24 Eylül 2016 Cumartesi Saat 11:15
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın senelerdir diline pelesenk
ettiği ve her kamera karşısına geçerken elini kaldırarak beş parmak gösterip “Dünya
beşten büyüktür Dünya beşten büyüktür deyip durduğu, Birleşmiş Milletler ’in 5
daimi üyesini kastederek serzenişte bulunduğu şu beş büyük Birleşmiş Milletler’
in kurucularını incelemekte fayda vardır. Bu Birleşmiş Milletler’in 5 daimi
üyesi kimlerdir?
Nasıl Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesi oldular? Neden
sadece 5 daimi üye var? Bu 5 daimi üyelerin sosyo-ekonomik ve askeri güçleri
nelerdir? Kendi ülkeleri dışında etki alanları nerelerdir? Sorularına cevap
arayacağız. Bu sorulara cevap ararken hem bu yapı hakkında biraz bilgi edinmiş
olacağız hem de belki birileri Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kulağına dünyanın
beşten büyük olmadığını dünyayı bu güçler sevk ve idare ettiğini, Bu adamların
milyon km ötede gezegene gemi gönderdiğini, oradaki taşın toprağın analizini
yaptığını, sen ise pusulalı seccade teknolojisine henüz geçmiş kalkıp bu
adamlarla aşık atamayacağını, O beşlinin dünya genelinde sahip olduğu ve etki
ettiği nüfus, toprak, teknoloji, askeri ve ekonomi alanını haritayı açıp
bakacaksın sonra konuşacaksın diye fısıldar.
Birleşmiş Milletleri Kimler Ve Hangi Şartlarda Kurdu?
İkinci Dünya Savaşı’nın verdiği buhranı üzerinden atmakta
güçlük çeken galip ve mağlup ülkeler artık savaşların 19. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren kazanç değil kayıp olarak geri döndüğünün farkına vardılar.
Bu sebeple gerek ekonomilerini düzene sokmak gerekse halkların psikolojilerinin
düzelmesini sağlamak amacıyla dönemin en büyük iki devleti öncü bir antlaşma
imzalamıştır. “Atlantik antlaşması” olarak bilinen bu antlaşma ile
birleşik Krallık (İngiltere) ve Amerika Birleşik Devletleri artık topraklarını
genişletmek istemediklerini ve dünyadaki tüm ulusların ve halkların kendi
ülkesi sınırları içinde barış içinde yaşanmasını arzuladıklarını dile
getirmiştir. Bu sebeple 9 Ağustos 1941’de Atlantik bildirisi bu iki ülke
arasında imzalanmıştır. Atlantik bildirisi ile dünya barışı ve sükûnetini
sağlama yolunda atılımlarda bulunan devletler ilk olarak müttefikleri yani
Dünya Savaşlarının kazanan taraflarına “Birleşmiş unsurların savaş
güçleri” “Birleşmiş ülkeler” şeklinde anmaya başlamıştır. 1943
yılında Moskova, Tahran ve Kahire’de yapılan müttefikler arası toplantılarda
“SSCB (Rusya), ABD, Birleşik krallık (İngiltere), Çin ve Fransa temsilciliği
ile ilk olarak “Birleşmiş Milletler” olma fikri ortaya atılmıştır.
Ardından “San Franscisco ” Konferansı adı verilen toplantıda
çoğunluğu müttefiklerden oluşan 50 ülkenin temsilcisi bir araya gelerek 111
maddeden oluşan bir anlaşma imzalamıştır.
Dünya tarihinde çok önemli bir yeri olan bu anlaşmanın ana
içeriği olarak “Birleşmiş Milletler’in kurulması yönünde olmuştur. 25
Nisan 1945’te San Franscisco konferansında bir araya gelmiş olan 50 ülke bu
anlaşmayı 25 Haziran 1945’te oybirliği ile kabul etmiştir. Güvenlik Konseyi’nin
5 daimi üyesinin tamamının ve diğer üyelerin çoğunluğunun “evet oyu ile
anlaşma yürürlüğe girmiştir. Bugün itibari ile Birleşmiş Milletler ‘in 193
üyesi bulunmaktadır Türk devleti de bu 193 üyenin içerisinde yer almaktadır.
Birleşmiş Milletlerin kuruluş felsefesi olan ulusların ve
halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı ve kendi ülkesi sınırları
içerisinde barış içinde yaşanmasını, ekonomik refahlarını yükseltmelerini, barış
demokrasi ve huzur içerisinde yaşamalarına gerçek anlamda katkı yapmışlar
mıdır? O ayrı bir tartışma konusu fakat benim asıl anlatmaya çalıştığım konu
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın slogan haline getirdiği “Dünya beşten büyüktür
sözleri ne için sarf ettiğini, Erdoğan’ın haklılık payı var mı? Onu açıklamaya
çalışacağım. Bir kere (BM) Birleşmiş Milletleri kuran beş daimi ülke ve bu
ülkelerin müttefikleri İkinci Dünya Savaşı’nda galip gelen ülkelerdir. İkinci
Dünya Savaşı’nda Türk devleti Almanya’nın yanında yer alarak kaybeden ülkeler
listesindedir.
İkinci Dünya Savaşı’nda kaybeden ülkelerin İsimlerini tek
tek saymayayım fakat Türk devleti kaybedenler listesinde olduğu için ve bu beş “süper
devletle mukayese edilmeyecek olmasından dolayı ancak: Ortadoğu, Afrika, Latin
Amerika ve bir takım Asya ülkeleri İle mukayese edilebilir. Yani 193 normal üye
ülke içerisinde yer almaktadır. Birleşmiş Milletler için: Bahreyn, Katar, Tanzanya,
Afganistan, Sudan, Nikaragua, Nijerya, Angola, Irak, Suriye ve isimlerini
sayamadığım yüzlerce ülke neyse Türk devleti de odur. Şimdi sanki dünyanın süper
devletiymiş gibi oraya buraya meydan okumakla olmuyor bu işler. Bu sahte
kabadayılık naraları hepsi iç kamuoyuna oynamanın ötesinde bir şey değildir.
Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına “One minute” dedi başına gelmeyen
kalmadı az daha darbe ile Tapa-Takla gidecekti. Kaldı ki daha sonra İsrail’e
yalvararak elçi üzerine elçi göndererek Davos öncesi moda bin bir taviz vererek
geri döndüğünü de gördük.
Türk devletinin Durumu
Türk devletinin 2015 yılı devlet istatistik kurumunun rakamlarına
göre gayrisafi milli hasılası kişi başına 21.000 TL’dir. Buda 7 bin €uro’ya
tekabül ediyor. Enerjide tamamen dışa bağlı, tarım, ilaç, sağlık araç ve
gereçleri tamamen dışardan ithal edilmektedir. Elektrik ve elektronik
cihazların %90’ı yine ithal edilmektedir. Motorlu taşıtların tümü ithal edilmektedir
bazılarının da ucuz işçilikten dolayı bu firmaların Türk devletinde kurdukları
fabrikalarında üretilmektedir. Kendi ürettiği tek bir tane uzay aracı, gemi,
uçak, araba, kamyon, otobüs traktör hatta motosiklet bile yoktur. Hem askeri
hem sivil anlamda araç ve gereçler hepsi ithal edilmektedir. Yine askeri tüm
silahları mermisi topu tüfeği hatta askerin eğitimimi bile dışardan ithal
edilmektedir. Yani anlayacağınız:
Tarlada çift süren traktörden konfeksiyonda elbise diken makinaya kadar
bu “Dünya beşten büyük tür dediği ülkelerden ithal edilmektedir.
Eğitimden bilime, tıptan teknolojiye kadar dışarıya nasıl
bağımlı olduğunuda biliyoruz. Ekonomisi dünya sıralamasında 63. sırada,
demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk, düşünce özgürlüğü, basın yayın özgürlüğü,
kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, azınlık haklarının korunup kullanması,
ırkçılıkla mücadele, yargı bağımsızlığı, üniversitelerin özgürlüğü ve özgür
bireyleri yetiştirme, eğitim sistemi buna bağlı olarak da üniversitelerin
kalitesi konularında dünya ortalamasının çok çok altında bir ülkedir. Hele hele
bu “Dünya beşten büyüktür dediği ülkelerle hiç kıyaslanmayacak kadar
aralarında bir uçurum vardır.
Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür Dediği Bu Ülkelerde
Durum Nedir?
Bu “Dünya beşten büyüktür dediği ülkeler görece Türk devlet
yapılanmasına göre ve Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerinin üniversiteleri ise
bilim ve teknoloji, felsefe vb diğer bilim dallarında dünyanın en kaliteli
üniversitelerdir. Bu ülkelerin gayrisafi milli hasılası kimilerinin Türkiye
halklarınınkine nazaran üçe, kimilerinin ise 10’a katlayacak güçlü ekonomileri
vardır. Bu ülkelerde düşünce özgürlüğü vardır. Bu ülkelerde insan hakları kadın
hakları çocuk hakları eğitim hakkı üniversitelerin özgürlüğü yine
üniversitelerin kalitesi basın özgürlüğü yargı bağımsızlığı ifade özgürlüğü ve
birden fazla dilde anadilde eğitim verilmektedir. Bu ülkelerde yargının
bağımsızlığı vardır. Bu ülkelerde yolsuzluk, hırsızlık, zorbalık, din sömürüsü
yoktur. Bu ülkelerde yurtlarda çocuklara tecavüz yoktur varsa eğer istisnalar
sorumlular yargılanır ve hak ettikleri cezaları verilir. Türkiye’deki gibi koruma
altına alınmaz hırsızlar, yolsuzlar ve tecavüzcüler. Bu ülkelerde halk
yöneticilerin yakasına yapışır hesap sorar ve bu ülkelerin yöneticileri de
halka hesap vermesini bilirler. En ufak bir olumsuzlukta istifa edecek kadar
şereflidirler. Bu ülkelerde halkın yakasına yapışmış malını çalan canını alan
evlerini şehirlerini köylerini kasabalarını hak talep ettikleri için halktan
aldığı paralarla satın aldığı tanklarla toplarla uçaklarla bombalamaz, halkın
evlatlarını analarını babalarını kardeşlerini kız kardeşlerini diri diri
bodrumlarda yakmaz, öldürdükleri halkın evlatlarını çırılçıplak soyup sokaklarda teşhir etmez, halkın evlatlarının
boyunlarına ip bağlayıp halkın parasıyla alınmış olan zırhlı araçların arkasına
bağlanıp sokak sokak dolaştırılmaz. Bu ülkelerde halkın iradesine darbe vurup
halkın seçtiği Vekiller, belediye başkanları, yerel yöneticileri, il ve ilçe
yöneticileri görevden alınmaz. Bu ülkelerde sırf hükümetle aynı düşüncede
olmayan hükümeti eleştiren siyasetçiler, gazeteciler, yazarlar, düşünürler,
öğretim, görevlileri, hakimler, savcılar, polisler, subaylar, memurlar görevden
alınmaz, hapishanelere tıkılmaz.
Şimdi Türk devletinde durum bu kadar vahimken hala Türk Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın kameraların karşısına geçip “Dünya beşten büyüktür nakaratını
tekrarlayıp durması bana köyümüze yakın bir köyde olmuş bir hadiseyi
hatırlattı. Hikaye söyle:
Kışın bitmesine ramak kala köylüler bir çoban bulma telaşına
düşmüşler. Derken sağdan soldan araştırıyorlar köyümüze bir çoban lazım Nisan
ayından itibaren başlayıp ekim ayına kadar hayvanları otlatacak bir çoban.
Derken bir çoban buluyorlar. Karlar nihayetinde eriyor ve hayvanlar artık
dışarı çıkıp otlatılmaya başlanıyor. Çoban’ın adını hatırlayamadım şimdi ama
kısacası köylüler ona “Çollo” diye hitap ediyorlar. Neyse Çollo işe
başlıyor fakat Çollo öyle huysuz öyle ağzı bozuk öyle kabadayılık taslayan bir
insan ki köylüler adeta illallah ediyor ama sürüyü bırakıp gider Çobansız
kalırlar diye de bir şey diyemiyorlar. Artık Çollo sanki çoban değil köyün
ağası gibi adeta köylülere hükmediyor köylülerde katlanmak zorunda kalıyorlar.
Erdoğan’ın “Dünya beşten büyüktür sözleri
Çollo’nun “Kaymakamla kavga ettim” demesinden öte
bir anlam ifade etmiyor
Derken bir gün Çollo hayvanları otlatırken o gün de kaymakam
ve sivil giyimli korumalarıyla beraber araziyi dolaşmaya çıkmışlar. Çollo’nun
sürüsünün yanından geçerken koyunlar ürküyor ve kaçıyorlar. Buda uzaktan
bakıyor koyunlar kaçışıyorlar Çollo açıyor ağzını yumuyor gözünü misali ağzına
ne geldiyse söylüyor ve küfür etmeye başlıyor tabi ki Çollo zannediyor ki
köylülerdir biliyor ki köylüler ona muhtaçtır bir şey demeyecekler kabadayılığı
ve yaptığı küfürler yanında kâr kalacak. Ama yanılmıştır ve sert bir kayaya
çarpmıştır. Küfürleri duyan kaymakamın korumaları koşup yakalıyorlar bir güzel
dövüyorlar ağzını burnunu kırıp bırakıp gidiyorlar. Çollo bayılıp düşer aklı
başına gelince kalkar köyün yolunu tutar. Köy içinden geçerken köylüler bakıyor
Çollo ağzı burnu kırılmış, kan ter içinde geliyor. Koşuyorlar önüne soruyorlar “yahu
ne oldu sen ne yaptın böyle? Çollo, kasınarak diyor ki “kaymakamla kavga ettim .
Erdoğan’ın İsrail devlet başkanı Şimon Peres’e “One minute demesi ve her gün
tekrar ettiği “Dünya beşten büyüktür sözleri: “Çollo’nun Kaymakamla kavga
ettim” demesinden öte bir anlam ifade etmiyor.
Fecri Dost
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”