05 Mayıs 2010 Çarşamba Saat 08:34
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, PKK’nin tasfiye
planlarına Güney Kürdistan yönetiminin dahil edilmek istendiğini söyledi.
“Kuzey’de Kürt sorunu çözülmezse, Güney’de hiçbir zaman rahat yaşayamazlar.
Elde ettikleri kazanımları dahi koruyamazlar. PKK’yi vurmak demek, kendilerini
vurmak demektir diyen Bayık Türk devletinin Kürt politikasının Amerika
tarafından belirlendiğini söyledi. Bayık sorularımızı yanıtladı.
* Türkiye’nin bölgede artan bir diplomatik hareketliliği
dikkat çekici. Yakın dönem içinde bir anti Kürt ittifakı gündeme gelebilir mi?
– PKK mücadelesinin etkisizleştirilmesi için yoğun çabalar
var. Bu durum bugün yeni ortaya çıkan bir çaba değil. Daha PKK ilk çıktığında,
ilk adımlarını attığında bile buna benzer çabalarla karşılaşmıştır. PKK, bu
çabaları etkisizleştirerek gelişmesini sürdürmüş, geliştikçe de kendisine
yönelik çabalar daha da kapsamlılaşmış, daha da kapsamlı saldırılar
gelişmiştir. Bu saldırılara karşı da PKK kendisini yenileyerek, güçlendirerek
saldırıları durdurmuş, boşa çıkarmış ve gelişimini de sağlamıştır. Bu mücadele
belirli bir düzeye geldi. Ya sonuca gidecektir, ya da karşısındaki güçler
sonuca gidecektir. Bunun ötesinde bir adım yoktur. İşler gelip buraya
dayanmıştır. Karşıt güçler, PKK’nin geliştirdiği mücadeleden zarar gören bütün
güçler PKK’yi çözümden, başarıdan alıkoymak için her şeyini ortaya koyuyorlar.
Eğer bu kadar diplomatik trafik yoğunsa nedeni budur.
Şimdi 29 Mart seçimlerine kadar herkes Kürt sorununu bir
terörizm sorunu olarak görüyordu. “PKK terör sorunu var biz bununla mücadele
ediyoruz. Kürt sorunu diye bir sorun yok diyorlardı. Ama 29 Mart seçimlerinden
sonra herkes Kürt sorunu diye böylesi bir siyasal sorun olduğunu ve bunun
çözülmesi gerektiğini söylemek zorunda kaldılar ve bunu kabul ettiler. ABD
Başkanı Obama, Türkiye’ye geldiğinde de bunu söylemek durumunda kaldı. İşte
PKK’nin yürüttüğü mücadeleyle bu ortaya çıktı, gerçekleştirildi. PKK, sorunun
bir terör sorunu olmadığını bir siyasal sorun olduğunu, bir halkın var olma,
özgür yaşam sorunu olduğunu mücadelesiyle herkese kabul ettirdi. Onun siyasal
bir sorun haline geldi. Bu siyasal sorunun da siyasal demokratik yolla
çözülmesi gerektiğini PKK ilan etti ve herkesin önüne koydu. Bu sadece Türk
devletinin iflası değildi. Bu modernist kapitalist sistemin de iflasıydı. Bu
yüzlerce yıl Kürdistan üzerinde yürüttükleri politikanın da iflasıydı. Burada Kürtler
büyük bir başarı elde etmişlerdir.
‘AMERİKA YENİ BİR KÜRT POLİTİKASI GELİŞTİRDİ’
İşte tekrardan kapitalist sistemin temsilcisi, öncüsü
Amerika iflas eden Kürt politikası yerine yeni bir Kürt politikası geliştirmeye
başladı. Bu politikayı sömürgecilerin önüne koydu, “ancak bu yeni politikayı
geliştirirseniz, bunun meşruluğunu sağlarsanız yeniden Kürtler üzerinde
egemenlik kurabilirsiniz. PKK’yi özgür Kürdü ezebilirsiniz, herkesin desteğini
alabilirsiniz dedi. Türkiye bu yeni politikayı geliştirmeye çalıştı. Bu yeni
politikayı geliştirebilmek için Türkiye’yi yeniden örgütleyebilmek için bu
politikanın meşruluğunu sağlayabilmek için yeniden Kürtler üzerinde
meşruluğunu, egemenliğini sağlama çalışmasına girdi.
İşte bütün diplomatik çabalar bu amaçladır. Sözümona PKK’yi
ezerek, tasfiye ederek yeniden Kürtler üzerinde bir egemenlik kurulmak
isteniyor. Çünkü PKK sistemin inkar ve imha politikasını boşa çıkardı. Boşa
çıkardığı içinde artık o politikanın bir meşruluğu kalmadı. O politikaya
dayanarak PKK’nin imhası gerçekleştirilemezdi. Yeniden Kürtler üzerinde bir
egemenlik kurulamazdı. Oysa ki, Kürtler üzerinde yeniden bir egemenliğin
kurulması gerekiyordu. Bu da ancak PKK’nin ezilmesiyle mümkün. Onun için yeni
politika geliştirildi. Türk devleti yeniden restorasyona tabi tutuldu. PKK
üzerinde yoğun baskılar, tutuklamalar, tecritler geliştirildi. Amerika,
İngiltere, İsrail uluslar arası alanda yıllarca tecridi geliştiriyor. Bu
yetmedi, onun için Kürt sahasında, Kürt işbirlikçileriyle PKK’nin tasfiyesi tecridi
geliştirilmeye çalışılıyor. Yıllarca bu sürdürüldü.
Güney’de KDP, Yekiti bu amaçla yıllarca kullanıldı. Bütün
bunlarda yetmedi, en son bula bula PKK’yi, gerillayı kendi kitlesinden de
desteksiz bırakma amacıyla bir taktik geliştirildi. Eğer kendi kitlesinden de
desteksiz bırakılırsa, o zaman PKK tamamen kuşatılmış, tecrit edilmiş olur. Ya
teslim alınır ya da teslim olmazsa ezilir. İşte bu yönlü yoğun bir diplomatik
faaliyet yürütülüyor. Uluslararası alanda, bölgesel alanda, Kürt sahasında,
hatta bu faaliyetleri Hareketimize yönelik, kitlemize yönelik, Kürt demokratik
siyasetine yönelik, illegal bir temelde örgütlendirmeye yönelik çabalar
geliştirerek sonuç almaya çalışıyorlar. Kısaca neleri varsa ortaya koymuş
durumdadırlar.
Bugün Almanya, Fransa, Amerika, İran, Irak ve KDP ile
görüşmeler yapılıyorsa, bu amaçla yapılıyor. Yine Kürt legal siyasetine yönelik
şahinler-güvercinler biçiminde ayrımlar yapılıyorsa, bu amaçla yapılıyor. Yine
Hareketimiz içerisinde, çözümden yana olmayanlar var, Ergenekoncular var,
ılımlılar var, çözümden yana olanlar var biçiminde propagandalar
geliştiriliyorsa, bu amaçla bunlar geliştiriliyor. Bütün bu propagandalarla,
içte ve dışta yürüttükleri bu çabalarla, tutuklamalarla, siyasi soykırım
operasyonlarıyla, askeri operasyon ve yığınaklarla Türk devleti içine düştüğü
durumdan çıkarılmak isteniyor. Sistemin çıkarlarına göre yeniden düzenlenmek
isteniyor. Geliştirilen yeni Kürt politikasına meşruiyet kazandırılmak
isteniyor. PKK baskı altına alınarak, tecrit edilerek, mücadele ederek,
direnemez duruma getirilerek sonuca gidilmek isteniyor.
‘GÜNEY’İ İMHA
PLANINA DAHİL ETMEK İSTİYORLAR’
* KDP Lideri Mesud Barzani Ankara’ya davet edildi. Bu
ziyareti dTürk devleti ile ilişkide sizce Güneyli Kürtler nelere dikkat
etmelidir?
– Önceki dönemde de inkar ve imha siyaseti sürdürülürken
Güney kullanılmak istendi, kullanıldı. Güney kullanılarak PKK’nin tecridi
sağlanmak ve iradesi kırılmak istendi. PKK’nin imhası gerçekleştirilmek
istendi. Bunun meşruluğu da Güneyli güçlere dayandırılarak yapılmak istendi.
Bugünde yeni Kürt politikası denen politika geliştirilirken de, bu politikanın
meşruluğunu sağlamak için Güney’e ihtiyaç duyuluyor. Güney bu politikayı
benimsemez, arkasında durmazsa, bunu Kürtlere kabul ettiremezse, Türk devleti,
yine kapitalist modernist sistem, kesinlikle bu yeni politikayı Kürtlere kabul
ettiremez ve bunun meşruluğunu da sağlayamaz. Türk devleti, AKP, çokça Güney’le
ilişki geliştirmek istiyorsa Güney’i çok sevdiğinden, Kürtleri çok sevdiğinden
ötürü değildir. Eğer Kürtleri sevmiş olsaydı, kendilerinin yanında da Kürtler
var. Irak’taki Kürdü sevecek! Türkiye’deki Kürdü sevmeyecek. Bu mümkün değil.
Hatta kendi Kürdünü daha çok sevecekti. O zaman imha peşinde koşmayacaktı.
Bugün Güney hükümetiyle ilişki geliştirmek istiyorsa,
Güney’deki parti, KDP, YNK onlarla ilişki geliştirmek ve bir takım imkanlar
sunuyorsa, bu Güney hükümetini, Güney’deki partileri güçlendirmek istediğinden
dolayı değildir. PKK’nin imhasını oraya dayandırmak istediklerinden ötürüdür.
Çünkü Güney, PKK’nin imha politikalarına dahil olmadıkça, PKK’yi imha
edemeyeceklerini kendileri de çok iyi biliyor. PKK’nin imhası Güney’in imha
planında yer almasına bağlıdır. Bunun için Güney’e oldukça önem veriyorlar.
İmha karşılığında kendilerine bir takım siyasi ve ekonomik çıkarlar sunmak
istiyorlar. “PKK’nin imhasına katılırsanız biz de sizi tanırız. Biz, size bir
takım ekonomik imkanlarda tanırız. Ticaretlerde yaparız ve siz kazanırsınız
diyorlar.
PKK EZİLİRSE GÜNEY KÜRTLERİ DE EZİLİR
* PKK zayıflarsa KDP ve YNK’de kaybetmez mi?
– Elbette. Güney Kürdistan hükümetinin, Güney partilerinin
ve Güney halkımızın, aydınların, sanatçıların, yazarların şunu iyi bilmeleri
gerekiyor. PKK ezilirse kendileri de ezilir kaybederler. Hele hele PKK’nin
imhasına katılırlarsa, nasıl Kürt olduklarını söyleyebilirler. Bu büyük bir
utanç olur. Bu utancın altından da kolay kolay çıkamazlar. Kendi halkını imha
eden bir güç bu halk tarafından kabul edilebilir mi? Yine insanlık tarafından
kabul edilebilir mi? Bunun çok iyi anlaşılması gerekiyor. Bugüne kadar da ne
kazandılarsa PKK’nin yürüttüğü mücadele üzerinden kazandılar. Bundan sonrası
kazanmak da, geleceklerini garanti altına almak da PKK’nin varlığına ve PKK’nin
mücadelesine bağlıdır. Kuzey’deki Kürt sorununun demokratik siyasal çözümüne
bağlıdır. Eğer Kuzey’de Kürt sorunu çözülmezse, Güney’de onlar hiçbir zaman
rahat yaşayamazlar. Elde ettikleri kazanımları dahi rahat koruyamazlar. Bunu
bilmeleri gerekiyor. Onun için Kürt Federe Yönetimi’nin, buradaki siyasal
partilerin, şahsiyetlerin, yurtsever çevrelerin demokratların yazar-çizerlerin,
aydınların kendilerine zarar vermemeleri gerekiyor. PKK’yi vurmak demek,
kendilerini vurmak demektir. Kim ki PKK’yi vurmak istiyorsa kendilerini
vuruyor.
Kürtlerin bugün en çok ihtiyaç duyduğu bir ulusal kongreyi
gerçekleştirmedir. Ulusal birliği, ruhu güçlendirmedir. Ulusal değerlerini,
demokratik yönde geliştirmedir. Demokratik bir ulusu yaratmadır. Demokratik
ulus temelinde birliklerini yaratmalarıdır. Bununla ancak varlıklarını
koruyabilirler, geleceklerini garanti altına alabilirler. Birbirlerini vurarak,
sömürgecilerin yanında veya kapitalist modernist sistemin çıkarları temelinde
özgür Kürdü vurarak Kürt varlığını koruyamaz, özgür geleceğini de garanti
altına alamaz.
‘KÜRT HALKI AŞAĞILANIYOR’
* Kürt kadınları tecavüz kültürüne karşı kampanya
başlattı. Yine Diyarbakır’da Kürt kadınları bir ulusal konferans yaparak,
önemli kararlar aldı. Buna karşılık son dönemlerde taciz, tecavüz gibi olayları
Kürtlerle özdeş kılan bir yaklaşım söz konusudur. Bu konudaki düşüncelerinizi
alabilir miyiz?
* Şimdi Kürt kadın hareketi tecavüz kültürüne karşı bir
kampanya başlattı. Yine Amed’te Kürt Ulusal Kadın Konferansı gerçekleştirildi.
Tam da bu süreçte bahsettiğiniz olaylar gündeme getiriliyor. Bu, Kürt kadınının
geliştirdiği çok önemli çalışmaları etkisizleştirmek içindir. Tam tersine hem
Kürt toplumunu, hem Kürt insanını kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla çok farklı,
çok çirkef tanıtma kampanyalarıdır. Altında Kürt düşmanlığı var. Dikkat
edilirse, Kürt düşmanlığı çeşitli biçimlerde geliştiriliyor. Belki Türkiye
tarafında Kürtlere karşı saldırılar, linçler, hakaretler geliştirilerek
yapılıyor. Kürtlere karşı bir takım sözler sarf edilerek, hatta ‘Kürtlerin
öldürülmesi haktır’ biçiminde değerlendirmeler bazı yazarlar tarafından
yazılarak Kürt düşmanlığı sürekli teşvik ediliyor.
Kürdistan’da olup biten ne varsa ters yüz gösteriliyor.
Sürekli basında işte namus cinayetleri var, tecavüzler var, fuhuş var, eroin
var, hırsızlık var, çetecilik var biçiminde Kürt halkı aşağılanıyor. Halbuki,
bu belirttiklerinin kat be kat fazlası Türkiye toplumunda, Türkiye tarafında
yaşanıyor. Bunların hepsi gizleniyor. Sanki bunların hiçbiri Türkiye’de
yaşanmıyormuş da, sadece Kürdistan’da yaşanıyor. “İşte Kürtler böyle geridir.
Kürtler böyle insanlıktan uzaktır. Hatta işte eskiden ‘’ya kıro, kuyruklu Kürt
diyorlardı. Yani Kürdü insan görmüyorlardı, hayvan görüyorlardı. Hala da bakış
açılarında bir değişiklik yoktur. Hala Kürtleri bir halk, insan olarak
görmüyor. Onun için böyle aşağılıyorlar. Kürtleri, Türkiye toplumu nezdinde
hatta uluslar arası alanda küçük göstermek için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar.
Aslında bu Türkiye’de özel savaşın, psikolojik savaşın ne
kadar güçlü yürütüldüğünü, ne kadar inceltilerek yürütüldüğünü gösteriyor.
Birçoğu bunun farkında değil. Yapılan, Kürdistan’da özel savaşın çok
inceltilmiş bir tarzda yürütülmesidir. Burada Kürt katliamını gerçekleştirmek
istiyorlar. Kürtlük adına ne varsa hepsi aşağılık şeylerdir, bunların ortadan
kaldırılması gerekiyor, onların deyimiyle “Kürtlerin güya insanlaştırılması
gerekiyor. Islah edilmesi gerekiyor.
‘KÜRT DEĞERLERİ TÜRKLEŞTİRİLİYOR’
Dikkat edilirse, Kürtlük adına ne varsa, bütün Kürt
değerleri ortadan kaldırılarak, onlar yok edilerek Türkleştirme geliştiriliyor.
“Türkleşirseniz insan olursunuz, insanca yaşarsınız, insan muamelesi
görebilirsiniz deniyor. Kürt toplumu bu temelde bir baskı altına alınıyor.
Buraya sürüklenmek isteniyor. Baskı, hakaret, linçlerle, tutuklamalar,
işkencelerle, asimilasyonla, fuhuşla, eroinle her türlü yöntemle Kürtlük
bitirilmek isteniyor. Hatta coğrafyası tahrip edilerek, barajlarla birçok yeri
sular altında bırakılarak, coğrafyası, kültürü ve değerleriyle
insansızlaştırma, göçertme bütün yöntemler iç içe kullanılarak Kürtlük
bitirilmek isteniyor. Türkleşme geliştirilmek isteniyor. Açıkça şu söyleniyor:
“Kürt olmak insan olmamaktır. Aşağı bir mahlûk olmak demektir. Bu durumdan
kurtulmak istiyorsanız tek yolu PKK’yi, Önder Apo’yu bırakacaksınız, Türklüğü
kabul edeceksiniz, Türklüğün mücadelesini yürüteceksiniz. İşte o zaman insan
olarak görülebilirsiniz. Şimdi birçok şey yapılıyor. Türk devleti bu konuda
çok usta. Sanki devletin dışında bütün bunlar oluyormuş gibi gösteriyor ve
herkese de bunu yutturuyor. Türkiye özel savaş konusunda oldukça uzmandır.
Mesela geçmişte birçok katliam yaptı. Dedi ki bunları Hizbullah yaptı. Aslında
bunları yapan devletin kendisidir. Sırf uluslararası alanda mahkûm olmamak
için, gerçek durumun anlaşılmaması için Hizbullah adını kullandı, Hizbullah adı
altında bunları yaptı. 17 bin faili meçhul gerçekleşti. Dikkat edilirse bunu
Hizbullah’ın üzerine atarak kendisini sıyırdı. Bunu çok ustaca bir biçimde
yaptı.
ELİMİZDE BELGELER VAR
* Son günlerde Kürdistan’da yine Hizbullah
gündemleştiriliyor…
– Geçmişte bir siyasi mücadele değil de silahlı mücadele
yürütüyordu. Bizim stratejimiz, paradigmamız farklıydı. Hizbullah silahlı
mücadeleyi geliştirdiğimiz dönemde gerekliydi. Onlar da güya silahlı mücadele
yürütüyordu. O tarzda, yürütülen mücadele etkisizleştirilmek istendi. Biz stratejiyi,
paradigmayı değiştirince, sorunu siyasal, demokratik yolla çözmeyi esas alınca,
bu sefer Hizbullah bu stratejiye göre uyarlandı. Güya Hizbullah kendisini
değiştirmiş. Artık şiddetten arındırmış, kendisini siyasal bir güç haline
getirmiş. Siyasi bir mücadele yürütüyor görünümü verilmeye başlandı. Bunlar hep
Türk devletinin başının altından çıkan politikalardır. Biz Türk devletini iyi
tanıyoruz.
Yine bir takım çeteler oluşturmuş. Bunları tamamen devlet
oluşturmuş. Bu çetelerin içinde psikolojik olarak eğittikleri psikologlar var.
İnsan psikolojisini çok iyi biliyorlar. İnsanları nasıl etkileyecekler, nasıl
kazanacaklar, ulusal mücadeleden hatta ailelerinden nasıl koparacaklar,
istedikleri gibi nasıl kullanacaklar? Çete görünümlü, güya sivil görünümlü
gruplar oluşturmuşlar. Bunlar eroin, fuhuş, hırsızlık, kapkaççılık geliştiriyor
ve bunların hepsi sanki devletin, AKP’nin dışında oluşumlarmış gibi gösteriliyor.
Halbuki tümüyle devletin oluşturduğu oluşumlardır, gruplardır,
örgütlenmelerdir. Devletle iç içedir, JİTEM’iyle, MİT’iyle, emniyetiyle,
savcılarıyla, polisiyle, siyasal güçleriyle iç içe bu güçler oluşturulmuş,
bunlar her türlü kirlenmeyi geliştiriyorlar. Mesela fuhuş geliştiren bazıları
var. Kürt çocuklarını kaçırıp, bu temelde kullananlar, satanlar var. Bunların
valilerle, JİTEM’le, MİT’le, istihbaratla, emniyetle, polisle, savcılarla
hepsiyle ilişkileri var. Bunları birlikte yapıyorlar. Ama görünüm sanki sivil
çeteler. Bu konuda elimizde bilgi ve belgeler var. Eğer güvenceler verilirse,
biz bunu herkese sunabiliriz de. Bunu da söyleyebilirim.
Bu tarzda yoğun bir yok etme faaliyeti yürütülüyor. Kürt
halkına karşı açlık politikaları geliştiriyorlar. Çok vahşi politikalardır. Aç
bırakıp kendisine muhtaç eder duruma getiriyor. Bu temelde ya ajanlaştırıyor ya
köy korucusu haline getiriyor, ya göçertiyor ya da o insanı kendisini satmak
zorunda bırakıyor. Eğer birçok insan olumsuz duruma düşürülüyorsa, bu
politikayla düşürülüyor. Kendisini yaşatmasının olanakları tamamen elinden
alınıyor. Hiçbir yaşam hakkı bırakılmıyor. Bu insanlar yaşayabilmek, sırf
fiziki varlıklarını sürdürebilmek için mecburen bir takım şeyleri kabul etmek
zorunda kalıyor. Bu temelde ajanlaştırmadır, ihbarcı haline getirmedir, korucu
haline getirmedir, göçertmedir, fuhuşa sürüklemedir, eroine, hırsızlığa
sürüklemedir, hem bunları yapıyor hem de Kürtler bu tür şeyleri yapıyor diye
Kürtleri aşağılıyor. Hem de bu tarzda Kürt düşmanlığını geliştiriyor. Hem Kürdü
kendisine sahip çıkmaktan alıkoyuyor, kimliğinden, değerlerinden, geleceğinden
koparıyor her tür yok etme faaliyeti içerisine alıyor hem de bu duruma
düşürdüğü Kürdü, “Kürtler böyledir diye lanse ederek, propaganda ederek Kürt
düşmanlığını geliştiriyor.
‘REJİM SÜREKLİ DÜŞMAN ÜRETİYOR’
Bugün Türkiye toplumu öyle bir hale getirilmiş ki, tam bir
çılgın toplum haline getirilmiş. Tam deliler toplumu haline getirilmiş. Hangi
sorunu olursa olsun hemen PKK ve Kürt düşmanlığıyla, Apo düşmanlığıyla işe
başlıyor. Türk devleti, Türk toplumunu bu hale getirdi ki, Türk toplumuyla Kürt
toplumu birleşmesin. Çünkü Türk toplumu Kürt halkıyla birleşirse rejim
yaşayamaz. Bu rejim tamamen özel savaş üzerine oluşturulmuş bir rejim. Özel
savaşı, psikolojik savaşı yürütmezse, bu rejimin ayakta kalma şansı yoktur.
Onun için kurulduğundan günümüze kadar sürekli düşman üretiyor. Bir zamanlar
komünizm düşmanlığı vardı. Bir zamanlar dincilik, tarikatçılık, gericilik
düşmanlığı üretmişti. Kürt düşmanlığı üretmişti. Şimdi dincilik ve komünizm
düşmanlığı para etmiyor. Kürt düşmanlığı artık o da para etmiyor, PKK-Apo
düşmanlığı. Toplumu tamamen bu temelde şekillendirmiş ki, Türk toplumu da bu
devletin, iktidarın gerçeğini anlamasın.
Devlet yaşadığı bütün sorunların nedeni olarak Kürtleri
gösteriyor. Onun için her ayağa kalkan Kürt düşmanlığıyla, PKK düşmanlığıyla
işe başlıyor. Bununla gerçek muhatabını örtbas ediyor. Yönelmesi gereken hedefi
ortadan kaldırıyor. Tam bir hedef şaşırtması, bilinç çarpıtması, tam bir yürek
çarpıtması gerçekleştirmiş. Onun için Türk toplumu nasıl yaşadığının farkında
değil. Yaşadığı sorunların nedeninin kendi devleti olduğunun farkında değil. Bu
devlet sadece Kürtlere düşmanlık yapmıyor, Türk halkına da çok büyük bir
düşmanlık yapıyor. Türk halkı bunu anlayamıyor. Onun için bütün sorunların
kaynağı olarak Kürtleri ve PKK’yi görüyor. Onun için PKK-Apo düşmanlığı
yapıyor. Bunun arkasında tamamen Türk devleti var. Ergenekon dedikleri o gizli
örgütlemeler var.
Bu örgütlenme Kürdistan’da savaşı çok yoğun bir şekilde
yürüttü. PKK, Kürt halkı buna karşı yiğitçe direndi. Türk devletini ve onun her
tür örgütünü açığa çıkardı, başarısızlığa uğrattı. Ama hala Türkiye kesiminde
bu derin devletin, devletin her biçimde örgütlemesinin gerçeği hala açığa
çıkmış değil Türkiye toplumu nezdinde.
‘TÜRKİYE’NİNKENDİ POLİTİKASI YOKTUR’
* En son ölen bir askerin yakını “vicdanları rahat mı?
Benim oğlum askerde öldü şeklinde tepki gösterdi. Sizce Türkiye toplumu
yaşanan savaşı hissedebiliyor mu?
– Daha önceki bazı açıklamalarımda şunu söylemiştim: Savaşla
çözülmesi gereken sorunlar çözüldü. Çözülmesi gerekenler, artık siyasal
demokratik yolla çözülmesi gerekenlerdir. Bu da müzakere ve diyalogla olur
demiştim. Ama Türk devleti sorunu ısrarla savaşla, imhayla çözmek istiyor.
Bunda ısrar ediyor. Bu belki de sadece Türk devletinin kendi istemi değil.
Arkasındaki kapitalist modernist sistemin önde gelen temsilcilerinin de
istemidir. Esasta da onlar bunu istiyor, çözüm istemiyor. Çünkü çözüm onların
çıkarlarına hizmet etmiyor. Türkiye onların politikalarını uyguluyor.
Türkiye’nin kendi politikası yoktur. Bir de utanmadan bize dış güçlerle
bağlantılı, dış güçlerin emrinde bir güç gibi söylemlerde bulunuyorlar. Bu çok
ahlaksızca bir şeydir. Kimin dış güçlerle birlik olduğu çok açıktır. Türk
devleti ve Türk hükümeti, AKP esas dış güçlerle ilişkide olan, onların
politikalarını uygulayan güçlerdir. Ama sanki PKK dış güçlerle ilişki
içerisindeymiş gibi gösteriliyor. Bugün dış güçlerin desteğini almak için
Türkiye satılıyor. Sırf PKK’yi ezmek için her şey satılıyor.
Çarpıtma ve saptırma çok çok güçlü Türkiye’de. Sanki Türkiye
sorunu çözmek istiyor da, PKK çözmek istemiyor gibi gösteriyorlar. İşte PKK dış
güçlerin kullandığı bir güç, dış güçler de istemiyor. Onun için sorun
çözülmüyor. Savaş oluyorsa onun için oluyor, yoksa savaş olmaz gibi göstermek
istiyorlar. Bu kesinlikle doğru değil. Bu bir çarpıtmadır. Bu özel savaşın,
psikolojik savaşın bir çarpıtmasıdır. Vicdan sahibi olanların bunu görmesi
gerekiyor.
‘SAVAŞLA ARTIK SORUN ÇÖZÜLMÜYOR’
Biz savaşın olmaması için her şeyi yaptık. Artık
yapabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Biz defalarca söyledik. Artık sorunu
müzakereyle, diyalogla çözelim. Yıllarca savaştık. Demek ki, savaşla artık
sorun çözülmüyor. Çözülecek şeyler çözüldü. Ama kapitalist modernist sistem ve
ona bağlı Türk hükümeti AKP, ordusu, “hayır, savaşla çözeceğiz ille de imha
edeceğiz, Kürtler yaşamayacak diyor. Ve bunda ısrar ediyor. İşte bu savaştaki,
imhadaki ısrar, açık açık PKK’yi ortadan kaldıracağız demeleri çatışmaların
nedeni oluyor. Giderek çatışmaların yayılmasının nedeni oluyor. Eğer Türk
devleti ve hükümeti şunu deseydi biz artık operasyonları yapmıyoruz. Savaş bu
sorunu çözmüyor. Yıllarca yürüttük. Türkiye halkı, değerleri tükendi,
tüketildi. Artık biz bu sorunu oturup çözmek istiyoruz deseydi, bu çatışmalar
gelişmezdi. Sorunu askeri yöntemle hem de imhayla çözmek istedikleri için bunu
artık gizleme gereği bile duymadan, açık açık söyledikleri için ve siyasi,
askeri operasyonlar geliştirdikleri için elbette ki, bizler de kendimizi
koruyoruz ve koruyacağız.
‘BİZ VARLIĞIMIZI, ONURUMUZU KORUYACAĞIZ’
Biz varlığımızı ve onurumuzu koruyacağız. Biz geleceğimizi
kazanmak için kendimizi koruyacağız. Bu bizim en doğal hakkımızdır. Hiç kimse
şunu bizden isteyemez: Biz sizi bitirmek istiyoruz, bunu kabul edin. Boynunuzu
uzatın, boynunuzu kesmek istiyoruz. Sizi ortadan kaldırmak istiyoruz, bunu
kabul edin. Kendileri bunu yapmak isteyebilir. Bunu kendilerine hak olarak
görebilirler. Ama buna karşı bizim de kendimizi korumak için direnme hakkımız
vardır. Bu hak yasal bir haktır, meşru bir haktır. Bunu kullanmamak insanlıktan
çıkmak demektir. İnsani özünü kaybetmek demektir. Hiç kimse bunu Kürtlerden ve
PKK’den bekleyemez. Eğer bugün bazı yerlerde, Kürdistan’da ve Türkiye’de
çatışmalar oluyorsa, bunun sorumlusu Türk devletidir, Türk hükümetidir ve
AKP’dir.
Eğer ölümlerin, çatışmaların olması istenmiyorsa, Türk halkı
da savaşı yaşamak istemiyorsa kesinlikle buna dur demesi gerekir. Kürt halkı
yıllardır savaşı yaşıyor. Büyük bir tahribat yaşadı. Çok ağır tahribatlar
yaşadı. Eğer Türkiye halkı da yaşadığı tahribatları -ki o da yaşadı ama
farkında değil- giderek çatışmalar Türkiye’ye kayıyor, kayarsa aynı Kürt halkı
gibi onlar da yaşayacaktır. Ki biz bunun olmasını istemiyoruz. Türk halkı da
istemiyorsa, Türk aydınları, sanatçıları, yazarları, demokratları ve
sosyalistleri bunu istemiyorsa, o zaman kendi hükümetlerine ve devletlerine bu
savaşı derhal durdurun demeleri gerekir. Biz artık savaş istemiyoruz. Biz
Kürtlerle barışmak istiyoruz. Biz Kürtlerle kardeşçe sorunlarımızı demokratik
temelde özgürce çözmek istiyoruz. Biz özgür ve demokratik temelde birlikte
yaşamak istiyoruz demelidirler. Bunun için ayağa kalkmaları gerekir. Kürt
halkıyla bu temelde dayanışma göstermeleri gerekir. O zaman bu çatışmaların,
ölümlerin önü alınır.
Eğer bir halk, onun öncüleri, iradesi, kimliği, yüreği,
beyni ve ruhu ortadan kaldırılmak istenirse, elbette ki o halk yaşamak için
varını yoğunu seferber edecektir. Hiç kimse Kürtleri onurunu, varlığını
koruyor, özgür geleceğini kazanmak için mücadele ediyor diye suçlayamaz. Bunu
suçlamak insanlığı suçlamak demektir. İnsanın var olma hakkını suçlamak
demektir. Bu da nedir? İnsanlıkla bağını kesmek demektir. Bunun böyle
anlaşılması gerekiyor. Eğer Türkiye halkı, onun öncüleri, demokrasi güçleri,
vicdan sahibi olanlar, Türkiye’yi seven insanlar bu savaşa dur derlerse, ayağa
kalkarlarsa, Türkiye bu savaşı yürütemez. Kan akmaz. O zaman kardeşlik, barış
gerçekleşir. Kardeşliğin, barışın, birlikte yaşamanın yolu Kürt halkının en
doğal haklarının kabul edilmesinden, buna anayasal güvencelerin sağlanmasından
geçiyor.
‘KÜRT HALKI ÖLÜMÜ KABUL ETMEYECEKTİR’
Başka türlü, Kürt halkı ölümü kabul etmeyecektir.
Onursuzluğu kabul etmeyecektir. Kürt halkı onurlu bir halktır. Onurunu da,
varlığını da, bu temelde özgür geleceğini de kazanmak için her şeyini ortaya
koyacaktır. Bunun böyle anlaşılması gerekir. Aksi takdirde çatışmalar da
gelişir. Ölümler de yaşanır. Bunun sorumlusu ne PKK’dir, ne de Kürt halkıdır.
Bunların olmaması için, savaşın bitirilmesi için, sorunların demokratik siyasal
temelde çözülmesi için Kürt halkı, PKK üzerine düşeni fazlasıyla yerine
getirmiştir. Getirmeyenler Türk devleti, Türk hükümeti ve AKP’dir. Yine
sorumluluk sahibi olan çevrelerdir. Bunların artık görülmesi gerekir. Herkesin
bunlara görev ve sorumluluklarını hatırlatması gerekir. İşte o zaman bu
çatışmaların önü alınabilir, kan akmanın önü alınabilir.- ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info