26 Ağustos 2012 Pazar Saat 12:35
Nûçeya çapemeniya tirk a ‘Bombekar Filiz’ derew derket – Dîha
Piştî bûyera Dîlokê çapemeniya tirk diyar kir ku Murat Filiz di 6’ê Adara 2006’an de bi polîsan re ketiye nava şerê bi kevir û daran. Lê HPG’ê daxuyand ku Fîlîz ket derbasî sînorê Dîlokê nebûye û nûçeyên çapemeniyê û Walîtiya Dîlokê derewand.
Piştî tepîna Dîlokê Waliyê Dîlokê diyar kir ku bûyer ji aliyê endamê HPG’ê Murat Filiz ve pêk hatiye. Li ser vê yekê çapemeniya tirk bi ser navê “Milê Rastê yê Murat Karayılan” nûçe servîs kirin û gotin “Li Rihayê bi minasebeta salvegera anîna Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan a Tirkiyeyê meşa dijzagonî pêk hatiye û di çalakiyê de li dijî polîsan dar û kevir bikar anîye. Murat Filiz piştî bûyerê hate binçavkirin û di 6’ê Adara 2006’an de hate girtin. Piştî salekê girtî ma serbest hate berdan”
Fîlîz wê demê xwendekarê Fakulteya Hiqûqê ya Zanîngeha Dîcleyê bû
Derket holê ku wê demê Murat Fîlîz xwenderakê Fakulteya Hiqûqê ya Zanîngeha Dîcleyê bû û ne li Rihayê bû. Hate zanînku Filiz di 6’ê Adara 2006’an de li Zanîngeha Dîcleyê dema pola 2’emîn dixwend daxwaznameya “Ocalan vîna min a siyasî ye” dabû û ji ber daxwaznameyê li Amedê hatibû girtin. Ji ber ku Filîz di îfadeya dozgeriyê de li daxwaznameyê xwedî derketibû û dîsa gotibû “Ocalan vîna min a siyasî ye” hatibû girtin. Fîlîz, piştî ji ber daxwaznameyê 45 rojan girtî mabû û serbest hatibû berdan û piştre hate beraet kirin.
Fîlîz, di 22’ê Nîsana 2006’an de di Kooperatifên Rihayê de dîsa di serdegirtina malan de hate binçavkirin û hate girtin. Fîlîz li vir jî piştî 7 meh û nîvan girtî ma serbest hate berdan. Filiz, li gel di serdegirtina kooperatifêde di navahiyê de bû jî wekî ku di avahiyê de be hate girtin. Doza Fîlîz bi îdîaya “Endamê rêxistinê ye” hêj li 5’emîn Dadgeha Cezayê Giran a Amedê hêj didome. Ajansa me DÎHA’yê jî der barê wî de di 30’ê Mijdara 2006’an de bi navê “Pirtûka Pîroz Încîlê di nava pirtûkên qedexe de cih girt” weşand. Fîlîz ji vê dozê pişt re beraet bû.
HPG: Filiz neçûye Dîlokê
Navenda Ragihandinê a Giştî ya HPG’ê bi daxuyaniyekê diyar kir ku tu têkiliya Murat Filiz bi teqîna li Dîlokê tune û Fîlîz neçûye Tirkiyeyê.
STK’ler: Bakan Şahin görevden alınsın – Diha
DİYARBAKIR (DİHA) – Antep’de yaşanan patlamanın ardından BDP’ye yönelik yapılan saldırıları doğru bulduğunu söyleyen İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e Diyarbakır’da bulunan sivil toplum kurumlarından sert tepki geldi. STK’ler, Şahin’in açıklamalarını kabul edilemez bulduklarını belirterek, derhal görevden alınması gerektiğini vurguladı.
Antep’te 20 Ağustos’ta meydana gelen patlamanın ardından BDP binalarına yönelik gerçekleşen saldırılara İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’den destek gelmesine Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri sert tepki gösterdi. Şahin’in bir televizyon kanalında “Gaziantep’te olay anını müteakip sıcak saatlerde, halkımızın bir tepkisi ortaya çıktı. Hata bu tepki öfkeye dönüştü. Bunlar örgüte, onun eylemlerine duruş açısından beklediğimiz, hatta doğru bulduğumuz tepkilerdir, duyarlılığın ifadesidir. Bu tür olaylarda, bizim örgüte yönelik tepkimizi vermemiz, ona yönelik öfkemizi ifade etmemiz çok doğru ve doğal bir şey, hatta gerekli. Tepkiye ‘evet’, öfkeye ‘evet’.” diyerek, saldırıları haklı çıkarmaya ve teşvik etmeye çalışması yeni provokasyonların önünü açtığı yorumlarına neden oldu. Bakan Şahin’in açıklamalarına İHD, Tüm Bel Sen, DİSK ve GÜNSİAD, tepki göstererek, Şahin’in derhal görevden alınmasını istedi.
İHD: Şahin bir faciadır
Bakan Şahin’in yaptığı açıklamalara tepki gösterenler arasında yer alan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Bakan Şahin’i n yaptığı açıklamaları şiddetle ve nefretle kınadıklarını belirtti. Bakanlığa geldiği günden bu yana Şahin’in ayrımcı, şoven ve faşist bir dil kullandığını söyleyen Bilici, Şahin’in kendisi dışında her şeyi ötekileştiren birisi olduğunu belirtti. BDP’nin yöneticilerine, binalarına ve kadrolarına 2009’dan beri Şahin’in talimatı ile defalarca saldırıların yapıldığını aktaran Bilici, Şahin’in talimatları ile binlerce kişiyi tutuklattığını söyledi. Şahin’in hükümetin izlediği politikalar doğrultusunda hareket eden bir kişi olduğunu dile getiren Bilici, “Bakan olduğu günden bu yanan STK’ler üzerine de aynı politikayla gittiğini görüyoruz. Şahin bir faciadır. Bakan hükümette olduğu sürece bu hükümet insan hakları ve demokrasiden bahsetme hakkına sahip değildir. Ama şunu da belirtmek istiyorum Şahin gücünü başbakandan alıyor” şeklinde konuştu.
DİSK: Saldırılar sistematik bir şekilde yürütülüyor
Açıklamalarla hedef tahtasına konulan BDP’nin geçmişten bugüne barışçıl bir dili kullandığını ve toplumsal barışı sağlamak için çalışmalar yürüttüğünü ifade eden DİSK Genel İş Diyarbakır Şube Başkanı Salih Doğrul, Antep’teki patlamadan PKK’nin sorumlu tutulduğunu hatırlatarak, “PKK, yaptığı her eylemin sonrasında olumsuz sonuçlar varsa dahi kendisinin yaptığını açıklamıştır. Zaten PKK tarafından yapılan açıklamada eylem ile ilgili herhangi bir ilgililerin bulunmadığı belirtildi. Ama buna rağmen daha olay aydınlatılmadan hatta patlamanın üzerinden 5 dakika geçmeden ‘PKK yaptı’ deniliyor. Bu kabul edilemez bir durumdur” dedi. BDP’nin sık sık PKK ile ilişkisi olduğu yönünde açıklamaların yapıldığını hatta “BDP PKK’nin siyasi uzantısıdır” denildiğini kaydeden Doğrul, “Yapılan açıklamalar ile BDP hedef tahtasına konmuştur. Bu saldırılar hükümet nezdinde sistematik bir şekilde yürütülüyor. Bunun açık kanıtı bu hükümetin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yapılan saldırılara destek vermesidir. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bakan açıkça yapılan saldırıları legal kılmaya çalışmıştır. Yapılan açıklamaların amacı BDP’yi illegalize etmek ve meclis dışarısında bırakmaktır” diye kaydetti.
Tüm Bel Sen: Şahin için söylenecek söz yok, bitmiştir
Hükümetin 3’üncü döneminde sosyal yaşamı kendi faşizan düşünceleri ve bakış açıları ile dizayn etmeye yönelik açık bir pratik izlediğini ifade eden Tüm Bel Sen Diyarbakır Şube Başkanı Medeni Alpkaya, “Bu faşizanca uygulamayı artık pratik anlamda yürütürken, bunu sözlü olarak ortaya koyma cesaretinde bulunmuş durumdadır. Antep’teki patlamadan sonra yaptığı açıklamalar ve açıklamalardan sonra BDP’ye yapılan saldırılara ilişkin yaptığı açıklamalar bunu göstermektedir” diye kaydetti. Yapılan saldırıyı kınadıklarını aktaran Alpkaya, “Bunun yanında saldırıyı fırsat bilen AKP’nin faşizan tutumlarını ve bazı basın yayın organlarının yaptığı haberleri de şiddetle kınıyoruz. Böylesi yönlendirmeler hedef gösterme politikaları hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Olsa olsa daha fazla kana neden olur İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin için söylenecek söz yok, sözler bitmiştir. Hükümet Şahin’i derhal görevden alması gerekiyor. Hükümet buna rağmen almıyorsa kendi mantalitesini ve düşüncesini ortaya koymuş olur. Biz Şahin’i kınıyor ve protesto ediyoruz. Herkesin yaptığı açıklamalara dikkat etmesi gerekiyor” dedi. .
GÜNSİAD: Gerçekten de enteresan ve trajikomik!
Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu ise, İçişleri Bakanlığı’nın ülkede bulunan herkesin can ve mal güvenliğini sağlamakla mükellef olduğunu belirtti. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in yaptığı açıklamalar ile görevini yerine getirmediğini söyleyen Bedirhanoğlu, “Gerçekten de enteresan. Bu ülkede yaşayan herkesin can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli bir bakanın bunu söylemiş olması trajikomik. Saldırıları bir öfke olarak gören ve bu öfke sonrasında yapılan saldırıları doğru bulan bir Bakan, galiba Türkiye ve dünya üzerinde gösterilebilecek tek örnektir. İçişleri Bakanlığı’nın koltuğunu işgal etmiş bir kişidir. Yaptığı açıklamaları kabul etmiyor ve doğru bulmuyoruz, kınıyoruz” diye kaydetti.
Yatırım Değil, Canlarımızı İstiyoruz – Bianet
387. kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, Abdurrahman Coşkun ve İbrahim Karatay’ı andı. Cumartesi Anneleri/İnsanları Başbakan Erdoğan’a da seslenerek yatırım değil, canlarını istediklerini söyledi.
387. kez acılarını duyurmak ve paylaşmak için bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları Abdurrahman Coşkun ve İbrahim Karatay’ı andı.
387. buluşmanın bir diğer önemli yanı ise Cumartesi Meydanı’nın önemli isimlerinden Ramazan Amca’nın ölüm yıldönümünün olmasıydı. “O bizim her zaman sırtımızı dayayabileceğimiz bir babamızdı” diyerek tarif ettikleri Ramazan Amca’yı sevgi ve saygıyla andıklarını ifade eden Cumartesi Anneleri/İnsanları, Ramazan Amca’ya “Bıraktığın yerdeyiz, mücadeleye devam ediyoruz” diyerek seslendi.
Hani senin Kürt kardeşlerindik?
1 Kasım 1995 yılında Dargeçit’teki evinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Abdurrahman Coşkun’un akrabası Mukaddes Coşkun, 17 yıldır bayram yaşayamadıklarını çünkü 17 yıldır canlarını aradıklarını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen Coşkun, “Biz senden yatırım değil canlarımızı istiyoruz. Sen neden bizim acımızı görmüyorsun. Hani biz senin Kürt kardeşlerindik?” dedi.
18 yıl önce ne oldu?
Cumartesi Anneleri/İnsanları 15 Ağustos 1994’te Diyarbakır Hani’ye bağlı Hure köyüne düzenlenen operasyon sırasında gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan İbrahim Karatay’ın dosyasını da kamuoyu ile paylaştı.
“Hure’ye giren askerler köylüleri meydana toplar ve köyü boşaltmalarını ister. Köylülerin eşyalarını almalarına izin verilmeden evler yakılmaya başlanır. Köylülerin geçimini sağladıkları hayvanlar da kurşuna dizilir.
“Evleri yakılanlar arasında İbrahim Karatay da vardır. Altı aylık hamile olan eşine, üç küçük çocuğunu da yanına alarak köyden uzaklaşmasını söyler. Kendisi de henüz yanmamış evindeki yiyecekleri dışarı çıkarırken askerler tarafından gözaltına alınır.
“Çocukları ile birlikte komşu köye sığınan Salime Çakır, aradan geçen on günde eşinden haber alamayınca kayınpederi ile birlikte Hani’ye giderek savcılığa başvurur. Buradan cevap alınamayınca, Hani Jandarma Karakolu’na gider. Burada, karakol komutanı Karatay’ın babasına, ‘Senin oğlun terörist ama biz onu serbest bıraktık, nerede olduğundan haberimiz yok’ der.
“Aradan zaman geçince, Karatay hala evine dönmeyince babası tekrar karakola gider. Karakoldaki yetkililerden birisi babaya ateş eder ve ‘Oğlunu bir daha sorarsan diğer çocuklarını da öldürürüz’ tehdidinde bulunur.
“Komşu köylerden bir kişi aileye, sekiz gün boyunca İbrahim ile birlikte gözaltında tutulduklarını ve İbrahim’in kendisine ‘Aileme ve akrabalarıma haber ver, beni öldürecekler’ dediği haberini yollar. O günden bu yana ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kalır ve İbrahim Karatay’dan bir daha haber alınamaz.”
Irkçı kampanya devam ediyor – Özgür Gündem
Dîlok’taki patlamadan sonra AKP hükümeti ve vekillerinin kışkırtmasıyla başlayan BDP binalarına saldırı kampanyası dün de devam etti. Hatay’ın İskenderun ilçesinde BDP ilçe binasına ses bombası atıldı. Her tarafa yayılan ırkçı saldırılardan BDP Mezitli İlçe Örgütü de nasibini aldı.
Irkçı kampanya devam ediyor
Dîlok’taki (Antep) patlamadan sonra AKP hükümeti ve vekillerinin kışkırtmasıyla başlayan BDP binalarına saldırı kampanyası dün de devam etti. Hatay’ın İskenderun ilçesinde BDP ilçe binasına ses bombası atıldı. Binada maddi hasar meydana geldi. Gece saat 02.00’da motosikletli kişi veya kişilerce atılan ses bombası, büyük bir gürültüyle patlaması, ilçede paniğe neden oldu. Patlamanın etkisiyle BDP ilçe örgütünün bulunduğu binanın girişindeki dükkanların camları kırıldı. Olay yerinde inceleme yapan polis, soruşturma başlattı.
BDP Hatay İl Başkanı Mehmet İnsan, olayın gece saat 02.15 civarında gerçekleştiğini belirterek, bombanın motosikletli bir kişi tarafından binanın ön tarafındaki güvenlik önlemlerinden kaynaklı arka tarafa atıldığını ifade etti.
Mezitli’de saldırı
Bu arada, Mersin’in Mezitli ilçesinde, BDP Mezitli İlçe Örgütü kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce saldırıya maruz kaldı. Binanın kapısında zanlıların tekme izi görülürken, kapının kırılmaması üzerine parti tabelasının sökülerek götürüldüğü belirtildi. Bunun üzerine Mezitli’ye giden ve olay yerinde inceleme yapan İHD Mersin Şubesi, olayla ilgili rapor hazırladı. Durumu duyan BDP Mersin il ve ilçe yöneticileri Mezitli BDP ilçe binasına gelirken, Akdeniz Belediye Başkanı M. Fazıl Türk ve beraberindeki heyet, parti binasında hafta sonu 2 günlük nöbet tutacaklarını söyledi.
5 gündür sürüyor
İskenderun’daki saldırıyla birlikte son 5 günde BDP binalarına yönelik en az 10 saldırı gerçekleştirildi.
Demirtaş acılı aileyi ziyaret etti
BDP EşbBaşkanı Selahattin Demirtaş, Dîlok’ta meydana gelen bombalı saldırıda yaşamını yitiren İnfaz Koruma Memuru Davut Azak’ın ailesine taziye ziyaretinde bulundu.
Patlamada yaşamını yitiren 10 kişiden Amed’in Erxenî’de (Ergani) ilçesi nüfusuna kayıtlı İnfaz Koruma Memuru Davut Azak’ın ailesine BDP’liler ziyaret gerçekleştirdi. Aralarında BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, BDP Amed Milletvekili Nursel Aydoğan, BDP Amed İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, BDP Erxenî ilçe örgütü üyeleri, Erxenî Belediye Başkanı Fesih Yalçın’ın bulunduğu çok sayıda kişi, Azak Ailesi’ne taziye ziyaretinde bulundu. Ziyaret sırasında konuşan Demirtaş, hiçbir zaman sivil halkın katledilmesinden yana olmadıklarını belirtti. “Fakat ne acıdır ki, böylesi bir katliam ortamında bile daha ilk dakikalarda BDP’yi nasıl linç edebiliriz hesabına girdiler diyen Demirtaş, “Daha cenazeler yerdeyken birileri o durumda bile BDP’yi nasıl vurabiliriz, nasıl linç edebiliriz? dedi. Çok acı bir şey bu diye konuştu.
Bugün alanlarda olacağız – Evrensel
BARIŞ ve Demokrasi Partisinin (BDP) 26 Ağustosta (bugün) Mardin ve Şırnak’ta düzenlemek istediği mitinglerin yasaklanmasına siyasetçilerden tepki geldi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk, “Bir siyasi partinin mitingi yasaklanamaz diyerek Mardin’in Kızıltepe ilçesinde, “Özgürlük Yürüyüşünüzü Selamlıyoruz şiarıyla düzenlemek istenen mitingin yasaklanmasını eleştirdi. Türk, bugün alanlarda olacaklarını söyledi.
“Biz bu uygulamaya da asla boyun eğmeyeceğiz, çünkü mesnetsiz, hukuksuz bir yaklaşımdır diyen Türk, miting yapmakta kararlı olduklarını ifade etti.
‘SİNDİRME POLİTİKALARI İFLAS ETTİ’
“Güvenlik önlemleri ve güvenlik konseptiyle Kürtleri sindirmeye çalışan mantık, bugün iflas etmiştir diyen Türk, “Ama şimdi demokratik siyasetin içinde olduğumuz alanlarda halkın iradesini yok etmeye, halkın iradesini sindirmeye yönelik bir politikanın geliştirildiğini biliyoruz dedi.
‘DEVLET ÇÖZÜMSÜZLÜKTE ISRAR EDİYOR’
Halkın iradesiyle seçilmiş ve Mecliste grubu olan BDP’nin çalışmalarının son dönemde fiili olarak yasaklandığını aktaran Türk, bunun resmiyete dönüştürülmek istendiğini vurguladı. Türk, “Burada Kürtlerin, hak ve özgürlük taleplerini dile getirmek isteyenlerin susturulmasına yönelik bir siyasetin izlendiğini biliyoruz. Bugün partinin mitinglerinin, çalışmalarının yasaklanması hatta basın açıklamalarına bile müdahale edilmesi devletin aslında bu çözümsüzlük politikası noktasındaki ısrarını ortaya koyuyor dedi.
‘İKTİDAR HALKI TAHRİK EDİYOR’
“AKP çözümsüzlük politikasının da kendilerini kurtarmayacağını gördüğü için sindirme ve susturma politikası yürütülüyor diyen Türk, “Bugün mitinglerin yasaklanmasının esas nedeni de budur. Parti çalışmalarına bu kadar yönelirken diğer taraftan ırkçı, milliyetçi bir sürecin başlatılması konusunda adeta halkı tahrik edecek yaklaşımın içindedirler ifadelerini kullandı.
“Türk halkına yaşanan gerçekleri örtbas ederek göstererek, olayları farklı bir noktaya taşamaya yönelik bir siyaset yürütülmektedir diyen Türk, “Partimizi, Kürtler terörize eden bir siyaset izleniyor. Halkımız bunun bilincinde olmalıdır değerlendirmesinde bulundu.
‘MİTİNGİMİZ YASAKLANAMAZ’
Türk, “Biz pazar günü ‘Bir siyasi partiyiz, bir siyasi partinin mitingi yasaklanamaz’ mantığıyla halkımızla birlikte alanda olacağız dedi.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde, bugün gerçekleşecek olan miting başvurusunun da reddedilmesini değerlendiren BDP Şırnak İl Başkanı Baki Katar, “Kürt halkı için artık yasakların bir anlamı kalmadı. Bizler Botan’da zulmün zincirini kırmak için alanlarda olacağız dedi.
BDP Şırnak İl Örgütü, İçişleri Bakanlığı tarafından mitingin yasaklanmasına rağmen mitingin yapılacağını duyurdu.
‘KÜRTLERE KARŞI KIŞKIRTMALAR VAR’
Antep’te yaşanan bombalı saldırıyı da değerlendiren Ahmet Türk, saldırının hemen ardından olayın PKK ve Kürtlere mal edilmek istendiğini ve kimi grupların Kürtlere karşı kışkırtıldığını ifade etti.
AÇIKLAMALAR İNANDIRICI DEĞİL
Roboski Katliamı’nın sorumlularının, üzerinden aylar geçmesine rağmen halen açıklanmadığını hatırlatan Türk, Antep’te saldırısı sonrası yapılan açıklamaların inandırıcı olmadığını ifade etti.
‘LİNÇ POLİTİKASINA KARŞI DURMALIYIZ’
Patlama sonrası BDP binalarına yapılan saldırı ve linç girişimlerini de değerlendiren Türk, “Halkımız, düzenleyeceğimiz mitinglere katılarak linç politikasına karşı da bir duruş sergileyecektir. Antep’te Kürtlere ve partimize yapılanların da bir cevabı olmalıdır bu mitingler dedi.
BURADAN GİTMEYİZ – Özgür Gündem
Şemzînan’daki savaş tüm şiddetiyle sürüyor. Karakolların bulunduğu köylerdeki yurttaşları canlı kalkan olarak kullanan TSK, diğer köyleri ise boşaltıp bölgeyi insansızlaştırmak istiyor
KARAKOLLARA KALKAN YAPIYORLAR
Şemzînan’da bir ayını dolduran savaş, dün de sürdü. TSK havadan her yeri rastgele bombalamaya devam ediyor. Asker ise karakolların bulunduğu köyleri, canlı kalkan olarak kullanıyor. Askerin, “Buradan gitmeyin, ihtiyaçlarınızı karşılarız dediğini aktaran Oremar ve Şitazın köylüleri, TSK’nin kendilerini canlı kalkan olarak kullandığına dikkat çekti.
YAYLA VE KÖYLERİ BOŞALTIYORLAR
Karakolların bulunduğu köylerde sivilleri canlı kalkan olarak kullanan TSK, birçok köyü de boşaltıp bölgeyi insansızlaştırmak istiyor. Onlarca yaylanın boşaltıldığı bilgisini veren köylüler, askerlerin kendilerine, “Köylerinizi boşaltın. Aksi halde bir şekilde köylerinizi yakacağız tehdidinde bulunduğunu fakat bir yere gitmeyeceklerini söyledi.
TSK köylüleri kalkan yaptı
Colemêrg’de (Hakkari) 23 Temmuz’da başlayan savaş, şiddetinden hız kaybetmiyor. Bölgenin büyük çoğunluğunda HPG’nin hakimiyeti sürerken, bir ayı aşkın süredir TSK’nin havadan bombardımanı da sürüyor. Şiddetli çatışmaların yoğunlaştığı Colemerg’in Şemzînan ilçesinde, karadan hareket edemeyen asker, havadan bomba yağdırmaya devam ediyor. Bombardımanda canlarını zor kurtaran köylülerse ölümle burun buruna yaşıyorlar. Bütün bu bombardımana rağmen bölgede bulunan Oremar (Dağlıca), Şitazin (Yeşiltaş) ile Sineva (Kamışlı) karakollarında bulunan askerlerin karakollardan çıkamadıklarını belirten yerel kaynaklar, karakol önlerinde bulunan arama noktalarını kaldırdıklarına da dikkat çekti.
‘Köyler boşaltılmak isteniyor’
Köylüler tedirgin. En büyük tedirginliklerini ise şöyle dile getiriyorlar: Asker köyümüzü boşaltmak istiyor.
Adını vermek istemeyen bir yurttaş, “Askerler bize ‘siz PKK’ye ekmek veriyorsunuz. Ekmek verdikçe bunlar buradan çıkmayacak. Alandan çıkmaları için aç kalmaları gerek. Bu nedenle sizler köylerinizi boşaltın. Aksi halde bir şekilde köylerinizi yakacağız’ tehdidinde bulundu dedi.
Bize kalkan olun!
Ayrıca Oremar ve Şitazin köylülerine de askerlerin, “Siz köylerinizi boşaltmayın. Gerekirse ihtiyaçlarınızı biz helikopterlerle karşılayacağız dedikleri belirtiliyor. Askerlerin Oremar ve Şitazin’de köylülerin rızasını almadan çok sayıda evin damına mevzilendikleri belirtilirken, askerlerin bölgede bulunan Navxelkan (Pınargözü) köyüne de konumlandıkları öğrenildi.
‘Korucular silah bıraktı’
Korucular ise yaşanan çatışmalarda operasyona çıkmayı soğuk karşılarken, askerlerin bazı korucuları Çemê Ezu mıntıkasında, askeri konvoy günlerinde zorla yol kontrolüne çıkardıkları öğrenildi. Bir korucunun verdiği bilgiye göre “Bundan önceki ilçe jandarma komutanı koruculara, “Hepiniz şerefsizsiniz, bugüne kadar, bir kelle, bir teröristi tutuklamaya, bir ihbarda bulunmadınız diyerek hakaret ettiği iddia edildi. Bu hakaretten dolayı 200’e yakın gönüllü köy korucusunun silah bıraktığı da gelen bilgiler arasında.
Boşaltın bombalayacağız
Bölgede karadan operasyona çıkamayan askerlerin, bazı bölgeleri insansızlaştırarak genel bombalamaya tabii tutacağı belirtildi. Bu çerçevede Bölgede 15 bin büyükbaş, 200 bine yakın küçükbaş hayvanın bulunduğu onlarca yaylanın boşaltıldığı öğrenildi. İlk belirlemelere göre Mirgezer, Meydanbelek, Kuraxeli, Berçelki, Berereşi, Kanisipi, Kêlyaşin, Katolan, Dolakarvanan, Binsuli, Vargenave, Sersulki, Heşa Hemido, Derdolan, Geramirgezer, Sersivasusyan, Veregoz, yaylalarının boşaltıldığı öğrenildi. Adı öğrenilemeyen onlarca yaylanın da boşaltıldığı ve bölgede bulunan binlerce hayvanın köylere getirildiği bildirildi.
Bir yere gitmeyeceğiz
Tüm yasaklamalara rağmen Mirgezer, Gera Mirgezer ve Berçelki yaylasına koyunlarını ısrarla çıkaran köylüler, yaylanın etrafına Berivanlardan Kudret Şedal, “Biz geçimimizi hayvancılıkla sağlıyoruz. Her gün bu yaylalardayız ve medyanın dediği gibi herhangi bir ölü-yaralı görmedik. Devlet diyor ki burada ‘biz 15 PKK’lı öldürdük’ ama burada biz hiç cenaze görmedik. Burada kalmaya da devam edeceğiz, sonunda ölüm dahi olsa. Neticede yaşamımızı bu şekilde sürdürüyoruz dedi.
‘Askere ve medyaya ortak tepki’
Berivanlardan Meryem Serdar ise, “Bizim ve hayvanlarımızın bulunduğu alana bombalar atıldı ve biz canımızı zor kurtardık. Herkes canını kurtarma telaşıyla kaçıştı ve bu esnada ne olduğunu anlamadığımız boğucu siyah dumanlar yükseldi diye konuştu. Bir diğer yayla sakini Beyaz Soydan, “Biz ve çobanımız hayvanlarımızı sağarken yaklaşık 50 metre yakınımıza bomba düştü. Önce ne olduğunu anlamadık, her taraf toz-duman içinde kaldı. Üzerimizi devasa bir toz bulutu ve duman kapladı. Olayın şoku ile bayılanlar oldu, korku ve panikle dengemizi kaybettik. Burada gördüğümüz ve işittiğimiz bomba sesleri ile birlikte yoğun bir duman bulutu oldu şeklinde konuştu. Köy çobanı Tahir Şedal, “Medya tamamen yalan söylüyor. Medyanın burada yaptığı tek şey kirli propagandadır şeklinde konuştu.
Bölgeye giriş yasağı sürüyor
Gever’e (Yüksekova) 20 km uzakta bulunan Sineva Karakolu’ndan sonra bölgeye girişin valilik tarafından kapatıldığı bildirildi. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Gürdere Köyü Muhtarı Tahir Düzce, “Dağlıca Bölgesi’nde bulunan köylüler olarak zor durumdayız. Köylerimize gitmemize izin verilmiyor. Ekinlerimiz kurudu dedi.
48 saatte üçüncü saldırı
Şemzînan’a bağlı Rubarok (Derecik) beldesinde bulunan Umurlu köyündeki Umurlu Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı dün yine HPG’lilerin saldırısına uğradı. Dün sabah saatlerinde Umurlu Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı’na saldıran HPG’liler ile asker arasında şiddetli çatışmanın yaşandığı belirtildi. Saldırı ardından hava destekli operasyon başlatılırken, bölgede yer yer sıcak çatışmaların çıktığı da belirtildi. HPG, Umurlu Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı’na 48 saatte üçüncü kez saldırı yaptı. Saldırılarda bir asker yaşamını yitirirken, 5 asker de yaralanmıştı.
Amed’de de 2. Taktik Hava Kuvvetleri Komutanlığı 8. Ana Jet Üssü’nden kalkan çok sayıda savaş uçağının çatışmaların şiddetlendiği Colemêrg’e gittiği kaydediliyor.
Bu arada Colemêrg-Wan Karayolu’nun 12. kilometresinde patlayıcı bulundu. Bölgede askeri operasyon başlatıldı. Agirî’nin (Ağrı) Bazîd (Doğubayazıt) ile Wan’ın Çaldıran ilçesi arasında bulunan Tendürek’te HPG’lilerin yol kontrolü yaptığı belirtildi.
Uluderelilere yumruk davası – Taraf
34 köylünün öldürülmesiyle ilgili soruşturmada ilerleme sağlanmazken, Uludere Kaymakamı Yavuz’a saldırıda bulunan köylüler hakkında, “adam öldürmeye tam teşebbüs suçlamasıyla fezleke hazırlandı
Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde F-16 savaş uçakları tarafından 34 köylünün bombalanarak öldürülmesi üzerine başlatılan adli ve idari soruşturma aradan sekiz ay geçmesine rağmen henüz sonuçlanmadı. Bombalama emrinin kim-kimler tarafından verildiği başta olmak üzere birçok sorunun asker ve hükümet tarafından halen yanıtlanmayışı, adli soruşturmayı yürüten Diyarbakır Başsavcıvekilliği’nin de kamuoyunun önüne henüz bir karar koymaması “katliamın üzeri örtülüyor eleştirilerine kaynaklık etmeyi sürdürüyor. Bombalamadan sonra Güzelyazı köyüne taziyeye giden dönemin Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’a yönelik yumruklu ve taşlı saldırıyla ilgili soruşturmada, tartışmalı bir fezlekeyle karar aşamasına gelindiği ortaya çıktı.
Kaymakam Yavuz’a yönelik saldırıyla ilgili soruşturmada, çoğu genç yedi kişi tutuklanmış, ancak daha sonra itirazlar üzerine tahliye edilmişti. 11 köylü hakkında da yakalama kararının çıkarıldığı soruşturmada sona gelindi. Uludere savcılığı, kaymakama saldırıda kullanılan taş ve sopaları, insan hayatını tehlike sokabilecek silah olarak, işlenen suçu da “öldürmeye tam teşebbüs olarak tanımladı. Savcılık, saldırıda kullanılan taşların Kaymakam Yavuz’un vücudunun başı dahil hayati tehlike oluşturabilecek, kısımlarına isabet ettiğini hatırlattı.
“Gizlilikten dosya incelenemiyor
Bilgiyi 18 şüphelinin avukatları arasında yer alan Şırnak Barosu Başkanı Nurişevan Elçi doğruladı. Avukat Elçi, Uludere Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturmada gelinen aşamayla ilgili Taraf ’a şu bilgileri verdi: “Türkiye’de hukukta istisna olması gereken şeyler, genel kural oluyor. Gizlilik silahı da bizim dosyamızda böyle kullanılıyor. Fezleke örneğine, dosyaya bakamıyoruz. Şimdi Şırnak’a giden dosyadaki gizlilik, dava açılana kadar da sürecek. Dosyayı incelememize gizlilik kararı nedeniyle halen izin verilmiyor. Ancak, konuyu savcılıkla görüştüm. Bana verilen bilgi, eylemin ‘adam öldürmeye tam teşebbüs’ suçu olarak değerlendirildiği ve bu suçun ağır ceza kapsamında olması nedeniyle fezlekenin Şırnak Başsavcılığı’na gönderildiği yönünde.
Saldırı davası yolda
Fezlekenin Şırnak Başsavcılığı’nda olduğunu söyleyen Elçi, “Başsavcılık, bu fezlekeye dayanarak hazırlayacağı iddianameyi yazıp mahkemeye verecek. Uludere Savcılığı’nın olayı öldürmeye tam teşebbüs olarak değerlendirmesi, dosya içeriği olayın oluş şekli dikkate alındığında yanlıştır dedi.
“Öldürmeye teşebbüs yok
Hiç kimsenin kaymakama yapılan saldırıyı kabul etmeyeceğini dile getiren Avukat Elçi, şöyle devam etti: “34 kişinin insanlık dışı şekilde öldürülmesi, o şekilde evlere getirilmesi, vurulduktan sonra da ilgisizlik dikkate alındığında halkın galeyana gelmesi söz konusu oldu. Bu tür öfkelerin dinde yeri olduğu gibi, konumuz olan hukukta da yeri vardır. Hiçbir insan, kaymakamın taziye gitmesinden dolayı dövülmesini tasvip etmez. Evet, doğru birçok genç galeyana geldi, kaymakamın üstüne yürüyüp dövmek istedi belki ama sayıca çok daha fazla köylü de kaymakamı bu saldırıdan kurtarmaya, tepkiyi yatıştırıp önlemeye çalışmıştır, bu görüntüler de unutulmasın. Savcılık fezlekesinde yapılan tesbit hukukun zorlanması demektir. Burada öldürmeye tam teşebbüs asla söz konusu değildir. O gençleri tutuklayabilmek, içeride tutabilmek, tüm köylülere gözdağı verebilmek için soruşturmayı böyle başlatıp böyle bitirmek istediler.
Herkesin vicdanını rencide eden olay ortada iken, buna insani tepki gösteren bu kişilere müessir fiilden-dayaktan dolayı soruşturma açılması gerekirken, bu gençlerin uzun süre içeride tutulduktan sonra böylesine ağır cezaya muhatap kılınmak istenmesi vicdanları tekrar kanatmıştır. Bu kadar vahim katliam ortada iken hukukta insanilik de olması gerekiyor.
Elçi: Uludere katliamı soruşturması unutuldu
Avukat Nurişevan Elçi, çocuk yaştakiler dahil 34 köylünün bombalarla parçalanmasıyla ilgili soruşturmanın sonuçlandırılmamasına tepki gösterdi: “Bizim dosyamızda yapılan hızlı ve etkili tavır, en ağır ceza istemi tüm bu hassasiyetler neden köylüleri öldüren yetkili-sorumlularla ilgili soruşturmada gösterilmiyor? Ortada bu kadar vahim bir olay varken, o acıyla tepki gösterenlere bu ceza reva görülmesi hangi hukukla hangi vicdanla açıklanabilir?
Biber gazı öldürüyor – Taraf
Türk Toraks Derneği, Bakan Şahin’in “doğal ve zararsız dediği biber gazının ölümcül olabileceğini raporla açıkladı
Türk Toraks Derneği, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, ölümcül olmadığını, yüzde yüz doğal olduğunu savunduğu biber gazının etkileri hakkındaki çalışmasını, “Göz Yaşartıcı Gazlara Bağlı Olarak Görülen Solunum Sağlığı Sorunları başlığıyla duyurdu.
Dernek, çalışmasının sonuçlarını kamuoyuna duyurdu. Açıklamada, şunlar kaydedildi. “Biber gazının üst havayollarından alt havayollarına kadar sigara kullanımına benzer zararlı etkilere yol açtığı gözlenmiştir. Biber gazı kullanımının solunum işlevlerini bozduğu ve küçük havayollarındaki akım hızının karşılaşılan biber gazı miktarı arttıkça azaldığı anlaşılmıştır. Bu durum tıkayıcı havayolu hastalıklarının bu grupta arttığını düşündürmektedir. Astımın bir çeşit alt grubuna yol açabildiğini, önceden astım tanısı olan hastalarda ölüme neden olabildiğini, kapalı alanda kullanıldığında daha da ölümcül olabildiğini, biber gazının yoğun kullanımla açık alanda da ölümcül olabildiğini göstermektedir.
CHP’li Mehmet Kesimoğlu’nun gazla ilgili soru önergesini yanıtlayan Şahin, “Göz yaşartıcı OC gazı tamamen doğal bitki olup, insan sağlığı üzerinde kalıcı hiçbir etkisi olmadığına dair İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji ve Klinik Farmakoloji Ana Bilim Dalı tarafından verilmiş rapor mevcuttur. Emniyet teşkilatı tarafından kullanılmakta olan gaz mühimmatlarından kaynaklanan bir ölüm vakası yaşanmamıştır demişti.
Kışlada şüpheli ölüm – Radikal
Mardin’in Savur İlçesi’ne bağlı Sürgücü Beldesi’ndeki jandarma karakolunda görevli Erzurum’un Horasan ilçesi nüfusuna kayıtlı olan er Kadir Katran’ın, “arkadaşının silahından çıkan kaza kurşunu ile” öldüğü açıklandı.
Sürgücü Jandarma Karakolu’nda bulunan Erzurum’un Horasan İlçesi nüfusuna kayıtlı er Kadir Katran, iddiaya göre dün saat 22.00 sıralarında adı açıklanmayan bir arkadaşının kurcaladığı silahının ateş alması sonucu öldü. Er Kadir Katran’ın cenazesi ambulansla Savur ilçe Devlet Hastanesi Morguna kaldırılırken, olayla ilgili Savur İlçe Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. (DHA)
Redhack Dışişleri Bakanlığı’nın belgelerini yayınladı – Radikal
‘Kızıl Hackerlar’ olarak da bilinen bilgisayar korsanları grubu Redhack, Temmuz ayında Dışişleri Bakanlığı’nın sitesini hack’lediğinde ele geçirdiği belgelerin bir kısmını yayınladı.
Hürriyet Planet’in haberine göre, Redhack Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Dışişleri’ni hackledikten sonra ‘Ellerinde bir şey yok’ demişlerdi. Bu yüzden yabancı misyon çalışanlarının kimliklerini yayınlamıştık. Ardından elimizde belgeler olduğunu ve tutukluların hemen bırakılmasını istemiştik. Redhack’li diye alınan yedi kişiden dördü bırakıldı fakat ne yazık ki yine elimizde belge olduğuna inandıramadık. Elimizdeki binlerce belgenin en önemsizlerinden biri (LİNK) Elimizdekiler o kadar çeşitli ki… Bu önemsiz belge de ‘Redhack sadece başvurulara erişebildi’ diyen Naci Koru’ya gelsin (LİNK) Redhack’in elindeki belgelerdeki çeşit o kadar çok ki ayıklamamız bayağı zaman aldı. Kararnameler bile var (LİNK)” açıklamasını yaparken çeşitli dosya paylaşım sitelerinin linklerini tweet’ledi.
Redhack’in sitelere yüklediği belgeler arasında, TÜBİTAKBaşkanı Nüket Yetiş’e Avrupa Uzay Ajansı Genel Direktörü Jean-Jacques Dordain tarafından gönderilmiş resmi antetli bir mektup, Türkiye ‘nin Mainz Başkonsolosluğu’nda çalışan bir memurun emeklilik talebiyle ilgili dilekçe ve Türkiye ‘nin yurtdışındaki çeşirli misyonlarına atanan diplomatların atama kararları bulunuyor. Korsanların belgeleri yayımlama amacının içeriği ifşa etmekten ziyade “Elimizde belgeler var” mesajını göndermek olduğu tahmin ediliyor.
TEMMUZ AYINDA HACK’LEDİLER
Redhack bu yılın Temmuz ayında Türkiye ‘nin dış politikasına bir tepki olarak Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesini hack’lemiş ve eylemi Sivas Katliamı’nda ölenlere ithaf etmişti. Siteye yarım saat kadar erişim sağlanamazken, Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru kritik bir durum olmadığını belirterek, “Bize yaz okulu ya da staj gibi konularda online başvuru yapılıyor. Bunu bir firma üzerinden gerçekleştiriyoruz. Firmanın server’ları hack’lenmiş, o arada bizim siteye de girilmiş. Ancak sadece online başvuru bölümü etkilenmiş. O sayfayı kapattık. Şu anda zaten bir başvuru durumu yok. Dolayısıyla kritik bir durum söz konusu değil” demişti.
Bunun üzerine Redhack, Koru’nun açıklamasını yalanlamak amacıyla Türkiye ‘deki yabancı ülke misyonlarında çalışan personelin kimlik kartlarının kopyalarını yayınlamıştı. Redhack üyeleri Twitter ‘dan yaptıkları açıklamada belgeleri ayıkladıkça yeni ifşaatlar yapacaklarını ifade etmişti. Olaydan birkaç gün sonra Dışişleri Bakanlığı Türkiye ‘deki yabancı misyonlara olayla ilgili nota vererek bilgilendirmede bulunmuştu. ( HürriyetPlanet)
‘Akit Türk medyasının yüz karası’ – Radikal
Bir süredir, yazarımız Cengiz Çandar hakkında asılsız yayınlar yapan Akit gazetesi bu tutumunu sürdürüyor. Akit’e tepki büyük.
Bir süredir Radikal yazarı Cengiz Çandar ’ı hedef gösteren ve nefret söylemi üreten ‘haberler’ ve yazılar yayımlayan Yeni Akit gazetesine meslek örgütleri tepki gösterdi. Şemdin Sakık’tan geldiği iddia edilen mektuplar üzerinden Çandar’a yönelik yapılan haberlerin son örneği Yeni Akit’in dünkü sayısında yer aldı. ‘Bu nanköre değmezmiş’ manşetiyle Çandar’ın fotoğrafını basan gazete için Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, ‘Türk medyasının yüz karası’ değerlendirmesinde bulundu. Yeni Akit’in haberlerine gösterilen tepkiler şöyle:
Yayınlar gerçek dışıysa yasal haklarını kullansın
Medya Derneği Genel Sekreteri Deniz Ergürel:
“Medya Derneği genel prensip olarak basın özgürlüğünün en geniş anlamda kullanılması taraftarıdır. Bazen kimilerinin zararına olan bir haber bir başkası için haber verme özgürlüğü olarak görülebilir. Ama Akit gazetesinin Cengiz Çandarhakkındaki yayınları gerçek dışıysa bu vahim bir durumdur ve buna karşı yasal hakların kullanılması en doğru yol olacaktır.
Hesabını veremezler
Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi:
“Meslek örgütleri olarak savunduğumuz temel kural ‘meslek ilkelerine uyulması’. Daha önce de Cengiz Çandar ’ın hedef gösterilmesi durumlarıyla karşılaştık. Bu tür yayınlar yapıldığı zaman kendi mesleğimizi savunmakta güçlük çekiyoruz. Bu yayıncılığı ‘nitelikli yayıncılık’ olarak değerlendirmek mümkün değil. Meslek ilkelerine uygun, kişilik haklarına saygı duyan yayıncılık türü kolay bir yayıncılık da değil. Nitelikli yayıncılığın kavgasını veriyoruz. Kişilik ve insan haklarına saygı duyulan bir habercilik bizim istediğimiz bir yayıncılıktır. Yeni Akit’in yayıncılığı, dünya standartlarında da kabul edilebilir bir yayıncılık değil. Cengiz Bey’in üzerinden yapılan bu yayıncılığın hesabını bir gün o yayın kuruluşu veremez.
Kabul edilemez
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu:
“Yeni Akit sistematik olarak uzun süredir Cengiz Çandaraleyhine kara propaganda ve hatta linç kampanyasına varan yayınlar yapıyor. Hedef gösterme, etiketleme/yaftalama, aşağılama ve küfür içeren nefret içerikli ifadeler kullanma yollarına başvurarak, belli kişileri sessizleştiren ve yalnızlığa sevk eden, onlara karşı şiddeti teşvik eden ve onları kamuoyunda adeta vatan haini olarak ilan eden bir gazetecilik anlayışı kabul edilemez. Nefret söyleminin bizzat medya aracılığıyla yayılması çok daha zararlı sonuçlar doğurabilir.
28 Şubat’ın günahları tekrarlanıyor
Medya Etiği Platformu’ndan Barış Soydan:
“28 Şubat döneminin uygulamalarından İslami kesimin çok canı yanmıştı. Bu da o dönemki uygulamaların ne yazık ki tekrarı. Aynı günahların işlenmesi çok acı. Etiği de geçtik, temel gazetecilik açısından, bu tür haberlerde suçlama yönelttikleri kişileri büyük olasılıkla aramıyorlar bile. Bu yazılar kâğıt üzerinde kalmıyor. Birileri kendine vazife çıkarabiliyor. 28 Şubat’taki andıç haberinden sonra Akın Birdal’a suikast düzenlenmişti. Bu açıdan da dikkatli olunması gerekiyor. Şu anda Türkiye PKK konusunda yeniden hassaslaştı. Etik ilkelerden biri ‘zararı asgariye düşürmek’. Gazeteci, haber yazarken ‘bir zarara yol açabilir mi’ diye düşünmeli.
Yasa da tanımıyorlar
Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit:
“Akit Türk medyasının yüz karası. Yasa tanımıyor. Dava açtığınız zaman, manevi tazminat istiyorsunuz, gazetenin sahibi bulunamıyor. Cambazlık içindeler. Aşırı İslamcı görüşlerini maske yapmışlar, ancak ona da inanmıyorum. En çok üzücü olan da bu gazetenin yazarlarını Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların uçaklarında görmek. Bu gazetenin yazarlarının davet edilmesi hüzün verici bir durum. Resen de açıklamalarda bulunduk. Kınadık. Ancak ‘ayıp değil mi, utanmıyor musun’ dediğinizde size gülerek bakıyorlar. AllahCengiz Çandar ’a sabır versin diyorum.
Cengiz Çandar suç duyurusunda bulunmuştu
Akit’in Cengiz Çandar ’ı hedef alan ilk haberi 10 Ağustos 2012’de yayımlandı. ‘Sakık’tan Bombalar’ başlıklı ‘haber’de,PKK itirafçısı Şemdin Sakık’a ait olduğu belirtilen bir mektuba dayanarak, Cengiz Çandar , Hasan Cemal, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mihri Belli ve Aysel Tuğluk hedef gösteriliyordu. Çandar’ın konuyu köşesine taşımasının ardından da Akit ve yazarları aynı tutumu sürdürdü. Akit’te yazan Ali Karahasanoğlu’nun, ‘ PKK ’nın neresindesiniz’ sorusuyla yeniden hedef gösterdiği Çandar ise 15 Ağustos’taRadikal ’deki yazısıyla Akit hakkında suç duyurusunda bulundu.
Hep aydınları hedef gösterdi
Yeni Akit, Çandar’ın yanı sıra çok sayıda gazeteci ve aydını hedef gösteren haberler yapmıştı. Haziran ayında İngiltere ’de düzenlenen, ‘Kürt sorununda çözüm arayışları’ başlıklı paneldeki sözlerinden dolayı Ali Bayramoğlu için Yeni Akit gazetesi ve ‘habervaktim.com’ sitesi ‘Ermeni kökenli’ ve ‘Ermeni tezlerini ırkçı bir saikle savunuyor’ gibi ifadeler kullanmıştı. Senarist Meral Okay ’ın ölüm haberini ‘O kadın öldü, camiye mi gidecek, fırına mı’ gibi nefret dolu bir başlıkla vermesiyle dikkat çeken gazeteye çok sayıda tepki gelmişti. Şemdin Sakık’tan geldiği iddia edilen mektuplarlaCengiz Çandar , Hasan Cemal, Ahmet Altan, Yasemin Çongar gibi gazetecileri ‘ PKK destekçisi’ gibi gösteren ‘ispatlamayan şerefsizdir, namussuzdur’ gibi ifadeler kullanmıştı. Akit, bir süre önce PKK tarafından kaçırılan CHP milletvekili Hüseyin Aygün ’ü de hedef almış, Osman Öcalan’ın bir röportajına dayanarak ‘ CHP ve PKK ’nın Alevileri kardeştir’ ifadesini manşete taşımıştı.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info