30 Haziran 2011 Perşembe Saat 18:56
Hatip Dicle ile Dayanışma Komitesi tarafından başlatılan kampanyaya katılan çok sayıda parlamenter, akademisyen, hukukçu, siyasetçi, sanatçı, yazar ve gazeteci, Dicle’nin özgür bırakılıp haklarının iadesini istedi.
Noam Chomsky, Michael Gunter, Norman Peach, Margaret Owen gibi dünyaca tanınmış isimler, YSK tarafından milletvekilliliği düşürülen Amed Bağımsız milletvekili Hatip Dicle’ye özgürlük istedi. Hatip Dicle ile Dayanışma Komitesi, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından milletvekilliliği düşürülen Hatip Dicle için 24 Haziran’da imza kampanyası başlatmıştı. Hatip Dicle ile Dayanışma Bildirgesi’ni, Amerika, İngiltere, Almanya, Brezilya, Hindistan, Norveç, Güney Afrika, İspanya, Irak, Romanya ve İskoçya ve birçok ülkeden çok sayıda parlamenter, akademisyen, hukukçu, siyasetçi, sanatçı, yazar ve gazeteci imzaladı. Dicle ile dayanışma mesajı veren imzacılar, Türkiye’deki Kürt halkına ve onun temsilcilerine yönelik hukuksuzluğa sessiz kalmayacaklarını ifade ederken, Türk devletini Hatip Dicle ve diğer tutuklu milletvekillerini Parlamento’da görevlerini yerine getirebilmeleri için özgür bırakmaya çağırdı.
‘Tüm aktörlerle görüşülsün’
Kürt sorununun barışçıl yolla çözümü için tüm aktörlerle görüşme çağrısının da yapıldığı imza metninde şu ifadelere yer verildi: „Kürt sorununun çözümüne, halkın demokratik taleplerine cevap verebilmek için toplumsal bir diyaloğun BDP ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’u ile geliştirilmesi, Türkiye’deki Kürt siyasetçilerine ve sol muhalefete karşı baskı ve tutuklamaların sonlandırılması, çift taraflı bir ateşkes yapılması, Türkiye Hükümetinin Kürt sorununda taraf olan Abdullah Öcalan ve PKK de dâhil olmak üzere diğer tüm politik aktörler ile görüşülmesi gerektiğine inanıyoruz. Hatip Dicle ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’u üyeleri Türkiye’nin demokratikleşmesinde ve Kürt sorununun barışçıl çözümünde önemli bir temsiliyettir. Dolayısıyla Hatip Dicle’nin milletvekilliliğinin iadesi Kürt halkının demokratik talepleri ve Türkiye’nin demokratikleşmesine için, ülkenin istikrara kavuşmasına doğru atılacak önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz.“
Hatip Dicle ve diğer tutuklu vekiller Parlamento’ya girene kadar devam edecek imza kampanyasına katılmak isteyenler bilgilerini „solidarity.dicle @googlemail.com“ adresine gönderebilir. Metni ve imzacıları ise „http://www.solidarity-dicle.blogspot.com/“ adresinden görmek mümkün.
Kimler imza attı?
Bildirgeyi imzalayanlar arasında dünyaca tanınmış önemli şahsiyetler bulunuyor. İlk imzacılardan bir kısmı şunlar: Amerika’dan Prof. Noam Chomsky, Prof. Dr. Michael Gunter, İngiltere’den Prof Dr. Latif Waid, Almanya’dan Prof. Dr. Norman Peach, Prof. Dr. Rudolph Bauer, Prof. Dr. Georg Auernheimer, Norveç’ten Prof. Kariane Westrheim, Avrupa Parlementosu’ndan milletvekili Sarah Ludford, Frieda Brepoels, Jürgen Klute, Gabriele Zimmer, İtalya’dan eski AP Başkan Yardımcısı Luisa Morgantini, Meksiko’dan Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Lucina Kathmann, Alman Parlemento üyeleri Jan van Aken, Harald Weinberg, Sabine Leidig, Heidrun Dittrich, Ingrid Remmers, Andej Hunko, Ulla Jelpke, Sevim Dagdelen, İsviçre’den İsviçre Amnesty International Türkiye Koordinatörü Maya Heuschmann, Güney Afrika’dan NADAL Başkanı Dr. Joey Moses, Danimarka’dan Kopenhagen eski Belediye Başkanı, İspanya’dan Gazeteci Manuel Martorell, Almanya’dan Gazeteci Edgar Auth, Hindistan’dan INSAF temsilcisi Wilfred Dcosta, İngiltere’den Yazar Margaret Owen.
Neden imzaladılar?
Frieda Brepoels (Avrupa Parlamentosu Yeşiller/EFA Üyesi, Flanders): Türkiye farklı toplumlara sahip bir ülkedir, bu toplumlara haklarını tanımalıdır. Avrupa Parlamentosu’nun defalarca talep etmesine karşılık, hala Kürt sorununa bir çözüm ufukta görülmüyor. Ancak Kürt vatandaşlarının tüm haklarının tanınması ile Türkiye yapıcı bir demokrasi yolunda ilerleyebilir.
Dr. Joey Moses (NADAL Başkanı, Western Cape, Güney Afrika): Hatip Dicle’nin adaylığının onaylanması ve seçilmesi ardından vekilliğinin engellenmesi yanlış ve üzücüdür. Bu uluslararası hukuka olduğu gibi Türkiye Anayasasına da aykırıdır. Sayın Hatip Dicle’yi seçen insanları temsil etme hakkı demokrasi ve anayasa tarafında verilmiştir, bu temsiliyetini sağlaması için derhal vekilliğinin iadesi gerçekleşmelidir.
Jan van Aken (Die Linke Partisinin Almanya Federal Parlamento üyesi): Diyarbakır’da yaklaşık 80 bin insanın demokratik talepleri, AKP Hükümeti tarafından da saygıyla karşılanmalıdır. Türkiye’de hala Kürt halkının seçilmiş temsilcilerin tutuklu kalması ve kriminalize edilmesi kabul edilemez. Tüm dayanışmamızla Hatip Dicle’nin yanındayız.
Maya Heuschmann (İsviçre Uluslararası Af Örgütü Türkiye Koordinatörü): Türkiye’nin Kürt bölgelerinde yaşanan sorunların aşılabilmesi ve barışçıl bir çözümün gelişmesi ancak demokratik yöntemlerle sağlanabilir. Halk tarafından seçilen siyasetçiler ise bunun için çabalayacaklar. Ama Türkiye devleti milletvekili seçilen Dicle’nin bu hakkını elinden aldı. Bu karar antidemokratiktir ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 21. maddesinin ihlalidir.
Prof. Kariane Westrheim (AB Türkiye Yurttaş Komisyonu EUTCC Başkanı): Yüksek Seçim Kurulu’na, Hatip Dicle’nin Parlamento seçimlerinde meşru yolla elde ettiği milletvekilliğini düşürme kararını tekrardan düşünmeye çağırıyoruz. Bu sadece Hatip Dicle’ye değil aynı zamanda Kürt halkına karşı kötü bir zamanda alınmış keyfi bir karardır.
Dr. Uwe Sauermann (Leipzig Televizyon Prodüksiyonu Genel Müdürü): Hatip Dicle meselesi, AB’ye üyelik aşamasında bulunan Türkiye’nin iç siyasi ‘reformlar’ın da ilerleyip ilerlemediğini ölçmek için önemli bir örnektir.
Jürg Meyer (Sosyal Demokrat Parti’den Basel-Stadt Kanton Meclisi üyesi): YSK tarafından düşürülen milletvekilliliğinin iade edilmesi talebini destekliyor ve dayanışma içerisinde olduğumuzu belirtiyorum. Tüm kültürlerin, dillerin ve toplulukların ortak yaşayabilmesi için, seçim sonuçlarına adil yaklaşmak zorunludur. Bu barış için önemli bir koşuldur.
Villo Sigurdsson (Kopenhagen eski Belediye Başkanı, Danimarka): Gerçek bir demokraside en önemli ses, seçmenin sesidir. Seçim sonuçlarının bir kaç gün sonra ortadan kaldırıldığı bir sistem gerçek bir demokratik sistem olarak görülmez. Tutuklu milletvekillerini serbest bırakmayarak Türk Hükümeti, Türkiye’deki topluma huzur ve barışı sağlamak yerine ateşe benzin döküyor.
Manuel Martorell (Gazeteci, İspanya): Dünyada Kürt ve Türk halkının dostları, 2011 Parlamento seçimlerinin sonuçlarıyla yeni bir anayasa ve Kürt sorunun çözümü için iyi bir zemin oluşturduğunu düşünüyorlardı. YSK’nin kararı ise barışa ve demokrasiye ulaşmanın imkânlarını ortadan kaldırıyor. Eğer bir aday halk tarafından seçilmişse, seçenlerini temsil etme hakkını elde etmiştir ve kimse o hakkı ondan alma hakkına sahip değildir.
Faizel Moosa (Güney Afrika’daki Apartheid rejimine karşı kurtuluş mücadelesinin gazilerini temsil eden Eylem Komitesi Struggle Veterans Action Commitee of South Africa Başkanı): Hatip Dicle ile dayanışma çağrısına ülkemde yani Güney Afrika’da daha önce baskı altında yaşayan ve tüm özgürlük sevdalısı insanlar adına imza atıyorum. Sevgili Mabida’mız (Nelson Mandela) söylediği gibi ‘Sizin özgürlük savaşınız bizimdir de, tıpkı dünyadaki tüm ezilen insanlar için verilen özgürlük ve demokrasi mücadelesi gibi. Tüm kavgalar insanlık için.’
Edgar Auth (Gazeteci, eski Frankfurt Rundschau Ortadoğu Editörü, Almanya): Hatip Dicle adaylığı kabul edilmişti. Fakat seçimlerden sonra milletvekilliliği düşürüldü. Bu durum, Türkiye’de acilen çözüm bekleyen Kürt sorununu zorluyor. Kürtlerin seçim kazanımlarını hilelerle düşürmeye çalışmak yerine Anayasa ve Kürt sorununda yapıcı çözümler geliştirmek gerekiyor.
Jürgen Klute (Avrupa Parlamentosu Almanya Sol Parti Milletvekili, Brüksel): Seçimlerde belgelenen ihlallere rağmen seçim sonuçlarının barışçıl ve demokratik bir sürece yol açması için, Kürt tarafı tek taraflı ateşkesi uzattığını açıklasa da, bu kararla Hükümetin istikrarsızlıkta ısrarlı olduğu görülüyor.
Andej Hunko (Almanya Federal Parlamentosu Sol Parti ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi/AKPM üyesi): Seçim öncesi üç aylık gibi bir sürede 2000’den fazla BDP ve Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’na yakın insan tutuklandı ve neredeyse her gün askeri operasyonlar düzenlendi. Seçimlerden sonra gözaltına alınan 70’ten fazla insan ve Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi gösteriyor ki, Hükümet olayların ve sürecin yatışması ve barışçıl bir sürecin gelişmesini görmek istemiyor.
İngrid Remmers (Almanya Parlamentosu Sol Parti Parlamenteri): Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi halkın demokratik taleplerine bir saldırıdır. Somut olarak Türkiye’nin demokrasi ile arasında büyük uçurumlar olduğunu görülüyor. Avrupa, Başbakan Erdoğan’ın yaptığı sözde reformlar ile daha merkeziyetçi bir Başkanlık sistemini geliştirmeye çalıştığını görmeli. Bu da Türkiye’nin Avrupa’ya giden demokratikleşme yoluna zarar veriyor.
Martin Dolzer (Sosyolog, Hamburg): Hukuksuzca binlerce Kürt siyasetçi ve aktivistini KCK davası adı altında tutuklayan Türkiye devleti, yeni bir antidemokratik adım ile Kürt vekillerine karşı iktidarını güçlendirme girişimi için hukuk ve demokrasiden uzak tüm adımları atıyor. Avrupa Birliği içerisinde bulunan hükümetler ise hala, çatışma politikasından sorumlu AKP’yi Ortadoğu ılımlı İslami geliştirmek için model rolü vererek ödüllendiriyor. Dolayısıyla bu hükümetler jeostratejik ve ekonomik sebeplerden ötürü Türkiye’nin insan hakları konusundaki sürekli ve acımasız ihlallerinde ortak sorumluluk taşıyorlar.-Yeni Özgür Politika
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info