhur ittifakı dışındaki diğer tüm partilerin cesaretle konuşması bu gerçekliği yeterince açıklamaktadır. İkincisi KDP cenahının, operasyonun Garê’de değil de dünyanın herhangi bir yerinde oluyormuş gibi bir dille yansıtması, Garê Türk işgal saldırısı altındayken üç Barzanilerden birinin talimatıyla üç ayının kafeslerinden Garê dağına bırakılması kadar üç Barzani’nin ne olduğunu, kim olduğunu anlatan başka bir şey daha olamaz. Bu olay siyasi bir mesajdı. Üç Barzani, Türkler kazanacak, kendileri de Türklere dayanarak Irak devletini biraz daha zorlayacaklarını hesaplamışlardı. En az o ayılar kadar serbest kalacaklarını düşünmüştür. Fakat ayılar dağa gitmemekte ısrar etti.
Üç Barzanilerin Garê operasyonundaki rolünü üç ayı kadar, açıklamalarında ve basın organlarında kullandıkları dil, saldırıyı haberleştirme yöntemi ve parastın üyesi olduklarından emin olduğum haber muhabirlerinin yüzü, mimikleri yeterince açıklıyordu. Üç Barzani medyası, operasyon haberlerini adeta ‘Türkiye artık kazan, neden kazanamıyorsun’ duygusu ile yaptı. Mikrofon uzattığı Behdinanlı Kürtlerden rahatsızlıklarını anlatanların sözlerini hemen kesiyordu. Saldırının kırıldığı gece konuşan Serbest Lezgin adlı KDP’li, adeta ağlıyordu. Bu adam Şengal’de KDP’nin paralı çeteleriyle savaşmanın Kürtlere zarar vereceğini bildiği için çatışmak istemeyen iki gerillanın katledilmesinden de sorumlu biridir. Türklerin adamı olması da yüksek olasılıktır. Çünkü PKK’ye hakkında MHP’li Türklerin ağzıyla konuşan bir adamdır.
Sıkı durun, Üç Barzanilerin bu operasyonun bir parçası olduğunu iddia etmemin asıl kanıtını şimdi paylaşıyorum. Birazdan belirteceğim bilgiyi yerel halktan aldım. Daha sonra gerilla kaynaklarımdan da teyit ettim. Kimsenin bilmediği, basına da yansımayan bu bilgi üç Barzaninin bu operasyonda yer aldığını su götürmez şekilde kanıtlıyor. Kaynaklarımdan aldığım bilgi şudur; Garê saldırısı başlamadan on beş yirmi gün önce Parastın adlı KDP istihbaratı, elemanları yoluyla Medya Savunma alanlarındaki halk içinde ve halk ile temastaki gerillalara ‘ on beş yirmi gün sonra çok acaiyip şeyler olacak’ ve ‘bu on beş şubatta PKK diye bir parti kalmayacak, size çok büyük hem de sürpriz bir saldırı olacak’ türünde söylentiler yaydırılmış. Çok iyi bildiğim bir şey var; MİT ve KDP istihbarat gurubu Parastın ‘PKK Karşıtı Faaliyetler ve Karşı propaganda Birimi’ diyebileceğim bir ekip çoğu Mesif’te olmak üzere her ay düzenli toplantı yapar. Bu toplantıda o ay PKK hakkında halk arasında ve basında işlenecek özel savaş propagandasının çerçevesi belirlenir. Türk basını ile uyumlu ve koordineli olarak bu özel savaş propagandasının KDP basınında ve Başur halkı içindeki uygulaması planlanır. İlk defa bu köşede sizlerle paylaşacağım ve hiçbir yerde dile getirilmemiş bilgi, bu propagandanın bir parçası olarak devreye konulmuş. Ve en önemlisi de KDP Garê saldırısından haberdar olduğunu kanıtlar.
Garê saldırısından on beş yirmi gün önce halk içinde yaydırılan haberle şu amaçlanmıştır;
1—Bu propagandayla daha sonra başlayacak Garê saldırısını kullanarak ve etkili bir propaganda malzemesine dönüştürerek savaş içinde gerillanın iradesi kırmak hedeflenmiştir.
2—Başur’da gerilla ile ilişkide ve gerillayı seven halkın duygusal olarak ezilmesi hedeflenmiştir
3—Başurdaki PKK kitlesi kararsızlaştırmak istenmiş
4—bundan sonra yapılacak özel savaş propagandalarının inandırıcılığını artırmak hedeflenmiştir.
Sonuç; Kürt halkının düşmanları PKK konusunda bir kez daha yanıldılar. PKK aklı ve duygusunun zaferden başka bir şey düşünmediğini bir kez daha gördüler.
Şimdi gelelim üzerinde pek durulmayan o çok önemli meseleye. Yani ayılara…
Peki üç ayıya ne oldu dersiniz? Bence Atatürk orman çiftliğine gittiler…
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi