02 Ağustos 2010 Pazartesi Saat 14:58
12 askeri faşist darbe yönetiminin teslimiyet, ihanet ve imha dayatmalarına karşın Özgürlük Hareketinin Diyarbakır zindanında gösterdiği akıl almaz direniş örneklerinde kendi farkını çok açık göstermesine rağmen, Türk devleti K.Ö.H(Kürdistan Özgürlük Hareketi)’in bu karakterini anlayamamış, daha sonrası gelişen 15 Ağustos askeri hamlesini de ciddiye almamıştır. ‘Birkaç çapulcu’ ve ‘dış mihrak’ diyerek kısa vade de tasfiye edileceğine dair habere ömür biçmiştir. Sorunun ciddiyetini anlayarak gerçekçi çözümler geliştirmek yerine ‘vatan-millet-sakarya’ edebiyatıyla topluma milliyetçilik, şovenizm empoze edilerek ve bunun için Türk basınını kullanarak tüm kesimler dizayn edilmiş, Kürdistan Özgürlük Hareketine ve Kürt halkına karşı hep imha konseptleriyle terör uygulamaları geliştirmiştir 3500 köy boşaltılmış, 5 milyonu bulan Kürt nüfusu batı kentlerinde açlığa, yoksulluğa, sürgüne, sefalete sürüklenmiş, 17500 kadar bulan faili belli cinayet işlenmiş, Kürt halkına hukuk ve ahlak dışı uygulamalar asit kuyuları reva görülmüştür. Kürdistan dağları yaşanmaz hale getirilmek istenmiş, ancak amaçlarına ulaşamamıştır. Truva atı misali hareketi içten çökertmek veya yozlaştırmak için kendi çetelerini örgüt içine yerleştirip, savaş çizgisinde bazı yozlaşmalar yaratmasına rağmen bunda da başarılı olamamıştır.
En son bütün gerici ve emperyalist güçlerin ortaklaşa ABD, İngiltere, İsrail öncülüğünde geliştirdikleri uluslar arası komplo ile Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın esaret altına alınarak Türk devletine verilmesi sürecine kadar, K.Ö.H’nin üç defa tek taraflı ilan ettiği ateşkes sürecine ve anayasal çözüm çağrılarına kadar Türk devleti hiçbir çözüme gelmemiştir.
Uluslararası komplo sonucu gelişen İmralı süreci bütün devletler açısından olduğu gibi Kürt siyasal hareketi içinde bir dönüm noktası oldu. Emperyalist güçler Sayın Öcalan’ı esaret altına alıp Türk devletine vererek halkların bugün Irak’ta olduğu gibi birbirlerinin boğazlamasını beklerken, Türk devleti bu esaret olayıyla her şeyin bittiğini, bu savaşta zafer kazandığını, Kürt sorununu bu biçimde çözdüğünün gafletini yaşarken Kürt Halk Önderliği kimsenin beklemediği bir anda, yüksek zeka sınırlarında geliştirdiği savunmalarıyla devletçi uygarlıkla başta ideolojik, felsefik olmak üzere çok yönlü bir hesaplaşma ile devlet dışında bir toplumsal yaşamın mümkün olduğunu göstermiş, silahlı mücadele dönemine son verdirerek güçlerini sınır dışına çekmiş, Türk devletinin varlığına ve egemen olduğu coğrafyanın sınırlarına dokunmadan eşitlik temelinde özgür birlikteliğin yollarını açmıştır. Kürdistan Özgürlük Hareketini bu temelde amaçta ve stratejide değişiklik yaptırarak yeniden yapılandırmıştır. Böylelikle siyasal bir güç ortaya çıkmış, Kürt sorununun bir muhatabı olarak Türk devletiyle bu sorunun barışçıl yöntemlerle çözmek istemiş ve bunun için 5 yıl her tür fedakarlığa katlanarak sabretmiştir, ancak Türk devleti AKP hükümeti ve bazı vicdanlı aydın, sanatçı, sendikacı ve gazeteci dışında Türkiye’deki savaşçı, rantçı kesim Kürt sorununun demokratik, adil ve gerçekçi çözüm taleplerine karşı bir yandan üç maymunu oynarken, öte yandan bütün imkanlarını Kürt halkını ve hareketini tasfiye etmek için kullanmıştır. Böylelikle demokratik, siyasal çözüm ve barış şansı heba edilmiştir. Tasfiye emelleri kursağında kalan Türk ordusu ve AKP hükümeti gerillanın savunma hamleleri karşısında şoke olmuş, açılım adına gizledikleri katliamcı yüzleri açığa çıkmış ve bu nedenle de bir hezimeti yaşamış ve yaşıyorlar. Ve bu hezimet bakalım Türkiye’ye daha ne kadar kaybettirecek?
Azad Dersim
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info