08 Ocak 2014 Çarşamba Saat 10:48
7 ocak tarihinde TC. askeri savcılığı karar verdi:
Roboski katliamı davasına takipsizlik!
Söylediklerinin açık ifadesi şu: “ortada suç yoktur gereken yapılmıştır!
Tarihi bir davada daha devletten beklenen adalet böyle sonuçlandı.
Cumhuriyet kuruldu kurulalı devam eden gelenek sürdü. Yani söz konusu Kürtler olduğunda tüm doğrular, değerler ayaklar altına alındı.
Aslında tutuklu vekillerin serbest bırakılmasının hemen ardından böyle bir kararın verilmesi halk dilinde “hem nalına hem mıhına vurma denilen durumu anımsatıyor.
Tutuklu vekillerin bırakılması sonrasında pek çok kimse alkışlamaya başlamıştı. Nasrettin Hoca’nın eşeğini kaybedip bulması ve sonra Hoca’nın eşeği kaybettirip buldurana müteşekkir olmasıyla bu alkışlar ne kadar da birbirine benziyor.
Mevcut algıların, alkışların nedeni pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da sadece sonuçların değerlendirilmesi yanlışına yoğunca giriliyor olmasıdır.
Alkış sesleri halen kesilmemişken, bu kararın verilmesi sonrasında bu durumu nasıl değerlendirmek, bundan sonra nasıl yaklaşmak gerekir?
Sonuçlar üzerinden değerlendirme yaparak, buna göre siyaset yapmanın ciddi bir eleştirisi şarttır ve gereklidir.
Bu tarz dışında nasıl bir politika yapmalı üzerinden tartışma ihtiyacı vardır.
Salt olayların sonuçları üzerinden yapılan siyaset pragmatist siyasettir. Yani çıkarcılıktır.
Peki, nasıl bir siyaset diye sorulursa
İlkeli siyasettir doğru olan.
Bu ne demektir? Bu olaya ilişkin ilkeli siyaset ne düşünür, ne yapar?
Devletin anlamının-devletin varlığının adaletsizlik, eşitsizlik, gasp, yalan-dolan olduğunu bilmek ve hiçbir zaman bu gerçeği unutmamak zorunludur. Bu demokrasi mücadelesi veren güçlerin temel ilkelerindendir.
İlk devletten bu güne, bu gerçek yoğunlaşarak, derinleşerek varlığını sürdürmüştür. Bu olumsuzluğun, kirliliğin böyle devam etmesi nasıl mümkün olmuştur diye sorulursa
Cevap: pek çok şekilde gerçeklerin kamufle edilmesi, çarptırılmasıyla olmuştur.
Bu kamufle yöntemlerinden asırlardır süregeleni ve çarpıtılmış olanlardan biri hukuktur. Hukukun “akademik yanı, onu kitleler açısından ulaşılmaz, anlaşılmaz kılar. Zaten dilinin halka bu kadar yabancı, bu kadar anlaşılmaz olması, elit olma amacının sonucudur.
Bu satırları yazarken haber bültenlerinden bir siyasetçi haykırıyor:
“adaleti nerede bulacağız? diye soruyor.
Cevap nettir: devlette, devletin mahkemelerinde değil! Adaleti devletin hangi alanından, hangi devlet görevlisinden bekleyebiliriz ki! Kendi mücadelemizde, kavgamızda arayacağız. Adalet, demokrasi ve tüm insani değerleri mücadelemizle yaratacağımız toplumsallığımızla, toplumsallığımızda yaratacağız. Adalet, eşitsizliğin kaynağının ortadan kaldırılmasıyla yaratılır.
Daha da somutlaştırırsak: Adalet, devleti mahkemesiyle, güvenlik gücüyle, ekonomi politikalarıyla tümden boşa çıkaracak alternatif örgütlenmeler yaratıp yaşamımızdan silmeyle sağlanır. Yani adalet Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik kurtuluş, özgür yaşamı inşa hamlesinin başarılmasıyla sağlanır.
Demokrasi güçleri olarak bu düzeyde bir alternatif olursak gerçekten adaleti sağlar, adaletsizliklerin hesabını soracak güce ulaşırız.
Devlet kendini yargılamaz. Devletin kendini yargılamasını, deşifre etmesini beklemek mantıksızlıktır. Bu demokratik siyaset mantığına terstir. Bu anlayış mücadelenin liberalize edilmesine neden olur.
Peki, devleti kim yargılayacak, nasıl yargılayacak?
Halk yargılayacak, demokrasi güçleri yargılayacak, mücadeleyle, örgütlenmeyle yargılayacak.
Tabi bunun başarılması için doğru tarz ve yöntem gereklidir. Yoksa devleti yargılayamaz, sadece adalet dilenen oluruz.
Başarı, pragmatist ve liberal tarzı aşmakla, demokratik siyaseti, ilkeli ve devrimci tarzla yapmakla gelir. Adalette ancak bu yolla sağlanır.
Andok Kelaşin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info