18 Ocak 2014 Cumartesi Saat 15:29
Önümüzdeki günlerde Cenevre’de tarihi bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu toplantı,Lozan da şekillendirilen Ortadoğu’nun siyasi haritasının yeniden ele alışıyla ilgili olduğu için tarihidir. Ortadoğu’daki siyasi yapılanmasının iflası anlamına gelmektedir. Özellikle, Suriye sorunu olarak yansıtılsa da gerçek bu değildir. Gündem özelde Suriye olsa da, esasta Ortadoğu’nun gelecekteki siyasi haritasıyla ilgili bir toplantıdır.
Dünyanın jandarmalığını yapan güçler kendi varlıklarını sürdürebilmeleri için kaos senaryoları üretir, hayata geçirir ve kurtarıcı güç olarak ortaya çıkarlar. Son yirmi yıldır Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Yemen, Suriye vb. Ülkelerde yaşananlar bunun açık ifadesidirler. Sistemin kendisini var kılmasının en esaslı yoludur. Bugün Suriye’de de yaşanan budur.
Son üç yıl içinde Suriye’de yaşananlardan dolayı ne kadar insanın katledildiği, ne kadarının açlıktan ve hastalıklardan öldüğü, ne kadarının yerinden, yurdundan göçertilerek dünyanın dört bir yanına savrulduğunun dökümünü yapmak mümkün değildir. Taş üstünde taş, leş üstünde baş kalmayan, harabe haline getirilen bir ülke. Yaşananları insanlık trajedisi olarak adlandırmak hafif bir tanımlama olur. Kapitalist modernitenin gerçek yüzü, bugün Irakta, Suriye’de yaşananlardır.
Suriye’de, bugünkü tabloyu yaratanlar kurtarıcı olarak ortaya çıkıyorlar. Cenevre toplantılar dizisi de bunun göstergesidir. Uluslar-arası bütün aktörler doğal olarak gözünü oraya dikmiş durumdalar. Sorunu yaratanlar, çıkarları doğrultusunda bir çözüm geliştirecekler.
Şimdi esas sorun Suriye halklarının ne yapacakları, durumlarının ne olacağı ve nasıl Cenevre toplantısında temsil edilecekleridir?
Suriye muhalefeti olarak adlandırılan taşeron yapıların Suriye halklarını temsil etmeleri mümkün değildir. Bunların neyin nesi oldukları belli değildir. On binlere varan paramiliter gücün –kontranın dünyanın dört bir yanından Suriye’ye sızdırıldıkları, savaşın bunlar elliyle yürütüldüğünü dünya alem biliyor. Baas rejiminin-Esad’ın-durumu ve uygulamaları ortadadır. Mevcut tablonun belki de birinci derecedeki sorumlusudur. Halklar adına tek bir söz söyleyecek kimse ortada yok. Suriye halkları adına tek sözü olan Kürtlerdir. Kürtlerin üçüncü yol olarak geliştirdiği Demokratik Özerklik Modeli Suriye halklarının tek ve en ciddi kurtuluş yoludur. Bu çizginin doğruluğu ve halklar lehine oluşunu bütün bağımsız çevreler kabul etmektedirler. Bundan dolayıdır ki emperyalist güçler karşı çıkmaktadırlar.
Cenevre iki toplantısına Kürtler katılacak mı? Kürt sorunu tartışılacak mı? Sorunu en yakıcı gündem haline gelmiştir. Kürtlerin Cenevre toplantısına katılması iki nedenden dolayı önemlidir. Birincisi, fiiliyatta gerçekleşen Demokratik Özerklik yapılanmasının uluslar-arası camiada resmiyet kazanması anlamına gelecektir. İkincisi, Kürtlerin geliştirdiği “üçüncü yol” modelinin bütün Suriye için kabul görülür olmasındandır. Bunların anlamı yeni bir Suriye’dir. Suriye halkının huzura ve refaha kavuşmasıdır. Bu Ortadoğu halklarına yeni bir nefes aldıracaktır. Kürtleri Cenevre’ye katmama çabalarının altında yatan gerçeklik budur.
Kürtlerin dahil edilmediği, taleplerinin göz ardı edildiği bir platform ölü doğmuştur. Suriye’de yaşananlara çözüm gücü olamaz. Yaşanan trajediyi daha da derinleştirir. Kürtler mevcut statülerini kurumak ve geliştirmek için her şeyi yapmaya kararlıdırlar. Bu saatten sonra geri adım atmaları beklenmemelidir. Kürtlerin Cenevre toplantısına katılması ve Kürt sorunun gündeme alınmasında Türkiye’nin rolü önemlidir. Türkiye anti Kürt politikasından vaz geçerek, Rojava’nın statüsünü tanırsa başta ABD olmak üzere hiç bir uluslararası güç itiraz etmeyecektir. Bu aynı zamanda Türkiye için bir sınavdır. Türkiye’nin Kürtlerle barışması için bir fırsattır. İçinde bulunduğumuz barış süreci için atması gereken ilk ve en önemli pratik adımların başında geliyor. Türkiye’nin samimiyeti burada ölçülecektir. Eğer gerçekten barıştan, demokratik çözümden yanaysa Rojava konusunda bu somut adımı atmalıdır. Aksi taktirde, anti Kürt ve soykırım politikalarından vazgeçmediği okunacaktır.
Bütün bu sürecin sonunda Kürtler bütün olasılıklara hazırdırlar. Cenevre toplantısında kendi aleyhlerine çıkacak hiç bir kararı tanımayacaklardır. Hiç bir uluslar-arası güce boyun eğmeyeceklerdir. Öz dinamikleriyle, öz güçleriyle kazandıkları mevzileri kuruyacak, oluşturdukları sistemi geliştirecek, kurumlaşmalarını yaratacak ve öz savunmalarını en üst düzeyde geliştireceklerdir. Rojava devrimi bir realitedir. Bunu görmezden gelen kaybeder
Emin Lezgin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info