01 Eylül 2012 Cumartesi Saat 08:33
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Demîrtaş: Gelê me rojnamegeran tenê nahêle – Dîha
Hevserokê Giştî yê
BDP’ê Selahattîn Demîrtaş, berî rûniştina xebatkarên çapemeniya azadî bi
armanca piştgirtiyê xebatkarên Rojnameya Ozgur Gundemê ziyaret kirin. Demîrtaş,
diyar kir ku kedkarên çapemeniya azadî mîrateyekî çawa dewr girtin dizanin û
sekneke bi rûmet nîşan dan û wiha got: “Tenê Stenbol na li her derê em dê
piştgiriyê bidin hevalên xwe û banga vê yekê dikin.”
Hevserokê Giştî yê BDP’ê Selahattîn Demîrtaş, berî rûniştina
rojnamegerên kurd a di 10’ê îlonê de pêk bê bi armanca piştgiriyê bide
rojnamegeran tevlî civîna manşetê ya Rojnameya Ozgur Gundemê bû. Demîrtaş, bi
Alîkara Hevserokên Giştî ya BDP’ê û Nivîskara Ozgur Gundemê Fîlîz Koçalî re
hate rojnameyê û bi wan re Hevseroka Rêxistina BDP’ê ya Stenbolê Asiye Kolçak
jî hat. Demîrtaş piştî civîna manşetê têkildarî ziyareta xwe de daxuyanî da û
wiha got: “Dema hevalên me hatin girtin jî em bi awayekî zelalî got. Qas
ew, siyasetmedarên kurd girtîbin em jî xwe azad hîs nakin.”
‘Dê rûniştin bibe rûniştinekî pergal bê darizandin’
Demîrtaş, anî ziman ku rûniştina rojnameger lê tên
darizandin dê bibe rûniştina pergel tê darizandin û wiha axivî: “Yên li
wir tên darizandin kedkarên çapemeniya azad nabin. Bi peyamên dayîn kedkarên
çapemeniyê mirateyekî çawa dewr girtin baş dizanin. Derve bin hundir da bin dê
her tim bi rûmet xwedî li kevneşopiya xwe bibin dêbêjin.”
‘Gelê me wan bi tenê nahêle’
Demîrtaş, da zanîn ku di 10’ê îlonê de gel rojnamegeran bi
tenê nahêle û partiya wan jî dê doza rojnamegeran bi nêz de bi şopîne û wiha
dawî li axaftina xwe anî: “Tenê li Stenbolê na li her derê gelê me dê
xwedî li rojnamegeran derbikeve. Ez hêvî dikim ku dê hevalên me yên rojnameger
serbest bên berdan.”
Ji bo ‘Azadiya Ocalan’ kampanyaya îmzayan – Dîha
Platfroma Azadiya Ocalan ji bo azadiya Rêberê PKK’ê Abdullah
Ocalan kampanyaya îmzyan da destpêkirin.
Platforma Azadiya Ocalan li ser navnîşana
“http://imza.la/ocalan-a-ozgurluk ji bo Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan
kampanyaya îmzayan a ji bo azadiya Ocalan da dest pê kirin. Di metna kampanyaya
îmzayan de hate diyarkirin ku polîtîkayên nijadperest û nêzîkahiyên nijadî
çareseriya pirsgirêka kurd pêk neyna. Di metnê de hate gotin ku parêzerê Ocalan
ji 27’ê tîrmeha 2011’an heta niha nikarin bi muwekîlê xwe re hevdîtinê pêk
bînin û wiha got: “Bi milyonan kurdan bi awayekî vekîrî Birêz Ocalan ji
xwe re weke vîna siyasî nîşan da. Dîsa ji bo çareseriya demokratîk, kurdan
Ocalan muhatabê diyalog û muzakereyê nîşan da. Ji bo çareseriyek mayînde jî ev
rê divê bê dîtin.”
‘Muzakereyên hatin birîn divê demildest dest pê bikin’
Di metnê de hate gotin ku şertên Ocalan ên tendûrîstî,
ewlehî û azadiyê ji bo afirandina aştiya gelên Tirkiyeyê girîng e û wiha hate
gotin: “Ji bo aştî û azadiya gelên Tirkiyeyê divê pêvajoya çareseriya
pirsgirêka kurd dest pê bike. Divê bê brîxistin ku pêvajoya hevdîtinan gava
aştiyê ye. Hevdîtinên Osloyê şer anîbû ber dawîkirinê û hêviyên aştiyê zêde
kiribûn. Piştî hevdîtin hatin birin operasyonên siyasî û leşkerî li Tirkiyeyê
zêdebûn û pêvajo ber bi talukeyê ve çû. Hate dîtin ku ‘Şer bêyî Ocalan hate
meşandin lê bêyî Ocalan aştî nayê meşandin.’ Êdî divê mirin ne jiyan bê
parastin. Ji ber vê yekê divê demildest muzakere dest pê bikin.
Di berdewamiya daxuyaniyê de wiha hate gotin: “Em kesên
îmzaya me li jê heyî. Em vîna Ocalan a şer bi dawî bikin dibînin. Ji ber vê
yekê divê demildest Tirkiye dest ji polîtîkayên îmhayê berde. Em bi vê
minasebetê bang dikin ku Ocalan demildest azad bibe.”
Erdoğan: Kürt meselesi diye bir mesele kabul etmiyorum –
Diha
BDP’li milletvekillerinin “siyasetçi olmaktan çıktığını
savunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kürt meselesi diye artık bir mesele
kabul etmiyorum. Türkiye’de bu konu aşılmıştır dedi. Bölgede yaşanan
çatışmalar konusunda medyayı suçlayan Erdoğan, yaşananların görülmemesi
gerektiğini belirtti.
Bir televizyon programına katılan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, gündemdeki konulara ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.
PKK’nin Şemdinli’de 160’a yakın kaybının olduğu iddia eden Erdoğan, “Bizim
oradaki 5-10-15 şehidimiz onlar için çok önemliydi. Medyamız da onlara destek
verdi. Bugün Afganistan’da tüm koalisyon güçlerinin askerleri var. Orada son
bir ayda 158 kayıpları var. Fakat bunu ne Fransız ne İngiliz ne ABD gazetesinde
göremezsiniz. Fakat bizde olay olduğu anda tüm basın bunları verir. Terörün en
önemli hedefi propagandasını yaptırmaktır. Bu propagandayla kendine güç
devşiriyor ve terörle mücadele edenlere de zafiyet veriyor. Medya kimin yanında
yer alacak attıkları başlıklara, köşe yazılarına bakıyorsunuz. Allah aşkına
sizin haber kaynağınız Kandil midir? Sosyal medya mıdır? diye konuştu.
‘Kürt meselesi kabul etmiyorum’
BDP milletvekillerine ilişkin değerlendirmede bulunan
Erdoğan, “Bunlar şimdi siyasetçi olmaktan çıktı artık. Teröristle kucaklaşana
siyasetçi gözüyle bakamam ki. Durum böyle bir noktaya gelmiş durumda. Orada
görüntülerini izlediklerimiz 14. maddeden haklarında davalar olanlar da var,
ama o günkü tablo yenilir yutulur bir tablo değildir. Biz böyle bir vekil
tanımıyoruz. Biz onlara milletimiz bir şekilde oraya gönderdi gözüyle
bakıyoruz. Ama ben artık onlara milletin vekili gözüyle bakmıyorum. Bunların
neyiyle müzakere edeceğiz? Biz terörle mücadele siyasi partiyle de müzakere
ederiz diyoruz. Daha önce MİT’i görevlendirdik. Yine görevlendiririz. Bizim
derdimiz üzüm yemek. Kürt meselesi diye artık bir mesele kabul etmiyorum.
Türkiye’de bu konu aşılmıştır. Şu anda Türkiye’de bir terör ve PKK sorunu
vardır. Türkiye’de şu anda bir siyasal Kürtçülük vardır. Böyle bir süreçte biz
bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Türkiye’de kimse ret, inkar, asimilasyon
politikaları uygulanıyor diyemez diye konuştu.
‘Olayları görmezden gelmek gerek’
HPG’liler tarafından yapılan alıkoyma eylemlerine de ilişkin
soruları da yanıtlayan Erdoğan, şunları ifade etti: “CHP’li vekilin
kaçırmasında acaba bir kaçırma olayı var mı? Ben açıkça bu işin kısaca
biteceğini tahmin ediyordum ve öyle de oldu. Burada vekil arkadaşımızın
ifadeleri de önemli. O siyaset yapıyorsa, benim arkadaşlarım da siyaset
yapıyor. Aygün’ün kaçırılmasıyla ilgili şüphelerim var. Benim arkadaşlarımı 2-3
ay kaçıracaklar. Öğretmenleri kaymakamları kaçıracaklar bırakmayacaklar.
Askerleri kaçırıp, bıraktılar bu da manidardır. Bunlar propagandadır. Ben
medyadan el birliğiyle destek bekliyoruz. Yoksa bu işte başarılı olmak zordur.
Bunun için bu olayları görmezden gelmek gerek.
Yargı’nın Roboski Katliamı konusunda gerekli adımı attığını
savunan Erdoğan, “Orası bir kaçakçı bölgesidir. Daha önce de o bölgede
teröristler kaçakçı sanılarak vurulmadı. Neden vurulması diye soruldu. Şimdi
devlet özür dilesin deniyor diye belirtti.
Demirtaş: Öcalan üzerinde tecrit varken barış istemek
hayaldir – Diha
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 1 Eylül’de Kürt
halkının özgürlük taleplerinin dile getirileceğini belirterek, “Kürt
sorununda barış demek, Kürtlerin kendi diliyle, kültürüyle, Kürdistan’da kendi
öz yönetimini kurabilmesinden geçiyor. Barış artık bunu ifade ediyor. Bu
nedenle 1 Eylül’de öne çıkacak olan şeyler, bizler açısından Kürt halkının
özgürlük talepleridir” dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki
tecridin kaldırılmasını da isteyen Demirtaş, “Sayın Öcalan’ı tecritte
tutan, Sayın Öcalan’ın halkla bağını koparıp itibarsızlaştırmaya çalışan,
etkisizleştirmeye çalışan, imha etmeye çalışan bir politikayı eleştirmeden ve
bu politikayı anlamsızlaştırmadan barışı istemek bir hayalden öteye
geçmeyecektir” diye konuştu.
Kadıköy Meydanı’nda düzenlenecek olan 1 Eylül Dünya Barış
Günü mitingi için İstanbul’a gelen BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,
Suriye ve Türkiye’de çatışmaların tırmandığı bir dönemde 1 Eylül Dünya Barış
Günü’ne ilişkin değerlendirmede bulundu. Demirtaş, “Özgürlük mücadelesini
büyük bir fedakarlıkla bütün zulümlere rağmen görkemli bir direnişle sürdüren
bir halkın politikleşmiş, kendi içinde bulunduğu durumu analiz eden bir halk
olarak tanımlamak yanlış olmaz. Bu nedenle halkımız nasıl bir 1 Eylül
çalışmasına ve etkinliğine hazırlandığımızı bizlerden çok daha iyi biliyor.
Bugüne kadar yürütülen bu mücadelenin sonucuna, zafere bu kadar yakın olduğu
bir dönemde halkın ortaya koyacağı birliktelik, kitlesel eylem ve etkinlikler,
belirleyici derecede rol oynayacaktır” dedi.
‘Barışın yolu adil bir çözümden geçiyor’
Demirtaş, bütün alanlarda özgürlük mücadelesinin yükseldiği,
coşkulu, kararlı, inançlı bir direnişin ortaya konulduğu bu dönemde, halkın da
kendi özgür geleceğini kendi elleriyle çizmek için çözümü her zamankinden daha
fazla kitlesel boyutuyla ortaya koyması gerektiği değerlendirmesinde bulundu. Halkların
Ortadoğu’nun dizayn sürecinde kendi sözünü söylemesi gerektiğini tüm dünyaya
haykıracaklarını ifade eden Demirtaş, barışın adil bir çözümden geçtiğinin ve
bu nedenle de çözümü ortaya çıkarmak gerektiğinin altını çizdi. “Çözümü
öne çıkarmak, çözüm yöntemlerimizi ifade etmek doğrudan barışı sağlamakla eş
değerdir” diyen Demirtaş, “Kürt halkı ve Türkiye’de birlikte yaşama
konusunda hemfikir olan bütün halklar artık şunu çok iyi biliyor ki, Kürt
sorununda barış demek, Kürtlerin kendi diliyle, kültürüyle, Kürdistan’da kendi
öz yönetimini kurabilmesinden geçiyor. Barış artık bunu ifade ediyor. Bu
nedenle 1 Eylül’de öne çıkacak olan şeyler, bizler açısından Kürt halkının
özgürlük talepleridir” dedi.
‘Tecridi eleştirmeden barışı istemek hayaldir’
Bu özgürlük taleplerinin diyalogla gerçekleşeceğini
vurgulayan Demirtaş, Kürt halkı açısından muhataplık konusunun tartışma konusu
olmadığını, Kürt halkının kendi siyasi iradesi ve muhataplarının, tarihsel
mücadelesi içinde şekillendiğini, netleştiğini ve AKP’nin de bu muhatapları
kabul ettiği için çeşitli düzeylerde müzakereler geliştirdiğini vurguladı.
Demirtaş, şu değerlendirmede bulundu: “Bu muhatapların içinde en önemli
aktör olarak Kürt halkının tarihsel mücadele ile var ettiği Sayın Öcalan üzerinde
bir yılı aşkın süredir devam eden ve 13 yıldır İmralı’da kesintisiz süren bir
işkence sistemi, tecrit sistemi varken bizlerin 1 Eylül’de bunu öne çıkarmadan,
ifade etmeden barışı istiyoruz demesi ayakları havada bir söylem olacaktır. Bu
nedenle Sayın Öcalan’ı tecritte tutan, Sayın Öcalan’ı halkla bağını koparıp
itibarsızlaştırmaya çalışan, etkisizleştirmeye çalışan, imha etmeye çalışan bir
politikayı eleştirmeden ve bu politikayı anlamsızlaştırmadan barışı istemek bir
hayalden öteye geçmeyecektir. Bizler 1 Eylül’de gerçekten barış ve çözümü
savunacaksak Sayın Öcalan’a yönelik tecridi artık dayanılmaz olduğunu, savaş
politikalarının devamı olduğunu, savaşı körüklemek için dayatıldığını net bir
şekilde her yerde ifade etmemiz lazım.”
‘Türkiye solu Rojava’dan moral almalı’
Halkın da Öcalan’ın özgürlüğünü isteyerek, barışa giden
yolda en önemli talebi ortaya koyacağını ifade eden Demirtaş, bu nedenle 1
Eylül’de Suriye’de hükümetin savaş yanlısı tutumunu ve bölgede yürütülen
savaşın ortaya çıkardığı trajediyi birarada işlemek gerektiğine işaret etti.
Bütün halkların birarada mücadele ederek barışa ulaşacağı mesajının verilmesi
gerektiğini dile getiren Demirtaş, “Bizler Suriye Kürdistanı’nda halkın
kendi özgür iradesiyle, özerkliğini inşa etmeye çalıştığı bu günlerde eğer
oradaki kazanımlara sahip çıkamazsak, Türkiye’de hiçbir halkın kendi özgür
geleceğine sahip çıkamayacağını görmemiz gerekiyor. Rojava’daki gelişme tüm
ezilen halklar açısından büyük bir umuttur. Özellikle Türkiye sol hareketi,
Küba gibi dünyanın öbür ucundaki kazanımı moral motivasyon olarak ele alırken,
yanı başındaki Suriye Kürdistanı’ndaki devrimi görmezden gelirse oradan moral,
heyecan almazsa bu büyük bir eksiklik olur. Orayı sahiplenmek ve moral almak
gerekiyor” çağrısında bulundu.
‘Alternatif halkların öz yönetimini kurmasıdır’
Suriye’deki Baas rejiminin katliamlarına karşı çıkarken aynı
zamanda Özgür Suriye Ordusu adı altında oradaki halkların farklılığını yok
sayan Arap-Sünni rejimi ve AKP rejimini ithal etmeye çalışan baskıcı
politikalara da karşı çıkılması gerektiğine vurgu yapan Demirtaş, “Ne Esad
rejimine mahkumuz ne de halklar üzerinde baskı kurmaya çalışan Özgür Suriye
Ordusu adı altındaki toplama güçlere mahkumuz. 3. Alternatif mümkündür, o da
halkların kendi öz iradesiyle Suriye birliği içinde kendi öz yönetimlerini
kurmasıdır” dedi.
Tüm bunların 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde vurgulanması
gerektiğini ifade eden Demirtaş, “Şiar, demokratik çözüm olmalıdır.
Tecride de hayır, savaşa da hayır. Demokratik çözüm, birlikte yaşam 1 Eylül’de öne
çıkaracağı temel sloganlar olacaktır. Tüm halkımızı bulunduğu her yerde en
güçlü katılımı sağlayacak şekilde alanlarda olmaya davet ediyoruz”
çağrısını yaptı.
Murat Filiz: Gerillaya katıldıktan sonra Antep’e hiç
gitmedim – ANF
20 Ağustos 2012’de Antep’te meydana gelen patlamada 11 sivil
yaşamını yitirdi. Patlamanın hemen sonrasında AKP hükümeti üyeleri, Antep
Valisi, Emniyeti ve Türk medyası aynı anda ve aynı hızda patlamadan PKK’yi
sorumlu tuttu. Patlama alanında daha herhangi bir araştırma va soruşturma
yapılmadan PKK’nin suçlanması kafalarda soru işareti yarattı. Ancak AKP
hükümeti bu konuda ısrarlıydı. Çünkü gerillanın son dönem eylemleri karşısında
sıkışmış, Suriye başta olmak üzere birçok alanda hükümet köşeye sıkışmıştı. Ama
Antep’teki patlama sonucunda her gün birbirlerine hakaret eden CHP, AKP, MHP
liderleri, siyasetçiler bir aradaydı.
AKP Antep’teki patlamayı kendi lehine kullanmak için elinden
geleni yapıyordu. PKK’yi sorumlu tutan hükümet yetkilileri ve Antep valisi
açıklama üzerine açıklama yaptı. Valilik patlamanın HPG’nin Amed Eyaletinin
eylemi olduğunu iddia etti. Eylemi yapanın ise Firaz Kod adlı Murat Filiz
olduğunu açıkladı. Valilik Murat Filiz’in Antep bölgesinde olduğunu da
vurgulayarak medyaya açıkladı. Antep valisinin bu açıklamaları çelişkilerle
doluydu. Ancak AKP ve Türk medyası kurduğu bu kirli tezgahı işletmekte
ısrarlıydı. Antep Valisi patlama ile ilgili soruşturmayı hemen tamamladı.
Tutuklamalar oldu. Verdiği bilgiler ve isimlerini zikrettiği kişiler hakkında
küçük bir araştırma yaptığımızda Antep valisinin verdiği bu bilgilerin de
yanlış olduğu ortaya çıkıyordu.
MURAT FİLİZ: GERİLLAYA GELDİKTEN SONRA ANTEP’TE BULUNMADIM
HPG Anakarargah Komutanlığı yetkililerine Antep’teki patlama
ile ilgili görüşlerini sorduk. HPG’li yetkililer, Murat Filiz adlı gerilla ile
konuştuklarını gerillada bulunduğu sırada kentlere hiç gitmediğini, gerillaya
katıldıktan sonra ise Antep’te hiç bulunmadığının altını çizdi. Eğer istersek
Murat Filiz ile konuşabileceğimizi de söylediler. Antep Valisi’nin patlamadan
sorumlu tuttuğu Murat Filiz’le telsiz üzerinden kısa bir röportaj yaptık.
Murat Filiz gerillaya katıldıktan sonra kesinlikle Antep’e
gitmediğini söyledi. Antep’teki patlamayı kınayan Murat Filiz, Antep’teki
patlamanın AKP’nin tuzağı olduğunu söyledi. Valinin yaptığı açıklamaların da
bir senaryodan ibaret olduğunun altını çizen HPG’li Murat Filiz, gerillanın
sivillere karşı eylem yapılmadığını hatırlatarak, Türk ve Kürt kamuoyunun bu
konuda uyanık olması gerektiğini belirtti. AKP’nin bu patlama ile bölge halkı
üzerinde baskı kurmak ve korku yaratmak istediğini söyleyen Murat Filiz,
Antep’teki patlamanın AKP’nin işi olduğunu vurguladı.
Antep Valisi ve Emniyetinin Murat Filiz’in KCK Yürütme
Konseyi Başkanı Murat Karayılan’in yakın koruması olduğu konusundaki bilginin
de yanlış olduğunu söyledi. Gerillada bulunduğu süre içerisinde böylesi bir
görevde bulunmadığını söyleyen Murat Filiz, gerillanın ve Kürt halkının
direnişi karşısında sıkışan AKP’nin Antep’teki provokasyonlar yapabileceğine de
işaret etti.
BAHOZ ERDAL: ANTEP’TEKİ PATLAMA AKP’NİN İŞİ
Antep’teki patlamayı KCK yetkilileri ve HPG komutanları ile
konuşma fırsatımız oldu. Hemen ilk anda “böylesi bir eylem bizim olamaz
sözlerini duyduk. HPG ve KCK yetkililerinin dikkat çektiği önemli bir nokta da
Türk medyasının olayı daha önceden planlanmış bir yayın akışı ile PKK’ye mal
etmeye çalışmasıydı.
HPG Komuta Konsey Üyesi Dr Bahoz Erdal ile de bu konuyu
konuşma şansımız oldu. Bahoz Erdal çok net ifadelerle Antep’teki patlamanın
AKP’nin işi olduğuna vurgu yapıyordu. Erdal, Tayip Erdoğan’ın yardımcılarının
“Antep’teki patlama işimize yaradı açıklamasını hatırlattı. Patlamadan sonra
HPG ve KCK yaptığı açıklama ile patlamayı kınadığına vurgu yapan Bahoz Erdal,
HPG’nin şu ana kadar yaptığı bütün eylemleri sahiplendiğini, varsa yanlışı özür
dilediğini hatırlattı. Erdal, bu olayın AKP’nin bir provokasyonu olduğuna
dikkat çekerken, devlet yetkililerinin yaptığı açıklamalardaki çelişkileri ise
şöyle anlattı: “Antep Valisi’nin patlamayı Amed Eyaletine mal etmesi tam bir
cahilliktir. Çünkü Antep Amed eyalet sınırları içine girmiyor. Dolayısıyla Amed
Eyaleti Antep için eylem yapma talimatı veremez. Bu HPG’nin işleyişine terstir.
Bir kere bunun iyi bilinmesi lazım. İkincisi, Murat Filiz adlı arkadaşımızla biz
de görüştük, o arkadaşımız kesinlikle Antep’te değildir. Antep’e hiç
inmemiştir. Kendi birliğindedir. HPG Komuta Konsey üyesi Bahoz Erdal, medya ve
devlet yetkilileri ile Türk siyasi partilerin Antep’teki patlama sonrası
“PKK’ye karşı tek ses olmasının da manidar olduğunu söyledi. Bahoz Erdal
Antep’teki patlamanın başka bir yönüne daha dikkat çekti. Önceki dönemlerde
benzer provokasyonları Ergenekon ve JİTEM yapıyordu AKP bu yapıları tasfiye
ettiğini söylüyor. Şimdi Antep gibi provokasyonları ise AKP’nin Emniyet ve MİT
gibi örgütleri gerçekleştiriyor.
KCK: Okulları boykotla yetinilmemeli, tümden reddedilmeli –
ANF
KCK Siyasi Komitesi,
Kürt çocuklarının okulları boykotla yetinmemesini, asimilasyon merkezi
okulların tümden reddedilmesini istedi. AKP’li kurmayların son günlerde yaptığı
açıklamalara yanıt veren Komite, “Çiçek hazırladığı ‘milli mutabakat’la Kürt
halkıyla alay ediyor dedi. Hüseyin Çelik’in “Kürtleri PKK’nin baskısından
korumak gerekir sözlerini de, “celladın kurbanı koruduğu nerde görülmüş
şeklinde yanıtladı.
KCK Siyasi Komitesi’nin yazılı açıklamasında, “AKP
iktidarının tarih bilincinden yoksun, her şeyi kendisinden başlatan diktatör,
ırkçı ve faşist bir zihniyet ve tutum içerisinde olduğu kaydedildi. Geçen 30
yıllık savaş sürecini örnek gösteren KCK, sömürgeci savaş politikalarının
sonuçsuz kalacağına vurgu yaptı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Yaklaşık 30 yıllık mücadele tarihimizden bugüne kadar kaç
tane iktidar cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay başkanı, içişleri bakanı
değişti, AKP kurmayları çok iyi bilirler, kaç tane Güney Doğu kalkınma paketi,
milli mutabakat kararları, olağanüstü hal ve terörle mücadele kanunu çıkarıldı,
bunu da AKP kurmaylarının çok iyi bilmesi gerekir. Yine ırkçı faşist AKP
iktidarının, sürekli tekrarlayıp durduğu ‘devletimiz güçlüdür. PKK silah
bırakmalı ve teslim olmalıdır’ vb nidaların en yüksek perdeden nasıl
dillendirildiğini de çok iyi bilmesi gerekir. Gerek AKP iktidarı döneminde,
gerekse AKP öncesi tüm iktidarlar döneminde sınır dışı operasyon adı altında,
Güney Kürdistan topraklarına kaç işgal hareketi ve operasyon yapıldı, bunlar da
bilinmektedir. Şimdi AKP’nin, tüm yaşanmışlıkları yok sayarak sömürgeci özel
savaş politikalarının özgürlük mücadelesi karşısında yenildiğini görmek
istemeyerek hareket etmesi, her şeyden önce yaşanan gerçekliğe ve halklarımıza
karşı tam bir saygısızlık örneği olmaktadır.
ÇELİK’E YANIT: CELLADIN KURBANI KORUDUĞU NEREDE GÖRÜLMÜŞ?
Açıklamada, Cemil Çiçek’in “ulusal mutabakat adı altında
hazırladığı belgeye de değinen KCK Siyasi Komitesi, Hüseyin Çelik’in sözlerine
de yanıt verdi:
“Cemil Çiçek, herkesle ve her şeyle alay edercesine sözüm
ona, bir milli mutabakat metnini hazırlamıştır. Bu metin, Kürt halkının
iradesini yok sayan, inkâr ve savaş politikalarında ısrar etmenin ötesinde bir
anlam taşımamaktadır. Bir halkın iradesine rağmen neyin mutabakatı yapılmak
istenmektedir. Bu sadece Kürdistan halkıyla alay etmektir. Ve halkımızın buna
elbette bir cevabı olacaktır.
Yeni Reyber Hüseyin Çelik ise utanmadan ve yüzü kızarmadan “
Kürtleri PKK’nin baskısından korumak gerekir demektedir. Bu ne hainlik, bu ne
komplekstir! Dünyanın ve tarihin neresinde ve hangi zamanında görülmüştür ki,
cellat kurbanını korumuştur. Hem cellat olacaksın, hem de Kürtlerin
korunmasından söz edeceksin. Bu tam bir iki yüzlülüktür. Belli ki, Hüseyin
Çelik yüz yıl öncesini yaşamaktadır. Kürtler bu gibi hain ve aşağılayıcı
söylemlere inanacak bir halk değildir. Hüseyin Çelik çok sevdiğini iddia ettiği
Kürtlerin arasına bir girsin Van ve Hakkâri’ye gitsin, onu bağrına nasıl
bastıklarını görecektir! Hiç çaresi yoktur AKP, ya Reber APO’nun özgürlüğüyle
birlikte Kürdistan halkının özgürlüğünü kabul edecek, ya da çok değil bir süre
sonra esamesi bile okunmayacak bir hale gelecektir. PKK ve Kürt sorunu böyledir
ya çözüme gelirsin, ya çözülürsün. AKP rejimi de, kendisinden önceki inkârcı
faşist iktidarlar gibi çözülmeye ve tasfiye olmaya mahkûmdur.
‘ASİMİLASYON MERKEZİ OKULLAR TÜMDEN RET EDİLMELİ’
KCK Siyasi Komitesi, yeni eğitim-öğretim yılına da dikkat
çekerek, Kürt çocuklarının okulları sadece boykot etmekle yetinmemesini,
asimilasyon merkezi olan okulları tümden reddetmesini istedi:
“Yiğit Kürdistan gençliği, sömürgeci AKP’nin zulmüne karşı,
özgür dağlarımızla kucaklaşmayı bir ulusal onur tutumu olarak görmeli ve
kahraman gerillalarımızın saflarında yerini almalıdır. Hiçbir Kürt öğrenci ve
Kürt çocukları, birer asimilasyon ve soykırım yuvası olan sömürgeci okullara
gitmemelidir. Bu okullar beyaz katliam yerleridir. Zihinsel sömürgeciliktir.
Kürt çocuklarını başkalaşmaya uğratmaktır. Hiçbir Kürt çocuğu ne ilköğretim ne
de üniversitelere kadar kesinlikle bu okullara gitmemeli, boykotla yetinmeyip,
ulusla onur gereği tümden ret etmelidir. Bununla birlikte tüm halkımızı
kültürel ve siyasi soykırım ile varlığımızı ve özgürlüğümüzü yok sayan, inkârcı
ve ırkçı AKP rejimine karşı, “ AN AZADİ AN AZADİ “ şiarıyla, soylu serhıldan
hareketlerini en üst düzeye çıkararak, buna kararlıca süreklilik kazandırmaya
çağırıyoruz.
Li Qendîlê banga aştiyê – Yeni Özgür Politika
Li herêma bajayan a Qendîla Başûrê Kurdistanê îro bi boneya
1’ê Îlonê Roja Aşitiya Cîhanê daxuayniyek çapemeniyê hate dayîn. Di daxuyaniyê
de hat xwestin û tecrîda li ser Ocalan bi dawî bibe û xebatên ji bo aşitiyê
bêne zêdeTirkirin.
Di daxuyaniya ji aliyê Meclîsa Hemwelatiyên Azad ve li gundê
Wesanê hat lidarxistin de nêzî 100 kes beşdar bûn. Endamê Meclîsa Hemwelatiyên
Azad mamoste Serbaz Ehmed daxuyanî xwend û bal kişand ser rejîmên zordest ên ku
piştî şerên cîhanê yê duwemîn ava bû û bal kişand ser komkujiyên ji aliyê
welatên Kurdistanê parçekirine li hemberî Kurdan pêk anîne.
Ehmed destnîşan kir ku li hemberî hemû zextan gelê Kurd
alîgirê aşitiyê ne û got “Gelê Kurd ji bo aşitiyê gelek bedel daye. Îro jî
gelê Kurd destê xwe yê aşitiyê dirêj kiriye. Îro Kurd ji bo aşitiyê pêşengiyê
dikin.
Ehmed bal kişand ser tecrîda girankirî ya li ser Rêberê Gelê
Kurd Abdullah Ocalan û got “her çendî PKK’ê gelek agirbest ragihand jî,
dewletê vê destê ji bo aşitiyê hat dirêjkirin, red kiriye û polîtîkayên xwe yên
hovane berdewam kiriye. Li aliyekê tecrîdek giran li hemberî Rêbertiya me pêk
tînin, li aliyeke din jî li ser sînoran balefir welatê me bombebaran dikin û
zarokên me dikujin. Mînaka vê jî bûyer Kortekê û êrîşa dawî li hemberî Qendîlê pêk
hat in.
Ehmed ragihand ku tu hincetên huqûqî yên tecrîda li ser
Ocalan tune ne û got “ Li hemberî hemû zextên dijmin, gelê Kurd têkoşîna xwe
ya azadiyê xurttir dike, xwedî li vîna xwe derdikeve. Vîna gelê Kurd jî Îmralî
ye. “
Ehmed got “Divê di demek zû de tecrîrda li ser Rêbertiya me
rabe û ji bo hevdîtinan destûr bê dayîn . Ehmed 1’ê Îlonê Roja Aşitiya Cîhaê li
li hemû gelan pîroz kir û ji rewşembîrên Tirkiyeyî û gelên din xwestin
hewldanên xwe yên ji bo aşitiyê zêdetir bikin.
Şemdinli’de psikolojik harp – Yeni Özgür Politika
Şemdinli’de askeri üstünlüğünü kaybeden Türk ordusu, halka
yöneliyor. Şemdinliler, “Kendi kabuğuna çekilen devlet bölge halkının
üzerinde bu şekilde hakimiyet kurma çabası içindedir. Amaçları halkın
psikolojisini bozmak ve göçe zorlamaktır” diyor.
Şemdinli’de denetimi gerillaya kaptıran Türk askeri, tabur,
karakol ve güvenlik noktalarına çekilmiş durumda. Karadan operasyon
düzenleyemediği için de aralıksız hava saldırıları yapıyor. Şemdinliler,
bombardımanın akşam saatlerinde başlayıp gece geç saatlere kadar sürdüğünü
belirtiyor. Havadan savaş uçakları ve helikopterler, karadan ise 34. Hudut
Jandarma Tugayı Komutanlığı, 3. Dağ Taktik Komando Taburu, Garê(Tekeli) 1. İç
Güvenlik Piyade Taburu’nda bulunan Topçu Birlikleri, Rûbarok(Derecik)
Beldesi’nde bulunan Bêsosin(Ortaklar) ve Bêzelê(Aktütün) bölgesinde bulunan
Bêdevê(Beyyurdu) Karakolu ve üst bölgesinde olan Kenîşkê(Ergültepe) askeri
birlikleri tarafından yapılan rastgele bombardıman, yoğun top, obüs ve havan
atışları bölgede yüzlerce hektarlık orman alanın kül olmasına neden oldu.
Bırak yansın!
Yapılan yoğun top, obüs ve havan atışlarından dolayı ilçe
merkezine 1 kilometre uzaklıkta olan Goman Dağı’ndan Rûbarok Beldesi’ne
yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta olan Mawan(Samanlı) köyüne kadar ormanlık
alanlarda yangın çıkmış. Askerler, çevre köylerde yaşayanların kendi
çabalarıyla söndürme girişimini de engellenmiş.
500 hektar kül oldu
Şemdinli Orman İşletme Şefi Eşref Erbaş, çatışmaların
aralıksız devam etmesi nedeniyle bölgede incelemelerde bulunamadıklarını
söyledi ve ekledi: “Şemdinli bölgesinin tümünde 87 bin hektar ormanlık
alan bulunuyor. Sadece 2 ay içerisinde göz kararıyla 300 ile 500 hektar
ormanlık alanın kül olduğunu biliyoruz.
Bu rakamı göz kararı söylediğini belirterek, yanan alanın
daha fazla olma ihtimaline işaret eden Erbaş, “Bombalamalar devam ettiği
halde, incelemelerde bulunmak için girişimde bulunduk ama bölgeye giremedik.
Yanan alanın daha fazla olma ihtimali çok yüksek. Orman yangınları şuan bile
devam etmektedir dedi.
Psikolojik savaşın parçası
Şemdinliler ise bombardırmana tepkili. Yeni Mahalle’de
yaşayan yurttaşlar, ilçede gece gündüz top atışları yapıldığını belirtiyor.
Ekrem Yılmaz, “Devletin burada yaptığı tek şey psikolojik savaştır. Bunu
da burada yaşayan halkın üzerinde yürütüyor. Bu kadar atış yapılmasının sebebi
budur diye konuştu. Devletin Şemdinli’de yaşayanları korkutmak amacıyla bu
kadar bombardıman yaptığının altını çizen Yılmaz, şunları söyledi: “Bu, şu
anlama geliyor. Kendi kabuğuna çekilen devlet bölge halkının üzerinde bu
şekilde hakimiyet kurma çabası içindedir. Çünkü bombalar bir hedefi gözeterek
atılmıyor. Attıkları yerlerde de yangın çıkıyor ve ormanlar yanıyor. Amaçları
halkın psikolojisini bozmaktır.”
Korkudan karavana bombardıman
Seyfettin Yalın ise şunları anlattı: “Yerlerinden
çıkmadan, korkularından atıyorlar. Biz buradayız, elimizde silah var mesajı
vererek, kendilerine yaklaşılmaması için yapıyorlar. Garê Karakolu’ndan bu
tarafa, buradan Nêrkûle bölgesine atıyorlar. Kimin nereye attığını bilmiyoruz.
Doğrusu onlar da nereye atıklarını bilmiyorlar. Nereye kadar devam ederse
etsin, ilçeyi terketmeyeceğiz. Direneceğiz başka yolu yok.
1 Mayıs halkı tarihine sahip çıktı – Etkin Haber Ajansı
1 Mayıs Mahallesi Kuruluş Festivali’nin ilk gününde yüzlerce
kişi bir araya geldi. Direnişle mahallelerini kuran halk, can pahasına
yaratılmış değerlere sahip çıkacağını mesajını verdi.
Bu yıl 10.’su düzenlenen 1 Mayıs Mahallesi Kuruluş
Festivali’nin birinci günü, yozlaşmaya, yıkımlara ve baskılara karşı yüzlerce
kişinin katılımıyla gerçekleşen konserle sona erdi.
Deniz Gezmiş Parkı’nda düzenlenen festivalin gece programı 2
Eylül 1977 tarihinde mahallenin kuruluşu sırasında polisler tarafından
vurularak öldürülen 10 kişi anısına yapılan saygı duruşu ile başladı.
‘2 EYLÜL DİRENİŞİN TARİHİDİR’
2 Eylül Kuruluş Festivali Platformu adına açılış konuşmasını
ESP Ataşehir İlçe Örgütü Ali Haydar Akdeniz konuşma yaptı. Akdeniz, “2
Eylül direnişin tarihidir. 2 Eylül barınma hakkı için bedel ödemenin tarihidir”
diyerek konuşmasına başladı.
1 Mayıs Mahallesi halkı olarak eskiden olduğu gibi
mahallelerine, emeklerine ve özgürlüklerine sahip çıkacaklarını vurgulayan
Akdeniz, “1 Mayıs Mahallesi halkı olarak şehitlerimizin kanları pahasına
bıraktığı değerleri sahiplenmeye devam edeceğiz” dedi.
AKP’nin emek ve bedellerle kurulan emekçi mahallelerine
kentsel dönüşüm projesi ile göz diktiğini, emekçilere sürgünü dayattığını
belirten Akdeniz, “AKP’nin yıkım politikalarını kabul etmeyeceğiz. Barınma
hakkımıza sahip çıkmayacağız” diye konuştu.
AKP’nin inkar ve imha politikaları ile Kürt halkını yok
saymaya devam ettiğini belirten Akdeniz, dağların bombalandığını, katliamların
sürdüğünü ve Kürt, Türk ve diğer halklara mensup gençlerin ölmeye devam
ettiğini söyledi.
’77 RUHUYLA EMEĞİMİZE, ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE SAHİP ÇIKACAĞIZ’
Akdeniz, Alevilere yönelik baskı, saldırı ve katliamlara
dikkat çekti ve ekledi: “2 Eylül asimilasyona karşı direnmenin tarihidir.
Tarihimize sahip çıkıyor, asmilasyonlara karşı inanç özgürlüğünü sahiplenmeye
devam ediyoruz.”
İşçilerin haklarının gasp edilmesine, kadına yönelik şiddete
değinen Akdeniz, 4+4+4’le eğitim sistemi ile çocukların geleceğinin çalındığını
vurguladı. Akdeniz, “2 Eylül direnişi ile yaratılan direnme geleneğini
yaşatmak için yıkımlara, operasyonlara, asimilasyona ve emperyalist
saldırganlığa karşı, ’77 ruhuyla mahallemize, emeğimize ve özgürlüğümüze sahip
çıkacağız” diyerek sözlerini tamamladı.
TÜRKÜLERLE, HALAYLARLA COŞKULU BİR GECE
Akdeniz’in konuşmasının ardından sanatçı Mehmet Ekici sahne
aldı. Kürt halkının dilinin yok sayılmasına karşı Kürtçe türkü söyleyen Ekici,
4+4+4 eğitim sistemine karşı velileri, çocuklarını okula göndermemeye çağırdı.
İbrahim Kaypakkaya’yı sahiplendiği için yargılanan Pınar
Aydınlar, Kürt halkına ve Alevilere yönelik saldırıları kınadı, ezgilerini
Kürtçe ve Türkçe seslendirdi. 1 Mayıs halkı Aydınlar’ın seslendirdiği türküler
eşliğinde halaya durdu.
Grup İsyan Ateşi ise, 77’de 1 Mayıs Mahallesi’nin kuruluşu
sırasında yaşamını yitirenleri andı, “Gecekondu Şehitleri” ezgisi ile
konserine başladı. Grup, Dersim Peri Su’da, Karadeniz’de HES’lere doğanın talan
edilmesine karşı direnleri selamladı, onlar içinde ezgiler söyledi.
1 Mayıs Mahallesi Kuruluş Festivali’nin ilk gününün
kapanışını sanatçı Erdoğan Emir yaptı.
Festival bugün, “Kentsel Dönüşüm ve Yıkımlar”
konulu panel ve Grup Kutup Yıldızı, Rabzan Belegat, Cihan Çelik, Grup Abdal ve
Burhan Berken’in konseri ile devam edecek.
PKK’ê Midûrê Di Destê Xwe De Berda – Peyamner
PKK’ê Cîgirê Midûrê Xizmeta Gundan a Pasûrê Ubeydullah
Sancar, serbest berda. Sancar, di 17’ê tebaxê de ji aliyê gerîlayan ve hatibû
revandin.
Li gorî nûçeya DHA’yê cîgirê midûr Ubeydullah Sancar ku di
17’ê tebaxê de ji aliyê gerîlayên PKK’ê ve li Pasûrê hatibû revandin, serbest
hate berdan. Li gorî nûçeyê Sancar duh êvarê li nêzî gundê xwe yê Pasûrê hate
berdan.
Tenduristiya Sancar baş e.
BARIŞ TECRİTTE SAVAŞ HER YERDE – Özgür Gündem
Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Ancak hükümetin çözümsüzlük
politikaları Türkiye’yi savaş yerine çevirdi. Kamuoyunun ‘barışı getirebilecek
tek kişi olduğu’ konusunda uzlaştığı Öcalan ise tecrit altında
1 EYLÜL’DE HER YERDE SAVAŞ VAR
Türkiye bu yıl, 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü hükümetin savaş
ısrarı nedeniyle çatışmaların yoğunlaştığı, ırkçı saldırıların arttığı bir
ortamda karşılıyor. Barış ve Kürt sorununun çözümünden yana olanlar İstanbul,
Amed, Wan ve Adana’da mitinglerde, diğer illerde ise yürüyüşlerde buluşarak
hükümetin savaş politikalarına tepki gösterecek.
BARIŞ ÖCALAN OLMADAN OLMAZ
“Demokratik çözüm ve müzakere taleplerinin haykırılacağı
mitinglere STK, siyasi partiler ve toplumun birçok kesiminden destek gelirken,
hükümete de tecridi kaldır mesajı verildi: “Eğer AKP ülkeye barış getirilmesini
istiyorsa, 1 Eylül’de İmralı’daki insanlık dışı tecridi kaldırdığını ilan
etmelidir. Öcalan’ın özgürlüğü sağlanmalıdır.
Barış Öcalan’la müzakerede
İstanbul’da HDK ve çok sayıda siyasi parti, sivil toplum
kuruluşu birlikte mitinge hazırlanıyor. Son iki haftadır mahallelere kadar
varan toplantılarla hazırlık yapılan mitinge 100 bin kişinin katılması
bekleniyor. Kadıköy Meydanı’nıda saat 13.00’da başlayacak mitinge BDP Eşbaşkanı
Selahattin Demirtaş’ta katılacak. İHD İstanbul Şubesi ise 1 Eylül akşamı
19.30’da Kürt sorununa çözüm şiarıyla bir yürüyüş düzenleyecek.
Amed’de izinli miting
Bir başka önemli miting Amed’de gerçekleşecek. Burada da
sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve sendikalar mitingi birlikte organize
ediyor. Amed İstasyon Meydanı’ında saat 16.00’da yapılacak mitinge DTK
Eşbaşkanı Ahmet Türk’ün yanı sıra, BDP’li vekiller, çok sayıda sendika ve
siyasi parti temsilcisi katılacak.
Wan’da Bölge mitingi
Wan’daki miting için resmi izin verildi. Mitinge Wan ve
ilçelerinin yanı sıra, Agirî (Ağrı), Mûş, Qers (Kars) ve Erdexan’dan (Ardahan)
on binler katılacak. Miting 2011’de Çelê’de (Çukurca) askerlerin açtığı ateş
sonucu yaşamını yitiren BDP Wan İl Genel Meclis Üyesi Yıldırım Ayhan’a ve
katledilen çocuklara adandı. Wan Belediye Garajı’nda saat 13.00’te başlayacak
mitinge DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk da konuşmacı olarak katılıyor.
Dersim’de HDK öncülüğündeki miting Yer altı Çarşısı’ndan
yürüyüşle başlayacak. Seyid Rıza Parkı’nda saat 11.00’daki mitinge DTK
Koordinasyon Kurulu Üyesi Ayla Akat katılacak.
Batman Demokrasi Platformu, Roboski Katliamı’nı hatırlatmak
amacıyla bir panel düzenleyecek. Panelin katılımcıları Roboski’de
katledilenlerin yakınları. Platform, 31 Ağustos akşamı da meşaleli bir yürüyüş
düzenleyecek.
Adana’da Mazlum anılacak
Bölge mitinglerinden bir diğeri Adana’da gerçekleşecek. 18
kurumun organize ettiği mitinge İskenderun, Osmaniye, Tarsus ve Mersin’den
katılım olacak. Miting saat 17.00’de Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu önünden bir
yürüyüşle başlayacak. Ardından Uğur Mumcu İstasyon Meydanı’nda miting
düzenlenecek. Miting polisin katletiği Mazlum Akay’a adandı.
Roboskililer unutulmadı
Bu yıl 1 Eylül etkinliklerinin en önemli vurgusu, Roboski
Katliamı ve faillerinin cezasız bırakılmaması… Türkiye Barış Meclisi, Dünya
Barış Günü’nde Roboski’ye de giderek bir kez daha devlete “Roboski ile yüzleş
çağrısında bulunacak. Vicdani retçi Halil Savda ise, mesafeyi tersten katederek
aynı mesajı Ankara’da verecek. 1 Eylül’de Roboski’den yola çıkacak olan Savda,
1300 km’lik yolu 40 günde katetmeyi planlıyor.
Avrupa’daki Kürtler ise 1 Eylül’de Avrupa Konseyi önünde
olacak. Mitinge tüm Kürtleri ile dostlarını davet eden Öcalan’a Özgürlük
İnisiyatifi Sözcüsü Fuat Kav, “Barış ancak Öcalan’a özgürlükle gerçekleşir
dedi.
BDP Kadın Meclisi, 1 Eylül’de tüm kadınları alanlara çağırırken, Türkiye’de barışın
yolunun ise diyalog ve müzakereden geçeceğine işaret etti. İnşaat Mühendisleri
Odası’da AKP’nin savaş politikalarına karşı herkesi alanlara çağırdı.
BDP’li Kürkçü: Türkiye savaş tehlikesiyle karşı karşıya –
Radikal
BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Türkiye’nin hem
Kürt sorunu nedeniyle hem de Suriye’deki olaylar nedeniyle savaş tehlikesiyle
karşı karşıya olduğunu söyledi.
Ertuğrul Kürkçü ,
seçim bölgesi Mersin ’de 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında Hakların
Demokratik Kongresi tarafından düzenlenecek konserin davetiyelerini dağıttı.
Özgür Çocuk Parkı’nda açıklama yapan Kürkçü, Türkiye ’nin hem Kürt sorunu
nedeniyle hem de Suriye ’deki olaylar nedeniyle somut bir savaş ve savaş
tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Suriye ’ye askeri müdahaleye karşı
olduklarını belirten Kürkçü, “Hükümetin ve medyanın, Suriye ’deki yönetici
kliğin mezhebi üzerinden yaptığı açıklamalar, kullandığı söylemler tüm Türkiye
’deki Alevi yurttaşlarımızı, özellikle Hatay’daki Nusayri yurttaşlarımızı hedef
gösteriyor. Alevi yurttaşlarımızı hedef gösteren, bir mezhep ayrılığını,
çatışmasını körükleyecek açıklamalardan, inanç sömürüsünden kaçınılmasını
temenni ediyoruz. Farklı kültürlerin bir arada, kardeşçe yaşadığı Mersin , bu
temenniye kucak açması en mümkün olan kenttir” dedi.
Kürkçü, basın açıklaması nedeniyle Mersin polisinin yoğun
güvenlik önlemi alması için ise “Emniyet teşkilatının, bizi korumak için
yaptığı bu olağanüstü güvenlik önlemini ve yığınağı selamlıyoruz. Umarım bu
sonsuza dek devam eder, umarım barışı korurlar, gaz bombalarını stoklarlar ve
çöpe atarlar” ifadelerini kullandı. Kürkçü, güvenlik önlemi alan Çevik
Kuvvet polislerine de davetiye sundu. Polislerden bazıları teşekkür ederek
davetiyeyi alırken bazıları geri çevirdi.
HALKIN SAFI NETTİR – Özgür Gündem
Şemzînan’daki HPG denetimini gizlemek için ‘özel savaş’
haberlerine ağırlık veren hükümet ve medyaya halktan cevap geldi. Belediye
Başkanı Sedat Töre, ‘Haberleri okuduğumuzda gülüyoruz. Halkın safı nettir’
dedi.
MASA BAŞINDA KOTARMA ÇABASI
Devletin Şemzînan’da denetimi kaybetmesi üzerine hükümet,
“tek merkezden hazırladığı özel savaş haberleri yle durumu kurtarmaya
çalışıyor. Hergün “Şemdinli halkı devletin yanında , “Aşiretler PKK’ye karşı
savaşa hazırlanıyor manşetleri atan gazetelere cevap, bir buçuk aydır yaşanan
savaşın bire bir tanığı olan
Şemzînanlılardan geldi.
ŞEMZÎNAN’IN TALEBİ, SAFI BELLİ
Şemzînan’da denetimin HPG’de olduğunu bir kez daha
vurgulayan Belediye Başkanı Sedat Töre, “Halk bunları okuyunca gerçekten
gülüyor, şaşkınlıkla izliyor. Aşiretler savaşa hazırlanıyormuş! Hangi aşiretler
bunlar? Halk hangi safta yer aldığını daha ne kadar netleştirecek?
Eylemselliğiyle dile getiriyor, seçimlerle gösteriyor dedi.
Şemzînanlıların safı nettir!
Şemzînan gündemdeki yerini koruyor. BDP’li miletvekilleri
bölgedeki izlenimlerini aktardı. Vekiller, bölgedeki kontrolün HPG’nin elinde
olduğunu ve bu bilgiyi askerlerin de kendilerine söylediğini belirtti. Dün de
Şemzînan halkı oradaki gelişmeler hakkında bilgi verdi. Halkın verdiği bilgi de
vekillerin ifadelerinde çok farklı değildi. Ancak halk, basına da hükümete de
tepkili. Gerekçe ise, Şemzînan’da yaşananların çarpıtılması. Halkın altını
çizdiği en önemli nokta ise şu: “Şemdinli’yle ilgili çok sayıda yalan haber
yapılıyor. HPG’liler burada istedikleri zaman dolaşabiliyor. Camide bile gidip
halkla sohbet ediyorlar. Oysa Türk medyası, ‘Şemdinli’de her şey eskisi gibi’
diyor. Gelsinler Şemdinli’ye burada hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını
görecekler. Devlet burada yok!
Bir değişiklik yok!
Bugün ise son gelişmeleri BDP’li Belediye Başkanı Sedat Töre
aktardı. Töre, ilçede bir ayı aşkın süredir yaşanan durumun devam ettiğini
belirterek, “Değişiklik söz konusu değil. Köylerin bir kısmı hala boş, köylüler
dönmüş değil. Dün öğlene (önceki güne) kadar Şemzînan-Rûbarok (Derecik) yolu
trafiğe kapatılmıştı dedi. İlçe merkezine özel askeri birliklerin sevk
edildiğine dikkat çeken Töre, Bolu Tugayı’ndan askerlerin tabur düzeyinde
Rûbarok yakınlarında konumlandırıldığını söyledi.
Nüfusu eşitlediler
11 Eylül 2011’den itibaren Şemzînan’a askeri yığılmanın
arttığına vurgu yapan Belediye Başkanı Töre, “Son zamanlarda Şemdinli’deki
askeri birlik alay durumundan tugay düzeyine çekilmiş durumda. Şemdinli’de ilçe
nüfusuna eşit oranda asker sayısı var. Şemdinli’nin nüfusu 20 bin civarında.
İlçede 20 bine yakın askerden de bahsedebiliriz. Çatışmalardan sonra asker
sayısında yoğun artışa gidildi. Sürekli olarak Yüksekova’dan Şemdinli’ye doğru
askeri sevkiyatlar yapılıyor dedi.
Şemzînan farklı bir statüde
Şemzînan’da son 40-45 gündür çatışmaların hiç durmadığını
ifade eden Töre, “Her gece savaş tekniğinin en yüksek seviyede kullanıldığı
durumla karşı karşıyayız. Bu durum, Şemdinli’nin farklı bir statüye kavuştuğunu
gözler önüne seriyor. Olağan hiçbir gün geçmiyor. Tüm kamu kurumları ablukaya
alındığı için yurttaşlar da bu ablukadan dolayı hizmet almakta zorlanıyor
ifadelerini kullandı.
Top atışları hasta etti
Belediye Başkanı Töre, şunları söyledi: “Sürekli ilçe
merkezinden top atışlarının sürmesi, özellikle çocuklarda ciddi sorunlara yol
açıyor. Psikiyatri kliniklerine sevk edilen çok sayıda hasta gözlemliyoruz. Son
bir aydır bu sayı oldukça artmaya başladı. Tugay komutanlığına yakın evlerde
ikamet edenlerin çocuklarında ciddi sorunlar var. Çünkü askerin yöntemleri bu
kişilerin evlerinde çatlaklar, hasarlar meydana getiriyor. Evlerin duvarlarında
çatlamalar, kırılmalar görülüyor.
‘Halk basına gülüyor’
Türk basınının Şemdinli’ye dair haberlerini de eleştiren
Sedat Töre, “Şemdinli halkı devletin yanında , “Aşiretler PKK’ye savaşa
hazırlanıyor şeklindeki haberlerin ilçe halkı tarafından gülünç bulunduğunu
belirtti. Töre, söz konusu haberlerin gerçeği yansıtmadığına ve yerelden
hazırlanmadığına dikkat çekti: “Türk basınının Şemdinli ile ilgili haberleri
tek merkezden çıkıyor. Okuduğumuzda, hepsinin aynı içerikte, kelime kelime aynı
olduğunu görüyoruz. Bu haberlerin bir merkezde hazırlanıp gönderildiğini
biliyoruz. Hepsi de Ankara’dan hazırlanıyor yerelden hazırlanmıyor. Tamamen kamuoyunun
burada neler olup bittiğini bilmemesi adına, dezenformasyon içeren yayınlar
yapılıyor. Halk bunları okuyunca gerçekten gülüyor, şaşkınlıkla izliyor.
Aşiretler savaşa hazırlanıyormuş! Hangi aşiretler bunlar, neden isim
verilmiyor? Bunlar gerçeği yansıtmıyor.
‘Halk safını belirledi’
Son olarak, ‘Şemdinli halkının yer aldığı safın yeterince
belirgin olduğuna’ vurgu yapan Töre, “Halk hangi safta yer aldığını daha ne
kadar netleştirecek? Eylemselliğiyle dile getiriyor, seçimlerle gösteriyor.
Halkın talepleri oldukça netleşmiş durumda. Devletin defalarca denediği
yöntemlerden vazgeçmesini istiyor. AKP hükümetinin iktidarlaştıkça gerçek
niyetinin açığa çıktığı konusunda, Şemdinli halkı hemfikir diye konuştu.
Economist’ten Erdoğan yorumu – Radikal
İngiltere’nin haftalık haber dergisi Economist, Eylül’ün ilk
sayısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında eleştiriler içeren bir
makaleye yer verdi.
Erdoğan’ın, Köşk planlarını öncelik sırasına aldığının
belirtildiği yazıda, “Erdoğan halkın nabzını tutmada usta olsa da, popülerliği
düşüşe geçti iddiasına yer verildi.Economist’te yayımlanan makale şöyle:
“ Recep Tayyip Erdoğan , son olarak, Atatürk ’ün
giydiklerine benzer bir kalpakla görüntülendi. Kemalistler dehşete düştü. Gerçi
kimse, Erdoğan’ın 1938’de ölen o büyük insandan sonra gelen en etkileyici lider
olduğuna itiraz edemez. Ilımlı İslamcıAdalet ve Kalkınma Partisi 2002’de başa
geldiğinde, ErdoğanTürkiye ’yi ekonomik durgunluktan ve siyasi felçten
kurtardı, ülkeyi bölgesinde ilham kaynağı haline getirdi. Generallerin gücünü
dağıttı, Kürtlerin ve kadınların haklarını iyileştirdi. Kişi başına düşen
gayrısafi yurtiçi hasılayı ikiye katladı, modern yollar ve hastaneler yaptırdı,
mazlumlara destek oldu. Yaptığı reformlar 2005’te AB üyeliği için müzakerelerin
kapısını araladı.
“EN ZOR SENESİNİ GEÇİRDİ”
Ak Parti ’nin Haziran 2011’de üçüncü kez seçilmesi sürpriz
olmadı. Ama Erdoğan daha önce hiç olmadığı kadar sınandığı bir sene geçirdi.
Kanserle mücadele ettiği iddiaları, güçlü bir Müslüman cemaati olan
Gülencilerle kavga, artan Kürt şiddeti ve Suriye ’deki savaş… Erdoğan bu
süreçte git gide otoriterleşti, 2014’te Abdullah Gül ’ün yerine cumhurbaşkanı
olma hırsı, muhakeme yeteneğini bulanıklaştırdı.
Muhalefet, bu hırsın, Erdoğan’ın yeni demokratik bir
anayasaiçin verdiği sözleri baltaladığını söylüyor. Taslak anayasa metni
hazırlamakla yükümlü parlamento komitesi başarısız olmuşa benziyor. Birçokları
Erdoğan’ın, başbakanlık dönemi sona erdikten sonra da ülkeyi yönetebilmek için,
cumhurbaşkanlık yetkilerini artıran bir anayasa taslağı hazırlamasını
istediğinden şüphe ediyor. Geçen yıl boyunca, PKK ile yaptığı gizli
müzakereleri bir yana atarak Kürtlere karşı savaş yanlısı oldu. Binlerce Kürt
eylemci tutuklandı.
“FAZLA İLERİ GİDİYOR OLABİLİR”
Bazı kritik gazeteciler işten çıkartıldı, en az 80
gazeteciyse hapiste. Hapisteki 2 bin 824 öğrencinin yaklaşık dörtte biri,
parasız eğitim istedikleri için “terör örgütü mensubu olmakla ve diğer
“kabahatlerle suçlanıyor. Muhalefetin seküler kısmıysa Erdoğan’ı eski İslamcı
köklerine dönmekle suçluyor. “Dindar gençler yetiştireceğiz diyen Başbakan,
kürtajı sınırlandırmayı teklif etti ve imam hatip okullarını yeniden hayata
geçirdi. Yeni müfredatta, seçmeli Kur’an ve Arapça dersleri yer alıyor. Erdoğan
böylece aşırı sağa sesleniyor ama fazla ileri gidiyor olabilir.
” SURİYE KUMARI”
Erdoğan Suriye lideri Beşar Esad ’ı ülkede yenilenen
şiddetolaylarından sorumlu tutuyor. Esad Suriye sınırındaki Kürt şehirlerinin
kontrolünü PKK ’ya bağlı Kürt gruplarına devretti.Türkiye Suriyeli muhaliflere
aleni yardımıyla sadece Esad’ı değil, İran ’ı da karşısına aldı. Darbe
planlamakla suçlanan çok sayıda generalin hapse konmasıyla, ordu sessizliğe
büründü. Erdoğan’ın taraftarları bile, oynadığı Suriye kumarını sorguluyor.
Türkiye ’nin Esad ile manevi bağı olan Türkiye’deki Alevi azınlığına sözlediği incitici
sözler de iyi olmadı. Erdoğan halkın nabzını tutmada usta olsa da, popülerliği
düşüşe geçti. Önceliği, cumhurbaşkanlığı arzusu değil, ülkede işleri yoluna
koymak olmalı.
‘Dur’ ihtarına uymayan genç polis kurşunuyla öldü – Radikal
Ankara’da çıkan kavgaya müdahale eden polis memuru, ‘Dur’
ihtarına uymayarak kaçan 24 yaşındaki Cem Aygün’ü biri ensesinden, diğeri de
sırtından 2 kurşunla öldürdü.
Keçiören İlçesi’nde oturan Cem Aygün, telefonla haberleştiği
kız arkadaşları Dilara A. ve Kübra D. ile buluştu. Aygün, otomobiline aldığı
iki kız arkadaşıyla Sanatoryum Caddesi’nde bir süre dolaştı, ardından da park
ettikleri araçtan inerek cadde kenarında yürümeye başladı. Bu sırada Aygün ve
aracına aldığı 2 kız arkadaşı arasında tartışma çıktı.
Tartışmanın büyümesiyle birlikte Aygün, kız arkadaşlarından
Kübra D.’yi dövmeye başladı. Aygün’den dayak yiyen Kübra D. ise bağırarak
yardım isteyince bölgede görev yapan 2 polis memuru olaya müdahale etmek
istedi.
İddiaya göre Cem Aygün, olaya müdahale eden 2 polis memuruna
da hakaret ederek kaçmaya başladı. Polis memurları, kendilerine hakaret ederek
kaçan ve ’Dur’ ihtarına uymayan Aygün’ün arkasından ateş etti.
’ENSESİ VE SIRTINA BİRER KURŞUN
Polislerin silahından çıkan kurşunlardan 2’si Cem Aygün’ün
ensesine ve sırtına isabet etti. Yere yığılan Aygün, kaldırıldığı hastanede
yaşamını yitirirken, iki polis memuru gözaltına alındı. Haklarında soruşturma
açılan polis memurlarının ifadelerinde havaya ateş ettiklerini, ancak
dengelerini kaybetmeleri üzerine kurşunların Aygün’e isabet ettiğini
söyledikleri ileri sürüldü.
KIZLAR AYGÜN’DEN ŞİKAYETÇİ OLDU
Aygün tarafından darp edildiğini ve gaspa uğradığını öne
süren Kübra D. ise hastanede tedavi edildi. Kübra D. ve Dilara A.’nın polise
verdiği ifadede, Cem Aygün’den şiddet gördüklerini ve sokak ortasında
kendilerine saldırdığını, yardıma gelen polislere de hakaret edip, saldırarak
kaçmaya çalıştığını söyledi.
TOPRAĞA VERİLDİ
Polislerin silahında çıkan kurşunlarla hayatını kaybeden Cem
Aygün’ün cenazesi otopsi için adli tıp kurumuna kaldırıldı. Otopsinin ardından
ailesi tarafından cenazesi alınan Cem Aygün, Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa
verildi. Aygün’ün uyuşturucu madde kullanma, adam yaralama ve hırsızlık gibi 69
ayrı suçtan sabıkası bulunduğu belirtildi.
Utanç tahliyesine Aile Bakanlığı’ndan itiraz – Star
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sakarya’da 14
yaşındaki kız çocuğunun cinsel istismara uğramasıyla ilgili davada sanıkların
tutukluğunun kaldırılması kararına itiraz etti. Bakanlık açıklamasında “Davayı
izliyoruz, karar çıkınca hemen itiraz ettik dedi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sakarya’da 14
yaşındaki kız çocuğunun cinsel istismara uğramasıyla ilgili davada sanıkların
tutukluğunun kaldırılması kararına itiraz etti. Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Sakarya’da görülen 14 yaşındaki Ö.Ç’nin
cinsel istismara uğramasıyla ilgili davanın, Bakanlık tarafından takip edildiği
belirtildi. Bakanlığın, 29 Ağustos’taki duruşmada verilen sanıkların
tutukluluğunun kaldırılması kararına itiraz ettiği bildirilen açıklamada şunlar
kaydedildi: “Dava süreci göstermiştir ki 14 yaşındaki çocuğun bu elim duruma
sürüklenmesine başlangıç noktası, sosyal medya üzerinden sağladığı iletişimdir.
Sosyal medya özellikle çocuklar tarafından kullanıldığında istismarla karşı
karşıya kalınabilmektedir. Bu davayı yakından takip ediyorduk. Tahliye kararı
çıktığında hemen inceledik ve itiraz ettik denildi. Tecavüz mağduru N.Ç’nin
avukatı Eren Keskin ise konuya ilişkin açıklamasında “Hep karşılaştığımız durum
bu. Delile ve diğer noktalara bakılmaksızın sanıklar tahliye edilebiliyor.
Burada yaşına bakılarak karar verilmesi gereken bir başkası da mağdur olan
Ö.Ç’dir. Bakanlığın itirazını önemli ve değerli buluyorum dedi.
Şahin: Sosyal Medya
istismar aracı olmasın
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, STAR’a
yaptığı açıklamada, davayı hassasiyetle takip etmeye devam edeceklerini
belirterek, çocukların ‘sosyal medya’ üzerinden istismar edilmesine karşı
aileleri uyardı. Bakan Şahin, şöyle konuştu: “Türkiye bir hukuk devletidir. Biz
de bu çerçevede konuyu yakından ve hassasiyetle takip etmeye devam edecek,
gerektiğinde girişimde bulunacağız. Bu arada, dava sürecinde çok önemli bir
konu da gündemimize girdi. 14 yaşındaki bir çocuğun bu bu acı duruma sürükleyen
olayların başlangıcı sosyal medya üzerinden sağladığı iletişim. Sosyal medya
bilinçli kullanıldığında çok önemli. Ancak çocuk kullanıcıların istismarına
neden olabiliyor. Bu yüzden ailelerin, çocuklarının sosyal medya kullanmalarına
hassasiyet göstermesi çok önemli.
DIŞ HABERLER
Suriye’de müdahale konusunda ülkesinin kırmızı çizgilerini
hatırlatan ABD Başkanı Barack Obama’ya en büyük tepki kendi Genelkurmay
Başkanı’ndan geldi. Askeri müdahale tartışmalarını gerçekçi bulmadığını
söyleyen ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Obama’nın Suriye politikasını
eleştirerek, harekat konusunda hatalı davrandığını savundu. NATO’nun ABD
Başkanı Obama’nın Suriye’ye müdahale tehdidini yerine getiremeyeceği uyarısında
bulunan ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Türk ordusundaki komuta kademesinin
de, Suriye içinde tampon bölgelerin kurulmasını bazı ülkelerin değil, NATO’nun
üstlenmesinden yana olduğunu söyledi.
‘ALTINDAN KALKAMAYIZ’
ABD’li general, “Eğer tampon bölge kurmaya karar
verirseniz, o zaman onu koruma sorumluluğunu da üstlenmiş oluyorsunuz. Bu da
sizi silah, hava ve balistik füze sistemi kurmaya, kullanmaya itebilir”
ifadelerini kullandı. Bu nedenle Suriye’de tampon bölge kurulmasının
“güç” olduğunu iddia eden Dempsey, Suriye’de bir iç savaşın en kötü
sonucunun, tüm riskleri içeren bir istikrarsız devlet olacağını anlattı.
İsrail’in İran’a olası saldırı planını da değerlendiren ABD Genelkurmay
Başkanı, böyle bir saldırıda İsrail’in suç ortağı olmak veya sonra yaşanacaklar
için sorumluluk üstlenmek istemediklerini vurguladı.
RUSYA: YAPTIRIM KALKSIN
ABD Başkanı Obama, 20 Ağustos’taki açıklamasında, ülkesinin,
Suriye’ye olası askeri müdahale konusundaki düşüncesinin, kimyasal ya da
biyolojik silahların kullanılması halinde değişebileceği uyarısında bulunmuştu.
Öte yandan BM sürecini tıkayan Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vitaliy Çurkin
ise, ABD ve Avrupa Birliği tarafından Suriye’ye yönelik uygulanan yaptırımların
kaldırılması gerektiğini öne sürdü.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info