07 Şubat 2013 Perşembe Saat 07:22
Kapitalist Modernist güçlerin barış anlayışı karşı tarafı güçsüz bırakıp öz savunma gücünü elinden alıp tasfiye etmektir. Binyıllardır dünyayı yok etme temelinde insanlığı, doğayı katleden bu tür güçlerin kendi hegemonyasını kurmak dışında bir dertleri yoktur. Bir zincirin kopmaz halkaları gibi ardı sıra dizilmişlerdir. Ve bir virüs gibi bütün dünyayı sararak, yok etme peşindedirler. Git gide karanlık bir hal almaya başladılar. Sürekli halklar arası savaşlar yaratarak bu savaşlar üzerinden geçinmeye çalıştılar. Ve barış anlayışları aslında savaş anlayışlarından daha vahimdir. Barıştan bir halkı öz savunmasız bırakarak bir türlü tasfiye etmeyi planlarlar. Demokratik olmayan bir barış ortamının karşı tarafı bitirmekten başka anlamı yoktur. Yani kendi çıkarlarına zarar verdiğini düşündükleri ve bununla baş edemeyeceklerini anlayınca sözde barış naraları atarlar. Ama bir taraftan da seni yok etme planlarını anı anına uygulamaktan da geri durmaz.
Barış Kimlerin Diline Düşmüş…
Kürt Sorunu’nun çözüm süreci denen bu dönemde herkes sağduyu çağrısı yapıyor, herkes ‘aman dikkat, barışa gölge düşmesin’ derdine düşmüş. Oysa daha birkaç gün önce, şu anda provokasyon olmasın uyarısı yapanlar savaş, ölüm, kan, kin dolu yazılar yazmıyor muydu? Daha birkaç gün önce Kürt halkı ve özgürlük gerillalarına yönelik faşizan saldırılar gerçekleştirmiyor muydu? Kürt çocuklarını katletmeye dönük saldırılar desteklenmiyor muydu, şu an henüz anlamını bile bilmedikleri ‘barış’ sözcüğünü kullananlar tarafından…
Savaş Çığırtkanları, Barış’ı Konuşur Oldu
Paris’te katledilen 3 canın cenaze törenlerinde bir olay çıkmasın diye olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Sanki tüm faşist ırkçı zihniyetler ağız birliği yapmıştı katlettikleri 3 canın olayının üzerini kapatmak için. Kendilerinin yaptıklarını biliyorlardı ya…. Paris’teki katliamın arkasında Türk Devleti’nin olduğun şu anda barış nutukları atanların hepsi biliyor ve buna ortaktılar. Ama onların hesaplayamadığı bir şey var o da Kürt halkı katilini, düşmanını iyi tanıyor ve Paris’te katledilen 3 canının da intikamını almayı bilir Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi. Namık Durukan – MİT ile ilişkisi biliniyor- ‘bu sefer sağduyu kazandı’ şeklinde başlık atmış… Namık Durukan en büyük savaş çığırtkanlığı yaparak AKP’nin iyi bir yandaşı olduğunu, Kürt karşıtı yazılarıyla ifade eden kişilerden. PKK çevrelerinden haber kopartabilmek için kendini Kürt göstererek her türlü kılıfa giren, Kandil’e gelen gazetecilerin peşine takılan parazitlerden biri… Kandil’de kendini Kürt gösterip AKP hakkında ileri geri konuşan, Tayyip Erdoğan hakkında olmadık iddialarda bulunan Habur sınır kapısını geçtikten sonra da Kürt hareketine hakaretlerde sınır tanımayan, sürekli şekil değiştiren ilkesiz biri… Böyle tiplerin yazılarında kullandıkları ‘barış’ sözcükleri ‘tasfiye’ sözcükleriyle eş anlamına geliyor. Yine Eyüp Can, Başbakanın Baş danışmanı Yalçın Akdoğan, Başbakan, İçişleri Bakanı Hüseyin Çelik vs. vs. herkes birden bire barışın üzerine titremeye başladı. Ne oldu da böylesine bir dönüşüm yaşadılar. Tayyip’in PKK’yi bitirme nutukları hala tazeliğini korurken, AKP Devleti tarafından Kürt halkına yönelik katliamların talimatları hala kulaklarımızı tırmalarken AKP Devleti’nin böylesine bir dönüş yapmasının arkasında ne var acaba? Çözüm mü yoksa daha ince ve uluslar arası boyutlu yeni bir tasfiye planı mı? Ya da AKP, varlığının bu sorunu çözmekle olduğunu mu anladı. Hegemonik güçler, Ortadoğu’daki çıkarlarına sahip olabilmenin yolunun Kürt Sorunu’nu çözmekte mi görüyor? Bu soruların cevapları yakın bir süre de daha fazlasıyla açığa çıkacaktır.
Ama şurası çok açık sözü edilen barış aslında Kürt halkını siyasi ve askeri olarak savunmasız bırakmak. Güya PKK gerillaları silahlarını da bırakıp Güneye çekilirse, TSK o süre zarfında operasyon yapmayacakmış! Atın önüne arabayı bağlamaya benziyor bu iş… 30 yıldır süren bir silahlı bir direniş var. 40 binden fazla şehidi var. Yıllardır ağır tecrit koşulları altında bulunan Önderliği var. Bütün bu çabaların sonu faşist AKP Devleti zihniyetine göre tasfiye ve yok etmedir. Evet, AKP’nin foyası bir kez daha ortaya çıktı ki istediği sadece Kürtleri oyalamak, tasfiye etmek… Harekete karşı başka bir planları yok.
AKP Kürtleri yok etmek istiyor
Bir halkı yok etmenin yolunun silahlı gücünü elinden almak olduğunu bu şekilde daha kolay imha olacağını biliyor. Yine siyasi yönden Kürt siyasetçilerini tutuklayıp zayıflatmak ve halk içindeki örgütlülüğü bitirmek istiyor. Bu yüzden neredeyse her gün siyasi tutuklamalar yapıyor. Kürt siyasetindeki etkin isimleri, halk içinde etkili çalışan kişileri tutuklayarak hareketin en önemli boyutu olan halk boyutunu zayıflatmak istiyor. Öte yandan her gün askeri operasyonlar gerçekleştirerek gerilla gücüne yöneliyor. PKK’nin yönetimini hedef alıyor. Bunun adına PKK’yi tasfiye etme dışında ne denir. Tayyip’e sorarsak müzakere barış diyalog… Oysa bütün bunlar imha inkar tasfiyenin en sinsice en derin ve tehlikeli yapıldığı durumdur. Başka da bir adı yoktur.
Öz Savunma Bir Halkın Varlık gerekçesidir
Tarihten günümüze baktığımızda halklar her zaman kendilerini korumak için mutlaka bir silah kullanmışlardır. Bu bir öz savunmadır ve her zaman gereklidir. Öz savunmasız bir halk yok olmaya mahkumdur. Toplumlarla baktığımızda aşiretlerin bile korunma aracı silahları vardır. Tayyip devletin bütçesinin büyük bölümünü savaşa harcarken, her türlü tekniği kullanırken, her tür silah alımı yaparken, kimse bu silahları ne yapacaksın, bu silahlanma kimin için demiyor. Kendisi de ordusu olmazsa kendisinin de devletinin de hiçbir şekilde ayakta kalamayacağını, herhangi bir savaşta hemen yok olacağını biliyor. Bu yüzden de savaşa yönelik en büyük yatırımı yapıyor. O zaman PKK’nin silahı bırakmasını istemesinin altında tek neden var. O da PKK’yi yeni tasfiye politikaları çerçevesinde bitirmek. AKP ve çevresindeki yalakaları güya barış sürecine zarar gelmesin diye yoğun çaba içerisinde bir havaya sahipler. Oysa tek yapmak istedikleri bir yandan sözde barış görüşmeleri yaptırmak diğer taraftan imha inkar politikalarını sürdürmek. Bir halkın savunmasız bırakarak barış istemek tamamen savaş isteyenlerin işidir. Tek taraflı barış olmaz. Barış iki taraflı olacaksa iki tarafın da istekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Bu halk da yıllardır boşuna mücadele vermiyor. Boşuna evlatlarını yitirmiyor. Elbette bunun sonunda elde etmek istedikleri hakları var. Ve bunları elde etmeden de hiçbir şekilde barış söylemleri geçerli olmaz. Laftan öteye gitmez. Bunun için AKP Devleti bilmelidir ki Kürt halkının haklı talepleri kabul edilmezse Özgürlük gerillaları da halk da büyük mücadelesini vermeye devam edecektir. Taki Kürt olmadan, insan olmadan kaynaklı en doğal-meşru haklarını alıncaya kadar. Barışın adilliğinin sağlanması lazım. AKP bilmelidir ki bir çok hükümet geldi geçti sorunu çözemediler imha yolları denediler ancak giden kendileri oldu. Bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Nergîz Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info