Öyle görünüyor ki 1990’da Reel sosyalizmin çöküşüyle ortaya çıkan otuz yıllık siyasi bunalım dönemi, derinleşen kaos ve kriz süreci, yeni bir evreye geçti. Giderek hissedilmeye başlanan şey, yeni bir siyasi ve askeri mücadele aşamasına geçilmekte olduğudur. Siyasi bunalımdan kastımız kapitalist modernite ve onun temel ve tek siyasi mekanizması olan ulus devlet bunalımı, kaosudur. ‘Tarihin Sonu’ geldi diyerek kendine göre yeni bir dünya tasavvurunda bulunan kapitalist sistem ve onun ulus devlet aygıtı, son otuz yılda soğuk savaş dönemini aratır bir ortam yarattı; Dünyamızın ekolojik dengesini çok daha fazla bozdu. Ekosistemi tahrip etti; Toplumda sınıflar arası adaletsizliği, dibi görünmeyecek kadar derinleştirdi; Dünyamız birkaç devlet ve sermaye şirketinin eline geçti; Kadın katliamı daha da büyüdü; Sistem, övündüğü liberal demokrasisini, hukuk devleti gibi propagandatif elemanlarını terk etti; Trump gibi ahlaksız, yalancı, alçaklığın her türlüsüne siyaset diyen biri ABD gibi bir ülkede devlet başkanı seçile bilindi; Erdoğan gibi adamlar demokrasi adına konuşacak kadar gayri ciddi bir siyasi ve diplomatik ortam oluştu. Tüm bunlar ve daha da sıralanması gereken berbat sonuçlar, son otuz yılda benden sonra sistem olmaz diyen kapitalizmin insanlığı getirdiği yerdir.
Bu berbat tablonun bir de son on yıl içinde ortaya çıkanları var; Daiş adı altında kapitalist milliyetçi ve dinci zihniyet ve siyaset, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdi. Trump ve Erdoğan gibi adamların devlet başkanı yapıldığı dünyamızda, bu örgütlerle devletlerin resmi-gayri resmi ilişkileri savaşın, siyasettin ve diplomasinin araçlarından biri haline getirildi. Bu yetmedi virüslerle insan öldürmeye başlandı.
Kapitalist ulus devlet, son otuz yılı muhasebe ederek işlerin giderek kötüleştiğini, arzuladığı şekilde kullanmış da olsa koronavirüs salgınında daha çarpıcı görmeye başladı. Böylece ya yeni bir siyasi ve askeri strateji ve taktik uygulamalar dönemi ya da yıkım noktasında olduğunu korku içinde görmüş oldu. Bu nedenle işlerin eskisi gibi yürütülemeyeceğini ve içerde bazı değişikliklere gitmek gerekir denildiğini düşünmek yanlış olmayacaktır. ABD seçimlerinde ortaya çıkan sonuç, sonuçtan sonra sembol ifadesi Trump olan virüslü kapitalist ulus devletin takındığı tutum, böyle bir değişimin yaşanmakta olduğunu göstermektedir. Trump, sembollü olduğu ulus devletinin ve sermaye guruplarının bir daha geri dönmeyecek bir yolla girdiğini bildiği için direniyor. Darbe yapmaya kalkışıyor. Trump’ın gidişini siyasi olarak böyle yorumlamak abartı sayılmaz.
Daha da önemlisi olup bitenler kapitalist sistemin kalbinde gerçekleşiyor. Bu nedenle olup bitenleri önemsemeliyiz. Bu çerçevedeki gelişmenin, doğrudan ve dolaylı varlığını en ciddi hissettireceği iki alan olacağını da bilmeliyiz. Birincisi doğrudan etkilerin olacağı ABD ve AB, ikincisi daha çok dolaylı olarak etkilenecek Ortadoğu.
ABD ve AB kapitalist sistemin beyni ve kalbidir. Sistem beyin ve kalp ‘nakli’ yapmak zorunda olduğunu görmüştür. Takmak zorunda kalacağı beynin ve kalbin ne kadar sağlıklı olacağını, insandan mı hayvandan mı alacağını, insanın mı teknikle yapılmış mekanik organı mı tercih edeceğini düşünüyor. Ancak organlar nerden alınırsa alınsın, ABD ve AB ülkelerinde yeni bir sürecin yaşanmasının kaçınılmaz olduğu kesin gibidir. Sistem hasta olduğu için istese de kendi kendine organ naklinde bulunamaz. Bu da ‘nakil’ işleminde demokrasi güçlerinin etkisinin çok daha fazla olacağı anlamına gelir.
Ortadoğu, ‘nakil’ yapmak zorunda kalmış hastalıklı sistemin en işlevli ‘uzvuydu.’ Halen de kısmen böyledir. Ortadoğu saçmalayan bir kafanın kontrol ettiği bedenin el ve ayağı rolündeydi. Sistemin el ve ayak uzvu olanlar hastalığı daha sancılı hissedecektir. Tüm ulus devletlerinin bu hastalıklı sistem tarafından kurulduğu Ortadoğu’da, değişimin önce ‘uzuv’ları gövdeye bağlayan ‘eklem’ yerinden başlaması yüksek olasılıktır. Ortadoğu’daki ‘uzuv’ları gövdeye bağlayan başlıca eklem Türkiye’dir. Bu ‘uzuv’ları eklemleyen ve aynı zamanda çalıştıran ‘damar’ ve ‘sinir’ rolündeki Türklerin, ABD ve AB’ye atıp tutmaları ‘uzuv’ kesilirken yaşanan acıdandır. Özellikle Kürtlerin bunu iyi anlaması gerekir. Türkiye sistemin gövdesini acıtabilir miyim, çok kan kaybettirebilir miyim aklıyla hareket ediyor. Ettikçe de parmak uçlarında başlayan kangreni fark ediyor ve acı içinde bağırıyor.
Türkiye’nin de Kürtler içinde ‘uzvu’ var; KDP. KDP için kapitalist sistem Türkiye’dir. Dolayısıyla KDP, Kürtler içinde Türkiye’nin sistem içindeki rolünü oynuyor. Tüm umutlarını Trump’a bağlayan bu ‘uzuv’lar kangren oldukları için birlikte bağırıyor. PKK kanıyla kendimizi iyileştirebilir miyiz diye kafalarını sağa sola vuruyor. Kangren olan yer bir şey hissetmez. Kesilirken bile. Bu da çok iyi bir gelişme olarak önümüzdeki yıllarda daha güzel sonuçlara yol açacaktır.
Hasta kapitalizmin kongren ‘uzvu’ Türkiye, acılarını hafifletmek için sağa sola saldırdı. Her tarafa ordusuyla birlikte çete gönderdi. Erdoğan-Bahçeli Türkiye’si, Kürtlere saldırılarında düşman tanımını aşan düşmanlıklar yaptı. Yapıyor. Kürtlere ve Türkiye demokrasi güçlerine “12 eylül işkence sistemi daha iyiydi” dedirtecek kadar vahşileşti. Ben bunu da hayra alamet görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Acıdan zevk aldığım sanılmasın. Türkiye bu iki adamın politikaları olmamış olsaydı bu kadar köklü ve derin değişim yaşayacak noktaya getirilmezdi. Büyük düşmanlık büyük yıkım getireceği için sevinmeliyiz. Kişi olarak Erdoğan ve Bahçeli için en önemli yazımı sona bıraktığımı şimdiden söylemek istiyorum.
Türkiye ölüme gidecek kadar ağır bir hastanın sanrılarını görüyor. Bu nedenle Erdoğan konuşmalarında onlarca kez, olmayan bir şeye var, olan bir şeye yok diyebiliyor. Fişi çekilecek noktada olmasına rağmen sağa sola dayılanıyor. Daha doğrusu dayılanma numarası çekiyor. Gelinen nokta, bize Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin neden hükümet ettiğini gösteriyor. Çünkü her iki kişilik sanrılı kişiliklerdir. Böyle bir durumda gerçekçi, akıllı, öngörülü insan iktidar olmaz. Olamaz. Böyle bir dönemde ancak sanrılı kişilikler devlet ve iktidar adına konuşabilir. Onlarda bunu yapıyor…
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi