12 Eylül 2020 günü KCK’nin başlattığı Devrimci Zafer Hamlesi, dört parça Kürdistan’da ve yurt dışında yaşayan halk tarafından büyük bir coşku ile karşılanmıştır. Kürdistan halkının dostları, Devrimci Zafer Hamlesi’ni selamlarken, Halklarının Birleşik Devrim Hareketi(HBDH)’i de KCK’nin yaptığı bu ilanı Birleşik Devrim’in bir hamlesi olarak kabul ettiğini açıklamıştır.
Kürdistan’da süren özgürlük mücadelesi tarihi içerisinde daha önce de devrimci hamlelerde bulunulmuştu. Başlatılan bu hamleler de ilan edilen dönemin mücadele görev ve sorumluluklarını ifade etmişti. 15 Ağustos 1984 ve 1 Haziran 2004 hamleleri bu yönüyle Kürdistan halk ve mücadele tarihinde yeni bir dönem başlatmıştı. 12 Eylül 2020 günü startı verilen “Tecride, faşizme, işgale son; özgürlüğü sağlama zamanı” şiarıyla, KCK tarafından ilan edilen Devrimci Zafer Hamlesi’de böyle bir anlam ifade etti, onların tamamlayıcısı olarak anlam kazandı. Bir başka ifadeyle de Kürdistan halkının dirilişini gerçekleştirerek varlığını koruma ve özgürlüğünü kazanma mücadelesini sonuca, zafere ulaştırma kararlılığının ilanı oldu.
Şimdi tüm Kürdistan halkı, sosyalist, devrimci, demokrasi güçleri KCK’nin ilan ettiği Devrimci Zafer Hamlesi etrafında kenetlenmiştir. Soykırımcı TC Devleti de bunun karşısında, kendisi için sonun geldiğini görmüştür. Bunun bir sonucu olarak da özel savaş rejiminin kurmay örgütü olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK)’nun yapmış olduğu son toplantıda, KCK’nin ilan ettiği Devrimci Zafer Hamlesi karşısında fiziki, kültürel, siyasal vb. soykırım saldırılarını daha da tırmandırma kararı almıştır. Ardından da gerilla karşısında Haftanin’de uğradığı bozgunun korkusu ve sendromuyla silahsız halk kesimlerine, sivil toplum örgütlerine, demokratik kurumlara, dergilere, gazetecilere, aydınlara, demokratlara, akademik çevrelere saldırmıştır. Irkçı, faşist MHP’nin kontra milis örgütlenmesi “Ülkü Ocakları” üzerlerine giydirilen “beyaz gömleklerle” sokaklara salınmıştır. Afyon, Sakarya vb. kentlerde Kürtlere saldırılmıştır. Faşist şef Devlet Bahçeli çok açık bir şekilde Türkiye Tabipler Birliğini hedef göstermiş, ardından da faşist sürüleler Ankara-Keçiören’de doktorlara ve sağlık görevlilerine saldırtılmıştır. En son olarak da bunlara; HDP’ye yönelik siyasal soykırım saldırıları eklenmiştir.
Soykırımcı TC Devleti’nin Kürdistan halkına karşı saldırıları yeni başlamamıştır. Önceki saldırıların bir devamıdır. Kullandıkları argümanlar, dile getirmiş oldukları vb.leri de öncekilerden farklı değildir. O nedenle fazla bir olağanüstülüğü yoktur. Öncesinde de bunları kat be kat aşan saldırılarda bulunmuştu. Kürdistan halkı, devrimci, demokrasi, özgürlükçü güçler bunu defalarca yaşamıştı. 5 Nisan 2015 günü Önder Apo üzerinde uygulamaya konan mutlak tecritle startı verilen adını “çöktürme” olarak koydukları soykırımcı, sömürgeci saldırılar bunlar arasında yer almıştı. Bunu takiben de; Şırnak, Sur, Cizre, Gever, Silopi, Nusaybin vb. içerisinde yer aldığı yerleşim merkezleri topla, tankla, panzerle yıkılmış, yüzlerce insan katledilmiş, Amed, Suruç, Antep, Ankara katliamları yaşanmış, içerisinde HDP Eş Genel Başkanları, MKYK üyeleri, meclis üyeleri, milletvekilleri, Belediye Eş Başkanları ve meclis üyeleri ile ilçe eş başkanları vb.lerinin içerisinde olduğu binlerce insan zindanlara alınmıştı. Şimdi de benzeri bir tablo oluşturulmaya çalışılmaktadır. 24 Eylül sabahı Kürdistan ve Türkiye genelinde HDP’ye yönelik başlatılan saldırı da oluşturulmak istenen bu tablo da yer alan görüntüler arasında yerini almıştır.
24 Eylül sabahı, önceki dönem vekilleri ve yöneticilerinin de içerisinde olduğu onlarca HDP’li polis işkence merkezlerine götürülmüş ve HDP’li bazı vekiller hakkında fezlekelerin hazırlandığı yönünde açıklamalarda bulunulmuştur. Fakat soykırımcı TC Devleti, gerçekleştirdiği önceki siyasal soykırım saldırılarında olduğundan daha farklı bir tablo ile karşılaşmıştır. Bu sefer sadece Kürtleri, devrimci, demokratik, özgürlükçü güçleri değil daha farklı kesimleri de karşısında bulmuştur. Oysa sömürgeci, faşist TC Devleti’nin özel-kirli savaş kurmay yapılanması olan MGK’nin yapmış olduğu son toplantısında, Kürtlere karşı yürüttüğü önceki soykırım saldırılarında olduğu gibi “milli mutabakat” görüntüsü vermek istemişti. Bunu sağlamak için de öncesin de Meral Akşener’e çağrı yapılarak MHP’ye geri dönmesi istenilmiş, CHP’ni iç sorunlarla uğraştırma, İş Bankasına el koyma ve içlerinden bazılarını zindanlara alma tehdidinde bulunmuştu. Yapılan bu ön hazırlıkları takiben de, KCK’nin Devrimci Zafer Hamlesi karşısında 5 Nisan 2015’de olduğu gibi fiziki bir soykırım saldırısı başlatmak istemişti.
Ancak bu sefer sömürgeci, faşist TC Devleti’nin yeni soykırım senaryosu tutmamıştır. Koşullar değişmiştir. Toplum ve geniş siyasal alanda 5 Nisan 2015’de yaşananların ortaya çıkardığı sonuçlardan yola çıkılarak muhasebeler yapılmıştır. 2018 Genel ve Cumhurbaşkanlığı ile 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri ve daha sonra tekrarlanan İstanbul Belediye seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar değerlendirilmiştir. Gelinen aşamada; AKP-MHP faşist diktatörlüğünün toplumda, doğada, siyasette, ekonomide vb. telafisi çok zor olan tahribatlar yarattığı, özel-kirli savaşta ve işgal saldırılarında ısrarın, her gün iğneden ipliğe yapılan zamların, artan işsizlik, yoksulluk ve yaşanan açlığın toplumu katlanamaz ve patlama noktasına getirdiği sonucuna ulaşılmıştır. Yaşanmakta olan böylesi bir süreçte MGK kararı ilk uygulamaya konduğu anda; ona karşı özel bir taktik geliştirmeye bile gerek kalmadan; toplum ve siyaset gerçekliğine çarparak, KCK’nin başlattığı Devrimci Zafer Hamlesi karşısında ilk darbeyi yemekten kendini kurtaramamıştır.
KCK herhangi bir örgütlenme değildir. Toplumun kendini var ettiği temel dinamikler üzerinde oluşan bir toplumsal sistemdir. Örgütlü toplumun kendisidir. Önder Apo, PKK yarım asrı bulan bir mücadele ile bu toplumsal sistemi oluşturmuştur. Şimdi sıra örgütlenmiş olan bu sistemin önündeki son bariyerleri aşarak, özgürlüğe ulaşılmasına gelmiştir.
Soykırımcı TC Devleti, HDP’ye saldırarak, silahsız halk üzerinde katliamlar planlayarak Kürdistan halkının başlattığı bu devrimci hamleyi engelleyebileceğini sanmıştır. Öncesinde de denemiştir. O zaman olduğu gibi şimdi de, amacına ulaşamayacağı ve bunda yanıldığı daha ilk adımda açığa çıkmıştır. Bundan sonrası da onun için yıkımdan başka karşılaşacağı bir sonuç yoktur. KCK’nin başlattığı Devrimci Zafer Hamlesi karşısında savunma halinde kalmıştır. Can havliyle yapacağı bir “saldırı” dışında mecali kalmamıştır. Bunun telaşıyla atmış olduğu ilk adımda tökezlemiş ve yüzü koyun yere kapaklanmıştır. Ayağa kalkıp kalmayacağı belli değildir. Umutlarını bağladığı, özgürlük gerillasına saldırmak için o kadar hazırladığı işbirlikçi hainlerin, devşirme çetelerinin hali de ondan farklı değildir.
AKP-MHP faşizmi, KCK’nin Devrimci Zafer Hamlesi karşısında yenilmiştir.
Cemal Şerik
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi