Perde arkasını bilmediğimiz anlaşmalar, uzlaşmalar ve hesaplar, Taliban’ın Afganistan’ı kontrol etmesini sağladı. ABD ve müttefiklerinin eğitip örgütlediği Afgan ordusunun Taliban’la savaşmadığı mı, savaşmayın denildiği için mi, Taliban’la savaşmadığı da yakında anlaşılacak. Hem de tüm verileriyle. Afganistan’da 20 yıl boyunca eğitilen ordu ve kurulan devletin birkaç hafta içinde yok olup gitmesi, ABD projelerinin inandırıcılığının kalmadığını bir kez daha göstermiş oldu. Benzer bir ‘yok olup gitme’ Daiş saldırıları döneminde Irak’ta da yaşanmıştı. Şii milislerden olmasaydı Irak, PKK gerillası ve gerillaya inanan Kürt yurtseverleri olmasaydı Güney Kürdistan Daiş’in eline geçecekti. Somut örnek Şengal’dir.
Afganistan’da ABD’nin demokrasi sloganı atarak ilerici insanlığı aldatmak istediği bir kez daha açığa çıktı. ABD ve NATO Afganistan’da istediğini yaptı mı? Biraz daha beklemek gerekiyor. Koca ülkeyi Taliban gibi bir örgüte bırakıp arkasına bakmadan çekilmesi ne anlama geliyor? İzleyip görmek gerekecek. Afganistan’daki sonuç ister ABD-NATO yenilgisi, ister bir plan dahilinde gerçekleşmiş olsun, gerçek olan tek şey halen İslamcı faşistleri destekliyor olduklarıdır. Soğuk savaş döneminde sola karşı kullandığı bu güçleri çok seviyor ve inanıyor olmalı ki altmış yılık politikasından vazgeçmiyor. Bu politikayla halklara ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmek’ istiyor.
ABD sadece kendi çıkarını düşündüğü için artık kimseyi kapitalist reklamlarla da olsa inandıramıyor. ABD’ye inanmak, Kabil hava limanındaki manzaraya yol açıyor. Tüm politikasını tek taraflı çıkara göre kurmak, herkesten kendisi gibi olmayı istemek, bir imparatorluk politikasıdır. ABD bu politikada da başarı olamıyor. Ancak imparatorluk sevdasından da vazgeçmiyor. Ve insanlığı Taliban ve Erdoğan gibilerin eline bırakarak kıyamete götürüyor. Dolayısıyla tüm halklar ama özellikle de Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve savunma gücü QSD, ABD ‘müttefikliğine’ karşı tedbirli olmalıdır. ABD müttefikliğinin düşmanlık içerdiğini asla unutmamalıdır. ABD’nin demokrasi derken demokrasi güçlerine karşı saldırgan politika yürüttüğü akıldan çıkarılmamalıdır. Taliban’a Afganistan’ı hediye eden ABD’nin aynı günlerde TC’ye Şengal’e kadar Irak hava sahasını kullanma izni vererek Êzdîleri katlettirebildi, Kuzey Doğu Suriye’de de müttefikim dediği QSD savaşçılarına saldırtabildi.
ABD ve gerçek müttefikleri Ortadoğu’da son otuz yıldır, kapitalizmi şirin göstermek için, okları İslam’a çevirmiştir. Bu büyük bir tuzaktır. Evet İhvancılık, Seleficilik ve Türk İslam sentezi eleştirilmelidir. Bu İslamcılıklara ‘canınız cehenneme’ de denilmelidir. Fakat kapitalist moderniteyi şirin gösterme gayreti güdenler, bu İslamcılıklara dokunmamaktadır. Çünkü bu İslamcılık, kapitalist modernite tezgahından geçirilmiş, ulus devlet milliyetçilikleridir. ABD ve AB’nin karşıt olduğu, yok etmek istediği İslam, demokratik İslam’dır. Demokratik İslam, İslam örtüsü altındaki binlerce yılık Ortadoğu’dur. Ortadoğu halklarının direniş kültürüdür. Konuya buradan bakınca, Taliban’a neden Afganistan’ı kontrol etme izni verildiği, Erdoğan’ınsa Merkel’den neden destek gördüğü çok rahat anlaşılmaktadır.
Taliban’a bakarak İslam adına ne varsa eleştirmek büyük bir yanlışlık olur. Taliban’a bakarak İslam’ı toptan karalamak, kapitalist modernitenin istediği bir şeydir. Bu yaklaşım İslam’ın temsil ettiği ve halkların binlerce yılık demokratik değerlerini ve kültürünü inkar etmeye götürür. Erdoğan gibi dinci faşistlere İslam’ın demokratik değerlerini sömürme olanağı verir. Bununla Taliban hakkında özellikle Türkler de pek sevilen ‘bunlar Müslüman değil, dinimiz böyle değil’ ajitasyonu yapalım demiyorum. Taliban yüzde yüz Müslüman ve İslam’dır. Ancak bu İslam, Emevilerde başlayan iktidar İslamdır. Yani halkların demokratik İslam’ı ve kültürel İslam’ı değildir.
Çünkü;
Siyasal sistem önerisi Medine sözleşmesini temel almıyor. Emevilerde temeli kabilecilikle atılmış, bugün Türk devleti elinde işgal, talan ve yalan aracı haline getirilmiş milliyetçi ulus devlet İslam düzenidir.
Bu İslam kadın erkek herkesin mümin ve yoldaş olduğu Karmati İslam’ı değildir. Kafa kesen Selçuklu İslam’ının güncel versiyonudur.
Bu İslam kendisi gibi olmayan herkesi yaşına cinsine bakmadan katleden İslam’dır. Tıpkı TC’nin 17 ağustos 2021’de Şengal ve Zırgan’da yaptığı gibi.
Taliban İslam’ı aynı zamanda ABD liderliğindeki kapitalist modernitenin, insanları etkileme gücünün kalmadığını gösterir. Taliban halkı etkileyebiliyorsa, bu Taliban’ın gücü, ideolojik derinliğinin değil, kapitalist modernitenin ne kadar insanlık dışı bir sistem olduğunu gösterir. En komik olansa milliyetçi-laik Kemalistlerin iddiasıdır. Seksen yılık moderniteleri içinde yetiştirilmiş dincilerince yirmi yıl içinde yok olup gitmekte olduğunu görmeden konuşmaları zavallılıklarını gösterir. Bu da Türk egemen tarzıdır; abartı, kendini aldatma, gözündeki merteğe değil alemin iğnesine bakarak konuşmaktır. Taliban burka takmayan kadınları, sakal bırakmayan erkekleri öldürüyor. Evet bu çok gerici ve baskıcı, dini zorbalığa araç yapmaktır. Peki Türkçe konuşmayan, Kürtçe stran söyleyen ve dinleyen Kürtleri öldüren Türk devlet zihniyeti ile Taliban’ın yaptıkları arasında ne fark var? Din adına olunca geri, Türk İslam sentezi yapınca ilericilik mi oluyor? Taliban her kes benim gibi inansın yaşasın diyor. Evet bu İslam’da yeri olmayan bir politika. Peki herkes Türk’tür ve Türk olacak diyen Türk ulus devletinin politikası bundan çok mu farklıdır? Birinde dini yorum birinde milliyetçi kafa. İkisi de ama farklı gerekçelerle ve yöntemlerle aynı şeyi yapıyor. Bu ortaklık Erdoğan ve Bahçeli’nin neden Taliban’la ortak hareket etmek için can attığını da açıklıyor.
Ortadoğulular ve Müslüman halklar, Taliban’a bakarak kendilerini geri ve küçük görmemelidir. Ama üzerinde çok düşünmelidir. Kötü olan Taliban’la iş tutan Erdoğan gibi iktidarcı Müslümanlardır. Başını Türk ulus devletinin çektiği yapılardır. Kabil hava limanındaki manzara insanlığın utancıdır. Bu utancı yaratan ABD ve ortağı Müslüman geçinen Erdoğan gibileridir. Taliban ABD’ye inanan ve ABD için çalışanların diğer yüzüdür. Bu manzaradan Erdoğan Türkiye’sinin de sorumlu olduğu bilinmelidir.
Afganistan’da yaşananlardan en büyük sonucu kuzey doğu Suriye halkları çıkarmalıdır. Başta Barzani ailesi olmak üzere Irak Kürtleri de bin defa daha düşünmelidir. Kürtler, Kabil hava alanındaki manzarayı Hewler, Kamışlo ve Süleymaniye hava alanlarında görmek istemiyorsa, ABD’ye ‘PKK’yi terör listesinden çıkar, Kürtleri soykırımcı TC’ye katlettirmekten vazgeç’ demek zorundadır. Kürtler, ABD Kürtler ilişkisinin karakterini ABD’nin PKK ile ilişkisine bakarak ne kadar dost ne kadar düşman olduğunu anlamak zorundadır. Bunu yapmazlarsa kötü sonuçlarla karşılaşabileceklerini bilmek zorundadır. ABD’nin neden QSD’ye hayran olduğunu ancak Kuzey Doğu Suriye Özerk yönetimini tanımadığını görerek karar vermelidir. ABD’nin Kürtlerle ilişkisini bu pencereden okumayanlar, 2017 referandum sonrasında yaşananlara, Afrin’i, Gire Sipî, Sêrêkanî benzeri örneklere hazır olmak zorundadır.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi