20 Temmuz 2013 Cumartesi Saat 07:53
ADIM ADIM ROJAVA DEVRİMİ
Rojava Halk Devrimi’nin 1. yıldönümü. 19 Temmuz’da Kobanê’de halkın da katılımı ile, rejim güçleri kentten çıkarıldı. Kobanê’den sonra Efrîn, Serêkaniyê, Dirbêsiyê, Amudê, Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê ve Tiltemîr’de halk yönetimi ele geçirdi. Dildar Aryen hazırladı.
19 TEMMUZ DEVRİM İÇİNDE DEVRİM
Batı Kürdistan’da 19 Temmuz 2012’de halkın Kobanê’den başlayarak kentlerin yönetimine ele geçirmesiyle başlayan halk devrim süreci birinci yılını geride bırakırken, Suriye’de üçüncü güç olarak kendilerini dünyaya kabul ettiren Kürtler, “Demokratik Özerklik sisteminin inşası ile de bölge halklarına örnek oldu.
Suriye’de halk tarafından başlatılan devrim süreci dış güçlerin müdahaleleri ile üçüncü yılında daha çok yıkım, ölüm ve insanlık dramlarının yaşandığı mezhep savaşlarına dönüşürken, Batı Kürdistan’da ise, devrim içinde devrim yaşandı. 19 Temmuz 2012 tarihinde Kobanê’de halkın yönetimi ele alması ve diğer illere de yayılmasıyla başlayan devrim süreci birinci yılını doldururken, yok oluşun eşiğine getirilen bir halk varlığını kabul ettirdiği gibi, yoğun baskı ve ambargolara rağmen, yaşamın her alanında kurumsallaşmaya gitti, tüm renklerin ve seslerin kendilerini ifade edebileceği bir sistem oluşturdu.
Peki, dünya güçlerinin tahakküm savaşını sürdürdükleri Suriye’de yıkım devam ederken, Batı Kürdistan’da bu durumu ortaya çıkaran koşullar ve izlenen yol neydi?
DEVRİM KOŞULLARI
“Arap Baharı olarak da bilinen ve 2010 yılında Tunus’tan başlayan, Mısır ve Libya ile devam eden “Halkların Baharı süreci Suriye üzerinde de etkili oldu. 26 Ocak 2011’de başlayan, ama esas başlangıç tarihi 15 Mart 2011 olarak bilinen Suriye’deki halk devrimi giderek tüm ülkeye yayıldı. Bu süreçte Amerika, Avrupa, Rusya ve Çin ile bu güçlere bağlı Türkiye ve İran gibi bölge devletleri çıkarları doğrultusunda politika geliştirirken, ülkede bulunan muhalif güçler de değişik isimler altında örgütlenmeye başladı. 13 sol parti, 3 Kürt partisi ve diğer ileri gelen kimi şahsiyetler 2011 Eylül’ünde Ulusal Eşitlik Komitesi (Heyet El Tensiq) adı altında bir araya geldi. Suriye ordusundan Türkiye’ye kaçan birçok eski asker de “Özgür Suriye Ordusu’nu kurdu. Bir süre sonra Arabistan, İran, Türkiye ve El Kaide tarafından örgütlenen gruplar da bu orduya katıldı. 15 Eylül 2011’de bir grup muhalif de İstanbul’da Suriye Ulusal Meclisi’ni kurdu. Şiddet yöntemlerini esas alan bu gruba Türkiye de destek verdi. Yine Katar’ın başkenti Doha’da bir araya gelen muhalif güçlerle, Suriye Ulusal ve Devrim Güçleri Koalisyonu kuruldu. Tüm bu girişimler uluslararası güçlerin Suriye üzerindeki mücadeleleri şeklinde devam ederken, sonuç ise daha çok yıkım ve mezhep savaşları oldu.
ON YILLARIN DENEYİMİ
Bölgede başlayan bu süreç Batı Kürdistan’da da etkisini gösterirken, Kürtlerin inkar ve imha politikalarına karşı on yılları bulan direniş ve mücadeleleri “Halkların Baharı na öncülük etti. Çünkü Batı Kürdistan’daki direnişin 2011’den yıllar öncesine dayanan bir zemini vardı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın uzun yıllar kaldığı bu parça, Kürt Özgürlük Mücadelesi’nden etkilenmiş, on yılların mücadelesi sonucunda büyük bir deneyim ve tecrübe ortaya çıkmıştı.
Özellikle 12 Mart 2004 tarihinde Baas rejiminin Qamişlo kentinde yaptığı katilama karşı başlatılan direniş bir dönüm noktasını oluşturdu. Bu tarihten sonra Kürt hareketi savunma ve toplumsal alanda örgütlenmeye daha fazla ağırlık vererek, önemli sonuçlar elde etti. Bugün Rojava Kürdistan’ın savunma gücü olan Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) temelleri de bu dönemde atıldı. Bölgenin en büyük siyasal partisi olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) yine bu dönemde (2003) kuruldu.
DEVRİME AKTİF KATILIM KARARI
Suriye’de rejime karşı halk ayaklanmasının başlaması, Kürtler açısından mücadelelerini bir üst aşamaya taşırma fırsatı sundu. Devrim süreciyle birlikte Kürt hareketi devrime aktif katılma kararını alırken, tarihlerinden aldıkları dersler ve topluma dayanan siyasal düşünceleri nedeniyle bağımsız bir yol izlemeyi tercih etti. Rejim ve muhalif güçlere mesafeli durarak, üçüncü bir güç, çözüm gücü olduklarını göstermeye çalıştılar. Ancak ilk başlarda Suriye genelinde yapılan Cuma yürüyüşlerine katılan Kürtleri rejim bir taraftan, muhalif güçler de bir taraftan yanlarına çekerek birbirlerine karşı kullanma gayreti içine girdiler. Bunu yaparken Kürtlerin haklarını tanımaya yönelik talepleri de “çözümden sonra gerekçesiyle reddettiler. Bunu kabul etmeyen Kürtleri çatışmaların içine çekmek isteyen her iki taraf da çeşitli yollara başvurdu. Muhalif güçler PYD’yi rejime destek vermekle suçlarken, rejim de aynı yaklaşımı gösterdi.
ROJAVA’DA CUMA YÜRÜYÜŞLERİ
Devrime aktif katılma kararlılıklarını sürdüren Kürtler, rejim ve muhaliflerin yaklaşımlarına karşı siyasal birlikteliklerini oluşturmak amacıyla Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) ile Batı Kürdistan Halk Meclisi’ni (MGRK) kurdu. Batı Kürdistan’da bulunan 16 Kürt partisi de Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’ni (ENKS) kurdu. İnkar politikalarına karşı TEV-DEM öncülüğünde eylemler gerçekleştirilirken, Suriye genelinde gerçekleştirilen Cuma yürüyüşleri Batı Kürdistan kentlerinde ilk defa Kürtler adına yapılmaya başlandı. Afrin kentinde ilk defa Kürtçe dil kursları açıldı. Yine kentlerde halk meclisleri oluşturularak, devlete bağlı hizmet kurumlarınca yapılan hizmetler halk tarafından yürütülmeye başlanarak, mazot dağıtılıp, sokaklar temizlenmeye başlandı. Kürt gençleri ilk defa devletin ilk ve ortaokulları ile liselere girerek Kürtçe dersler vermeye başladı. Kürt Dil Kurumu (SZK) da bu dönemde kuruldu.
SAVUNMA GÜÇLERİ OLUŞTURULDU
Bir taraftan siyasal duruşlarını gösteren Kürtler, bir taraftan da savunmaya ağırlık vererek, kurumsallaşmaya gitti. 2004 yılında temelleri atılan Halk Savunma Birlikleri (YPG) 2011 yılında resmi olarak kuruluşunu ilan etti. Resmi ilandan sonra savunma alanında önemli adımlar atılarak, Batı Kürdistan sınırı boyunca YPG’ye bağlı birlikler konumlandırıldı.
3 AŞAMALI STRATEJİ
Kürtler bir yandan direnişlerini sürdürüp kirli savaştan uzak dururken, diğer yandan da kendi bağımsız siyasetlerinin g ereğini yerine getirmeye çalıştılar. 19 Temmuz 2012’de devrim içinde devrim gerçekleştiren Batı Kürdistan halkı bulundukları kentlerin yönetimlerini ele geçirdi. Bunun için 3 aşamalı strateji izleyen Kürt hareketi, birinci aşamada kentlere bağlı kırsal kesimleri ve köyleri ele geçirirken, ikinci aşamada devlete bağlı hizmet ve sivil kurumlara el konuldu. Üçüncü aşamada ise kentlerin tümünü ele geçirme hedeflendi.
19 TEMMUZ HAMLESİ
18 Temmuz’da Suriye’nin başkenti Şam’da devletin tüm etkili kurumlarının yönetim kademesinin kriz toplantısını gerçekleştirdiği binada meydana gelen büyük patlamada yönetim kademesinin büyük kısımı ölürken, 19 Temmuz akşamı ise Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) Kobanê ve Halep arasında bulunan Mınbıc ve Cerablus kentlerini ele geçirdi. Bu gelişmeler Kürt hareketi için üçüncü aşamayı gerçekleştirme fırsatını artırdı. 19 Temmuz’da Kobanê’de halkın da katılımı ile, rejim güçleri kentten çıkarıldı. Kobanê’den sonra Efrîn, Serêkaniyê, Dirbesiyê, Amudê, Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê ve Tiltemîr’de halk yönetimi ele geçirdi. Ayrıca Suriye’nin Heleb, Rakka ve Hesekê kentlerindeki Kürt mahallelerinde de rejim güçleri mahallelerden çıkarıldı. Bu süreç 2-3 ay sürerken, bölgenin en büyük kenti olan Qamişlo’da halen rejim güçleri tam anlamı ile çıkarılmış değilse de kentte rejime ait bazı kamu binaları dışında bütün yönetim halkın eline geçmiş durumda.
Böylece Temmuz ayı Kürtlerin tarihinde bir dönemecin daha başlangıcı oldu, keza Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan da 2 Temmuz 1979 tarihinde Kuzey Kürdistan’dan Batı Kürdistan’a geçerek, günümüzde Kürtlerin elde ettiği kazanımlara yol açacak olan Kürt özgürlük mücadelesinde tarihsel bir başlangıç yapmıştı. Yine 14 Temmuz 1982 tarihinde PKK önderlerinden M. Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yilmaz ve Ali Çiçek Amed zindanında işkence, baskı ve inkar politikalarına karşı ölüm orucu eylemini başlatarak, yaşamlarını yitirdi. Bu direniş de Kürt özgürlük mücadelesinde yeni bir sayfa açtı ve mücadele Kürdistan’ın dört bir yanına yayılırken, Kürtlerin haykırışı da dünyaya duyuruldu.
BATI KÜRDİSTAN’DA ÖZERK SİSTEME DOĞRU
19 Temmuz 2012’de Rojava kentlerini rejim güçlerinden temizleyen ve yönetimi ele geçiren Kürtler, siyasetten savunmaya, adaletten, kültürel-sosyal ve ekonomik alana, kadın sorununa kadar yaşamın her alanında kurumsallaşmaya giderek, “Demokratik Özerlik olarak tanımladıkları sistemlerini inşa etmeye başladı.
Batı Kürdistan’da on yıllarca devam eden mücadelenin yarattığı örgütlülük ve güçle 19 Temmuz devrimini gerçekleştiren Kürtler, bölgenin diğer etnik yapıları ve inançlarını da katarak, mücadelelerini bir üst aşamaya taşıdılar, kazanımlarını kurumsallaştırdılar. Bu kapsamda Demokratik Özerklik’i inşa çalışmaları yürütülerek önemli gelişmeler kaydedildi.
KÜRT YÜKSEK KONSEYİ KURULDU
19 Temmuz ve sonrası yaşanan gelişmeler, Batı Kürdistan’daki çeşitli Kürt siyasi oluşumların birlik arayışlarını da güçlendirdi. Çeşitli görüşmelerin ardından somut gelişme yine Temmuz ayında yaşandı. Bölgenin en büyük siyasi gücü olan PYD’nin de içinde bulunduğu Batı Kürdistan Halk Meclisi ve 16 Kürt partisinin oluşturduğu Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS) 11 Temmuz’da Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde bir araya geldi. Toplantı sonucunda her iki meclis, birlikte hareket etme kararı alarak, 24 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Konseyi’nin kuruluşunu ilan ettiler. Kürt birliği için çok önemli olan bu adımdan sonra 29 Temmuz’da Batı Kürdistan’ın bütün kentlerinde yüzbinleri bulan halk kitleleri sokağa çıkarak Kürt Yüksek Konseyi’ni kendi iradeleri olarak kabul ettilerini deklare etti. Yüksek Konsey de bu dönemde “Diplomasi Komitesi”, “Sosyal Hizmetler Komitesi” ve “Savunma Komitesi” ismi ile 3 komite kurdu.
DİPLOMATİK ZAFER
İçerdeki bu gelişmeler uluslararası alanda da yankısını bulurken, Suriye’de temaslarda bulunan Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği Özel Temsilcisi El Exder İbrahimi, Yüksek Kürt Konseyi yetkilileri ile bir araya geldi. Yine Konsey yetkilileri Avrupa’nın çeşitli ülkelerine davet edilerek siyasetlerini dünya kamuoyuna anlatma fırsatını yakaladılar. Diplomasi alanında en önemli gelişme ise 2013 yılında yaşandı. Mayıs ayında Kürt Yüksek Konseyi’ni davet eden Rusya, yapılan görüşmeler sonucunda Konseyin, ABD, Rusya, Avrupa ve Suriye muhalif güçlerinin katılı ile Suriye üzerine Cenevrede yapılması planlanan uluslararası toplantıya katılma önerisini kabul etti. Böylece daha önce varlıkları bile kabul edilmeyen Kürtler ilk defa irade olarak kabul edilerek, kendi adlarına bir uluslararası platforma katılma şansını yakaladılar.
ULUSAL SAVUNMA GÜCÜ YPG
Siyaset ve diplomaside bu gelişmeler yaşanırken, yönetimleri ele geçirilen kentlerin ve kazanımların korunması amacıyla da savunma alanında önemli adımlar atıldı. 2004 yılında temelleri atılan, 2011’de ise ilanı yapılan Halk Savunma Birlikleri (YPG) 19 Temmuz devriminden sonra, Batı Kürdistan’ın bütün kentleri ile Halep ve Haseki gibi Suriye kentlerinde tugay ve tabur düzeyinde örgütlendi. Bölgenin savunmasında önemli rol oynayan YPG rejim ve dış destekli silahlı grupların Halep, Afrîn, Serêkaniyê, Amudê, Hasekî gibi kentlerdeki saldırılarına karşı büyük direniş sergiledi. Onlarca savaşçısını bu mücadelede yitiren ve ayırım yapmaksızın bölge halklarını ve kazanımları koruma kararlılığını gösteren YPG, bu duruşuyla bölgenin tüm yapıları tarafından ulusal güç olarak kabul edilerek, “Bir partinin silahlı gücü propagandalarını da çürütmüş oldu. Binlerce savaşçısı ile bölgenin sınırlarını koruyan YPG, gücünü katlayarak ulusal savunma gücü olarak kabul gördü.
KENTLERİN GÜVENLİĞİ ASAYİŞ GÜÇLERİNE EMANET
Özerklik sisteminin önemli ayaklarından olan savunmanın bir parçası olarak görülen kentlerin güvenliği için asayiş örgütlenmesi de atılan önemli adımlardan biri oldu. İlk olarak Kobanê’de oluşturulan Asayîş güçleri daha sonra Batı Kürdistan’ın tüm illeri ile Suriye’nin Haseki kentinde de örgütlendirildi. Kentlerde güvenliğin sağlanmasında rolan asayiş güçleri Cizre bölgesi, Kobanê ve Efrin’de kurulan akademilerde eğitildikten sonra görevlendirilirken, şimdiye kadar aile sorunundan, hırsızlık, kaçırma, öldürme vb. birçok olaya çözüm geliştirmiş durumda.
ÖZERK YÖNETİMLER VE HALK MECLİSLERİ
Yönetimleri ele geçirilen kentlerde “Demokratik Özerklik sistemini inşa çalışmalarına hız verilirken, kent ve köylerde halk meclisleri kurma çalışması devam etti. Bu çalışmalar sonucunda Batı Kürdistan’ın Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê, Qamişlo, Amudê, Dirbêsiyê, Serêkaniyê, Tiltemir, Kobanê, Afrîn kentleri ve Afrîn’e bağlı 7 ilçe ile ve Suriye’nin Şam, Heleb, Rakka ve Hesekê kentlerinde halk meclisleri kuruldu. Bu meclislere bağlı olarak her mahallede ise “Halk Evleri” ve “Mahalle Meclisleri” oluşturuldu. Halkın sorunları ise bu meclisler yoluyla çözülmeye çalışılıyor.
Bu sisteme başta temkinli yaklaşan Asuri, Suryani, Arab, Çeçen, Keldani ve Ermeni halkları ise, pratik yaklaşım ve gelişmeleri gördükten sonra bu meclislerde yer almaya başladılar. Mevcut durumda hem savunma güçleri içerisinde hem de meclis çalışmalarında bu halklardan birçok kişi yer alıyor. Tiltemir kentindeki Halk Meclisi ise bütün etnik unsurlardan oluşmuş durumda.
ANADİLDE EĞİTİM KURUMSALLAŞTI
Halkın özerklik sistemini daha iyi anlaması ve sorunlarını kendisinin çözebilmesi için eğitim çalışmaları da yürütülen diğer bir çalışma oldu. Bunun için birçok kente eğitim akademileri kuruldu ve aralıksız olarak eğitimler sürdürüldü. Birçok kentte kurulan Nuri Dêrsimi Düşünce kurumu ile de bütün kesimlere açılma hedeflenirken, yapılan eğitim devreleri ile önemli aşamalar katedildi.
Anadilde eğitim ise Batı Kürdistan’daki temel çalışmalardan biri oldu. Daha önce kurulan Kürt Dil Kurumu (SZK) Kürtçe dil eğitimlerine hız verirken, Batı Kürdistan’ın tamamında 100’e yakın okul açıldı ve bu okullarda bine yakın öğretmen yetiştirildi. Yine binlerce çocuk ve Kürt bu okullarda anadil eğitimine katıldı. Ayrıca ilk defa rejimin resmi okullarında Kürtçe dersler verildi. Bu çalışmalar da devlet sistemine karşı alternatîf eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılırken, Kürt Öğretmenler Birliği de kuruldu.
Çok zengin bir yapıya sahip olan kültür alanında da gözle görülür kurumlaşmalar geliştirildi. Qamişlo, Dêrik, Amûdê, Heleb, Efrîn ve Kobanê gibi birçok kentte kültür ve sanat merkezleri halkın hizmetine açılırken, bu merkezlerin her birinde müzik, folklor, tiyatro, çocuk grupları oluşturularak önemli çalışmalara imza atıldı. Yine bölge kültürü üzerine araştırma çalışmaları başlatıldı.
HİZMET VE ADALET KOMİTELERİ
Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, toplumsal, adli ve ekonomik sorunların çözümü için bir komite kuruldu. Bu çerçevede Yüksek Konseye bağlı olan Toplumsal Hizmetler Komitesi dışında, her mecliste hizmet ve barış komiteleri kuruldu. Devletin hukuk sistemine karşın Adalet Komitesi kuruldu. Bu komite kentlerde adalet ve ahlak sisteminin kurumsallaşması için çalışmalarını sürdürürken, halk bütün sorunlarını bu komitelere getirip çözmeye çalışıyor. Ayrıca Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı olarak Barış ve Adalet Komitesi de kuruldu. Yine hukuk sistemini oturtmak amacıyla 4 Nisan 2013 tarihinde Mezopotamya Sosyal Bilimler Akademisi Hukuk ve Sosyal Adalet Şubesi kuruldu.
KADIN DEVRİMİN ÖNCÜ GÜCÜ
Demokratik Özerklik sisteminin en temel ayaklarından biri de gençlik ve kadın çalışmaları oldu. Devrim sürecinin başından beri aktif olarak yer alan ve bütün alanlarda “Yekitiya Star” adıyla örgütlenen kadınlar ise, kadın meclisleri ve kadın evlerini kurarak karar aşamalarında yer aldı. Bunun yanında halk meclislerinde de kadın temsiliyetine öncelik tanınmış durumda. Birçok kentte Kadın Eğitim ve Bilim merkezleri açılırken, kurulan Kadın Akademesi ile de kadın özgürlük ideolojisi topluma anlatılmaya çalışıldı. Bütün yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi kapsamında kadınlar yer alırken, eğitim, aile, siyaset, ekonomi, asayiş gibi konularda yaşanan sorunların çözümünde kadın kurumlar aktif rol oynuyor. Anadilde eğitiminde kadının rölünü önemseyen kadınlar ayrıca Şubat 2013’te SZK bünyesin Kürt Kadın Öğretmenler Birliği’ni kurdu.
KADINLARIN SAVUNMA BİRLİKLERİ: YPJ
Savunmayı iktidarın ve devletin aracı olmaktan çıkarıp yeniden toplum bir parçası yapmayı amaçlayan özerlik sistemi kapsamında kadınlar savunma alanında da önemli adımlar attı. Daha önce YPG içinde yer alan kadınlar, özgün örgütlenmeye giderek Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) adıyla askeri örgütlenmeye gitti. Bununla savunmaya topluma mal etmeye hedefleyen kadınlar bütün illerde tabur ve tugaylar oluşturarak, örgütlülüğünü sağlamış durumda.
Gençlik çalışmaları da “Devrimci Gençlik Hareketi-Tevgera Ciwanên Şoreşger” adı ile bütün kentlerde özerk bir biçimde yürütülmekte. Ayrıca üniversite öğrencileri de “Yurtsever Öğrenciler Federasyonu-Federasyona Xwendekarên Welatparêz” adı altında örgütlü çalışmalarını sürdürmekteler. Her iki alanda da akademiler kurularak, bölge gençliği eğitimlerden geçiriliyor.
AMBARGOYU KIRMAK İÇİN KOOPERATİFLEŞME
Bölgede yaşanan ambargo nedeni ile ekonomik ve sağlık sorunları had safhaya çıkmış durumda. Halk özellikle ilaç, gıda ve yakıt gibi temel yaşam ihtiyaçlarınına ulaşmada çok büyük zorluklarla boğuşuyor. Bu sorunların çözümü için de Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında bir komite oluşturuldu. Yardım çalışmalarının yürütülmesi ve yurtdışından gelen yardımları organize etmek için Kürt Kızılay Kurumu – Heyva Sor a Kurd kurulurken, birçok kentte yaralı ve ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunuldu.
Sistemin temel ayaklarından biri olan ekonomi alanında önemli gelişme ise 2013’te yaşandı. Hem ambargoyu kırmak hem de sistemi oluşturarak sorunlara çözüm geliştirmek amacıyla, Batı Kürdistan Ekonomisini Geliştirme Kurumu kuruldu. Topluma dayalı ekonomiyi geliştirmeyi amaçlayan kurum, Kobanê ve Derik kentlerinde kurulurken, kooperatifleşme çalışmalarına başlamış durumda.
BASIN ALANINDA ÖNEMLİ ADIMLAR
Son bir yıl içinde Batı Kürdistan’da yürütüler bir diğer temel çalışma da basın yayın çalışmaları oldu. Her ne kadar burada son 30 yıldır basın yayın faaliyetleri yürütülmüş ise de, ilk defa bu çalışma sistematik bir biçimde ele alınmış bulunuyor. Bu çerçevede haber ajansı, televizyon, gazete, dergi ve radyo kurularak, çalışmaları sürdürülmekte. Bu çerçevede en son Qamişlo, Kobanê, Dêrik ve Afrin kentlerinde radyolar açıldı.
KAZANIMLARA YÖNELİMLER VE SİSTEMİ KALICILAŞTIRMA ÇALIŞMALARI
9 Temmuz 2012’de Rojava kentlerini rejim güçlerinden temizleyen ve yönetimi ele geçiren Kürtler, siyasetten savunmaya, adaletten, kültürel-sosyal ve ekonomik alana, kadın sorununa kadar yaşamın her alanında kurumsallaşmaya giderek, “Demokratik Özerlik olarak tanımladıkları sistemlerini inşa etmeye başladı.Batı Kürdistan’da onyıllarca devam eden mücadelenin yarattığı örgütlülük ve güçle 19 Temmuz devrimini gerçekleştiren Kürtler, bölgenin diğer entik yapıları ve inançlarını da katarak, mücadelelerini bir üst aşamaya taşıdılar, kazanımlarını kurumsallaştırdılar. Bu kapsamda Demokratik Özerklik’i inşa çalışmaları yürütülerek önemli gelişmeler kaydedildi.
KÜRT YÜKSEK KONSEYİ KURULDU
19 Temmuz ve sonrası yaşanan gelişmeler, Batı Kürdistan’daki çeşitli Kürt siyasi oluşumların birlik arayışlarını da güçlendirdi. Çeşitli görüşmelerin ardından somut gelişme yine Temmuz ayında yaşandı. Bölgenin en büyük siyasi gücü olan PYD’nin de içinde bulunduğu Batı Kürdistan Halk Meclisi ve 16 Kürt partisinin oluşturduğu Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS) 11 Temmuz’da Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde bir araya geldi. Toplantı sonucunda her iki meclis, birlikte hareket etme kararı alarak, 24 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Konseyi’nin kuruluşunu ilan ettiler. Kürt birliği için çok önemli olan bu adımdan sonra 29 Temmuz’da Batı Kürdistan’ın bütün kentlerinde yüzbinleri bulan halk kitleleri sokağa çıkarak Kürt Yüksek Konseyi’ni kendi iradeleri olarak kabul ettilerini deklare etti. Yüksek Konsey de bu dönemde “Diplomasi Komitesi”, “Sosyal Hizmetler Komitesi” ve “Savunma Komitesi” ismi ile 3 komite kurdu.
DİPLOMATİK ZAFER
İçerdeki bu gelişmeler uluslararası alanda da yankısını bulurken, Suriye’de temaslarda bulunan Birleşmiş Milletler (BM) ve Arap Birliği Özel Temsilcisi El Exder İbrahimi, Yüksek Kürt Konseyi yetkilileri ile bir araya geldi. Yine Konsey yetkilileri Avrupa’nın çeşitli ülkelerine davet edilerek siyasetlerini dünya kamuoyuna anlatma fırsatını yakaladılar. Diplomasi alanında en önemli gelişme ise 2013 yılında yaşandı. Mayıs ayında Kürt Yüksek Konseyi’ni davet eden Rusya, yapılan görüşmeler sonucunda Konseyin, ABD, Rusya, Avrupa ve Suriye muhalif güçlerinin katılı ile Suriye üzerine Cenevrede yapılması planlanan uluslararası toplantıya katılma önerisini kabul etti. Böylece daha önce varlıkları bile kabul edilmeyen Kürtler ilk defa irade olarak kabul edilerek, kendi adlarına bir uluslararası platforma katılma şansını yakaladılar.
ULUSAL SAVUNMA GÜCÜ YPG
Siyaset ve diplomaside bu gelişmeler yaşanırken, yönetimleri ele geçirilen kentlerin ve kazanımların korunması amacıyla da savunma alanında önemli adımlar atıldı. 2004 yılında temelleri atılan, 2011’de ise ilanı yapılan Halk Savunma Birlikleri (YPG) 19 Temmuz devriminden sonra, Batı Kürdistan’ın bütün kentleri ile Halep ve Haseki gibi Suriye kentlerinde tugay ve tabur düzeyinde örgütlendi. Bölgenin savunmasında önemli rol oynayan YPG rejim ve dış destekli silahlı grupların Halep, Afrîn, Serêkaniyê, Amudê, Hasekî gibi kentlerdeki saldırılarına karşı büyük direniş sergiledi. Onlarca savaşçısını bu mücadelede yitiren ve ayırım yapmaksızın bölge halklarını ve kazanımları koruma kararlılığını gösteren YPG, bu duruşuyla bölgenin tüm yapıları tarafından ulusal güç olarak kabul edilerek, “Bir partinin silahlı gücü propagandalarını da çürütmüş oldu. Binlerce savaşçısı ile bölgenin sınırlarını koruyan YPG, gücünü katlayarak ulusal savunma gücü olarak kabul gördü.
KENTLERİN GÜVENLİĞİ ASAYİŞ GÜÇLERİNE EMANET
Özerklik sisteminin önemli ayaklarından olan savunmanın bir parçası olarak görülen kentlerin güvenliği için asayiş örgütlenmesi de atılan önemli adımlardan biri oldu. İlk olarak Kobanê’de oluşturulan Asayîş güçleri daha sonra Batı Kürdistan’ın tüm illeri ile Suriye’nin Haseki kentinde de örgütlendirildi. Kentlerde güvenliğin sağlanmasında rolan asayiş güçleri Cizre bölgesi, Kobanê ve Efrin’de kurulan akademilerde eğitildikten sonra görevlendirilirken, şimdiye kadar aile sorunundan, hırsızlık, kaçırma, öldürme vb. birçok olaya çözüm geliştirmiş durumda.
ÖZERK YÖNETİMLER VE HALK MECLİSLERİ
Yönetimleri ele geçirilen kentlerde “Demokratik Özerklik sistemini inşa çalışmalarına hız verilirken, kent ve köylerde halk meclisleri kurma çalışması devam etti. Bu çalışmalar sonucunda Batı Kürdistan’ın Dêrik, Girkê Legê, Tirbespiyê, Qamişlo, Amudê, Dirbêsiyê, Serêkaniyê, Tiltemir, Kobanê, Afrîn kentleri ve Afrîn’e bağlı 7 ilçe ile ve Suriye’nin Şam, Heleb, Rakka ve Hesekê kentlerinde halk meclisleri kuruldu. Bu meclislere bağlı olarak her mahallede ise “Halk Evleri” ve “Mahalle Meclisleri” oluşturuldu. Halkın sorunları ise bu meclisler yoluyla çözülmeye çalışılıyor.
Bu sisteme başta temkinli yaklaşan Asuri, Suryani, Arab, Çeçen, Keldani ve Ermeni halkları ise, pratik yaklaşım ve gelişmeleri gördükten sonra bu meclislerde yer almaya başladılar. Mevcut durumda hem savunma güçleri içerisinde hem de meclis çalışmalarında bu halklardan birçok kişi yer alıyor. Tiltemir kentindeki Halk Meclisi ise bütün etnik unsurlardan oluşmuş durumda.
ANADİLDE EĞİTİM KURUMSALLAŞTI
Halkın özerklik sistemini daha iyi anlaması ve sorunlarını kendisinin çözebilmesi için eğitim çalışmaları da yürütülen diğer bir çalışma oldu. Bunun için birçok kente eğitim akademileri kuruldu ve aralıksız olarak eğitimler sürdürüldü. Birçok kentte kurulan Nuri Dêrsimi Düşünce kurumu ile de bütün kesimlere açılma hedeflenirken, yapılan eğitim devreleri ile önemli aşamalar katedildi.
Anadilde eğitim ise Batı Kürdistan’daki temel çalışmalardan biri oldu. Daha önce kurulan Kürt Dil Kurumu (SZK) Kürtçe dil eğitimlerine hız verirken, Batı Kürdistan’ın tamamında 100’e yakın okul açıldı ve bu okullarda bine yakın öğretmen yetiştirildi. Yine binlerce çocuk ve Kürt bu okullarda anadil eğitimine katıldı. Ayrıca ilk defa rejimin resmi okullarında Kürtçe dersler verildi. Bu çalışmalar da devlet sistemine karşı alternatîf eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılırken, Kürt Öğretmenler Birliği de kuruldu.
Çok zengin bir yapıya sahip olan kültür alanında da gözle görülür kurumlaşmalar geliştirildi. Qamişlo, Dêrik, Amûdê, Heleb, Efrîn ve Kobanê gibi birçok kentte kültür ve sanat merkezleri halkın hizmetine açılırken, bu merkezlerin her birinde müzik, folklor, tiyatro, çocuk grupları oluşturularak önemli çalışmalara imza atıldı. Yine bölge kültürü üzerine araştırma çalışmaları başlatıldı.
HİZMET VE ADALET KOMİTELERİ
Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, toplumsal, adli ve ekonomik sorunların çözümü için bir komite kuruldu. Bu çerçevede Yüksek Konseye bağlı olan Toplumsal Hizmetler Komitesi dışında, her mecliste hizmet ve barış komiteleri kuruldu. Devletin hukuk sistemine karşın Adalet Komitesi kuruldu. Bu komite kentlerde adalet ve ahlak sisteminin kurumsallaşması için çalışmalarını sürdürürken, halk bütün sorunlarını bu komitelere getirip çözmeye çalışıyor. Ayrıca Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı olarak Barış ve Adalet Komitesi de kuruldu. Yine hukuk sistemini oturtmak amacıyla 4 Nisan 2013 tarihinde Mezopotamya Sosyal Bilimler Akademisi Hukuk ve Sosyal Adalet Şubesi kuruldu.
KADIN DEVRİMİN ÖNCÜ GÜCÜ
Demokratik Özerklik sisteminin en temel ayaklarından biri de gençlik ve kadın çalışmaları oldu. Devrim sürecinin başından beri aktif olarak yer alan ve bütün alanlarda “Yekitiya Star” adıyla örgütlenen kadınlar ise, kadın meclisleri ve kadın evlerini kurarak karar aşamalarında yer aldı. Bunun yanında halk meclislerinde de kadın temsiliyetine öncelik tanınmış durumda. Birçok kentte Kadın Eğitim ve Bilim merkezleri açılırken, kurulan Kadın Akademesi ile de kadın özgürlük ideolojisi topluma anlatılmaya çalışıldı. Bütün yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi kapsamında kadınlar yer alırken, eğitim, aile, siyaset, ekonomi, asayiş gibi konularda yaşanan sorunların çözümünde kadın kurumlar aktif rol oynuyor. Anadilde eğitiminde kadının rölünü önemseyen kadınlar ayrıca Şubat 2013’te SZK bünyesin Kürt Kadın Öğretmenler Birliği’ni kurdu.
KADINLARIN SAVUNMA BİRLİKLERİ: YPJ
Savunmayı iktidarın ve devletin aracı olmaktan çıkarıp yeniden toplum bir parçası yapmayı amaçlayan özerlik sistemi kapsamında kadınlar savunma alanında da önemli adımlar attı. Daha önce YPG içinde yer alan kadınlar, özgün örgütlenmeye giderek Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) adıyla askeri örgütlenmeye gitti. Bununla savunmaya topluma mal etmeye hedefleyen kadınlar bütün illerde tabur ve tugaylar oluşturarak, örgütlülüğünü sağlamış durumda.
Gençlik çalışmaları da “Devrimci Gençlik Hareketi-Tevgera Ciwanên Şoreşger” adı ile bütün kentlerde özerk bir biçimde yürütülmekte. Ayrıca üniversite öğrencileri de “Yurtsever Öğrenciler Federasyonu-Federasyona Xwendekarên Welatparêz” adı altında örgütlü çalışmalarını sürdürmekteler. Her iki alanda da akademiler kurularak, bölge gençliği eğitimlerden geçiriliyor.
AMBARGOYU KIRMAK İÇİN KOOPERATİFLEŞME
Bölgede yaşanan ambargo nedeni ile ekonomik ve sağlık sorunları had safhaya çıkmış durumda. Halk özellikle ilaç, gıda ve yakıt gibi temel yaşam ihtiyaçlarınına ulaşmada çok büyük zorluklarla boğuşuyor. Bu sorunların çözümü için de Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında bir komite oluşturuldu. Yardım çalışmalarının yürütülmesi ve yurtdışından gelen yardımları organize etmek için Kürt Kızılay Kurumu – Heyva Sor a Kurd kurulurken, birçok kentte yaralı ve ihtiyaç sahiplerine yardımda bulunuldu.
Sistemin temel ayaklarından biri olan ekonomi alanında önemli gelişme ise 2013’te yaşandı. Hem ambargoyu kırmak hem de sistemi oluşturarak sorunlara çözüm geliştirmek amacıyla, Batı Kürdistan Ekonomisini Geliştirme Kurumu kuruldu. Topluma dayalı ekonomiyi geliştirmeyi amaçlayan kurum, Kobanê ve Derik kentlerinde kurulurken, kooperatifleşme çalışmalarına başlamış durumda.
BASIN ALANINDA ÖNEMLİ ADIMLAR
Son bir yıl içinde Batı Kürdistan’da yürütüler bir diğer temel çalışma da basın yayın çalışmaları oldu. Her ne kadar burada son 30 yıldır basın yayın faaliyetleri yürütülmüş ise de, ilk defa bu çalışma sistematik bir biçimde ele alınmış bulunuyor. Bu çerçevede haber ajansı, televizyon, gazete, dergi ve radyo kurularak, çalışmaları sürdürülmekte. Bu çerçevede en son Qamişlo, Kobanê, Dêrik ve Afrin kentlerinde radyolar açıldı.
KAZANIMLARA YÖNELİMLER VE SİSTEMİ KALICILAŞTIRMA ÇALIŞMALARI
İlk defa kendi topraklarında irade olan ve kendilerini yönetmenin yanı sıra çözüm gücü olabileceklerini gösteren Batı Kürdistan halkının kazanımlarına karşı, çeşitli güçlerce şiddet ve özel savaş yöntemleri ile yönelimler devam ederken, halk ise kazanımlarını korumakla beraber özerk sistemlerini kalıcı hale getirip resmileştirme çabalarını yoğunlaştırdı.
Suriye genelinde iktidar kavgaları daha çok yıkım ve ölüm getirirken, oluşturdukları güvenli bir ortam ve toplumu esas alan özerk yönetimle bölge haklarına örnek olan Batı Kürdistan, hesapları bozulan çeşitli güçlerin hedefi oldu. Ortaya çıkan iradeyi kendileri için tehlike olarak gören söz konucu güçler şiddet ve özel savaş yöntemleri ile yönelimlerde bulundu.
Başını Türkiye’nin çektiği bu güçler, kimi oyunlar sahneleyerek Kürtleri, kör çatışmanın içine çekmek istediler. Türkiye Batı Kürdistan sınırı üzerinde bulunan askeri gücünü artırırken, 2 Ekim 2012’de Batı Kürdistan sınırında bulunan Dirbesiyê kentinde Türk askerlerinin açtığı ateş sonucu bir YPG üyesi yaşamını yitirirken 3 YPG’li de yaralandı. Yine Kürtler arasında düşmanlık yaratmak için bölgenin en büyük siyasi gücü olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) Esad rejimi ile işbirliği geliştirmekle suçlandı. Bu planın sonuçsuz kalmasından sonra bu defa da Özgür Suriye Ordusu eli ile Kürtlerin değerlerine yönelik saldırılar hız kazandı. Bununla da sonuç alınamayınca kimi Kürt grupları ve partileri devreye sokuldu.
TÜRKİYE’NİN GİRİŞİMLERİ
Askeri alandaki yönelimlerin yanı sıra, ortaya çıkan siyasal iradeye karşı da planlar devreye girdi. Kürt Yüksek Konseyi’nin kurulmasından sonra bazı Kürt partileri Hewlêr’de Türk Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Bu arada Türk Dış İşleri Bakanlığı’nın, Kürtlerin kazanımlarının ortadan kaldırılması için PYD’nin etkinliğinin kırılmasını isteyen gizli bir belgesi ortaya çıktı. Yine El Parti’nin Genel Başkanı Abdulhakim Beşar, İngiltere’nin başkenti Londra’da Amerikalı yetkililerle bir görüşme gerçekleştirdi.
Kısa bir süre sonra Arap Birliği ve BM Suriye Özel Temsilscisi El Exder İbrahimi PYD ile bir görüşme gerçekleştirmek istedi. Buna karşın PYD yetkilileri, Kürt Yüksek Konseyin kendilerini temsil ettiğini belirterek bu görüşmeye tek başına katılmayı redetti. Ancak Kürt Yüksek Konseyi içinde yer alan ve Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’ne (ENKS) bağlı olan kimi Kürt partileri Şam’a gidip İbrahimi ile bir görüşme gerçekleştirdi.
PYD KARŞITI GİZLİ TOPLANTILAR
Hewlêr’de Güney Kürdistan Yönetimi ile Türkiye, Amerika ve İsrail’den yetkililerin katıldığı gizli bir toplantı ise sonbahar aylarında gündeme geldi. PYD’ye karşı bazı çalışmaların yürütülmesini öngören bu belge ve toplantının ardından PYD’ye dönük karalama kampanyasına da hız verildi. Batı Kürdistanlılar ise bu kampanyaya yanıtını sokaklara dökülerek gösterdi.
Kürt Yüksek Konseyi de ENKS’ye tepki gösterek tutumunu netleştirmesini istedi. Yine Batı Kürdistan Halk Meclisi ve ENKS yetkilileri biraraya gelerek eleştiri ve önerilerini dile getirdiler. 4 Kasım’da Kürtlere birlik çağrısı yapan ve kendi düşmanlarının oyuncağı olmamaları yönünde uyarıda bulunan Güney Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani ise, 3 gün sonra Kürt Yüksek Konseyi’ni dışında tutarak El Parti, Birlik ve Azadi partisi yöneticileri ile beraber Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştirilen Suriye Muhalefeti Meclisi toplantısına katıldı.
ÇETELERİN SALDIRILARI
Türkiye ise daha fazla çeteci grupları saldırtarak Batı Kürdistan’daki kazanımları hedefleme çabasını sürdürdü. Tampon bölge girişimleri sonuçsuz kalan Türkiye, Batı Kürdistan kentlerinde çeteci grupları harekete geçirdi. Bu çerçevede 25 ve 26 Ekim 2012’de Halep kentinde Kürt mahalleleri saldırılara maruz kaldı. Burada saldırılar sonucu 30 Kürt katledildi. 27 Ekim’den 30 Ekim 2012’ye kadar Efrin ve civarında Türkiye destekli çeteci gruplar Kürtlere yönelik saldırılarını aralıksız sürdürdü. Sonrasında Halep ve Afrin’de Kürtlere yönelik saldırılarda Azadi Parti’sinin parmağı olduğu ortaya çıktı.
AFRİN PLANI TUTMAYINCA CİZRE’YE YÖNELDİLER
Afrin’de gerçekleştirilmek istenen plan başarısızlıkla sonuçlanınca, bu defa da ikinci bir plan Cizre bölgesinde devreye sokuldu. 2 Eylül’de Dirbesiye sınırı üzerinde bulunan Türk askerlerinin ateş açması sonucu bir YPG üyesi yaşamını yitirken 3 YPG’li de yaralandı. 20 Eylül’de ise ENKS’ê Ebu Candia Serêkaniyê’de öldürüldü. 8 Kasım’da Türkiye tarafında konuşlanan silahlı gruplar ise Serêkaniyê’ye geçmeye başladılar. Kendilerini başlangıçta rejim karşıtı olarak gösteren bu gruplar, 19 Kasım’da Kürtlere yönelik saldırıları başlattı.
İlginçtir ki bu saldırılar gerçekleştirilirken Katar’ın başkentinde ise gizli bir toplantı yapılıyordu. Bu saldırılarda Azadi, El Parti ve Birlik partilerinin ismi geçiyordu. YPG güçlerinin saldırılar karşısında gösterdikleri üstün direniş karşısında bu plan da boşa çıkarılırken, 13 Aralık’ta anlaşma imzalamak zorunda kalan çeteci gruplar, kenti terk etti. Kürtler de Dirbêsiyê, Tiltemir, Amudê ve Dêrik’de bulunan ve resmi binalarda bulunan Baas rejimi unsurlarını da kentlerden dışarı çıkardılar. Anlaşmaya göre muhalif güçler Kürtlerin yaşadığı yerleri kurtarılmış bölgelerolarak kabul edip, saldırmayacakları taahüdünde bulundular.
GİRZİRO VE YENİDEN SERÊKANİYÊ
Serêkaniye’de yaşanan çatışmalar ve ateşkesin ardından oluşan sessizlik bir ay sürdü. Kürt hareketi ve savunma gücü YPG 16 Ocak 2013 tarihinde Baas rejiminin Girkê Legê kentine bağlı olan ve petrol bölgesinde bulunan Girziro Köyü’ndeki askeri unsurlarını bölgeden çıkarmaya çalışırken, silahlı gruplar Serêkaniye’de yeniden saldırı başlattılar. Bir öncekiden çok daha fazla güçle, 20 ayrı grupla saldıran gruplarla yaşanan çatışmalar 15 gün sürdü. Bu çatışmalarda biri Fransa’ya biri de Türkiye’ye ait olmak üzere 2 ambulans ile Türkiye yapımı silahlar YPG güçlerince ele geçirilirken, saldırlarda ölen saldırganlardan birinin Türkiyeli olduğu ortaya çıktı. Yine bu saldırılarda Türkiye, Fransa ve İran gibi ülkelerin yanı sıra, Baas rejimi ve muhalif güçlerin de yer aldığı ortaya çıktı. Çatışlarda çok sayıda saldırgan öldürülürken, 4 sivil ile 11 YPG üyesi de yaşamını yitirdi.
Hem Girziro hem Serêkaniye’de saldıralara karşı direnen YPG güçleri, rejim güçlerini Girziro’dan çıkarırken, Serêkaniye’de silahlı gruplara ağır kayıplar vererek geri püskürttü.
YPG güçleri 21 Şubat 2013’te Girkê Legê’ye bağlı Çilaxa beldesi, 1 Mart 2013’te ise yaklaşık bir hafta süren çemberin ardından petrol bölgesi olan Rimêlan bölgesini rejim güçlerinden aldı.
Bir yandan bunlar yaşanırken silahlı gruplar ise 13 Şubat 2013 tarihinde bu defa Kürt, Arap ve Asuri yurttaşların birlikte yaşadığı Tiltemir kentini hedef aldı. ÖSO güçleri ile YPG arasında çıkan çatışmalarda 10 saldırgan öldürüldü. 25 Nisan 2013 tarihinde ise kente giren silahlı bir grup yurttaşlara hakaret ederek, rastgele ateş açmaya başladı. Saldırıda bir çocuk ile bir YPG üyesi yaşamını yitirdi. Silahlı gruplar Mayıs ayında yeniden kente saldırırken, gösterilen direniş sonucu kentten çıkmak zorunda kaldılar.
SINIR KAPISI KAPATILDI
Bu saldırılar yaşanırken, 19 Mayıs 2013 tarihinde Batı ve Güney Kürdistan arasında açılan Sêmalka Sınır Kapısı Güney Kürdistan Bölge hükümeti tarafından kapatıldı. Gösterilen tepkilere rağmen sınır kapısı hala açılmazken, bölge hükümetinin bu yaklaşımı bölge üzerinde yapılan planların bir parçası olarak yorumlandı.
YENİDEN AFRİN’E YÖNELİM
Cizre bölgesinde hedeflediklerini gerçekleştiremeyen güçler, yeniden Efrin bölgesine yönelirken, bir yandan da bölgeye ambargo uygulayarak amaçlarını gerçekleştirmek istediler. 25 Mayıs 2013 tarihinden itibaren silahlı gruplar Efrin’e bağlı köylere saldırmaya başlarken, uygulanan ambargoyla da, Halep’ten yaşanan göçler nüfusu ikiye katlanan kente gönderilmek istenen yardımların geçişine de izin verilmedi. Ayrıca bölgenin elektrik ve iç suyu şebekeliri de kesilmeye çalışıldı. Bu saldırılarda da asayiş güçlerince yakalanan 3 El-Kaide militanının Tunus’tan Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtikleri ortaya çıktı. Sözkonusu kişiler ayrıca Türk subaylarından oluşan bir ekibin kendilerine yardım ettiğini belirtti.
Bu saldıralara karşı YPG güçleri direniş gösterirken, halk meclisleri ve hizmet komitleri de halkın sorunlarını çözmeye çalıştı. Zaman zaman saldırıların devam ettiği bölgeye uygulanan ambargo ise halen devam ediyor. Haseke kentinde ise YPG ile silahlı gruplar arasında yaşanan çatışmada Türk askerlerinin künyeleri ele geçirildi.
BİRBİRİNE KIRDIRMA POLİTİKASI VE AMUDE
Uygulamak istedikleri planları boşa çıkan sözkonusu çevreler Kürtlere karşı onyıllardır uyguladıkları “Birbirine kırdırma politikısına yeniden başvurdular. Bölgede uyuşturucu ticaretini geliştirerek toplumsal dokuyu parçalamaya çalışan bu girişimlere karşı, Asayiş güçleri operasyon başlatarak, uyuşturucu ticareti yapanları gözaltına almaya başladı. Bölge üzerinde hesapları olan güçler ise bunu fırsat bilerek müdahaleye çalıştı. Amudê kentinde uyuşturucu nedeniyle yapılan gözaltıları protesto bahanesiyle kente gelen ve aralarında kimi kürt partilerine yakın kişiler ile Türkiye destekli 313 adlı silahı grubun bulunduğu bir grup, 27 Haziran 2013 tarihinde Haseki’den dönen bir YPG birliğine saldırdı. Saldırıda bir YPG savaşçısı ile 5 sivil yaşamını yitirdi. Saldırılara verilen cevap üzerine saldırganlar Türkiye sınırına kaçtı. Saldırganlar yaralılarını da yine Türkiye’ye götürürken, Türk Genel Kurmay Başkanlığı konuya ilişkin yaptığı açıklamada tarafını gösteriyordu.
SALDIRILARA KARŞI BİRLİK VE SİSTEMİ RESMİLEŞTİRME ÇABASI
Bölge üzerinde uygulanmak istenen tüm bu planlar sonuçsuz kalırken, Kürt siyasal hareketi oluşturduğu toplumsal kurumları ile birlik çalışmalarına hız verirken, özerk sistemi resmileştirme hamlesini başlattı.
Bu kapsamda Batı Kürdistan’ın Cizre Bölgesi’ndeki tüm aşiretlerin ileri gelenleri 21 Şubat 2013 tarihinde Amudê kentinde bir araya gelerek, yürütülen tartışmaların sonucunda Aşiret Meclisi kurdu. Toplantıda ayrıca bölgedeki diğer etnik ve inanç unsurları ile görüşmeler yapılarak daha geniş bir toplantı yapma kararı da alındı.
Uygulanan ekonomik ambargoya karşı ise özerk sistemin temel ayaklarından olan toplumsal ekonomiyi yaşama geçirme çalışmaları başlatıldı. Bu kapsamda Batı Kürdistan Toplumsal Ekonomiyi Geliştirme Kurumu açılırken, bu kurum bünyesinde elektirik, su, yol ve diğer toplumsal ihtiyaçları karşılama amacıyla kurumsallaşmalara gidildi.
DESTEYA BİLİND VE DİPLOMATİK ZAFER
Siyasal ve birlik alanında önemli adımlar atan Kürtler diplomasi alanında önemli başarılara imza attı. Mayıs ayında Rusya resmi olarak davet edilen Kürt Yüksek Konseyi yaptığı temaslarda Suriye üzerine Cenevre’de yapılması planlanan uluslararası toplantıya Kürtler adına katılma talebinde bulundu. Bu talep ilgili çevrelerce kabul edilirken, böylece Kürtler ilk defa kendi iradeleri ile bir uluslarası platforma katılma fırsatı buldu. Ancak daha sonra başını ABD’nin çektiği kimi güçler Kürt Konseyi’nin katılımı engelleme çabalarına girişirken, Abdulbasit Seyda gibi kimi Kürt şahsiyetler öne çıkarılarak birlik dağıtılmaya çalışıldı.
GEÇİCİ YÖNETİM VE SEÇİM HAMLESİ
Yılların verdiği mücadele sonucunda büyük deneyimler kazanan Kürtler ise bu girişimlere karşı daha ileri bir adım atarak, bölgenin tüm yapılarını temsil edecek geçici bir yönetim ve toplumsal sözleşme hamlesini başlattı. Buna göre tüm etnik, kültürel ve dini yapılar ile yapılacak görüşmelerin sonucunda oluşturulacak olan ve her kesimin temsilini bulacağı bir komite gecibi bir yönetim belirleyecek. Hazırlıkları devam eden toplumsal sözleşme ise belirlenecek ve Kürt Yüksek Konseyi’nin rolünü de üstlenecek olan bu geçici yönetim tarafından ilan edilecek. 3 ay devam edecek olan bu çalışmaların ardından ise, 3 ay içinde seçime gidilecek, ayrıca toplumsal sözleşme de halkın oyuna sunulacak. Seçim sonucunda bölgenin resmi yönetimi belirlenmiş olacak.
Tüm gelişmeler dikkate alındığında, 19 Temmuz devriminin birinci yılında Batı Kürdistan halklarının, inkar ve tasfiye politikalarına karşı sarsılmaz bir savunma sistemi kurdukları ve “demokratik özerklik olarak tanımlardıkları sistemlerini de yaşamın her alanında uygulamaya başladıklarından bahsetmek mümkün.
Dildar Aryen /ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info