30 Aralık 2009 Çarşamba Saat 11:47
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
The New York Times gazetesinin 18 Aralık 2009 tarihli
sayısında, yukarıdaki başlık altında yayımlanan başyazının çevirisi şöyledir:
Dört ay önce Dışişleri Bakanlığı, üst düzey diplomat Alan
Misenheimer’ı Irak’ın petrol zengini tartışmalı şehri Kerkük’e gönderdi.
Irak’ın sorunlu günlük siyasetine karışmama arzusunda olan Obama yönetimi için
gecikmiş olsa bile şık bir hareketti.
Irak’taki Kürt bölgesel yönetimi ve Şii Arapların
idaresindeki merkezî yönetim arasında toprak, petrol ve merkezî hükûmetin
yetkileri konusunda yaşanan ciddi anlaşmazlığın bugün Irak’ın en tehlikeli fay
hattı olduğu kabul ediliyor. Bu anlaşmazlığın çözülmesi ya da en azından yeni
bir iç savaşa dönüşmesinin engellenmesi için, Amerika’nın becerikli ve sürekli
müdahalesini zorunlu kıldığı da kabul ediliyor.
Hem Kürtler hem de Araplar Kerkük üzerinde hak iddia ediyor.
Bu durum, son dönemde kabul edilen seçim kanunu da dâhil, meselelerin çözümünde
federal hükûmetin karar almasını zorlaştırıyor, bazı durumlarda da felce
uğratıyor. Irak Anayasası’nda öngörülen Kerkük’ün geleceği üzerine yapılacak
referandum, Bağdat’ın Kürt kontrolüne resmiyet kazandırır endişeleri yüzünden
sürekli erteleniyor.
Temmuz ayında Kürtler, Kerkük üzerinde kontrol iddiasında
bulunan bölgesel anayasasına göre, tek taraflı olarak tehlikeli bir şekilde bir
seçim düzenlenmesine teşebbüs ettiler. Irak seçim komisyonu, Kürt oyları
konusundaki meselenin gündeme alınmasının zamanı olmadığına karar verdi. Uzun
zamandır Kürtlerle bağlantısı olan Başkan Yardımcısı Joe Biden de Kürtlerden
referandumu ertelemelerini istedi.
Kürt ve Arap askerleri arasında karşı karşıya gelme durumu,
şans eseri sıcak bir çatışmaya dönüşmüyor. El Kaide ile bağlantılı aşırılık
yanlısı Sünni Araplar bu gerilimi kullanma hevesindeler.
Bu durum çözümsüz bırakılamaz. Washington’ın, Kürtlerin
ayrılmasına ya da Kerkük’ü ele geçirmesine müsaade etmeyeceğini ayrıca her iki
durumda da Amerika’nın desteğini çekeceğini net bir şekilde ortaya koyması
lazım. Bağdat, sorunlu bölgeler konusunda iyi niyet çerçevesinde müzakerelere
katılmalı ve Kürtlerin petrol gelirinden hakkaniyetli bir şekilde istifade
etmesini garanti etmeli. Kürtler de bölgenin tüm petrolünün kontrolünü ele
geçirme hayalinden vazgeçmeli. ABD, Kürdistan’ın Irak’taki rezervlerin yüzde
10-15’ine sahip olduğunu, Kerkük’te ise rezervlerin yaklaşık yüzde 25’inin
bulunduğunu öngörüyor.
Körfez savaşından bu yana Washington, Kürtlerin en büyük
hamisi, savunucusu ve destekleyicisi.
NATO, Kürtleri Saddam Hüseyin’den korumak için kuzey Irak’ı
uçuşa yasak bölge ilan etti ve Kürtlerin orada özerk bir bölge -genellikle
Kürdistan olarak bilinen, devlet içinde gayriresmî bir devlet- inşasına yardımcı
oldu. 2003 Amerikan istilası boyunca Bush yönetimi, Kürt milislerle
peşmergeleri temsili bir güç olarak orduya aldı ve 1991’deki sınırlarını
genişletmelerine engel olmadı.
Üç eyaleti kontrol altında tutan Kürt hükûmeti, bölgesel
sınırlarının ötesindeki üç şehir ve beldede daha hak iddiasında bulunuyor.
Obama’nın, Ağustos 2010’da Irak’tan askerleri çekme tarihi yaklaşırken, Kürtler
iddialarında daha da ısrarcı olmaya başladılar.O zamandan bu yana geçen sekiz
ay boyunca Irak ve Washington’daki ABD’li yetkililer, Kürtler ve Irak’ın geri
kalanı arasındaki gerilimi düşürmek için çok çaba harcıyorlar.
Çözülmesi gereken en acil sorunlardan bazıları şunlar:
–2010 Seçimleri–
ABD, Kerkük konusunda yapılacak oylama dâhil,
anlaşmazlıkları bir yana bırakmaları ve mart ayında genel seçimlerin yapılması
için gerekli yasanın kabul edilmesi konusunda Iraklılara ciddi baskı yapıyor.
Seçim, Irak’ın yeni demokrasisi ve ABD askerlerinin planlandığı gibi geri
çekilmesi için önemli bir sınav niteliğinde. ABD’li yetkililer, seçim sonrası
uzlaşıyı zorlaştıracak, etnik temele dayanan seçim kampanyası söylemlerinden
uzak durmalarını sağlamak için Iraklı politikacılara baskı yapmalı.
2005 yılındaki seçimler sonrasında hükûmet kurmak
Iraklıların aylarını aldı. Uzmanlar, Kürt liderlerinin, başbakan ve
milletvekillerini seçecek bir anlaşmanın parçası olarak Kerkük ile ilgili taviz
talep etmelerini bekliyor. Irak’ın siyasi yapısı güçlü fakat kritik bir
safhada. ABD’liler gerekirse, Iraklıları hükûmet kurma ve devam ettirme
konusunda razı etmeye hazır olmalılar.
–Kerkük–
Saddam Hüseyin’in onlarca yıl korkunç tacizleri -1988
yılında Halepçe’de yüzlerce Kürt’ün gazla öldürülmesi de dâhil- Kürleri
güvensiz ve alıngan yaptı. Saddam, yüzlerce Kürt’ü ve diğer azınlıkları
bölgeden gitmeye zorladı ve yerlerine Arapları yerleştirdi. Ancak bu durum,
Kürtlerin üç sınır bölgesindeki- Kerkük, Nineveh, Diyala- birçok tartışmalı
kasaba ve köyde hak iddiasında bulunmalarını haklı göstermez.
En şiddetli tartışmalara açık olanı ise etnik çeşitliliği
fazla olan Kerkük kenti ve çevresindeki vilayetler. (Kürt hükûmeti iddiaları
destekleyerek, bölgeye daha fazla Kürt’ün yerleştirilmesini teşvik ediyor).
Birleşmiş Milletler, Iraklı yetkililere nisan ayında aralarında Kerkük’ün
Kürtler, Araplar ve Türkmenler tarafından yönetilecek özerk bir bölge olması
teklifini de içeren muhtemel çözümler konusunda hazırlanan bir rapor konusunda
bilgi verdi. Ortamın gergin olması nedeniyle rapor kamuoyuna açıklanmadı ve
ABD’li yetkililer seçimler yapılmadan ciddi müzakere olasılığının bulunmadığına
karar verdiler. Sonrasında ise taraflara baskı yapıp tartışmayı çözümlemek için
inandırıcı bir süreç tesis etmeleri gerekiyor.
Kerkük konusunda erken bir mutabakat imkân dâhilinde değilse
de üç hükûmet de -Bağdat, Kürtler ve Washington- belki de bir süreliğine BM
öncülüğünde dışarıdan idareyi düşünmelidir. Referandum sadece müzakere edilmiş
çözümü teyit etmelidir.
–Musul–
Diğer bir sıcak nokta ise Nineveh bölgesinin başkenti Musul.
Kürtler güçlü bir azınlık ancak Sünnilerin 2005 yılındaki bölgesel seçimleri
boykot etmesinin ardından yönetimin kontrolü Kürtlerin eline geçti. Bunun
öncesinde de Bölgesel Kürt Yönetimi, birçok köye peşmergeler tarafından idare
edilen güvenlik ofisleri ve kontrol noktaları kurarak, “gerçekler ortada”
ortamı yaratmak arayışındaydı.
Sünnilerin bu yıl yapılan bölgesel seçimlere katılıp
meclisteki sandalyelerin çoğunluğunu kazanması Nineveh’in kaderini değiştirdi.
Sünniler, ikinci sırada kalan Kürt bloğunun tüm memuriyet ve atamalarını
durdurdu. O tarihten itibaren gerilim artmaya devam ediyor.
ABD ve Birleşmiş Milletler, ara buluculuk çabalarını
yoğunlaştırmalıdır. Arapların kontrolünde bulunan bölgesel yönetimler, Kürtlere
ve diğer azınlıklara iktidarın yasal paylaşım haklarını vermelidirler. Kürt
milis kuvvetleri federal orduya ya da bölgesel polis birimlerine dâhil
edilmelidir. Geçen ay insan hakları örgütü Human Rights Watch, Kürt
yetkilileri, tartışmalı bölgelerde Kürtlerin yayılma planlarına karşı çıkan
azınlıkları sindirmek, tehdit etmek ve gözaltına almakla suçladı.
–Petrol–
Bölgesel anlaşmazlıkların gerisinde pek çok olay var fakat
aynı zamanda risk altında para da mevzubahis. Merkezî hükûmet iki yıldır petrol
ve diğer kaynakların işletilmesini ve petrol gelirlerinin Bağdat ile diğer
bölgeler arasında paylaşımını tespit edecek çok önemli iki kanunu
yasalaştıramadı.
Irak, hukuki bir çerçeveden yoksun petrol anlaşmalarıyla
petrol ihraç etmeye devam ediyor ancak bu durum, üretimi artırmak için ihtiyaç
duyulan yabancı yatırımcılara cazip gelmiyor. Aralarında Kürdistan’ın da
bulunduğu bölgeler, petrol gelirlerinden kendilerine düşen payı alıyorlar.
Ancak taraflar birbirlerine güven duymuyor.
Kürtler, 30’dan fazla petrol anlaşması müzakere ederek
Bağdat’ın kontrolüne meydan okudu. Ekim ayında anlaşmazlığı daha da ileriye
götüren Kürtler, Bağdat bölgeden petrol sevk eden uluslararası firmalara ödeme
yapıncaya kadar Kürdistan üzerinden yapılan ihracatı durdurdu. Petrol
gelirlerini toplayan merkezî hükûmet, Kürdistan ile yapılan petrol
anlaşmalarının yasa dışı olduğunu öne sürerek ödeme yapmayı reddetti. Bush
yönetimi, petrol meselesinin çözüme kavuşturulması için Iraklılara yeterince
baskı yapmazken Obama yönetimi de henüz bir şey yapmış değil. Iraklı etnik
grupların, kaynakların paylaşımına ilişkin fikirlerinin netlik kazanması ve
hâlihazırda ülkeyi parçalayabilecek şiddetin hafifletilmesi açısından, Kerkük
meselesine müzakere edilerek getirilecek çözüme öncelik verilmelidir.
–Silahlar–
ABD, Irak’tan çekilmeden önce Irak ordusuna destek vermeyi
sürdürmelidir. Bu yüzden aralarında yüksek performanslı jetlerin ve tankların
da bulunduğu daha iyi teçhizatları Irak’a vermeli ya da satmalıdır. Irak’ın
tehlikeli bir bölgede kendini savunabilmeye ihtiyacı vardır. Ancak her türlü
takviye eninde sonunda, Kürtlerin bir hedef olabilecekleri korkularını
besleyecektir. Washington’un bu teslimatlarda dikkatli adım atması ve bu
teçhizatın hiçbir zaman Iraklılara karşı kullanılmayacağı garantisi konusunda
ısrarcı olması gerekecektir.
Iraklı siyasi liderlerin bu meselelere olabilecek en kısa
zamanda bir çözüm bulması gerekmektedir. Obama Yönetimi, politik gücü hâlen
cephede askerlerle desteklenirken, anlaşmaya varılmasının yolunu açmak için
gayretle çalışmalıdır.
ABD önceliği, Irak’ın bağımsız, demokratik ve birlik içinde
kalmasını sağlayacak intizamlı bir çekilmeye vermelidir. Washington’un bu
amacın gerçekleştirilmesine yönelik, Kürtlerin iş birliği konusunda güçlü bir
iddiası var.
Çeviren: Tsiatsan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info