• Latest
  • All
  • Haberler
  • Editörden
  • Araştırmalar
  • Makaleler
  • Politik Analiz
  • Dizi Yazı

Varlığı Korumak

5 Mayıs 2020

TC ve HTŞ Dünyanın Gözü Önünde Alevileri Katletmeye Devam Ediyor-HABER ANALİZ

2 Temmuz 2025

Demokratik Toplum Sosyalizmi ve Öz Savunma

1 Temmuz 2025

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

30 Haziran 2025

Önder Apo’nun Manifestosu Ve Yaşanan Gelişmelere Etkisi

30 Haziran 2025

MİT ve HTŞ, Uyuşturucu Kaçakçılığında Baas Rejiminin İzinden Gidiyor!- HABER ANALİZ

28 Haziran 2025

Küresel ve Bölgesel Hegemonik Rekabetin Bir Yansıması

27 Haziran 2025

Emperyalist Savaşlar Ve Devrim İmkânları

26 Haziran 2025

Efrin’de El Emşat Çeteleri Yeniden Aktifleşiyor- ÖZEL HABER

25 Haziran 2025

‘Niyeti İyi Olan Bir Devlet, Kongre Sonrası İkinci Gün Komisyon Kurardı’

25 Haziran 2025

‘Doğu Kürdistan’da Alternatifi Olan Tek Güç PJAK’tır’

24 Haziran 2025

Şam’daki Kiliseye Yapılan Saldırı HTŞ Üyeleri Tarafından Yapıldı-ÖZEL HABER

23 Haziran 2025

Demokratik Ulusta Demokratik Komün Yaşamı

23 Haziran 2025
No Result
View All Result

Varlığı Korumak

Ulaş Arslan by Ulaş Arslan
5 Mayıs 2020
in Genel
Reading Time: 3 mins read
A A
Home Genel

İnsanın yarattığı anlam dünyası varlık olgusuna dayanır. İnsanlık tarihi bir anlamda varlığa, varlığın kökenine, oluşum sürecine, gelişim seyrine ve varlığın amacına dair sorulan sorulara ilişkin geliştirilen cevapların toplamıdır.

Varlığı toprağa dayandıran, varlık ile toprağı özdeş gören, bu anlamda toprağa kutsallıklar atfeden nice inanç, düşünce ve mitoloji olagelmiştir.

Özellikle de Kürdistan ve içinde yer aldığı Ortadoğu bölgesinde toprak olgusu sadece geçmiş ve bugünü değil, gelecek ütopyasını, hayallerini de şekillendirmektedir.

Kültürden sanata, bilimden felsefeye, dinden ekonomiye, siyasal, askeri ve toplumsal sistemlere kadar yaşamın her anında ve alanında toprak metaforu ile karşılaşmak, bir olgu olarak ele almak mümkündür.

Çünkü her oluşum üzerinde var olabileceği, şekillenip yükselebileceği bir zemine ihtiyaç duyar. Bu zemin fizik alanı için olduğu kadar metafizik alanı için de geçerlidir.

Duygularımız, düşüncelerimiz, arzularımız, hayallerimiz bir zemin üzerinden var olur ve gelişir. Hayatı kurgularken öncelikle zaman-mekan diyalektiğini işletiriz.

Bu anlamda yaşanan tüm sorunların da merkezinde, kaynağında toprağa dair yaşanan sorunların olduğunu söylemek doğru olacaktır.

Toprağın hakimiyeti, ele geçirilmesi ve sömürüsü üzerinden şekillenen feodal çağ her ne kadar sona ermiş olsa da insanın toprakla olan mutlak ilişkisinden kaynaklı, kendini çok farklı sunmaya çalışan kapitalist sistem bile ayakta kalabilmek ve ekonomi politiğini sürdürebilmek için dünyanın çeşitli yerlerindeki coğrafyaları  ekonomik, siyasi, askeri vb. açılardan dizayn etmeye çalışır.

Bugün eğer kapitalist sistemin yapısal kriz yaşadığı bir süreçte adına 3. Dünya Savaşı denilen sistem savaşları Ortadoğu’da, Kürdistan’da çok boyutlu ve derinliğine yaşanıyorsa; bunun, bu toprakların tarihiyle ilişkisi görülmek zorundadır.

Toprak insanı, insan toplumu, toplum da kültürü, dili, inancı, bilimi, ahlak ve sistemleri yaratır veya tüm bunlar onun üzerinden yükselir.

Yaşam diyalektiği kendini sürekli üretmekle, var etmekle, bütünün içinde bir anlam kazanmakla mümkündür.

Var olmak, üretmek, anlamlandırmak toplumsal özü şekillendirir. Oysa kapitalizm tüm bunların tersidir ve her şeyi özünden uzaklaştırıp parçalayıp sınırsız bir yok etme ve tüketme üzerinden yükselir.

Geldiğimiz aşamada kapitalist sistem insana dair el atmadığı hiç bir şeyi bırakmamış, her şeyi bir tüketim nesnesi haline getirmiştir.

Ve bu tüketimin gelip dayandığı yer; boşluktur, kaostur. Boşluğu tüketemezsiniz, bir tüketim nesnesi haline getirip piyasaya süremezsiniz.

Tüm bu gerçeklikler ışığında büyük tahribatların yaşandığı, toplumların savaş denilen lanetli canavarla paramparça edildiği, insanların anayurtlarından göç ettirildiği ve vahşi bir fiziksel, kültürel, zihinsel ve ideolojik kıyıma uğratıldığı çağımızda insana dair geliştirilmek istenen tüm kurtuluş reçeteleri varlığı güvence altına almak zorundadır.

Ancak bu şekilde kapitalist modernist sistemin yarattığı boşluk doldurulabilir, insan tekrardan anlam dünyasına çekilerek özgür bir dünyanın inşasında aktif bir özne haline getirilebilir.

Ülkemiz Kürdistan tüm bu çelişki ve çatışmaların merkezinde yer almakta, Kürdistan toplumu üzerinde çok yönlü bir baskı ve yok etme politikası yürütülmektedir.

Bu koşullarda ortaya çıkan ülkeyi terk edip mültecileşme eğilimleri, başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine göç edip orada yeni bir yaşam kurabileceğini sanma yaklaşımları ham bir hayalden de öteye ölümden beter bir tehlikeyi içeriyor.

Kuşkusuz bu eğilim ve yaklaşımlar doğal bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkmamaktadir. Aksine soykırımcı sömürgeci güçlerin toplum içinde geliştirdiği bir eğilimdir.

“Kürdistan’da artık yaşanılamaz, Kürdistan ve Kürt sorunu çözülemez, mücadele etmenin bir anlamı yoktur” düşüncesini yaratmaya çalışan soykırımcı sömürgecilik, bu şekilde Kürdistan’ı Kürtsüzleştirmeyi amaçlamaktadır.

 İşgal ettiği yerlerde zorla demografyayı değiştirmekte, dünyanın çeşitli yerlerinden getirdiği ve özellikle de Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen insanları Bakurê Kürdistan’daki çeşitli yerlere yerleştirmektedir.

Bu yetmezmiş gibi kirli şebekeler, insan kaçakçılığı yapan çete örgütlenmeleri aracılığıyla 4 parça Kürdistanı’nda Kürt gençlerini Avrupa vb. yerlere taşımaktadır.

Ülkelerinden koparılan ve mülteci konumuna düşürülen bu insanları bekleyen ise ölüm ya da ölümden beter bir kimliksizleşme olmaktadır.

Bu nedenle Kürdistan’da yaşam koşulları ne kadar zor olursa olsun, soykırımcı sömürgeci saldırılar ne kadar vahşice sürdürülürse sürdürülsün kendi topraklarımızda kalma ve yaşama konusunda gösterilecek ısrar, insan olarak yaşama konusundaki ısrar olacaktır.

Çünkü insan ancak toplumuyla insandır ve toplum kendi kökleri, toprağı üzerinde boy verir.

Bu temelde tüm bu kirli özel savaş politika ve planlarına karşı duyarlı olmak, Kürdistan’da yaşama ve mücadele etme kararlılığını, ısrarını, cesaretini göstermek her Kürt insanının hem görevi hem de hakkıdır. Varlık ve özgürlük savaşı ancak bu şekilde zafere ulaşacaktır.

Share210Tweet132
Previous Post

Sömürgeci Kayyumlar ve Allende’yi Hatırlamak

Next Post

Bir Ülkeyi Terörle Yönetmek!

Ulaş Arslan

Ulaş Arslan

Related Posts

Genel

İktidarsız Ve Parasız Sosyalistçe Yaşamak-2

by Lekolin
7 Haziran 2025
0

İktidar ve para, egemen erkeği tanımlamaktadır. Bu bakımdan iktidar ve para kültüründe sömürü, tahakküm, sahtekarlık, yalan-dolan, savaş, gasp, talan, katliam...

Read more

Çağrının Tarihsel-İdeolojik Sosyolojik Ve Politik Anlamı- BÖLÜM 1

15 Mart 2025

AKP-MHP İktidari Sıkışmış Durumda

13 Ekim 2024

`Kimse Duymadık Demesin; Hangi Güç Girerse Girsin Savaş Açarız`

7 Ağustos 2024

Irak İçişleri Bakanlığı’na Duyurulur: Tüm İddialarınızı Yalanlayacak Bilgiler Var Elimizde

12 Temmuz 2024
Next Post

Bir Ülkeyi Terörle Yönetmek!

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi
  • Anasayfa
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi