11 Ocak 2010 Pazartesi Saat 10:15
12.00
0
21
TR
  “En İyi Kürt Celladı Erdoğan’dır
Aslında Tayyip Erdoğan ve AKP “Ben Kürtleri öyle idam ederim
ki dünya kılını bile kıpırdatmaz. Kürtler bunun farkına varıncaya kadar ben
köprüyü geçmiş olacağım’ demektedir. Unutmamak gerekir, Türkiye meclisinde
idamın kalkması tartışmaları yapıldığı zaman (Ağustos 2002), yeni kurulan AKP
karşı çıkıyordu. Kürt Halk Önderi Sayın
Abdullah Öcalan’ın idamını AKP ve MHP istiyordu. Hatta AKP o kadar ileri gitti
ki dosyanın Adalet komisyonundan meclise gönderilmesi için MHP’nin ret oyuna
karşılık AKP geçmesi için var gücüyle çalıştı. Bülent Arınç’ın o dönemde
kullandığı faşistçe sözler hala hafızalarda tazeliğini koruyor. İdamın
kaldırılması için yapılan oylamada Erdoğan bütün milletvekillerine idamın
kaldırılmasına “hayır oyu kullanmaları talimatını vermiş ve meclis oturumunda
AKP’den tek bir fire çıkmamıştı. Kürt Halk Önderinin idam edilmesini AKP, MHP’den daha çok istemişti. Çünkü MHP bile
oylamaya fiili olarak katılmayarak aslında dolaylı yoldan idamın kaldırılmasına
destek sundu. Bu açıdan fırsatı doğduğunda Erdoğan’ın Kürtlere idamı
dayatmayacağını kimse garanti edemez. Çünkü Erdoğan ve AKP sadece bugün değil,
geçmişte de Kürtlere karşı suçludur ve bunun çok iyi kavranması gerekir.
Hewlêr’den Kuzey’i Yönetmek!
Kürtler en doğal ve insani hakları için bugün silahı elinde
bulundurmaktadırlar. Bunu ABD, Avrupa ve Türkiye çok iyi biliyor. Ama
çıkar-denge ilişkisinden dolayı ortak üslup çerçevesinde Kürt özgürlük davası
siyasal ve ideolojik asimilasyona uğratılmak isteniyor. Beyaz ideolojiye sahip
ve teslim olmuş Kürt gerçeğini Ortadoğu’ya daha uygun görmüşlerdir. Onun için
Kürtleri böylesine onursuz bir tarafa koymak ve yerleştirmek istemektedirler.
Böylece çağdaş Apocu Kürde karşı zafer ilan etmek istemektedirler. Ama direniş
emeği üzerine tepinmek isteyen bazı sözde liberal ve kaçkın “Kürt lerin halkın
gazabına uğrayacaklarını bilmeleri gerekir.
Türk devleti topyekûn savaşa dayalı bir devlet politikasını
AKP aracılığı ile Kürtlere dayatmışken, Kürtlerin bunu görmemesi kabul edilecek
politik bir yaklaşım olamaz. Tayyip Erdoğan’ın kendisi çıkıp Kürtlere karşı
geliştirilen operasyonları ve faili meçhul cinayet tarzında yürütülen “açılım
adındaki tasfiye politikasının bir devlet-hükümet ve ordu politikası olduğunu
defalarca açıkladı. Geçmişten beri Kürtlere dayatılan bir devlet politikasının
bugün başka versiyonlarla ve üslupla sürdürülmesi özünden bir şeyi
değiştirmiyor. Tayyip Erdoğan TRT 6’yı MGK izni olmadan mı açtı? Hayır! Planlı
ve Kürtlerin siyasal birikimleri ile barış ve demokrasi argümanlarının içini
boşaltma amaçlı, dünya kamuoyunu kandırmaya yönelik, Kürtleri tasfiye ve
katliama uğratmaya dönük bir çabanın ürünü olarak ortaya çıkarmışlardır. Bu
gibi adımları daha da geliştireceklerdir. Tayip Erdoğan ve AKP siyaseti, Saddam
Hüseyin ve ırkçı Irak Baas Partisinin politikalarına benziyor. Çünkü Saddam
Hüseyin ve Irak devleti de Kürtleri tasfiye etmek için aynı politikaları
uyguladı. Buna rağmen Güney Kürdistan ve Avrupa’ya dayalı olarak Kuzey’de
“siyaset yapan bazı grup ve unsurların kalkıp, “siyaset yapmak istiyoruz ama
HPG’nin elinde bulunan silahlar buna engel oluyor türünden yaptıkları
açıklamalar, Türk devletinin söz konusu konseptinden kesinlikle bağımsız
değildir. HPG kaç yıldır çatışmasızlık ve ateşkes sürecinde bulunuyor. Ne
yapmak istiyorsanız buyurun yapın! Kürt halkını ikna edebiliyorsanız, edin!
Sizleri kim tutmuş ki! Ama bu yapılacağına, PKK şikâyet ediliyor. “Şu
çalışmamızı engellediler, seçim otobüsümüzü taşladılar, bayrağımızı ve
resimlerimizi yırttılar gibi bahanelerle, Güney yönetiminden ve KDP’den biraz
daha para koparmanın ve başarısızlıklarını örtmenin peşine düşüyorlar. Bu
kişiler Kuzey Kürdistan’ı Hewlêr üzeri yönetmenin yol ve yöntemlerini gizlice
ve sinsice yapmaktadırlar ve yakın bir zamanda Güney Kürdistan parlamentosu
yakınında veya bir bürosunda “sürgünde Kürt parlamentosu açabilirler! Tabi ki
eğer o cesaretleri varsa! Türkiye’den duydukları korku nedeniyle bunu
yapmayacakları açıktır ama İsrail ve ABD’den böyle bir işaret gördükleri anda
niye yapmasınlar? Türkiye de çok zorlanırsa ve Kürt Özgürlük Hareketini
tasfiyeye yönelikse böyle bir parlamentoya neden izin vermesin ki?
Güney Kürdistan’a Yeniden PKK’yi Tasfiye Etme Görevi
Verilmek İsteniyor
1991-92’de kurulan
Güney Kürdistan parlamentosunun bir amacı da PKK’yi Güney Kürdistan dağlarından
koparıp tasfiye etmek değil miydi? Türkiye bunun karşılığında Güney Kürdistan
parlamentosuna izin vermişti. Güney Kürdistan parlemetosuna bağlı bakanlıkların
binalarını bile yapmıştı. Onlara TV’ler açmıştı. “PKK bitirildikten sonra ben
bunları kolayca bitiririm diye düşünmüştü herhalde. Ama PKK bitmedi. Kendi
elleriyle Güney’de ABD’nin ebeliğinde doğurdukları çocukları da başlarına bela
oldu. Bugün aynı çocuk demokratik Kürt ulusunun tarafında veya karşısında bir
taraf tutmakla karşı karşıya bırakılmıştır. Kürt özgürlük güçleri kadar ABD ve
Türk devleti de, Güney Kürdistan Federe Yönetimi’nden safını netleştirmesini
beklemektedir. Adeta, “Size bahşettiğimiz o koltuklarda ancak Kürt Özgürlük
Hareketini tasfiye ederseniz oturabilirsiniz denilmektedir. “Zaten bu görev
için sizi o koltuklarda tutmuşuz gibi dayatmalar ve görüşmeler yapmaktadırlar.
Çünkü biliyorlar ki Kürt Özgürlük Hareketinin arkasında olmadığı Kürdistan
Federe Devletini bir günde tarihten silerler. Arkasında rüzgâr gibi tartışmaları
bırakarak bunu çekinmeden yaparlar. Tarihte Kürtlerin başına bu gibi olayları
çok getirdiler. Umarız Kürtler bu defa hem hainlerine hem de sömürgeci
devletlere kulak asmaz, demokratik ulusal birlik platformlarını her çağdaş
millet gibi yapıp ortak kararlar verirler.
Kürdistan Özgürlük Hareketi Kürt hainlerini deşifre etmek
zorundadır. Daha önce Kürt Halk Önderi, Kürt hainlerine dönük olarak Kürt
halkına ve özgürlük devrimine karşı suç işleyenler hakkında bir iddianamenin hazırlanması ve bir
yargılamanın gerektiği yönünde öneri sunmuştu (01.12.2004 tarihli görüşme
notları). Zaten bu ihanetçilerin çoğunun kontrgerilla örgütlemesi olan
Ergenekon ile ilişkide olduğu açığa çıkmıştır. Hogir gibiler, Terzi Cemaller ve
Çürükkaya kardeşler (ki bunların Avrupa üzeri ilişki geliştirip Kuzey
Kürdistan’da gerilla saflarında bulunan kardeşi aracılığı ile Ergenekon ile
ilişkide olduğunu, bugünkü konumları ele vermektedir), kardeş kavgasında
birinci derecede rol oynayan ve Güney’e sığınan kaçkın çetelerin Güney üzeri Ergenekon
ile ilişkilendikleri ve Türk derin devleti adına hareket ettikleri, verdikleri
demeçlerden dahi anlaşılmıştır. Böyle bir iddianamenin hazırlanıp halkın
onayına sunulması ve gereklerinin Halk mahkemesi tarafından yerine getirilmesi
vicdanlı, dürüst Kürtler açısından önemli olmaktadır. Hatta bu saatten sonra
Kürt birliğine gelmeyen Kürt partileri, liderleri ve aydınları, tarihe karşı
suç işledikleri gerekçesiyle Kürt halkının vicdan yargılamasına bırakılabilir.
Gelecekte Kürt düşmanları bu tip grupları çok daha kullanacaklardır. Şimdiden
halkın bunların suçlu olduğunu bilmesinde yarar olabilir. Kürt halkına
sığınmadıkları taktirde halkın onları affetmeyeceklerini bilmeleri gerekir.
Gelinen aşamada artık şu çok net olarak anlaşılmıştır.
Türkiye’de milliyetçiler, dinciler, liberaller, sözde demokratlar, sahte
solcular ve devşirilen memur Kürtlerin hepsi Ortadoğu’da bir Kürt devletinin
olmaması ve bağımsız özgür bir Kürt iradesinin oluşmaması için olmadık
kılıklara, danışıklı dövüşlere ve siyasi fahişeliklere dahi girmektedirler.
Hedefleri Kürtlerin özgür ve bağımsız olmamasıdır. Kürtlerin ve Kürt
örgütlerinin hedefi ise (ayrı yolları olsa da) bağımsız ve özgür yaşamdır. Buna
rağmen kendilerine “Kürt diyen bazı şahsiyetlerin pratikleri ise anlaşılmaz bir
şekilde Kürt ve Kürdistan düşmanı sömürgeci-iktidar güçlerinin işine geliyor.
Kürt Özgürlük Hareketinin emekleri üzerinde siyasal tırşıkçılık yapmaktadırlar.
İşbirlikçi Kürt Kalemşorlar de Devrede…
Bu tiplere şunu deme hakkımız var: Türk basınına her çıktığınızda
sürekli PKK’yi eleştiriyorsunuz. Kendinizi Kürt halkına mı yoksa Türk sistemine
mi beğendirmek istiyorsunuz? Bunu izah etmeniz gerekir. Kürt halkına
hedeflerinizi ve ne istediğinizi, o çokça çıktığınız Türk basınına ve
Fethullahcı medyaya söyleyin. Bakalım yayınlayacaklar mı? Hedefleriniz daha
gerçekçi ise belki Kürt halkı sizin etrafınızda toplanır. Bir de bunu deneyin.
Yoksa hedeflerinizi PKK’den daha aşağıya çekemediğiniz için mi varsa yoksa
HPG’nin elindeki silahlara takmışsınız. HPG bir-iki yıldır zaten meşru savunma
dışında silah kullanmıyor. Ne yapacaksanız yapın Kürt halkı için! Halk da
görsün! Daha yüksek taleplerle Türk meclisinin veya ordusunun karşısına çıkın.
Bir-iki cop yemekten korkmayın. Yoksa demokratik, sosyalist, solcu ve bürokratik
kılığına bürünmüş Kürt ağalık gururunuz mu incinir? Başkalarının emeği üzerinde
tepinmeyin. O emek sayesinde bazılarınız
şu an geçmiş Kürt anılarını ve TC’den görmüş olduğunuz baskıları
yazabiliyorsunuz. Bunun sayesinde bir yerlerde bazıları size yeni koltuklar
veriyor. O mücadele olmasaydı şu an dile getirdiğiniz geçmiş anılarınızdaki
Kürtçü çalımlarınıza kimse kulak bile asmazdı. Hewlêr’e uçakla gelip-gitmeyi
rüyanızda bile görmeyecektiniz? Kürt Özgürlük Hareketi kimseye minnet yapmıyor
ama vicdanlı ve gerçekçi olunmasını talep ediyor. Ayakların toprağa basmasını,
güneşin ve dağların oluşturmuş olduğu insanlık inancının muhatabının kim
olduğunu anlamanızı istiyor! Gerçek muhatabı boşa çıkaracak her türlü girişimin
sonu hüsranla bitecektir. Özgürleşmiş Kürt zihniyeti bunu asla kabul
etmeyecektir.
PKK şimdi kalkıp Irak yönetimi ve Maliki’nin karşısına çıkıp
Güney’de bir tek beni ya da şu partiyi muhatap al dese, ona ne derler? Ne kadar
doğru olur? Ya da şu an çok sıkışmış İran’a, ben Lübnan’daki Hizbullah gibi
senin emrindeyim dese Ortadoğu’daki dengelere ne olur? Bunun gibi çarpık
soruları uzatmak mümkün. Ama PKK’nin amacı Kürdistan’ın özgürleşmesidir.
Dolayısıyla Türkiye, PKK’nin silahsızlanmasını kaldıracak kadar güçlü değildir.
Böyle bir alt yapısı da yoktur. Olan alt yapıyı da AKP hükümeti derinden
yaratmış olduğu önyargılarla yıkıyor ve en önemlisi PKK’nin demokratik uygarlık
ideolojisi karşısında hazır değildir. Zaten son KCK operasyonu da bunun bir
yansıması olarak ortaya çıkmıştır. “Ben dağlarda onları bitirmeye çalışırken,
onlar şehirlerde çok daha güçlenerek üzerime geliyorlar. Ben Kürtlerin elinde
silah olmasa kendilerini savunacak bir silahlarının olmadığını düşünüyorken
onlar KCK şemaları ve demokratik uygarlık ideolojisi ile çok yeni, güçlü ve
çağdaş siyasal yöntemle kendilerini
geliştiriyor, savunuyor ve ilerliyorlar’ deyip Kürdün siyasal savunma
ideolojisi olan örgütlemelerine yöneldi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
kimsenin kafasına kurşun dayayıp benim bu düşüncelerimi kabul et dememiştir.
Bunun için ne makarna, ne de kömür dağıtmıştır! Yüce İslam dinini bunun için
kullanmamıştır. Kafaları karıştırmak amacıyla düzenlenen sokak dedikoduları
türü haber ve analizlerini medya aracılığı ile yaymamıştır.
Gülen Tarikatı Önyargılarla, Toplumda Onarılamaz Yaralar
Açmaya Çalışıyor
Fetullahçı tarikatın Zaman Gazetesi, Taraf Gazetesi ve
Samanyolu TV, dedikodu türü haberler vererek hem dini kullanıyor, hem de kitleleri, yalanlarına inandırmak için
Kürt Özgürlük Hareketine karşı kışkırtıyor. Önyargılar oluşturuyor. Çünkü
dedikodu türü haberlerin amacı halkta önyargıları oluşturmaktır. Sokak diliyle
yapıldığı için halka sürekli önyargılar pompalanıyor. Böylece uzun sürede
oluşturdukları önyargıların bozulmasını istemiyorlar. Einstein “önyargıları kırmak
atomu parçalamaktan daha zordur demiştir. Dolayısıyla yayınlarıyla sürekli
Kürt Özgürlük Hareketine karşı yalan haber üretmektedirler. Yalanlarını
büyütebilecekleri kadar büyütüyorlar. Çünkü Hitler faşizmi de aynısını
yapıyordu. Hitler “yalan büyüdükçe inananlar çoğalır demişti. Bugün Fetullahçı
basın ve AKP hükümetinin yaptığı da budur.
Kürt Halk Önderi Öcalan ise
düşüncelerininin ne olduğunu kendi kendisini üreterek ve yenileyerek
halkına vermiştir. Barış ve demokrasi gerçekliğini en yalın haliyle hem dünyaya
hem de halkına göstermiştir. Bu gerçekliği bilen, gören ve okuyan herkes
demokrasiye ve barışa gelmeyenleri, Kürt ve Kürdistan’ı kimlerin istemediği ve
kimlerin karşı çıktığı gerçeğini görmektedir. Onun için PKK’nin demokratik
uygarlık ideolojisiyle silahsız da olsa
yüzyıla daha güçlü dayanacağını ve geleceğe doğru yürüyeceğini ne yazık
ki Kürtlerden önce düşmanları görmüştür. Şimdi siyasal operasyonlarla bunun
önüne geçilmeye çalışılıyor.
DTP Operasyonunda Güneyli Güçlerin Rolleri Vardır
Güney Kürdistan liderliğinin de bu operasyonun yapılmasında
ve istihbaratında rolleri vardır. Fakat bu fayda getirmeyecektir. İsa’nın
havarileri çok kıt imkânlarla 500 yıl sonra da olsa İsa inancını dünyaya resmen
kabul ettirdiler. Kürtlerinki bu kadar uzun sürmeyecektir. ABD menşeli
kelepçeli fotolar da Türk devletinin değişmesini ve Kürtlerin ilerleyişini
durdurmayacaktır. Kürt isyanları bastırıldıktan sonra Türk devleti çoğunlukla
bu tür fotoları çekerdi. Şimdi AKP hükümeti bunu değiştirdi. Zira Kürt Özgürlük
Hareketi en güçlü olduğu dönemi yaşıyor. Dolayısıyla kelepçeli fotolar tam
vaktinde çekilmemiştir. Erken çekildiği için Beşir Atalay bu kareye soruşturma
açmıştır. Zaten bu sistemde ve bu Türk devlet zulmünün altında başı belada
olmayanın Kürtlüğünden ve insanlığından
şüphe duyulur. Dolayısıyla hapse girmek, tutuklanmak, sokakta coplanmak,
Ankara’da Kürt siyasetçilerine ev
aramak, karakola düşmek Kürt halkının gözünde büyük bir onurdur. Bu
sistemle ve AKP – Erdoğan hükümetiyle başı belada olmayanı ve onları kabul
edenleri Kürt nüfusundan bile saymak günahtır.
Fakat AKP hükümeti ve başbakanı Tayyip Erdoğan KCK
bahanesiyle DTP’ye yapılan tutuklamalardan sonra “açılım a yani tasfiyeye dönük
son yumurtasını yapacaktır. Nasıl ki ABD onaylı Zap ve Kandil’e düzenlenen hava
operasyonlarının ardından “TRT 6 yumurtası çıkmışsa şimdi de ABD onaylı
düzenlenen DTP’ye yönelik operasyonun yumurtası ortaya çıkacaktır. AKP bu defa
bu yumurtayı Güney Kürdistan’la birlikte yapmak istemektedir. Bunun için
ortaklar aramaya başlamıştır.
ABD, Erdoğan ve AKP’yi Tekrar İş Başına Getirmiştir
ABD Bush döneminde hazırladığı ve Obama dönemiyle sürdürdüğü
politika için Türk ordusu yerine Erdoğan
ve AKP’yi tekrar seçmiştir. Erdoğan buna çok sevinmiştir. Türk basını
Erdoğan’ın bu başarısının altında yatan gerçekleri irdelemeden adeta Obama –
Erdoğan görüşmesini göklere çıkarmıştır. Türk ordusu bu defa da boynu bükük
Obama’nın yanında ayrılmıştır.
Türk ordusu Erdoğan’ın Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye
etmesi için gereken tüm desteği vereceğini teyit etmiş ve bunun bekçisi
olacağını göstermiştir. ABD ise DTP’nin kapatılacağını bildiği halde kapatılma
davasından bir gün önce davetiye göndererek adeta Kürtlerle kafa bulmaya
çalışmıştır. ABD’nin, Kürt Özgürlük Hareketi olan PKK’yi muhatap almadan
Ortadoğu’da bir adım ilerlemeyeceğini bilmesi gerekiyor. Türkiye ise “ben
PKK’yi muhatap alırsam, bütün dünya muhatap alır diye düşünmektedir. Zaten
muhatap almaktadırlar. Bir tek Türkiye bu paranoyadan kurtulmuş değildir. AKP
ve Erdoğan, Bush döneminde vardıkları anlaşmanın tüm gereklerini yerine getirdi
mi ki, şimdi de Obama-Erdoğan görüşmesinde varılan anlaşmaları yerine getirsin?
Obama Erdoğan’la neden gizlice görüştü? Yoksa Erdoğan özel görevli mi? Bu
konuda Güney Kürdistan yönetimine verilen yeni görev nedir?
Siyasal Tasfiye İçin KDP’ye mi Rol Verildi?
Bush döneminde Celal Talabani’ye askeri tasfiye için rol
verilmişti. Şimdi de siyasal tasfiye için Kürdistan Federe Yönetimi ve KDP’ye
mi rol verildi? Yönetim bu rolü neyin karşılığında kabul edebilir?
Biliniyor Erdoğan, Bush görüşmesinden sonra askeri
Ergenekon’un tasfiye kararını alarak yerine siyasal Ergenekon rolü ile
kendisini seçtirmişti. Zaten o görüşmeden sonra Türkiye’de askeri Ergenekon’a
karşı siyasal Ergenekon olan AKP hükümeti tutuklamalara başladı ve ABD’den
alınan izin çerçevesinde Güney Kürdistan’a ve Kandil’e operasyonlar yaptı.
Türkiye’ye davet edilmeyi bekleyen Celal Talabani ise PKK’ye sürekli olarak
yaptığı “silah bırakın, Türkiye’ye teslim olun. AKP’ye karşı savaşılmaz
sözlerinin karşılığında Türkiye’ye davet edildi.
Uluslararası Kriz Grubu’nun hazırladığı Yol Haritası
çerçevesinde Celal Talabani, Irak ve Güney Kürdistan yönetimi gerekenleri yaptı. Ama Tayyip Erdoğan ve AKP,
Güney Kürdistan’a dönük bu yol haritasının gereklerini Kandil’e operasyona
rağmen yapamıyordu. Aslında yapmak istemiyordu. ABD’yi, Güney Kürdistan
liderliğini ve dünyayı kandırabileceğini düşünüyordu. Bazı dirsek temasları
olduysa da sürekli gizli görüşmeler sürdürüyorlardı. Güney yönetimi ise Erdoğan
ve AKP hükümetini, “verdiği sözleri yerine getirmiyor diye sürekli ABD’ye
şikâyet ediyordu. Obama’nın seçilişi ardından Türkiye’ye gelişi ve DTP
Eşbaşkanı Ahmet Türk’le görüşmesi Erdoğan için alarm zillerinin çalınması
anlamına geliyordu. Ama Erdoğan ve AKP hükümeti mecliste yeterli çoğunluğa
sahip olduğu halde gereken yasaları çıkarmıyor, buna engel teşkil edecek
bahaneler üretiyordu. Bilinçli olarak CHP ve MHP ile çelişkiler yaratıyordu.
Ardından DTP ile “resmiyet dışında görüşerek ve DTP’yi çözümün önünde engel
olarak göstererek işte “görüştüğüm halde PKK’yi terörist ilan etmiyor diyerek
adeta Kürtlerden kendi kendilerinin yüzlerine tükürmelerini talep ediyordu.
Çünkü Türk devletinin bunca zulmü ve
sömürgeciliği altında bir Kürdün kalkıp PKK’ye “terörist demesi kendi yüzüne
tükürmesinden başka bir şey olamazdı. DTP ve Sayın Ahmet Türk bunu yapmadıkları
için siyasal olarak linç edilmek
istendiler.
Türk devleti ve Erdoğan hükümeti, Güney Kürdistan’da
konsolosluk açacağım, Güney Kürdistan’ı tanıyacağım mesajları ile ABD’ye Obama
ile görüşmeye gitti. Çünkü model ülke olmanın bir şartı da buydu. ABD bölge
için Irak’ı model ülke yapmak istiyordu. Türkiye gibi devletler ise buna karşı
çıktı. ABD şimdi bu belayı Türkiye’nin başına doladı. İçinden zor çıksa da
sistem içi çelişkilerden dolayı kabul etmiştir. ABD’de Obama’ya, ilk defa bir
başbakan kendi devletini şikâyet etti. Ordu mensuplarının bilgilendirilmediği
ve kimsenin içeriye alınmadığı bir odada Obama, Erdoğan’la gizli görüşerek
şikâyetlerini ve taleplerini bir bir dinledi. Bir çocuk gibi önüne konulan ev
ödevlerini neden yapmadığını bir bir sıraladı. MHP, CHP, ordu ve DTP’yi engel
olarak gösterdi. Yoksa siyasal olarak Kürt sorununu Güney Kürdistan yönetimiyle
birlikte çözerdim demeye getirdi. Ama özünde böyle değildi. Kürt sorunu
vasıtasıyla devlete tam hakim olduktan
sonra Güney Kürdistan başta olmak üzere Kürt Özgürlük Hareketini nasıl tasfiye
edeceğinin gizli planları içerisindedir. “Birbirlerini tasfiyeye karar vermiş
Kürtleri ABD ne yapsın? diyecektir sonunda.
Dolayısıyla Bush görüşmesinde askeri Ergenekon tutuklamaları
ve Kandil’e operasyon için izin alan Erdoğan, Obama görüşmesinde “kozmik oda
aramaları ile DTP ve KCK operasyonları için gereken izni almıştı. Alınan
kararlardan birisi de Güney Kürdistan Bölgesel Yönetim başkanı Mesut
Barzani’nin Celal Talabanileştirilmesidir. Talabanileşen Mesut Barzani’nin
bunun sonucunda Türkiye’ye davet edilmesi ve resmi olarak karşılanması
düşünülmektedir. Ama bunun için Mesut Barzani’den istekleri olmuştur. DTP’nin
kapatılması için verilen okşayıcı tepki ve son KCK bahanesiyle yapılan
tutuklamalara karşı Güney liderliğinin lakayt duruşu birinci isteklerini yerine
getirmiştir. Gizli yürütülen diğer pazarlıklarda ise PKK’ye karşı ortak
mücadele etme yöntemleri konuşulmuştur. Kampların boşaltılmasından tutalım
Kürtlerin sürülmesine kadar, istihbarat ve nokta operasyonlarından tutalım,
kontra grupların Güney’e yerleşmesine kadar birçok noktada pazarlıklar
yapılmıştır. Yine çeşitli yöntemlerle PKK’nin eylemsiz bırakılması, ulusal
birlik konferansı yerine Güney Kürdistan’la sınırlı bir konferansın yapılması
ve AKP’nin işbirlikçi-hainleşmiş Kürtlerden yeni muhataplar yaratma ve bunlarla
oluşturacağı sözde ulusal konferansla Kürt Özgürlük Hareketini ve diğer Kürdistan
parçalarını tek parçaya kurban etme siyasetini sağlamak üzerine mutabakata
varılmaya çalışılmıştır. Obama-Erdoğan görüşmesinde kararlaştırılan ekonomik
amaçlardan birisi olan Kürdistan’da nitelikli sanayi bölgelerinin oluşturulması
için Kuzey’den bazı unsurları devreye sokmak, bunun için 2007 yılında kurulan
Kürt-Amerikan dostluk komitesine diğer Kürdistan parçalarından Kürt Özgürlük
Hareketine uzak olan bazı kişileri dahil ederek kullanma, Kürt Özgürlük
Hareketine Irak Baas tarzı aşbetal (tasfiye) yöntemini dayatmak gibi yöntemler
denenmek istenmektedir.
Dengir Fırat, Erdoğan ve AKP’nin Yeni “Kürt Umududur
Seçimler yaklaştıkça Erdoğan’ın Mir Dengir Fırat gibilerinin
eliyle Kürtleri tekrar kandırmaya dönük bazı şeyleri yapacağı veya söyleyeceği belirtilmektedir.
Söyleyeceği şeylerin Kürt özgürlük direnişinin başarısına göre renk
değiştireceği biliniyor. Bu süre içinde AKP içindeki sözde Kürt
milletvekillerini sonuna kadar kullanacaktır. Milletvekillerini şuraya-buraya
göndererek gizli gizli “Erdoğan ve AKP, Kürt sorununu çözmek istiyor ama
görüyorsunuz ordu, CHP, MHP, DTP-BDP ve PKK bir olmuş bırakmıyorlar çözelim
diyerek insanları, hatta bazı Kürt aydınlarını kandırmayı düşünüyorlar. Böylece
ABD’nin tek vazgeçilmezi olduğunu göstermeye çalışacaklar. “Silah, siyasetin
önünü kapatıyor BDP, PKK’ye terörist desin, arasına mesafe koysun vs
propagandalarla Kürt sorununu çözmeyerek ve ömrünü uzatmanın peşine düşerek
yine daha çok devletin derinliğine inerek örgütlenmesini sonuçlandırmak
isteyecektir.
Bundan sonra Tayyip Erdoğan ve sözde İslamcı hükümeti ikinci
bir Ahmedinejad olarak Kürtlerin karşısına çıkacaktır. Ama Ahmedinejadlaşan
Erdoğan, ABD ile köprüleri uçurmayacaktır. Aksine Kürtleri hadımlaştırmasına
izin verdiği kadar ABD ile sonuna kadar anlaşacaktır. Türk derin devleti olan
ordu Kürtler için bunu göze almış ve devreye sokmuştur. Erdoğan ve AKP bundan
saparsa sonları Adnan Menderes ve Özal’ın sonundan daha farklı olmayacaktır.
Bu temelde Mesut Barzani ile görüşen Mir Dengir Fırat, 1960
yılında Türk devletinin Sivas-Kabakyazı’da açık arazide kurmuş olduğu kampa
kapatılan dedesi Zeynel Turanlı’dan gereken dersi almamış gibidir. O dönem
sürgün edilen 485 Kürt arasında onun dedesi de vardı. Sormak gerekir, o zaman
deden ne yapmıştı? PKK mi vardı o dönem? Türk devleti o sürgün kamplarını niçin
kurmuştu? Elbette Kürtleri asimile etmek, devletin iyi birer kul ve kölesi
yaparak doğan çocuklarını devletin hizmetinde hain, işbirlikçi yaparak
devşirmek amacıyla yapmıştı. Ve böyle kamplarda kendi halkına hainlik yapan
senin gibi kişileri bugünler için yaratmayı hedeflemişti. Anlaşılan Türk
devletinin bu politikası tutmuştur, Dengir Fırat buna iyi bir örnektir. Türk
devletinin Dengir’in dedesi için yapmış olduğu aynı kampların benzerini ve
yöntemlerini Mesut Barzani’den, PKK ve Maxmur kampı için istemenin ne
Kürtlükle, ne insanlıkla, ne de İslamla alakası var. Kürt Federe Yönetimi
herhalde çocuk değil ki senin bir iki güzel lafına kansın?
Yine Dengir’e diyoruz ki Güney’de görüştüğün o diğer özgür
Kürt iradesi karşıtı şahsiyetlerden yeni sahte muhatapların danışmanlığı ile
suya dalmak birlikte boğulmayı getirebilir. Sen önce git, kendi partindeki
faşist Kürşad Tüzmenleri, Suat Kılıçları ve Kürt düşmanı AKP milletvekillerini
ikna et! Onlar gibi aynı partide olduğuna göre onlardan bir farkın var mı?
Said-i Kurdi’yi bile Kürtlükten devşirmeye çalışan ve Said-i Kurdi’nin
ilmini-imanını Türklük için projelendiren Fethullah Gülen’in ve Kürt kökenli
Fetullahçı devşirmelerin tümü bugün AKP saflarında yerlerini almıştır. Bu defa
AKP ile Türk devleti için Kürdistan’daki ömürlerini uzattılar. Yoksa Kürdistan,
Türk devletinin elinden uçacak ve özgür olacaktır. İşte AKP’nin görevi de
Kürdistan’ın özgürleşmesini engellemektir. Bu kadar tantana, çıkartılan
kargaşalar, ikili bilinçli kavgaların hepsi Kürtlerin kafasını muğlâklaştırmak
içindir. Bu politik horoz dövüşüne, siyasi tantanaya Kürtler kulak asmadan ve
beklemeden haklarını sürekli pratikleştirmeli ve direnişlerini serhıldanlarla
süreklileştirmelidir. Çünkü Türk devleti AKP eliyle siyasi ölüm tokadını
Kürtlere vurmak için hazırlık yapıyor. Askeri Ergenekon’un yapamadığını siyasi
Ergenekon kimliği ile yapmak istemektedirler. Dolayısıyla dünyanın dört bir
yanındaki Kürtler ve dört parçadaki Kürdistanlılar bu tehlikenin kendi
üzerlerinde dolaştığını bilerek, ulusal güç birliği şeklinde, saldırılara karşı
durmasını bilmeli ve Kürt hainlerine gereken dersleri vererek doğru sonuçlar
doğurabilmelidirler.
Mehmet Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info
Mehmet Botan