• kurdî
  • العربية
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa Genel

Varlığı Korumak

Yayınlayan Ulaş Arslan
5 Mayıs 2020
Kategori: Genel
265 5
A A
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

İnsanın yarattığı anlam dünyası varlık olgusuna dayanır. İnsanlık tarihi bir anlamda varlığa, varlığın kökenine, oluşum sürecine, gelişim seyrine ve varlığın amacına dair sorulan sorulara ilişkin geliştirilen cevapların toplamıdır.

Varlığı toprağa dayandıran, varlık ile toprağı özdeş gören, bu anlamda toprağa kutsallıklar atfeden nice inanç, düşünce ve mitoloji olagelmiştir.

Özellikle de Kürdistan ve içinde yer aldığı Ortadoğu bölgesinde toprak olgusu sadece geçmiş ve bugünü değil, gelecek ütopyasını, hayallerini de şekillendirmektedir.

Kültürden sanata, bilimden felsefeye, dinden ekonomiye, siyasal, askeri ve toplumsal sistemlere kadar yaşamın her anında ve alanında toprak metaforu ile karşılaşmak, bir olgu olarak ele almak mümkündür.

Çünkü her oluşum üzerinde var olabileceği, şekillenip yükselebileceği bir zemine ihtiyaç duyar. Bu zemin fizik alanı için olduğu kadar metafizik alanı için de geçerlidir.

Duygularımız, düşüncelerimiz, arzularımız, hayallerimiz bir zemin üzerinden var olur ve gelişir. Hayatı kurgularken öncelikle zaman-mekan diyalektiğini işletiriz.

Bu anlamda yaşanan tüm sorunların da merkezinde, kaynağında toprağa dair yaşanan sorunların olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Toprağın hakimiyeti, ele geçirilmesi ve sömürüsü üzerinden şekillenen feodal çağ her ne kadar sona ermiş olsa da insanın toprakla olan mutlak ilişkisinden kaynaklı, kendini çok farklı sunmaya çalışan kapitalist sistem bile ayakta kalabilmek ve ekonomi politiğini sürdürebilmek için dünyanın çeşitli yerlerindeki coğrafyaları  ekonomik, siyasi, askeri vb. açılardan dizayn etmeye çalışır.

Bugün eğer kapitalist sistemin yapısal kriz yaşadığı bir süreçte adına 3. Dünya Savaşı denilen sistem savaşları Ortadoğu’da, Kürdistan’da çok boyutlu ve derinliğine yaşanıyorsa; bunun, bu toprakların tarihiyle ilişkisi görülmek zorundadır.

Toprak insanı, insan toplumu, toplum da kültürü, dili, inancı, bilimi, ahlak ve sistemleri yaratır veya tüm bunlar onun üzerinden yükselir.

Yaşam diyalektiği kendini sürekli üretmekle, var etmekle, bütünün içinde bir anlam kazanmakla mümkündür.

Var olmak, üretmek, anlamlandırmak toplumsal özü şekillendirir. Oysa kapitalizm tüm bunların tersidir ve her şeyi özünden uzaklaştırıp parçalayıp sınırsız bir yok etme ve tüketme üzerinden yükselir.

Geldiğimiz aşamada kapitalist sistem insana dair el atmadığı hiç bir şeyi bırakmamış, her şeyi bir tüketim nesnesi haline getirmiştir.

Ve bu tüketimin gelip dayandığı yer; boşluktur, kaostur. Boşluğu tüketemezsiniz, bir tüketim nesnesi haline getirip piyasaya süremezsiniz.

Tüm bu gerçeklikler ışığında büyük tahribatların yaşandığı, toplumların savaş denilen lanetli canavarla paramparça edildiği, insanların anayurtlarından göç ettirildiği ve vahşi bir fiziksel, kültürel, zihinsel ve ideolojik kıyıma uğratıldığı çağımızda insana dair geliştirilmek istenen tüm kurtuluş reçeteleri varlığı güvence altına almak zorundadır.

Ancak bu şekilde kapitalist modernist sistemin yarattığı boşluk doldurulabilir, insan tekrardan anlam dünyasına çekilerek özgür bir dünyanın inşasında aktif bir özne haline getirilebilir.

Ülkemiz Kürdistan tüm bu çelişki ve çatışmaların merkezinde yer almakta, Kürdistan toplumu üzerinde çok yönlü bir baskı ve yok etme politikası yürütülmektedir.

Bu koşullarda ortaya çıkan ülkeyi terk edip mültecileşme eğilimleri, başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine göç edip orada yeni bir yaşam kurabileceğini sanma yaklaşımları ham bir hayalden de öteye ölümden beter bir tehlikeyi içeriyor.

Kuşkusuz bu eğilim ve yaklaşımlar doğal bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkmamaktadir. Aksine soykırımcı sömürgeci güçlerin toplum içinde geliştirdiği bir eğilimdir.

“Kürdistan’da artık yaşanılamaz, Kürdistan ve Kürt sorunu çözülemez, mücadele etmenin bir anlamı yoktur” düşüncesini yaratmaya çalışan soykırımcı sömürgecilik, bu şekilde Kürdistan’ı Kürtsüzleştirmeyi amaçlamaktadır.

 İşgal ettiği yerlerde zorla demografyayı değiştirmekte, dünyanın çeşitli yerlerinden getirdiği ve özellikle de Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen insanları Bakurê Kürdistan’daki çeşitli yerlere yerleştirmektedir.

Bu yetmezmiş gibi kirli şebekeler, insan kaçakçılığı yapan çete örgütlenmeleri aracılığıyla 4 parça Kürdistanı’nda Kürt gençlerini Avrupa vb. yerlere taşımaktadır.

Ülkelerinden koparılan ve mülteci konumuna düşürülen bu insanları bekleyen ise ölüm ya da ölümden beter bir kimliksizleşme olmaktadır.

Bu nedenle Kürdistan’da yaşam koşulları ne kadar zor olursa olsun, soykırımcı sömürgeci saldırılar ne kadar vahşice sürdürülürse sürdürülsün kendi topraklarımızda kalma ve yaşama konusunda gösterilecek ısrar, insan olarak yaşama konusundaki ısrar olacaktır.

Çünkü insan ancak toplumuyla insandır ve toplum kendi kökleri, toprağı üzerinde boy verir.

Bu temelde tüm bu kirli özel savaş politika ve planlarına karşı duyarlı olmak, Kürdistan’da yaşama ve mücadele etme kararlılığını, ısrarını, cesaretini göstermek her Kürt insanının hem görevi hem de hakkıdır. Varlık ve özgürlük savaşı ancak bu şekilde zafere ulaşacaktır.

Önceki yazı

Sömürgeci Kayyumlar ve Allende’yi Hatırlamak

Sonraki Haber

Bir Ülkeyi Terörle Yönetmek!

Benzer Haberler

Çağrının Tarihsel-İdeolojik Sosyolojik Ve Politik Anlamı- BÖLÜM 1
Dizi Yazı

Çağrının Tarihsel-İdeolojik Sosyolojik Ve Politik Anlamı- BÖLÜM 1

15 Mart 2025
AKP-MHP İktidari Sıkışmış Durumda
Genel

AKP-MHP İktidari Sıkışmış Durumda

13 Ekim 2024
`Kimse Duymadık Demesin; Hangi Güç Girerse Girsin Savaş Açarız`
Genel

`Kimse Duymadık Demesin; Hangi Güç Girerse Girsin Savaş Açarız`

7 Ağustos 2024
Sonraki Haber

Bir Ülkeyi Terörle Yönetmek!

Öne Çıkan Yazılar

  • MİT ve Parastin’dan Askeri ‘Tek Vücut’ Hattı- HABER ANALİZ

    MİT ve Parastin’dan Askeri ‘Tek Vücut’ Hattı- HABER ANALİZ

    533 Paylaşım
    Paylaş 213 Paylaş 133
  • MİT’ten HTŞ’ye Yeni Talimatlar – ÖZEL HABER

    505 Paylaşım
    Paylaş 202 Paylaş 126
  • İnkar Siyaseti Tasfiye Edildi, Sıra Demokratik Toplum İnşasında

    547 Paylaşım
    Paylaş 219 Paylaş 137
  • ‘Yeni Başlangıçlar Kongresi’

    542 Paylaşım
    Paylaş 217 Paylaş 136
  • Hafıza, Umut ve Yeniden Doğuş

    518 Paylaşım
    Paylaş 207 Paylaş 130

Önerilenler

MİT’ten HTŞ’ye Yeni Talimatlar – ÖZEL HABER

MİT ve Parastin’dan Askeri ‘Tek Vücut’ Hattı- HABER ANALİZ

Her Günümüz 15’ Mayıs Duyarlılığıyla Geçmeli!

Hafıza, Umut ve Yeniden Doğuş

HRW: Türkiye Destekli Çetelerin İhlalleri Devam Ediyor

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç