24 Kasım 2016 Perşembe Saat 02:07
Tekçi zihniyete karşı dur demenin yegane hali birlik olma
halidir. Bugün, AKP’nin Saray’ın KHK’lerle sivil darbe ile işgal altında
tutulan TBMM için 20 Eylül 2015 tarihinde Erdoğan hatırlanacağı üzere şu
açıklamayı yapmıştı: “Meclis’e 550
tane yerli ve milli milletvekili istiyorum” demiş olması, bugün kendisine
muhalif olan tüm kesimlere karşı daha fazla diktatöryal kesilmesini sağlamak
amacıyla dediği ortaya çıkmıştır.
İnsana, doğaya, tabiata düşmanlık güderek salt
“parasal” ve “narsist” bir anlayışla her ne kadar Türkiye
yönetiliyor. Aslında Erdoğan, kendi yarınını nasıl bir hezimete uğrayacağını
çok iyi bildiği için “Memleketi” kaotik bir durumun içerisinde
yöneterek böylece “tüm yaptıklarına” karşı hiç kimse sesini
çıkartmasını istememesi ve tüm muhalif sesleri kapatmak istemesi doğal
anlaşılabilir! Ki bu Erdoğan’ın cephesinden bakınca böyledir.
Kuşkusuz “dur demek pek o kadar zor olmadığı gibi
yarınlarda hiç tahmin edilmeyenler tarafından bir gür sesle karşı duruş
sergileyerek ortaya çıkanlar karşısında herkes “Bu kadar mı çok kolaydı diye
kendi kendine yakınmaya başlayacak.
Geçen zaman diliminde korku, ürkeklik, sessizlik bir süre
sonra yerini inanılmaz kaos ortamına yerini bırakacağını tahmin etmek zor
olmasa gerek yada bunu tayin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Tarihte Baskı ve Zulmün Ardından Neler Yaşanmışsa Akıbet
Pek Değişmeyecek
Savaşta rant kazananlar
“yangından mal kaçıranlar ve sülalelerini servet sahibi yapanlara karşı
bugüne dek sessizliklerini hiç bozmayanlar yarın halk ayaklandığında deyim
yerindeyse kaçacak delik arayacak.
AKP 2002 yılında değil de 1992 yılında iktidara getirtilmiş
olsaydı, eminim durum bugün çok farklı olacaktı. Çünkü, Osmanlı döneminde kalan
son “mirasa” sahip çıkma görevi AKP’ye verildi ve bugün yaptıkları
icraatları memleketi ne hale getirdiğine hacet istemiyor.
Türkiye halklarının öncelikli birincil temel istemi, süren savaşın ivedilikle son bulması ve
barışın sağlanmasıdır. Evet ama dikkat edilirse artık kimse kolay kolay bunu
dile getirmiyor yada dile getiremiyor. Bilhassa AKP-Erdoğan ve yandaşlarının
savaştan ne kadar nemalandıkları ortadayken artık bu cenahtan ‘Barış’ nidası
duymak zor ve AKP-Erdoğan rejiminin yıllardır oyaladığı kitlelerin bu cenaha
duydukları ‘Barış güveni’ tamamen kırılmış durumdadır.
Okuyan-aydın kesime tahammül edilmiyor ama okumayanlara göz
yumularak sadece “nutuk atanlara” yalan-dolan “mülakatlara”
itibar edilme algısı oluşturmaya çalışıyorlar ve bunu da maalesef başarıyorlar.
Barışı isteyenler hapis-tecrit, savaş-kaos isteyenler iktidarda.
Mezopotamya, Ortadoğu coğrafyası egemen güçlerin ganimet
paylaşma sahası olmaktan kurtarılamıyor. Ortadoğu’nun değişmeyen makus tarih
cenderesinde asırlardır helak edilen halkları, yakıp yıkılarak talan edilen
coğrafyası, yer altı kaynakları üzerinde yapılan ganimet paylaşımları ile memleketleri savaş alanına dönüştüren
egemen güçlere karşı, Ortadoğu Halkları Konfederalizmi hayat bulmadıkça bu
topraklar paramparça edilmeye devam edecek.
Neden Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyaları hep savaş alanına
dönüştürülmekten kurtulmamış bugüne kadar? Çünkü egemen güçler olarak bilinen
“G-8” ülkeleri gözlerini bu coğrafyanın topraklarında hiç
ayırmamışlardır. Son teknoloji ölüm
makinelerinin ‘imha güçleri’nin denendiği coğrafyaların başında Mezopotamya ve
Ortadoğu gelmektedir.
Neden Ortadoğu ve Mezopotamya toprakları egemen güçlerin
ateş poligon sahasına dönüştürülmekten kurtulamamıştır?
Klasik bilinen bu gerçeklikle herhalde… Yer altı ve yer üstü
kaynaklar olarak bilinen (baş belası haline gelmiş) kara elmas (petrol)
yüzünden bugüne dek hiç gün yüzünü görmeden helak edildi/edilmeye de devam
ediliyor, olmasındandır!
Sömürge devletin değişmeyen tarz uygulamaları:
• Kürt
Özgürlük Hareketi karşısında aciz konuma düştüğünde, bir süre Kürt sorununu
çözüme götüreceği bir hava oluşturmak! Beklenti yaratmak!
• Beklenti
yaratılarak, Kürt halkının mücadele yürüyüşünde rehavet yaratmaya çalışmak!
• Kürt
halkı, tam haklarımı kazanıyorum derken, birden her şeyin “sil
baştan” ele alınması ve ters yüz etmeyi ihmal etmeyen devlet mekanizması
çarkları artık Kürdistan’da dişleri tümden kırılmıştır.
• Elde
edilen hakların ‘Gasp yolu ile alınması.
Türkiye Cumhuriyeti devleti en son gelişmiş teknoloji
silahlarla, tank, toplarıyla, savaş uçaklarıyla yüzbinlere varan askeri-polis
birlikleriyle yine de aciz konumdan çıkamıyorsa bu devlet, Kürt Özgürlük
Hareketi karşısında asla başarı sağlaması mümkün değildir.
Savaşta ısrar eden mevcut devlet yönetimi “büyük bir
savaşın” içerisinde ve savaşın boyutunu daha da arttırmak niyetinde ancak
unutmamak gerekiyor ki yapılan harcamaları kimin parasıyla yapıyorlar sorusunu
kendisine sormayan bir halk aç kalmaya mahkumdur.
Dolayısıyla genel anlamda “tekçi zihniyete” karşı
bir bütünsellik içerisinde hareket edilmedikçe bu zorbalık hali bir süre daha
nefes alabilecek. Ve haliyle “memleket için” kısacası bu gidişat
herkes için hiçte iç açıcı değil!
Birlik olmanın, birlikte hareket etmenin elzem olduğu
günlerden geçiyoruz.
Menaf Arslan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”