20 Ekim 2014 Pazartesi Saat 05:48
Türk devleti, KCK’nin çözüm süreci denen bir sürecin var
olmadığını, çatışmasızlığın sürmesini sağlatacak hiçbir gelişmenin bulunmadığı
yönündeki açıklamasından sonra çözümsüzlük politikasını örtmek için propaganda
kampanyası başlatmıştır. Özellikle Kobanê Direnişini destekleme eylemlerinden
sonra daha fazla paniğe girmiş, halkın direnişinin önüne geçmek için her yol ve
yöntemi denemiştir.
Son günlerde bir taraftan HDP’ye yönelik bir psikolojik
harekat başlatılırken, diğer yandan ise “çözüm süreci iyi gidiyor, süreç devam
edecek, örgütle de paylaşılıyor biçiminde açıklamalarla yine toplumda beklenti
yaratma çalışması içine girilmiştir. Yine basın üzerinden “Akil İnsanlarla
Başbakan görüşecek, sonra da İmralı’ya gidilecek haberleri yayınlandı. İzleme
Kurulu kurulacak haberleri de yansıdı. Bu tür haberler yanında “süreci bozan
altında kalır gibi tehditler de yapıldı. Eğer hükümetin gerçek anlamda bir
çözüm politikası olsaydı bu kadar panik yapmaz ve tehditler savurmazdı. Çözüm
politikası olan bir hükümet rahat olurdu. Kürt Halk Önderiyle müzakere yapılır
(diyalog değil, zaten Kürt Halk Önderi diyalog bitti demiştir) ve somut adımlar
atarak toplumun desteğini alırdı. Çünkü çözüm politikası olan bir hükümet
toplum desteğini aldığında hiçbir güç bu hükümete dokunamazdı. Kürt halkı da
Kürt Özgürlük Hareketi de Kürt sorununu çözen bir hükümeti desteklerdi. Ama
çözüm zihniyeti ve politikası olmadığından Kürt Özgürlük Hareketi’nin “Çözüm
için adım atılmazsa mücadele gelişir ve Kürtler kendi yolunu çizer değerlendirmesinden
korkmuştur. Çözüm politikası olmayan AKP hükümetinin bu korkuyu yaşaması
anlaşılırdır.
Kürt Özgürlük Hareketi “Çatışmasızlığı gerektirecek bir
durum yoktur, Kürt sorununun çözümünde ciddi adımlar atılmazsa şu bu sözü
ciddiye almayız, somut pratiğe bakarız açıklaması yapmıştır. Gerçekten de iki
yıllık süreci değerlendirmeyen, oyalama ve zaman kazanma biçiminde yaklaşan bir
hükümete karşı tutum da bundan başka olamazdı, olmayacaktır. Kürt Özgürlük
Hareketi söze ve açıklamalara değil, yapılanların Kürt sorununun çözümünde bir
adım olup olmadığına bakmaktadır. Yoksa sadece birkaç Akil İnsan gidip
görüşüyor diye süreç iyi gidiyor demeyecektir. Çünkü daha önce de Akil İnsanlar
gidip önemli raporlar hazırlamışlar, ciddi öneriler yapmışlar, ama bunların hiçbirisi
yerine getirilmemişti. Bu nedenle bu tür görüşmeler Kürt Özgürlük Hareketi’nin
pozisyonunu değiştirmez bu görüşmelerin ne sonuç vereceğine bakar. Zaten başka
türlü olması iki yıldır süren oyunun devamı olur.
Başbakan her kes süreci desteklesin diyor. Gerçekten de bir
çözüm süreci varsa desteklensin, yoksa toplum niye kendini kandırsın. Başbakan
bilmeli ki, Kürt’ü, Türk’ü, Çerkez’i, Laz’ı ve her toplumsal kesim Kürt Halk
Önderinin başlattığı süreci destekledi hem de yüzde 80’den fazla bir oranla.
Toplum beklenti içine girdi. Ama toplumu aldatan ve hayal kırıklığına uğratan
hükümet oldu. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi sabırlı davrandı, ama buna
bile bir değer verilmedi. Zaten tek ayağını kaldırarak konuştuğu anlaşılan
Beşir Atalay “süreç iyi gidiyor, süreç en iyi durumda diyerek toplumu
aldatmayı bir tarz haline getirmiştir. Herhalde Beşir Atalay’ın daha iyi
aldatacağını düşünüyor olacaklar ki son günlerde yine onu devreye sokmuşlardır.
Beşir Atalay gerçekten de pişkince konuşmada ustalaşmıştır. Çünkü ne kadar
yalan söylese de ne yüzü kızarıyor ne de burnu uzuyor.
Çözüm için adım atılırsa toplumsal destek sorunu yoktur
ancak oyalama ve zaman kazanmaya devam edilirse bu halkı aldatma ve kandırma
olur ki, artık buna kimse destek veremez ve vermeyecektir. Ne kadar propaganda
yapsalar da çözümsüzlük politikasının üstünü örtemezler. Çünkü son iki yılda
hükümetin de Kürt Özgürlük Hareketi’nin de tutumu bellidir ve ne olduğunu
herkes bilmektedir.
Yalçın Akdoğan yine tehditlerini sürdürmüş “Bu süreci bozan
altında kalır demiş. Katılıyoruz, toplumu bu kadar beklenti içine sokan
hükümet Kürt sorununu çözmezse başta Kürtler olmak üzere Türkiye halklarının
öfkesi altında kalır. Yalçın Akdoğan lafla gerçekleri çarpıtacağını sanmasın.
Eğer Kürt sorununun çözümü için AKP hükümeti adım atmazsa yalan ve oyalama
politikasının altında kalacaktır. Hiç kimse Kürt Özgürlük Hareketi’ni bir
şeylerin altında bırakamaz. Yalçın Akdoğan’ın üç-dört yıl önce neler dediğini
biliyoruz. Sonunda AKP bu zihniyetin altında kalacaktı. AKP’nin 2012 sonrasında
nasıl bir panik ve telaş içine girdiğini biliyoruz. Yine Kürt Halk Önderinin
ayağına giderek “Çatışmasızlık olursa bir şeyler yaparız diyerek şiddetlenen
savaşın altında kalmaktan kurtulmuştu.
AKP, ya Kürt sorununu kısa sürede çözecek, ya da şimdiye
kadar izlediği politikanın altında kalacaktır. Şimdiye kadar elde ettiği
siyasi, ekonomik ve sosyal rantı kaybedecektir. Çünkü Kürtlerin özgürlük
bilinci ve örgütlülüğü karşısında çözümsüzlük politikası güden her hükümet
kaybetmeye mahkumdur. AKP gelinen aşamada ya Kürt sorununu çözecek ya da
hükümet çözülecektir. Çözüm politikası
olmadığından çözülmesi kaçınılmaz görünüyor.
Şimdi bu hükümetin bakanı “kim çözüm sürecini bozarsa
altında kalır diyor. Gerçekten de başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye
halkları Kürt Halk Önderinin 2013 Newrozunda ilan ettiği Türkiye’nin
demokratikleşmesi ve Kürt sorununun
çözümü projesinin oyalama ve zaman kazanma tutumuyla boşa çıkaran AKP
hükümetinden mutlaka hesap soracaktır. Yalçın Akdoğan propaganda araçlarıyla bu
yüzünü gizleyeceğini sanıyorsa kendini aldatıyordur. Kürt sorunu öyle bir
gerçekliktir ki, bununla oynayan herkes kaybeder. Her şeyden önce de halkın
mücadelesi her türlü yalan, propaganda ve psikolojik savaşı boşa çıkarır. Zor,
oyun bozar derler bu deyimi mücadele, oyunu bozar diye çevirebiliriz.
Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi şimdiye kadar
oyalama ve zaman kazanma politikasına
sabır gösterdi. Çünkü böyle bir zaman devleti ve toplumu bir demokratik çözüme
hazırlamak için gerekliydi. Bu nedenle AKP’nin politikasına biline biline sabır
gösterildi. Ancak bundan sonra sabır göstermek ise oluşan zemini çürütmek ve
izlenen politikanın tersine sonuçların ortaya çıkmasına fırsat vermek olur. Bu
nedenle Kürt Halk Önderi “Sabır taşı çatladı demiştir.
Kürt Halk Önderinin bu sözü, 15 Ekim’de müzakere başlamazsa
kimse yanıma gelmesin demesi ve KCK’nin çatışmasızlığı sonlandırması karşısında
Yol Haritası hazırlanıyor şu olacak, bu olacak haberleriyle yeni bir zaman
kazanma ve seçime kadar oyalama taktiği yaptıkları anlaşılıyor. AKP’nin iki
yıllık yaklaşımları ve politikaları düşünüldüğünde bundan başka bir şey
beklenmesi de doğru değildir.
Bu nedenle hiç kimse sözlere inanmamalıdır. Çözüm adımını
ifade etmeyen hiçbir girişimi ciddiye almamalıdır. Dolayısıyla çözüm için ciddi
bir gelişme görülmeden Kürt Özgürlük Hareketi’nden de yeni bir çatışmasızlık
süreci beklenmemelidir. Zaten Kürt Özgürlük Hareketi defalarca artık somut
pratik adımlar bekliyoruz açıklaması yapmıştır.
AKP 12 yıllık hükümetinin en zorlu dönemine girmiştir. Ya
demokratikleşmeye ya da savaşa karar verecektir. Demokratikleşme ve Kürt
sorununun çözümü gerçekleşirse bundan tüm toplum, demokrasi ve özgürlük güçleri
yararlanacaktır. AKP de demokratik Türkiye’de herhangi bir siyasi güç gibi
varlığını demokrasi ve özgürlük ortamında sürdürecektir.
Mustafa Karasu
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info