AKP-MHP faşist kliği iktidara geldiğinden günden itibaren Türk devletini yeni bir faşist mantıkla devletin Kürt soykırımcısı cevherine uygun olarak yeniden örgütlemeyi, kurumsallaştırmayı hedeflemektedir. Bu temelde esas olarak yapmak istediği Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren egemen olan Beyaz Türk faşizminin yerine Kara-Yeşil Türk faşizminin bileşimi olarak ele alınabilecek Türk İslam sentezini resmi ideoloji olarak tamamlamaktır. 12 Eylül darbesinden itibaren geliştirilen bu sentezi tek egemen görüş yapmayı hedeflemektedir. Bu temelde Türk milliyetçiliğinin yanında sürekli bir İslam vurgusunu resmi söyleminin başına oturtmuştur. Bu İslam anlayışını nasıl bir anlayış olduğunu Kürt halkı yakından bilmektedir. Nitekim baştan bir Türk devlet projesi olan Hizbulkontra örgütlenmesinin açıktan da faşist ittifaka dahil olması aslında bunu çok açık biçimde göstermişti. Yurtsever Kürt imamlarını cami çıkışında katleden, yurtseverleri namazdan kaldırıp öldüren bu çetenin Müslümanlığının gerçek İslam ile ilişkisinin olmadığı uzun zamandır biliniyordu. Şimdilerde Hüda-Par adını kullanan bu çetenin Türk faşistleri ile buluştuğu zeminin nasıl bir İslam olduğu geçtiğimiz günlerde yaşanan bir olay ile bir kez daha ortaya çıktı.
Amed’in Kulp ilçesinin kaymakamı Cuma hutbesinde resmî açıklamalarda bazı yerleri atlayan imamı Cami içerisinde darp etti. İmam’ın yanlışlık yaptığını söylemesi, kendi babasının korucu abisinin ise polis olduğunu ifade etmesi bile faşizmin ilçedeki temsilcisi kaymakamı durdurmaya yetmedi. Çünkü resmi hutbede imamın atladığı yerlerde Kürdistan’ı fethe gelmişken gerillanın gazabına uğramış paralı askerler yad ediliyordu. Bir Kürt imam bu cümleleri atmışsa teröristti. Kulp kaymakamı da yaşlı bir imama saldırarak ‘terörle mücadeleye’ katılıyordu. İmam’a sendikası ve baro sahip çıkarken Diyanet onun hakkında soruşturma açtı. Yaşlı bir imamı camide darp eden kahraman kaymakama da Amed’in diğer ilçelerinin kaymakamları destek açıklaması yaptı. İçişleri Bakanı olan zat ise kaymakam görevini yapmış diye buyurdu.
Bu tek olayda Türk devletinin İslam’ının anatomisini görmek mümkündür. Cami imamları kendi cemaatlarına verecekleri vaazı bile belirleyemezler. Sözde laik Türk Devletinde imamlar Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği vaazı okumak zorundadır. Okumazlarsa camilerde barınmaları mümkün değildir. Türk devletinde Müslümanlığın da din adamlığının da ölçütünü devlet belirler. İslam’ı devlet belirlediğine göre ve bu İslam’da Türk faşizminin hezeyanlarından ibaretse ortaya çıkan ucubenin gerçek İslam’la ne ilişkisi olabilir. Tabii bir alakası olamaz. TC daha kuruluşundan itibaren kendisine göre bir din oluşturmuş ve Diyanet İşleri ile İmam Hatiplerle bu dini insanlara zorla kabul ettirmeye çalışmıştır. Bu din devlet dinidir. Bu dünya iktidarı için tüm kutsalları çiğneyenlerin dinidir. Bu din soykırım çağrısı yapan bir dindir. Türk ulusunun dünyadaki tüm halklardan daha üstün ümmetin esas lideri olduğunu söyleyen bir dindir. Bu dinde Allah’a değil, devlete tapılır. Samimi Müslümanların din duygusu ile uyutmayı hedefleyen dinin esası işte bu şekildedir. AKP-MHP faşizminin dini böyle bir dindir. Bu aynı zamanda insanlığın tüm değerlerine düşman olan DAİŞ’in dinidir.
Geçtiğimiz yıllarda halkının değerleri ile gerçek İslami değerlerle yaşayan imamlara neler reva görüldüğü hatırlanabilir. Sadece sendikaları kapatılmakla kalmadı, uyduruk gerekçelerle birçok imam da zindanlara atıldı. Aslında örnekleri artırmak mümkün ama bu olay zaten her şeyi anlatıyor. Devletin temsilcisi kaymakam din adamını çizgiye çekmek için fiziki işkence yapma hakkını kendinde görüyor. Hele yer Kürdistan imam da Kürt ise kaymakam kolaylıkla vatan kurtaran kahraman haline getiriliyor. İşte Türk faşizminin Müslümanlığı budur. İslamiyet’te bunu yerinin olması mümkün müdür? Tabi ki değildir. Fakat Türk faşizminin İslam ile ilişkisi kendi ırkçı düşüncelerini halka yutturmak için istismar etmektir. Din kardeşliği dedikleri Kürt halkına köleliği kabul ettirmektir.
Peki bu durum karşısında kendine Müslüman ve yine Kürt diyen Hüda Par ne yaptı? Tabi ki hiçbir şey. Ne yapabilir ki? Ne diyebilir ki? Efendilerinin kulu ve kölesi olarak İslam’ın en temel ilkesini çiğneyen bu ihanetçi güruh efendilerine karşı çıkabilir mi? Türk egemenlerine biati Allah’a biatin üstünde gören bu çetenin hala kendine Müslüman diyor olması bile İslam’a yapılmış en büyük haksızlıktır.
İslam insanlığın kardeşliğini, kimsenin kimse üzerinde üstünlüğünün olmadığını öğreten bir dindir. Aynı zamanda haksızlığa karşı mücadeleyi farz kılan bir dindir. Bu İslam yüzyıllardır Ortadoğu’da ahlaki ve politik toplumun direnişini besleyen demokratik İslam’dır. İslam egemenler, despotlar, ırkçılar, faşistler tarafından temsil edilemezler. Bu İslam’ın doğasına aykırıdır. Türk faşizminin kahraman kaymakamı da bu gerçeği Türk Devletinin İslam’dan ne anladığını ve onun işbirlikçilerinin hakikatini en açık biçimde göstermiştir.
Kendal BAGOK