Ya Benim Kürdüm Ol Ya da Hiç Olma

Tarihten günümüze kadar devam eden
Emperyalist güçlerin güç oyunları Ortadoğu üzerinde bütün hızıyla devam
ettiğini görüyoruz. Baş rollerinde ABD’nin olduğu bu güç oyununda Rusya,
Fransa, İngiltere, İngiltere ve son olarak da Çin’in Ortadoğu’ya girişi
önemlidir. Bu temelde başta Ortadoğu olmak üzere Kürtler üzerinde yürütülen
çıkar siyasetini iyi anlamak ve okumak gerekir.

Hegamon güçlerin Kürtler üzerindeki
kirli siyaseti bu gün başlayan bir siyaset değildir. Bu tarihten beri yürütülen
ve gittikçe derinleşen bir siyasetin sonucudur. Onun için Kürtlerin statü
sahibi olmasını istemeyen başta Türk devleti olmak üzere hegamon güçler
çıkarları için bütün halkları yok etmeye yönelik bir siyaset yürüttüğü
aşikardır.

Halkların yok edilmesi ve statüsüz
bırakılması hegamon güçlerin hedeflerinden biridir. Ortadoğu da bir çok halk
yok edilerek işlevsiz bırakılmıştır. Aslında bu gün Kürtlere yapılmak istenende
budur. Genel mantık şöyledir:  Ya benim Kürdüm olacaksın ya da hiç
olmayacaksın zihniyeti dayatılmaktadır. Genel itibarıyla baktığımızda Türk
devleti başta olmak üzere yapılmak istenen de budur. Bu gün ABD’nin de Kürtlere
dayattığı zihniyette bu zihniyettir. Ama bu zihniyet Kürt halkı tarafından
reddedilerek haklı direnişlerine devam ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Aralık 2018 tarihinde yaptığı
görüşmeden sonra ABD’de tarafından yapılan açıklama önemli ve mesaj içerikliydi.
Bu mesajı ve yapılmak isteneni iyi okumak gerekir.

Türk devletinin amacı Kürt kazanımlarına
yönelmedir

ABD Başbakanı Donald Trump, “Suriye’de
bulunmamızın amacı DAİŞ’ti ve biz görevimizi başarıyla tamamladık. Bunun için
Suriye’den çekiliyoruz demişti.  Evet ABD söylemde çekileceğini söylerken
Türkiye’ye verilen mesaj çok önemlidir aslında. Burada Türkiye başından beri
Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için büyük bir diplomasi yürütüldüğü
biliniyor. Tek amacı ise Kürt kazanımları yok etmektir. Türk devleti baştan
beri DAİŞ’i destekleyen bir pozisyonda yer almıştır. DAİŞ’le mücadele etme
dışında DAİŞ’e destek vermiş ve siyasetini bu doğrultuda yürütmüştür. Onun için
DAİŞ’li mücadele adı altında Kürt kazanımlarına yöneleceği kesindir.

Nasıl ki Türkiye’de Kürtler yok edilmeye
ve sindirilmeye çalışılıyorsa Rojava’da yapılmak istenen budur. Yada Türk
devleti ve İktidarın yürüttüğü “benim Kürdüm ol ki yaşayasın eğer sen Kürdüm
olmasan ölüme mahkumsun zihniyeti dayatılmaktadır.

ABD’nin Rojava’da yaratmak istediği
İkinci bir KDP zihniyetidir

Bu gün ABD ve Türk devletinin anlaştığı
noktalarında başında Kürtlerin bulunduğu alanları kendi hakimiyetine alarak
kendi Kürtlerini yaratma siyaseti yatmaktadır.

ABD bunu daha önce de Irak Federal
Kürdistan Bölgesinde yaparak istediği sonucu aldı diyebiliriz. Irak Federal
Kürdistan Bölgesi ABD’nin kararları doğrultusunda yürütülmektedir. Yani ABD’nin
bir eyaleti ve yaratmak istediği Kürt profilidir.  Ve yaratılmak istenen
Kürt profili İsrail ve ABD’nin yarattığı KDP zihniyetidir. Ulusal bilinçten
yoksun Kürt değer ve yargılarından uzak sadece kendi şahsi çıkarları doğrultusunda
ilerleyen bir zihniyettir KDP. ABD ve dış güçlerin yarattığı bir KDP Rojava’da
yaratılmak isteniyor.

ABD bunu Rojava’da yapmak istemekte ve
istemeye de devam edeceği görülmektedir. Bu gün ABD’nin bu çekilme
açıklamasının altında yatan gerçek nedenlerden biride aslında budur. Siz benim
Kürdüm olacaksınız ama benim yaratacağım yönetim ve zihniyet doğrultusunda bir
statüye sahip olacaksınız. Bundan bir ay önce de PKK’nin yönetim kadrosuna
yönelik yürüttüğü ödül siyaseti tam da bunu gösteriyor aslında. Sizi ayrıştıracağım
sonra sizi kendi hakimiyetim altına alacağım ve sonra da yöneteceğim
mantığıydı.

ABD Türk piyonunu sahaya sürüyor

Bu gün bu mantık Kürtler tarafından
reddedilince ABD göz dağı vermek için çekilme siyasetini ortaya koydu.

ABD’nin ortaya koyduğu bu çekilme
siyaseti başta Türk devleti olmak üzere İran ve Rusya’nın işine geldi. Türk
devleti ABD’nin çekilmesiyle birlikte Rojava’ya saldırılarını
gerçekleştireceğine benzese de bunu büyük bir kaygı ile yapacağı da ortadır.
Çünkü ABD artık bütün sorumluluğu Türk devletine bilinçli olarak yükledi.
ABD’nin topu Türk devletine atması aslında piyonumsun ve istediğim zaman seni
kullanılır ve atarım mesajıdır. Onun için ABD bir yandan Kürtlere göz dağı
verirken bir yandan elinde tutuğu piyonu iyi kullanmaya çalışıyor.

ABD Kürtlere göz dağı verirken unuttuğu
bir şey var Kürtler bu mücadeleye başlarken ABD’nin kararıyla ve başka güçlerin
kararlarıyla başlamadı. Onun için ABD’nin olup olmaması Kürtleri kendi
mücadelesinde vazgeçirmeyecektir. Kürtler kendi direnişlerini yükselterek devam
edecektir.  ABD’nin bu çekilme kararı her ne kadar kamuoyunda “Kürtler
yine yalnız bırakıldı ya da “Kürtler Yüz üstü bırakıldı dense de Kürtler
tarihten bu güne hep kendi öz iradeleriyle haklı mücadelelerini sürdürmeye
devam etti. Bu mücadele ve direniş bundan sonrada devam edecekttr.

Asıl Korkması gereken Türk devletidir

Asıl korkması gereken Türk devletidir.
Çünkü Türk devleti büyük bir çıkmazın içine sürükleniyor. Bir yandan büyük bir
ekonomik kriz, bir yandan siyasi bunalım ve iktidarın kendini odaklı yerel
seçimler var. Türkiye’de bu kadar siyasi ve ekonomik kriz yaşanırken Türk
devletinin operasyon naraları büyük bir bataklığa sürüklenme naraları olacak.

Ve Seçimler demişken Rojava’ya yapılması
planlanan askeri operasyon altında seçim vaadi ve milliyetçi kesimi kendi
etrafında toplama siyaseti de yatmaktadır. Bu operasyonu propaganda aracı
yaparak oy kazanmayı hedeflemektedir. Her zaman yaptığı da bu dur aslında.

Peki İran ve Rusya Türk devletinin
yapmayı planladığı bu operasyona destek olacak mı? Ya da İran, Rusya ve Rejim
birleşip kendi çıkarları doğrultusunda Türk devletini bertaraf mı edecek? Onu
iller ki günlerde göreceğiz.

Sara Gulan

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html