29 Temmuz 2013 Pazartesi Saat 06:29
Bir yıldır batı Kürdistan’daki Kürt halkı bir devrim süreci yaşamaktadır bunu dost düşman herkes biliyor ve görüyor. Kürt halkı yüz yıldır çalınan, gasp edilen insani haklarını yeniden geri almak için kendini örgütlemiş bu yolda büyük bedeller vermiştir. Halen vermekte devam ediyor.Kürt halkı geçmişte yaşadığı tecrübelere dayanarak, bu dönemde ne rejimin yanında nede kimin için savaştığı belli olmayan muhalefetin yanında yer almaktadır. İlk defa Kürtler kimse için değil kendisi için savaşıyor. Kürtlerin bu seçimi düşmanları fena kızdırmıştır.
Rojava’daki Kürt halkının iradesi geliştikçe Ortadoğu’nun bekçiliğini üstlenmiş işgalci TC devleti ve hükümeti AKP çıldırmış durumdadır. Bu durum bir kez daha Rojava’daki çetelere verdikleri destekle kendini göstermiş durumda.
Buradaki sorun Kürtlerin kuracağı devlet değil, burada sorun Kürt halkının gelişen iradesidir. Bu dönemde ne Kürtlerin gündeminde devlet kurma tartışması var ne de düşüncelerinde var. Peki, işgalci TC neden bunu ısrarla gündeme getiriyor? Bununla ne yapmayı planlıyor? TC’nin tek amacı Kürtlerin gelişen iradesinin önüne geçmektir!
Kürtler devlet kurmak isteselerdi en avantajlı olduğu bu dönemde işgalci TC devletiyle birlikte yaşamak için ‘’çözüm sürecine ‘’girmezlerdi.Gelişen bu avantaj Kürt düşmanlığını birinci derecede üstlenmiş durumda olan TC devletini çok kızdırmış olmalı ki El-Kaide ile ilişkiye geçecek kadar gözü kararmış.
Faşist Türk devleti demokratik süreci suiistimal ediyor. Bir tarafta süreç iyi gidiyor derken bir taraftan da çetelere her türlü destek veriyor. Bu süreci atacağı adımlarla kalıcılaştıracağı yerde tam tersine ‘’ben nasıl kandırırım ‘’ amacıyla yeni oyunlar oynamaya çalıştırmaktadır. Rojava’daki çeteleri direk desteklemesi bunun kanıtıdır.
Burada bir halkın iradesini göreceğine, yüz yıldır Kürtlere uygulanan soykırım politikalarının yarattığı güvensizliği nasıl kaldırırım diye kaygılanacağına tam tersine bir yaklaşım sergilemektedir. Bununla var olan güvensizliği daha da derinleştiriyor. Orada her türü haksızlığa, hakarete mahsur kalan bir halkın iradesine saygı duyacağına tam aksine sürecin ruhuna ters, hatta felaketlere götürecek politika sergilemektedir. Asıl ateşle oynayanlar bu politika yürütenlerdir.Türk devletin kendisidir.
Peki, Kürt sorununda barışçıl çözüm arayışlarının gündemde olduğu bir dönemde TC devletinin Rojava’ya karşı sergilediği tutum ateşle oynamak değilse nedir? Çözüme dinamit koymak değilse nedir? Beraber yaşam projesini sabote etmek değilse nedir?
Türk devletinin yüz yıllık Kürt politikası geleneğinin kaç ay içinde değişmesini beklemek çok saflık olur. Kendini tanıyan özgür Kürtler son kırk yıllık düşmanlarını tanıyacak kadar tecrübe kazanmıştır. Kürtleri kandıracaklarını zannediyorlar bu büyük gaflet.
Türk devleti Rojava’da bu tutumu sergilemeye devam ederse kendi mezarını kendi eliyle kazacaktır.Her tarafı ateşe verip kendi yerinde rahat, barış içinde oturacağınızı sanıyorsa büyük yanılgı içinde olursunuz. Bu ateş sizi de yakacak.
Türk devleti uluslararası alanda siyasi, politik her alanda bataklığa saplanmış. Buna her gün tanık oluyoruz.Türk başbakanı geçenlerde‘uluslararası güçler Türkiye’nin büyümesi istemiyorlar’ diyor.Bunu bilmeyecek kadar gafil bir başbakanla karşı karşıyayız. Bu uluslararası güçler Kürtlere soykırım uygulattı diye otuz yıldır sana destek veriyor, bu güçleri yeni mi tanıdın?
Bugün Türk devleti Kürtler kazanması diye her türlü ahlaksızca ittifakı yapıyor. Kürtler özgürlüğünü kazanmasın diye El- Kaide gibi dünyanın en vahşi örgütüyle bile ittifak kuracak kadar gözü dönmüştür. Türk devleti bu ateşi yakmaya devam ederse bu ateş onu da yakacaktır.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info