Uzun ama çok uzun bir zaman önce, özel TV’lerin henüz varolmayıp, insanların TRT ve türevlerine mahkum olduğu Türkiye’de, devletin ve hükümetin o zaman için yaptığı temel icraatlardan katliamları askeri operasyonlar adı altında veren, “X kırsalında yapılan operasyonlarda teröristlerle ilk sıcak temas Y bölgesinde sağlandı”, “Bölgede operasyonlar sürüyor, yapılan operasyonlarda bilmem kaç terörist ölü olarak elle geçirildi” gibi söz öbeklerini hayatımıza sokan, her bölümünde sürekli bölge halkıyla ‘iç içe’ bir Olağanüstü Hal Bölge Valisi mizansenini sos olarak sunmayı ihmal etmeyen, dondurucu sesi ve ölü balık bakışlarıyla rüyalarımıza giren Güntaç Aktan’ın sunduğu “Anadolu’da Görünüm” adlı TV programını hatırlayanız vardır. Faşist TC ordusunun JİTEM’i tarafından tiyatro sahnesi gibi kadınlı erkekli koruculara şalvar giydirip, kameralar için yerde dizilerek ‘öldürülen teröristler’ olarak gösterilmeye çalışılırken, elleri, ayakları kıpırdayan, başlarını kaldırırkenki görüntüleri montajda kesmeyi unutulan görüntüler çıkınca hiçbir inandırıcılığı kalmayan… Yine sürekli yüzleri fullulaştırılan ya da bir kefiye ile yüzleri kapatılan bir korucuyu ‘teslim olan bir gerilla’ olarak gösterilmeye çalışılan ve ‘sağ olarak ele geçirilen terörist konuştu’ başlığı ile gerilim filmlerindeki fon müziği eşliğinde “Kundaktaki bebekleri öldürüyorlar, küçük yaştaki çocukları kaçırılıp mağaralarda ve kamplarda eğitiyorlar, beyinleri yıkanıyor” gibi sözlerinden sonra “Devletin şefkatli kucağına gelin” çağrılarını da eksik etmeyen hani o program.
Peki bu programda verilen yalanlara inanlar oldu mu? Kürdistanlılar derseniz; zaten yakılmayan köy, göç ettirilmeyen aile veya yakınları kalmadığı için, binlerce failli belli (meçhul) öldürülmeler, kayıplar, asit kuyularında yakılmalar, topluca mezarlara attırılan ve bunların hepsi MİT, JİTEM, asker, polis, kontrgerillalar tarafından yapıldığını, bizzat kendileri maruz kaldıkları, bildikleri ve şahit oldukları için inanmadı, hatta daha ileri giderek devletin silahını alan korucular bile inanmadı. İnanlar ise belki Bakurê Kürdistan kentlerini sadece okullardaki Coğrafya kitabında okuyan ve bilen olabilir.
Zaten program, 2000’li yıllara gelindiğinde tutmadığı için yayından kaldırıldı ve iktidara gelen faşist AKP hükümeti ile FETÖ terör örgütü ortaklığında TRT, Anadolu Ajansı’na destek olarak Flash TV, Kanal 7 türevleri ile devam etmek istendi. Sonra 2011 yılında Atv ile parallel yayın yapan A Haber diye AKP basın sözcülüğünü yapan ve tıpkı “Anadolu’dan Görünüm” programının sunucusu Güntaç Aktan’ı taklit etmeye çalışan ama bir türlü beceremeyen Ana Haber sunucusu Erkan Tan çıkarıldı. Hani o, alakalı-alakasız her haberin başında ya da sonunda “Hade verin Mehter Marşı” diye algı yaratmaya çalışan adam…
Peki buna inanan çıktı mı? Hadi 90’lı yıllarda daha teknoloji fazla gelişkin değil, özel tvlerin yavaş yavaş çıktığı dönemlerde söz konusu programa inananlar olabilir ama teknolojinin, sosyal medyanın yaygın olduğu, faşist iktidarın yasal ve yargı yoluyla baskısına rağmen özgür basın geleneğinden gelen yayınlar ile birlikte muhalif basının yoğun kullanılan bir dönemde, sadece kendi sahibine yaranmaya çalışan bir kişiliğe dönüştüler.
İşte! Özellikle son dönemlerde Güney Kürdistan’daki basın-medya (isim verip de kendilerini birşey sanmasınlar, iktidara bağlı görsel ve yazılı yayınlar diyelim anlaşılacaktır zaten) çıkan “PKK çocukları dağa kaçırıyor: İşte 25 kişinin isim ve fotoğrafları”, “PKK Haşdi Şabi ile işbirliği yapıyor”, “PKK eleştirdiği kişileri kaçırmak ve ölümle cezalandırmayla tehdit ediyor”, “PKK’liler Başur’daki köyleri zorla boşaltıyor”, “PKK Güney Kürdistan’ı işgal etmeye devam ediyor”, “PKK bilerek Güney Kürdistan topraklarından sınırda bulunan TSK karakollarına saldırarak provakasyon yaratıyor”, “Son dönemlerde PKK’den kaçanların sayısı arttı” vb haberlere baktığımızda, 1990’lı yılların Türkiye’nin tek kanallı olan TRT’de -ki bulunduğumuz saçma siyasi iklimde yeniden başlasa sırıtmayacak olan “Anadolu’dan Görünüm” adlı programı hatırlattı. Hatta ondan sonrası AKP-MHP faşist iktidarın basın sözcülüğünü yapan AHaber kanalının ‘Mehterli’ spikeri olan Erkan Tan var ki evlere şenlik. Hem haberler hem de sunuş şekli TSK ve JİTEM merkezli hazırlanan “Anadolu’da Görünüm” programının sunucusu Güntaç Aktan’ı taklid etmesi, Türkiye ve Bakur Kürdistan halkını ‘aptal’ yerine koyması işin diğer çabası. İşte Güney Kürdistan’ın iktidar basını da Anadolu’da görünümlü Güntaç Aktan’ı taklid eden Erkan Tan’ı taklid ediyor olmaları, yani kopyanın kopyası durumundalar. Artık varın siz düşünün!
Peki özellikle son bir kaç günde ‘Kopyanın kopyası’ durumundaki Güney Kürdistan’daki iktidar partilerine bağlı basında “Süleymaniye’deki PKK’ye bağlı kurum ve kuruluşların kapatılması için başvuru yapıldı”, “Kimse PKK’yi bölgede istemiyor” ve “PKK 8-10 yaşındaki küçük çocukları kaçırıp, zorla kamplarda eğitiyor” şeklinde çıkan haberlere kimse inanıyor mu?
Faşist AKP-MHP iktidarı ve ondan önceki iktidarlar bunu çok denediler ama hiçbiri tutmadı. Hele TC’nin resmi ajansı AA’nın ipiyle kuyuya inmek, kendisinin bile tenezül etmediği bu tür yalan yalnış, ısmarlama ve zorlama haberleri vererek, siz niye kendinizi küçük düşürüyorsunuz?
Kürt halkı 35 yıldır bu tür haberleri veren iktidar basınını çok iyi tanıyor. Özellikle AKP-MHP’nin faşist bir içişleri bakanı Süleyman Soylu var ki kendinden önceki ağabeylerini utandırarak, son 5 yıl içinde hem de yılda üç kez ve hiç utanmadan tarih vererek “Müjde! Bilmem hangi ay sonunda PKK diye bir örgüt kalmayacak, hepsi ya kaçacak ya da öldürülecekler” şeklinde açıklamalarda bulunması, iktidar partilerin tam bir sıkışmışlığın, son çırpınışları olarak değerlendiriliyor.
35 yıldır bırakın bu tür yalan haberlere ve programlara inanmaya, her geçen zaman içinde PKK gerçekliğine, PKK önderliğine, PKK kadrolarına olan güven büyüyor.
Arî TUFAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi