26 Şubat 2020 Çarşamba Saat 08:46
Çin’in Wuhan kentindeki bir
balıkçı pazarında ortaya çıktığı iddia edilen korona virüsden şu ana kadar 1.770 kişi hayatını kaybetti. Tabi
bunlar açıklanan resmi rakamlar. Çin her ne kadar salgının hasarlarını sınırlandırmak için
olağanüstü önlemler almayı başarandığını söylese de virüs bütün hızıyla bütün
dünyaya yayılmakta.
Bir çok ülkede hızla yayılan
Korona virüsü birçok tartışmayı da
kendisiyle getirdi. Gerçekten ortaya çıkan bir “virüs mü yoksa bir Biyolojik silah mı?” tartışmaları birçok kişi
tarafından iddalarla ortaya konuluyor.. Her ne kadar birçok bilim insanı
tarafından bilimsel açıklamalar yapılsa da virüsün hala nasıl ortaya çıktığı ve
neden bu kadar çabuk yayıldığı ile ilgili kesin ve ikna edici bir açıklama yok.
Ekonomik hegemonyacılıkta öne çıkan Çin’de böyle bir virüsün çıkması oldukça
düşündürücü. Yine birçok kişi biyolojik silah kavramlarını, komplo teorileri
olarak değerlendirse de emperyalist güçlerin kirli tarihine baktığımızda bunun yabana atılır bir tespit
olmadığı anlaşılıyor.
Öte yandan Biyolojik silah kullanımının tarihçesine bakıldığında Biyoterörizm
diyebileceğizmiz ve günümüzde giderek
büyüyen bir tehdit olduğunu görülmektedir. Bugün 17 ülkenin aktif olarak
yürüttüğü biyolojik silah programı olduğu bilinmekte. Bu bile yıkımın her geçen gün kendi başına mahşeri
yakınlaştırdığının tespit edilebilen bir sonuçudur. Emperyalist devletlerin daha çok savaşlarda askeri amaçlarla
kullandığı ve mikropların, virüslerin
yardımıyla düşman bölgesinde hastalıklar çıkartılmasına yarayan biyolojik silahlar, doğrudan insan toplulukları
arasında salgın hastalık veya ölümlere sebep olmuştur.
En yakın tarihte bile emperyalist
güçlerin biyolojik savaşta kullanılmak üzere, ölümcül genetik organizmalar
ürettiği, “süpermikroplar” ile ilgili deneyler yaptığı bir çok
kaynakça kanıtlanmıştır. Amerikalılar, geçmişte kurtulmak istedikleri Kızılderilileri
çiçek virüsü bulaştırdıkları battaniyelerle soykırıma uğratmışlardı. Son olarak
1999’da İngiltere’nin, yeni biyolojik silahlar geliştirdiği ortaya
çıkmıştı. Her ne kadar o dönem Savunma
Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, ölümcül biyolojik silah
araştırmalarının “kitle imha silahları kullanan bir düşmana karşı, ülkeyi
savunma” amacını taşıdığı iddia edildiyse de gerçeğin böyle olmadığını
iktidar fetişizmi yaratan ulus-devletçi hegemonyanın insanlığı yok etmek adına
nasıl planlar yaptığını ispatlamıştır. Ayrıca İngiltere’nin,
önümüzdeki 10 yıl içinde “etnik temizlik mikropları”
üretileceğini daha o dönemde bile öne
sürmüşlerdi. Emperyalist devletler belli ırkların genlerine saldırmak üzere
programlanabilecek biyolojik silah üretimini yasaklayan uluslararası
anlaşmalara imza atmış olmalarına rağmen, “savunma” gerekçesi altında
bu silahları hala ürettiği bilinmektedir.
Ekonomik, ekolojik, ahlaki ve
politik bir toplama düşman olan ve her gün yeni savaşlar çıkaran emperyalist güçlerin
liderleri için; çocukların, kadınların, sivillerin yaşamının bir öneminin olmadığı
geçmişten bugüne bilinen bir gerçekliktir. Emperyalist güçlerin çatışmalı, milliyetçi, cinsiyetçi, dinci ve
pozitivist zihniyetlerlerin yol açtığı derin çıkmaz ve savaşlar ortadadır. Kapitalist
modernitenin yol açtığı ekolojik, endüstriyalizmin hegemonyasına girmesinin
getirdiği çözülüş ve yıkılışın sonuçları son iki yüz yıllık uygulamalarıyla
yeterince açığa çıkmış bulunmaktadır.
Ahlaki ve politik bir toplama düşman olan emperyalist devletlerinin endüstriyalist şovenizm hırsları, toplumun ekonomik dokusunun vazgeçilmez ekolojik
yapısını göremiyorlar. Her gün yeni kimyasal ve biyolojik silahlar üreterek,
halkları çatışma ve savaş ortamına
sürüklüyor. Yol açtığı yapısal kriz, kaotik durum ortamlarına karşı en ideal ve
tarihsel yanıtı halkların demokratik mücadele çizgisinde yürütecekleri
mücadeyle ortaya çıkacaktık. Bunun en açık göstergesi Kürt halk Önderi savunmalarında
açıkça ortaya koymuştur. Kürt halk Önderi‘’Endüstriyalizm özünde fizik, kimya
ve biyolojinin teorik-pratik ilke ve kurallarını topluma ve özellikle ekonomik
yapısına uygulamak anlamını taşır. Bu ise çok farklı olan toplumsal doğanın
yadsınmasını beraberinde getirir. Toplumsal doğa sürekli azami kar peşinde
koşan bir sistemi uzun süre üzerinde taşıyamaz. Özellikle nesnel doğanın
kurallarının uzun süreli kullanımı toplum olmaktan çıkmadır. Kapitalist
bireycilik bu gerçeği doğrulamaktadır. Toplumsal doğanın işleyiş kuralları
kendine özgüdür. Ahlaki ve politik olarak işler. Ortadoğu toplumsal geleneği
ekolojiye duyarlı ve uyumludur. Yerine getirilmesi gereken kapitalizmin ve
endüstriyalizmin fethedici, imhacı, işgalci yaklaşımlarını ekolojik toplumun
yeniden inşasıyla karşılamaktır. Demokratik modernitenin temel silahı ekolojik
özde bir ekonomiyi ve toplumu esas almasıdır.’’
Editorya’dan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html