Barışçıl ve özgür bir yaşam hedefliyoruz. Barışın ve özgürlüğün olduğu bir yaşam tabi ki, insan haklarının olduğu, insana değer verildiği bir toplumsal düzenle mümkün olacak. Topluma köleliğin dayatıldığı, insan haklarına saygının olmadığı, küçük bir sermaye kesiminin toplum üzerinde egemenlik kurduğu bir sistemde barış ve özgürlük olmaz. Türkiye yıllardır faşizan bir cenderede tutuluyor. Faşizm Türkiye’nin kaderi olmuş. Türkiye’de düşünmek, fikrini açıklamak, devletin ve hükümetin hatalarını eleştirmek yasaktır. Var olan mevcut sistemi olduğu gibi kabul etmek, topluma dayatılıyor. Devlet’den hak talep etmek yasaktır, devlet verirse alırsın, vermezse itaat adersin, boyun eğersin deniyor. Faşizmin girmediği hiçbir yer ve mekan bırakılmadı. Türkiye’de, baskı ve zulüm normal hayatın bir parçası haline getirildi. Türkiye son 50 yılda elit kesim dediğimiz çevrelerin, elinde adeta açık bir ceza evi haline getirilmiş bulunmaktadır. Faşizmin kurumlaştığı ülkelerde her gün sokaklarda insanlar kurşunlanır, öldürülür. Türkiye, korku toplumunun yaratıldığı bir ülke oldu.
Şu anki Türkiye, 12 Eylül faşizminin hedeflediği Türkiye’dir. Bundan 40 yıl önce böyle bir Türkiye tasarlanmıştı ve adım adım toplum kutuplaştırıldı, kapmlaştırıldı. Son 40 yılda dilencileşmiş, korkan, hak armasını tümden kaybetme noktasına gelmiş bir toplum yaratıldı. Dayatılan köleliği ihtirazsız kabul eden, devleti her şeyin üstünde gören bir zihniyet topluma hakim olmuş durumdadır. Toplumdan alınıp topluma parayla verileni hizmet olarak gören bir kültür oluşmuştur. Sadece yol ve köprülerin olmasıyla övünen bir toplum olduk. İnsanların, haklarını aramaları, özgürlük için mücadele etmeleri, insanca yaşam için direnmeleri, demokratik bir ülke talep etmeleri ”vatan hainliği” olarak görülüyor.
Türkiye’de sisteme hakim olan çevreler, demokratik bir toplumdan sürekli korkmuşlardır. Demokrasiyi bilen, özgürlüğü haykıran, bunu için her türlü bedeli veren bir toplumun olmasını kendi saltanatları için tehlikeli bulmuşlar, bundan dolayı Türkiye’nin özellikle son 50 yılı faşizm ağırlıklı geçti. Şu anda faşizmin, baskının ve zulmün en katmerlisiyle karşı karşıyayız. Siyasal islamla maskelemiş olan Akp hükümeti uyguladığı yeşil faşizmle Türkiye’yi koyu bir karanlığa sürüklemiş bulunuyor. Türk/İslam sentezini en iyi uygulayan Akp’dir. Zaten kendisien böyle bir görev verilmişti. Bu kadar devlet vitrininde bekletilmesinin nedeni budur. Dünyada evrensel kutlamalar olarak bilinen ve dünyaca kutlanan yılbaşı ve bu gibi eğlenceler bile nededeyse yasaklanmak isteniyor. Yılbaşı ve bu gibi evrensel eğlenceler, etkinlikler hiç bir dinin, mezhebin, tarikatin, ırkın, milletin ve devletin tekelinde değildir, insanlığın ortak evrensel değerleridir. Her şeyin anlamsızlaştırıldığı koyu karanlık bir cehaletletle toplum baş başa bırakılıyor. Şu anda Türkiye’nin en çok demokrasiye ve barışa ihtiyacı var. Demokratikleşmiş ve barışçıl hale gelmiş bir toplum ancak her değeri hak etiği şekilde layıkıyla yaşar ve herkesin her türlü hakkına saygılı olur.
Ne kadar insan sokaklarda yaşıyor, aç uyuyan insanlar var, geçim sıkıntısı yaşayan milyonlarca insan var, son 40 yılda uygulanan aşırı liberal politikalarla uygulanan zamlar Türkiye’de halkı adeta kamburlaştırdı. Bazılarının ayda yirmi bin lirayı sadece elbiselere harcadığı, bazılarınında ekmek almak için 1 lira bulamadığı bir ülkeyiz. Akp hümümeti kişi başına düşen yıllık milli gelirin 10 bin dolar olduğunu söylüyor. Şimdi 1 dolar 7 Tl olmuşken ve en son yapılan göz boyama zammıyla asgari ücret 2300 lira oldu. Bu zamla bile yılda yılda 27600 lira alan milyonlarca asgari ücretlinin eline 4000 bin dolardan daha az para geçiyorken, nasıl oluyorda yılda kişli başına 10000 Dolar düşüyor? 10000 dolar 70000 Lira ediyor Bir asgari ücretli ayda 6000 Tl maaş mı alıyor?
Türkiye’de barış ve huzur olmadan, dövizin hızı düşmez, daha çok yükselir. Türkiye’de sorunların varlığı bile kabul edilmiyor.
Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’nin her bakımdan ileri bir ülke olduğunu söylemeye devam ediyorlar. Sanki Türkiye cennet bir ülkeymiş gibi gösteriyorlar. Son 50 yıldır insanlar durmadan Avrupa’ya ayağı atıyorlar, daha iyi şartlarda yaşamak için. Türkiye, coğrafik ve iklimsel olarak evet güzeldir ama sistem ve mevcut kurulu düzen, halkı zehirliyor, yaşamı kangrene çevirmiş bulunuyor. Türkiye kendisine yetebilecek bir ülkeyken, insanların umudu başka ellerde aramaları Türkiye’de büyük bir demokrasi fakirliğinin olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin en büyük eksikliği demokrasi, özgürlük ve barıştır. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmediği müddetçe demokratikleşme ve barış olmaz. Kan ve katliamla beslenen bir yarasalar sistemi ve hükümeti karşımızda var. Her gün insanların ölmesinde, dökülen bu kanda Akp hükümeti sorumludur. Adalet, demokrasi ve insanca yaşam için mücadele edenler suçlu olarak görülüp tutuklanıyorlar. Baskı ve faşizmle ülkeyi yönetenlerde saraylarda şatafat içinde yaşıyorlar. Adalet ve barış istemek vatan hainliği ve devlet düşmanlığı olarak görülüyor. Bu nasıl bir akıl bu nasıl bir zihniyet?
Akp hükümeti ve geleneksel iktidar çevrelerinin, toplum üzerinde daha fazla terör estirme güçleri yoktur. Türkiye halkları bu gidişata daha fazla seyirci kalmayacaktır, bu gidişata dur diyeceklerdir. Baskı, zulüm ve tahditle ayakta kalmaya ve iktidarını devam ettirmek isteyen bir hükümet var. Akp hükümetinin bir diğer adı da militaristleşmiş hükümettir. Sivil diktatörlüklere böyle bir tanım yapılır. Türkiye tarihinde bütün demokratik değerleri bu kadar ayaklar altına alan hükümet her halde Akp hükümetidir. Akp hükümeti geldiği gibi gitmeyecektir, götürülecektir. Halkların demokratik mücadelesi Akp’yi yerle bir edecek. Yani seçimlerle gelen Akp seçimsiz bir şekilde iktidardan düşürülecektir. Seçimler bile tehdit ve hilelerle, baskı ve katliamlarla oluyor. Kaybettiği desteği almak için savaş çıkarttı, ülkeyi kana buladı. Akp bu akıttığı kanın hesabını verecek. Son zamanlarda Türkiye’de de bazı kesimler dışında, halkın büyük bir bölümü bu gidişata karşı olduğunu söylüyorlar. Artık eskisi gibi vatan millet sakarya yalanları siyasi prim yapmıyor. Türk halkı, hükümetlerin yalan söylediklerini ve kendilerini kandırdıklarını artık anlamaya başladılar. Yapılması gereken bir an önce demokrasi mücadelesini yaygınlaştırmak, halkı bu din tüccarlarının etkisinden çıkarmaktır.
Çünkü Akp ne Müslümandır ne İslamdır ve ne de demokrattır. Akp baştan sona kadar kanla beslenen ve faşistleşmiş bir zulüm çetesidir. Türkiye’de, Kürt sorunu, emek sorunu, insan hakları sorunu çözülmeden barış olmaz, demokrasi gelişmez. Sorunların çözümü barışla olur. Savaş bitecek, kan dökülmeyecek. Türkiye kendi sorunlarını masaya yatıracak, yüz yıllık geçmişiyle yüzleşecek. Türkiye kendi sorunlarını çözmeden barış olmaz, barış olmadan da sorunlar çözülmez. Türkiye kendi kendisiyle barışık olmak zorundadır. Halka hizmet eden bir devlet olacak. Halka baskı yapan, sadece holdinglere hizmet eden bir devlet ve hükümet istemiyoruz. Halka hizmet etmeyen bir devlet ve hükümetin meşruluğu olmaz. Kimliklere, farklı etnik gruplara, başka inanç topluluklarına saygılı olmayan, halkın yaşam kalitesini geliştirmeyen bir sistem her zaman barışa düşman olur. Akp hükümeti bugün gelinen aşamada barışın ve demokrasinin en büyük düşmanı olmuştur. Barış demek, insan haklarının, özgürlüklerin, insanca yaşamın inşa edilmesi ve yaşanılmasıdır. Yani barış, sorunların çözümüdür. Barış olacak ki, sorunlar çözülsün ve sorunlar çözülecekki, barış olsun. Sorunların çözümü ve barışın gelişimi et ve tırnak gibi bir birini besler. Biri olmadan diğeri yaşamsal hale gelmez. Türkiye’nin barışa ve demokrasiye ihtiyacı var…
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi