30 Eylül 2013 Pazartesi Saat 14:32
SELAHATTİN ERDEM
Türkiye 2014 Martında yapılacak yerel seçim sürecine tamamen
girmiş durumda. Her şey artık seçimin gereklerine göre ve seçimi kazanmak üzere
düzenleniyor. Bunu en başta iktidar partisi AKP’nin tutumu ve çalışmalarında
görüyoruz. Muhalefet partileri CHP ve MHP’nin tutum ve çabaları da iktidar
partisinden pek farklı değil. Bu nedenle her eğilimden demokrasi güçlerinin de
böyle bir tutum ve çaba içinde olması gerekiyor. Çünkü 2014 baharında yapılacak
yerel yönetim seçimlerinin en az genel seçim kadar ülke siyaseti üzerinde
etkili olacağı anlaşılıyor. Bu bakımdan bahardaki yerel seçimler siyaseten çok
büyük önem taşıyor.
Bir kere yerel seçimler Türkiye’de her zaman büyük bir önem
ifade ediyor. Her ne kadar üniter devlet sistemi nedeniyle oluşan merkezileşme
yerel yönetimlerin etkinlik alanını çok sınırlamış olsa da, yine de yerel
yönetimler toplumun biraz katılım gösterdiği ve eğer denebilirse demokrasinin
bir nebze gerçekleştiği alanlar oluyor. Bu nedenle AKP’nin iktidar olması
ardından yapılan ilk yerel seçim olan 2004 seçimleri çok büyük önem taşımıştı.
29 Mart 2009’da yapılan yerel seçimlere ise bizzat AKP tarafından “Referandum
denmişti.
Gerçekten de 29 Mart 2009 seçimleri Türkiye siyasetinde bir
referandum kadar önemli siyasal sonuçlar ortaya çıkartmıştı. Bilindiği gibi,
Türkiye’nin tüm kaynakları AKP’nin seçimi kazanması için seferber edilmesine,
ordudan burjuvaziye ve tüm ulusalcılara kadar herkesin AKP’yi desteklemesine,
parayla oy satın almaktan her türlü hileye kadar her şeyin AKP lehine serbest
edilmesine ve bizzat ABD Dışişleri Bakanının Türkiye’ye gelip AKP’ye açıktan
destek vermesine rağmen, seçimleri Kürt demokratik siyasetinin temsilcisi olan
DTP kazanmıştı. Böylece Kürt sorununun çözümü adeta referanduma tabi
tutulmuştu.
Referandum düzeyindeki seçimi Kürt demokratik siyasetinin
kazanmasına ve böylece Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için çok
elverişli bir siyasal zemin oluşmasına rağmen, bu zemini Kürt sorununun çözümü
ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için kullanmak yerine, AKP Hükümeti Kürt
demokratik siyasetini tasfiye etmek amacıyla 14 Nisan 2009’dan itibaren siyasal
soykırım operasyonlarını başlatmıştı. Kürtlere karşı yapılan bir sivil darbe
niteliğindeki bu saldırılar sonucunda bugüne kadar on bin Kürt siyasetçi
kovuşturulmuş ve tutuklanıp zindanlara doldurulmuştu.
Bugün hala Türkiye ve Kürdistan 14 Nisan 2009’da başlatılan
bu siyasal soykırım operasyonlarının yarattığı ağır siyasal sonuçları yaşıyor.
Bu sonuçlar giderilmeden demokratikleşmenin önünün açılamayacağını herkes kabul
ediyor. AKP’nin 2014 yerel seçimlerini de benzer bir biçimde ele aldığı, eğer
seçimleri kazanırsa bunu AKP hegemonyasını geliştirmede kullanacağı gözleniyor.
Dikkat edilirse son iki yılda, yani 2012 ve 2013 yıllarında
herhangi bir seçim yapılmış değil. Halbuki daha önceki yıllarda en az bir seçim
yapılıyordu. Son iki yılda seçim yapılmamış olması ülke siyasetini belli bir
belirsizlik içine sokmuş durumda. Hangi siyasal eğilimin gücünün ne kadar
olduğu yoğunca tartışılıyor. Bu belirsizliği giderecek ve siyasal durumu
netleştirecek olması nedeniyle de 2014 Martında yapılacak yerel yönetimler
seçimi büyük önem taşıyor. Adeta bir kez daha yerel seçimler yeni bir
referandum haline gelmiş bulunuyor.
Her şeyden önce AKP’nin 2014 baharındaki yerel seçimlere
böyle yaklaştığı açıkça görülüyor. Henüz kelime olarak referandumu telaffuz
etmiş değil, fakat seçim çalışmaları açıkça yürütülür hale geldiği zaman bu
ifadelendirmeyi yapacağından hiçbir kuşku yok. AKP’nin tutumu ve çalışmaları bu
gerçeği açıkça gösteriyor. Hatta AKP’nin her şeyini gelecek bahardaki yerel
seçim sonuçlarına endekslediği çok açık bir biçimde görülüyor. Referandumdan da
öte AKP yerel seçimleri kendisi için adeta hayati önemde görüyor. Bütün
çalışmalarını da buna endeksli olarak yürütüyor.
Zaten AKP’nin bütün çalışmalarını her zaman seçime endeksli
yürüttüğü biliniyor. Bunun için sürekli anket sistemiyle çalışıyor. Yani
toplumdan daha fazla oyu hangi söz ve davranışla alabilecekse onları yapıyor.
2014 baharındaki yerel seçimler için planlı çalışmalarını da bundan en az bir
yıl öncesinden başlatmış bulunuyor. Önce bu gerçeği bilmek lazım. Başta Tayyip
Erdoğan olmak üzere tüm AKP yöneticileri de adeta seçim için seferber olmuş
durumda.
Sadece yöneticiler mi? Kuşkusuz değil. Kadın, genç tüm
üyelerini AKP seçime seferber etmiş bulunuyor. Bütün hükümet çalışmalarını
seçime göre yürütüyor. Tüm devlet imkanlarını ve elindeki gücü seçimi kazanmak
için seferber ediyor. Kısaca AKP yerel seçimleri ciddiye alıyor ve önemsiyor.
Dolayısıyla tüm demokratik güçlerin de en az AKP kadar önemsemesi ve seçim
çalışmalarını büyük bir ciddiyetle yürütmesi gerekiyor.
Bu noktada BDP ve HDP’nin bir süredir seçime yönelik belli
bir arayış ve çaba içinde oldukları basına yansıyor. En azından Kürdistan’da
BDP seçime girerken, Türkiye’de de HDP’nin seçime gireceği ve bu iki partinin
seçimde birbirini destekleyeceği basın üzerinden ilan edilmiş bulunuyor. Yine
uygun adaylar bulmak ve yerel seçimleri kazanmak için yoğun bir arayış ve çaba
içinde oldukları ifade ediliyor.
Kuşkusuz basına yansıyan bu bilgiler bile demokratik güçler
açısından önemli. Fakat bunları yeterli görmek mümkün değil. Yetersiz bir tutum
ve çabayla da yerel seçimleri kazanmak mümkün değil. Çünkü AKP sadece seçimi
kazanmak için büyük çaba harcamıyor, yerel seçim sistemini de kendi durumuna
göre değiştirip düzenlemiş bulunuyor. Büyük şehir düzenlemelerinden beldelere
kadar her şeyi bu temelde yaptığı tartışmasız. BDP ve HDP’nin bu gerçeği de
dikkate alması lazım. O nedenle de eskiye göre seçim çalışmalarına daha çok
planlı ve özenli yaklaşmaları gerekiyor.
Yerel seçimlerde en önemli noktanın uygun adaylar belirlemek
olduğu iyi biliniyor. Bu nedenle halkın önüne çıkartılacak adayların çok iyi
seçilmiş olması gerekiyor. Adayların halkçı olmaları ve seçecek halk tarafından
tanınmaları çok önemli. Yine yapacakları işin ehli olmaları, güvenilir ve iş
yapar konumda bulunmaları da önem taşıyor. Bu konuda çok, ama çok dikkat
edilmesi gerekiyor.
Adayların doğru belirlenmesi elbette çok önemli, fakat
yeterli değildir. Seçimi kazanmak için halkın önüne iyi hazırlanmış ve
anlaşılır bir demokratik yerel yönetim projesi koyabilmek gerekir. Tabi bu da
yetmez, hazırlanan projenin açık, anlaşılır ve çekici bir üslupla en geniş
kitlelere götürülmesi ve kitlelerin ikna edilebilmesi gerekir. Yani bu işte
yetkin olmak ve çok çaba harcamak gerekiyor. Unutmayalım ki, seçimi
kazandıracak hazır bir oy durumu kimsenin elinde değildir. Bu nedenle çalışan,
hem de çok çalışan kazanacaktır.
Kısaca 2014 Martında yapılacak yerel seçimin de bir
referandum değerinde olduğu tartışmasızdır. Seçimi kazanan sadece yerel
yönetimlerin sahibi olmayacak, aynı zamanda geleceğin siyasal gücünü de ortaya
çıkartacaktır. Böylece de gidişatın nasıl olacağı, sürecin nasıl ilerleyeceği,
mevcut sorunların nasıl çözüleceği ortaya çıkacaktır. Bu da sorunların
demokratik çözümü ve demokrasi hareketinin güçlenip ülke siyasetinde söz sahibi
haline gelebilmesi için bulunmaz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendiremeyenlerin
tarih karşısında söyleyecek bir sözleri olamaz!
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA
Navenda Lêkolînên Stratejîk a Kurdistanê
www.navendalekolin.com www.lekolin.org
-www.lekolin.net – www.lekolin.info