“Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla KCK tarafından devrimci bir mücadele hamlesi başlatıldı. 12 Eylül 2020 tarihinde başlatılmış olması da, ilan edilen bu devrimci hamleyi daha anlamlı kıldı. 12 Eylül gününe soykırımcı TC Devleti’nin, NATO’nun, ABD ve Almanya’nın yüklediği anlam dikkate alınınca, KCK’nin böyle bir günün yıldönümünde başlattığı devrimci hamlenin önemi daha anlaşılır bir hal aldı.
12 Eylül 1980 günü askeri faşist darbesini Türkiye’de NATO’cu generaller gerçekleştirmişlerdir. O gün yapılan bu darbe, gerçekleştiği dönemin hedefleriyle sınırlı kalmamıştı. Sonrasının onlarca yılını kapsayan, TC Devlet sınırlarının dışına çıkan hedefleri de vardı. Hatta denilebilir ki, bugün Kürdistan’da, Türkiye’de ve Ortadoğu’da yaşananların mayalandığı zemini oluşturmuştu. Bugün Üçüncü Dünya Savaşı içerisinde soykırımcı TC Devleti’nin, ABD’nin, NATO’nun oynamış olduğu rol dikkate alındığında bu gerçeklik daha anlaşılır olmaktadır. O nedenle KCK’nin böyle bir anlam ifaden 12 Eylül’ün yıl dönümünde başlattığı devrimci hamle tüm bu güçlere verilen bir yanıt olmuştur.
Aslında 12 Eylül Askeri faşist darbesi ve onun ardındaki güçlere en anlamı yanıtı Amed Zindanında PKK’li tutsaklar vermiş, 14 Temmuz 1982 Büyük Ölüm Orucu Direnişiyle onu yenilgiye götüren en kahredici darbeyi vurmuştu. 15 Ağustos 1984 Gerilla Hamlesi de 12 Eylül askeri faşist cuntasını ölüm döşeğine yatırmıştı. 12 Eylül 2020 tarihinde “Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla başlatılan devrimci hamle de ölüm döşeğinde; o günden bugüne yatalak olarak kalan, çürümüş olan derisinden mideleri bulandıran koku salan, öldürücü mikroplar yayan bu mevtayı layık olduğu yere göndermenin zamanı anlamına gelmektedir.
KCK’nin başlattığı bu devrimci hamle, örgüt ve kurumları tarafından yapılan açıklama, gösteri ve eylemlerle selamlanırken; sosyalist, devrimci ve demokratik güçler tarafından saygı ve destek mesajlarıyla karşılanmıştır. Tüm Kürdistan coğrafyasında ve yurtdışında yaşayan Kürdistan halkı da, başlatılan bu devrimci hamlenin aktif bir parçası olarak üzerine düşen görev ve sorumluluğun bilinci ile hareket etme kararlığı içerisinde olmuştur.
“Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla başlatılan devrimci hamlenin hedefleri çok nettir. Bu netlik: Tecridi, faşizmi, işgali yapanlardan ve yaşatanlardan hesap sorularak, özgürlük önündeki engellerin ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Sorumlularda soykırımcı sömürgeci faşist TC Devleti ve onun arkasında olan, hala onu destekleyenlerdir.
Soykırımcı TC Devleti; Tecridi, faşizmi, işgali tek başına gerçekleştirmemiştir. Zaten bunları tek başına yapmaya gücü yetmemektedir. Başta ABD, Almanya, İngiltere vb. gibi devletler soykırımcı TC Devleti’ne ihtiyaç duyduğu güç ve desteği vermektedir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütlerin karar ve açıklamalarından cesaret almaktadır. AİHM, CPT vb.lerinin desteğine umut bağlamaktadır. Bu güçler 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine olduğu gibi Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğüne, Kürdistan’da işlediği insanlık ve savaş suçlarına destek vermektedir. Eğer arkasında olan bu güçler ona bir gün bile verdiği desteği geri çekerlerse/keserlerse ayakta duracak takati bile yoktur. O nedenle “Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla başlatılan devrimci hamleye katılım; bu güçlerin, örgütlerin, devletlerin soykırımcı TC Devletine verdiği desteğe karşı başlatılan bir mücadele anlamına da gelmektedir.
ABD, Almanya, İngiltere vb. devletler, BM, AB gibi örgütler, AİHM, CPT vb. kurumlar soykırımcı TC Devleti’ne destek verirken; “PKK yasağı” kararı ve PKK’nin “terör örgütleri” listesinde adının yer almasını sağlayan asıl rol güçler olma rolünü de oynamaktadır. Soykırımcı TC Devleti de onların arkasına sığınmaktadır. Zaten Kürdistan’da işgal ve faşizm PKK “yasağı” ve PKK’nin “terör örgütleri” listesine alınmasıyla birlikte derinleştirilmiş ve bugün vardığı boyutlara ulaştırılmıştır. Önder Apo’ya karşı geliştirilen uluslararası komploda alınan bu kararların neden olduğu böyle bir zeminde boy vermiştir. Önder Apo’nun rehine olarak alınması ve mutlak tecrit altında tutulmasına imkan sunan yine halen yürürlükte olan bu kararlardır. O nedenledir ki; “tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarının pratikte anlam kazanması ve gerçek kılınmasının yolunu açacak olanların başında gelen de alınana bu kararlara son verilmesinin sağlanması, PKK “yasağının” kaldırılması ve PKK’nin “terör örgütleri” listesinden çıkarılmasıdır. Soykırımcı TC Devleti’ne yapılan silah satımlarının durdurulması, soykırımcı TC Devleti’nin Kürdistan’da işlediği savaş ve insanlık suçları nedeniyle yargılanmasının sağlanmasıdır. Soykırımcı TC Devleti’ne verilen mali destek ve kredilerin kesilmesidir. Ona sunulan diplomatik desteğe son verilmesidir. Bunun sağlanması içinde tek başına değil; Kürdistan halkının gerçek dostları olan sosyalist, devrimci, demokratik, humaniter; ekolojik, kadın özgürlükçü ve insan haklarını vb. savunan duyarlı güçlerle birlikte hareket edilmesi ve bunun örgütlenmesi, mücadelesi içerisinde olunmasıdır. Tabii bunlar yapılırken, Kürdistan’da yükselen Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesine yaşanılan, bulunulan her yerde; maddi, manevi her alanda destekleyerek yanında yer almaktan, soykırımcı TC Devleti’ne karşı yaşamın her alanında karşı durmaktan, mücadele etmekten, genç kadın ve erkekleri özgürlük alanlarına ulaştırmaktan geri kalınmamasıdır.
Bunlar sağlandığında da, “Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla başlatılan devrimci hamle de büyük bir mesafe kat edilerek, mevziler kazanılmış olacaktır.
Cemal ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi