Doğal toplumun, Kürtlüğün ve Kürdistanlığın kök hücresi olan Ezidi inanışı, bu karakterinden dolayı her daim devletçi-iktidarcı güçlerin, egemenlerin, sömürgecilerin ve bağnazların hedefi haline gelmiştir. Tarihi boyunca Ferman olarak nitelendirilen soykırımlara maruz kalmaktan kurtulamamıştır. En son 2014 yılında yaşadığı 74. Ferman, faşist ve bağnaz bir çete yapılanması olan DAİŞ tarafından gerçekleşmiştir. Tabi görünürde yapan DAİŞ olsa da T.C.nin, Irak Devletinin ve KDP’nin rolü de bu fermanda DAİŞ’ten az olmamıştır. DAİŞ’i Ezidilere yönelten asıl güç T.C. iken, Irak Devleti ve KDP’de saldırılar karşısında savunmasından sorumlu olduğu Ezidi Kürtlerini korumamış, alandaki tüm güçlerini ve silahlarını geri çekerek tam bir soykırım ortamı yaratmışlardır. O yüzden rahatlıkla diyebiliriz ki Ezidi Kürtlerine yönelik 74. Ferman DAİŞ, T.C. KDP ve Irak Devletinin ortak bir katliamı olmuştur. Katliam tümden başarıya ulaşmamış ve Ezidi halkı varlığını korumayı başarıp, yeniden kendi ana topraklarında Özgür bir yaşamın inşasına başlamışlarsa bunda Agit Civyan Öncülüğündeki Kürt Halkının fedai gücü HPG, YJA-Star gerillalarının rolü oldukça belirleyicidir.
Son fermandan sonra Ezidi Halkı önemli sonuçlar çıkardı. Kimsenin kendisini koruyamayacağını anladı, var olmak, kendini sürdürmek ve anayurdunda özgürce yaşamak için kendi öz gücüne dayanma dışında bir yolun olmadığını gördü ve özyönetimini inşa edip, öz savunmasını örgütlemeye başladı. Böylelikle fermanlara karşı kalıcı temelde bir çözüm bulunmuş oldu. Ancak Ezidi Halkının kendi özyönetim kurumlarını oluşturup, kendi kendisini yönetme çabası ve istemi anlaşılıyor ki egemenler ve sömürgeciler tarafından bir tehdit olarak görülüyor. Bundan dolayı ABD, Irak, Türkiye, KDP gibi sömürgeci, emperyalist, işbirlikçi güçler Şengal’deki Özyönetim statüsünü ortadan kaldırmak ve yeniden her an katliamlara, fermanlara açık, kendisini koruyamayan, kendisine muhtaç bir yapı oluşturulmak isteniyor.
Irak ve KDP arasında yapıldığı belirtilen anlaşmanın esası budur. Yani kendini yönetemeyen, koruyamayan, her türlü katliama açık ve kendisine muhtaç bir Şengal öngörülüyor. Tabi kendisine muhtaç ama fermanlar olduğunda korumaya yanaşmadığı bir Şengal. Bu anlamda ele aldığımızda rahatlıkla şunu belirtebiliriz ki bu anlaşma Ezidi halkına yönelik 75. Fermanın önünü açmadır. Yeniden katliamların, soykırım saldırılarının zeminini yaratmadır. Bundan başka anlamı yoktur. Irak ve Türkiye sömürgeci güçlerdir, dolayısıyla böyle bir yaklaşıma girmeleri doğru ve normal olmasa da karakterlerine uygundur. Ancak iki sömürgeci güçle bir olup Kürtlüğün kök hücresi bir kadim inanış ve topluluğu yeniden katliamlara açık hale getiren KDP’nin yaklaşımı tek kelimeyle ihanettir. Kürtlüğe ihanettir, tarihe ihanettir, insanlığa ihanettir.
75. fermanın önünü açan bu anlaşmayı kabul etmediklerini, kendileri açısından yok hükmünde olduğunu Ezidi Halkı güçlü bir şekilde dile getirdi, getiriyor. Ezidi Halkını DAİŞ’e karşı korumadığı için özür dilemesi gereken, mahcup olması gereken ve şu anda Ezidi Halkının kendini yönetir ve savunur pozisyonda olasından dolayı memnun olup desteklemesi gereken bu iki gücün utanmadan, sıkılmadan Şengal halkının bilgisi ve onayı olmadan onlar hakkında karar alması, hem de yeni bir soykırımın önünü açacak bir karar alması elbette ki kabul edilemez bir durumdur ve haddini bilmezliktir. Ancak hesaplamadıkları bir nokta var. Şengal’deki Ezidi Kürtler eskisi gibi değildir. Her yönüyle kendini örgütleyen ve özgürlüklerine, varlıklarına yönelik her tür saldırı karşısında kendini koruyabilen bir yapıya ulaşmıştırlar. Dolayısıyla Şengal Halkının iradesini temsil etmeyen hiçbir anlaşma ve planın başarıya ulaşma şansı yoktur. Gerekirse buna karşı örgütlü toplum gerçekliğine ve savunma güçlerine dayanarak her türlü planı ve oldu bittiyi bozabilecek güçtedirler.
Sadece Ezidi Kürtleri de değil, tüm Kürtler böyle bir yaklaşım karsısında sessiz kalmazlar. DAİŞ’e karşı Kobani nasıl tüm Kürtler tarafından ortak bir iradeyle sahiplenilip savunulduysa, Şengal’e yönelik olası bir saldırıda Kobani’yi katbekat aşacak bir sahiplenmenin tüm Kürdistan parçalarında ortaya çıkacağını bilmek için kâhin olmak gerekmiyor. Yine böylesi bir durumda Kandil Dağının tüm heybetiyle Ezidi halkının yanında olacağını, Agit Civyan’ın yoldaşlarının tıpkı onun gibi Ezidi Halkını korumak için hiçbir bedel ve fedakarlıktan kaçınmayacağını, yanı başındaki Rojava Devrimci güçlerinin tüm imkanlarıyla Ezidi Halkının yanında yer alacağının bilinmesi gerekir.
Yani ne artık Ezidi Halkı kendisine yönelik yeni bir fermana izin verir, ne Kürt Halkı buna müsaade eder, ne dünya ilerici insanlığı buna sessiz kalır, ne de Kürdistan’daki devrimci-demokratik-özgürlükçü güçler bunu kabul eder. O açıdan her kesin hesabını iyi yapması, yaptıklarının ne anlama geldiğini iyi bilmesi ve yaratacağı sonuçları şimdiden görmesi gerekir. Yeni fermanlara davetiye çıkaran ve bölgede yeni bir kaosa yol açacak bu tarz yaklaşımlar yerine Irak Devleti Şengal Özerk Meclisi ile masaya oturarak, diyalog yoluyla ve demokratik kriterler çerçevesinde Şengal’in statüsünü belirlemeyi esas almalıdır. Doğru olan bu olduğu gibi, Irak Devleti bu yolla DAİŞ’e karşı koruyamadığı Ezidi Halkına karşı mahcubiyetini de bu şekilde giderebilir.
Ayhan Kaya
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi