27 Ocak 2020 Pazartesi Saat 07:03
Her fırsatta Kuzey-Doğu
Suriye’deki hedefinin QSD’nin denetiminde olan bölgenin tamamen işgal edilmesi
gerektiğini ifade eden Türk İşgal Devleti yetkilileri, başlattıkları saldırı ve
aldıkları uluslararası desteğe rağmen QSD güçlerine karşı başarılı olamadı.
Kuzey-Doğu Suriye’yi bütünen işgal edip kendi denetimindeki çeteleri
yerleştirmeyi ve bu biçimde İttihat-Terakki zihniyetli rejimin hayallerinin
Suriye topraklarına kayan ayaklarını sağlamlaştırma emelleri QSD’nin gösterdiği
direniş ile parçalandı. Tabi buradan yenilgiyle çıkan Türk Devleti’nin
Suriye’nin diğer bölgelerinde de kolu zayıfladı.
Bilindiği gibi Türk Devletine
bağlı çeteler Suriye toprakları
sınırında Efrin, Bab, Cerablus, Ezaz ve İdlib’de bulunuyor. QSD güçlerinin Onur
Direnişi adını verdiği Türk Devleti ile girilen savaştan yenilgi ile ayrılan
Türk Devleti, Rusya ile İdlib üzerinden bir anlaşmaya gitme yoluna girişti.
Serêkaniyê’deki yenilginin örtülüş bedeli İdlib’de görünmeye başlandı. Daha
önce de İdlib bölgesini Rusya’nın istediği biçimde dizayn edeceği sözünü veren
Türk Devleti o bölgedeki çeteleri denetimine alamamıştı ve çeteler Rusya ve
Suriye’nin çıkarlarına zarar verir vaziyetteydi. Türk Devleti aldığı yenilginin
Türkiye toplumları içinde müthiş bir tepki ve hayalkırıklığına sebep olacağı düşüncesi
ile daha önce defalarca sattığı ve heran satılmaya hazır çetelerini birkez daha
sattı. Serêkaniyê ve Girê Spî de kalması karşılığında Rusya’ya İdlib’i tamamen
teslim eden ve kendi gündeminden çıkaran Türk Devleti çeteler arasında çıkacak
olan tepkiyi dindirmek içinde bir başka karışık ülke Libya’yı adres gösterdi.
Osmanlı’da oyun bitmez sözünü birkez daha tekrarlatan nitelikte birtakım
düzenlemelere gidildi. Bunlardan biride Libya’ya gitmeyi kabul eden çetelerin
karşılığında alacağı ödül oldu. Libya’da 6 Ay kalınması sonrası çeteler
ceplerine birkaç bin dolar ve Türk vatandaşlığını koyacak. Bir kesimide zorla
gönderildi tabi. En son QSD Genel Komutanı Mazlum Abdî Al-Monitor ile yaptığı
röportajda zorla gönderilen çetelerin bir kısmının Libya’dan İtalya’ya
geçtiğini ifade etti. Bu çetelerin büyük bir kısmıda Türk Devleti’nin çetelere
yönelik politikalarını kabul etmiyor ve durumdan oldukça rahatsızlar. Daha önce
Şam vilayetinde faaliyet yürüten Ahmet isimli üst düzey bir isim Türk
Devleti’ne karşı duydukları rahatsızlığı dile getirmişti. Çeteler Faşist Şef
Erdoğan ve diğerlerinin kendilerine karşı takındıkları tutumdan rahatsızlık
duyuyor. Bu önümüzdeki günlerde savaş sürecinden kaynaklı gerçekleşmeyen büyük
kopuşlara sahne olacaktır. Çeteler arasında iç savaş ve Türk Askerine karşı
çete ayaklanmaları yakın görünmekte.
Bütün bu kaosun yanında bir de
Libya gibi Suriye’den çok daha karmaşık bir savaş bölgesinde deyim yerindeyse
devlerin dövüştüğü bir savaş alanına bu çeteleri sürerek masada koltuk kapmaya
çalışıyor. Libya’da gizli kalmaya çalışan bütün devler özellikle Hafter
güçlerinin Sarrac’a karşı yürüttüğü operasyon, Türk Devleti’nin müdahil olma
çabası ve bu operasyonları durdurma eğilimi gizli kalmaya çalışan devlerin
devreye girmesine ve yürütülen savaşın kirlilik boyutunun ortaya çıkmasına
neden oldu. Türk Devleti bu devler arasında bir dev gibi görünmeye çalışıyor
ancak gerçek hiçte öyle değil. Tabiri caiz ise kimse Türk Devleti’ni ciddiye
almıyor. Hafter Türk Devleti’nin bölgeye hiçbir şekilde müdahil olmaması şartı
ile birlikte Türk Devleti’nin bulunduğu hiçbir anlaşmayı kabul etmiyor. Türkiye
Suriye’de yaratamadığı etkiyi Libya’da da yaratmayı başaramadı. Libya’daki
Hafter güçlerini destekleyenler ve Sarrac hükümetini destekleyen bir kısım
Libyalı da Türk Devletini ve çetelerini bölgede kabul etmiyor. Türk Devleti
giriştiği projelerde bütün halklar tarafından teşhir edilmiş çeteleri ile
birlikte yine Türkiye halklarının başına bela oluyor.
Hem Suriye’de hem Libya’da diz
çöken İttihat-Terakki yönetimi yurt içindeki kontrolünü kaybetmemek için
toplumu tehdit etme politikasına sarıldı. Mevcut yönetim yıkılacağı vaziyette
Türkiye’yide kendisiyle birlikte yıkacağı tehditlerini muhalif kesime en
derinden hissettirmek ve yıkılışını durdurabilmek için çözülüşe giden yolda en
büyük etkide bulunan İstanbul üzerinden meşgul etme yöntemine başvurdu.
İstanbul Kanal’ı projesi bu yönde atılmış bir adımdır. Amaç muhalefete “Benimle
Uğraşırsanız Heryeri Yıkarım” mesajı vermektir. İstanbul Kanalı ile meşgul olan
muhalefet doğru okuyamadığı sürece yalnış adımlar ile müdahil olarak bu
yönetimin ekmeğine yağ sürmektedir.
Fırat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html