Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerine günler kala her ittifak ve parti tarafından seçim hazırlıklarına hız verilmiş durumdadır. Millet İttifakı’nın kurulmasıyla CHP yetmiş yıl aradan sonra ilk defa seçimden zaferle çıkıp iktidara gelmekten umutlu gözükmektedir. Öyle ya, yirmibir yıl önce iktidara gelirken çoğunu yerine getirmese de ağızları sulandıran vaatler sunan AKP’ninkine benzer vaatler üstüne vaatler sıralamaktadır. Meclis’teki üçüncü büyük parti olan YSP (Yeşil Sol Parti) öncülüğünde oluşturulan Emek ve Özgürlük İttifakı ise Demokratik Cumhuriyet’e götürecek Üçüncü Yol rotasını takip etmeyi sürdürerek toplumun kimlik, dil, din, ırk, kültür ayrımına gitmeksizin büyük kitleleri ayağa kaldırmış; seçim sonuçlarını önemli oranda etkilemede ‘kilit’ güç konumunda olduğunu göstermiştir.
Hem iç ve dış politikada yaşadığı tıkanıklık, hem de PKK öncülüğünde yürütülen Kürt Özgürlük mücadelesindeki eşsiz direnişle yıkılmanın eşiğine gelen faşist şef Erdoğan liderliğindeki soykırımcı AKP-MHP iktidarı da tüm bu gelişmelere karşı bildik söylem ve senaryolarla son kozlarını sahaya sürmektedir. Aday listesine ahlakî, hukukî ve insanlık suçlarını işlemiş şahsiyetleri ekleyerek en düşmanca yaklaştığı parti, kurum ve oluşumlarla bile ittifak geliştirmekte; bazı dış ülkelerden aldığı parçalarla ürettiği teknolojik silahları milli ve yerli bir başarı olarak göstermekte; Türkiye’yi yabancılara parsel parsel satarak bundan elde ettiği paraları ekonomik kalkınma ve maddî yardım adı altında ileriye dönük projeler kapsamında kullanacağını açıklayarak kendi iktidarının sebep olduğu ekonomik çöküşe çareler üreteceğini belirtmektedir. Yeni hastane ve okullar inşa etmeler, finans merkezlerini kurmalar, EYT sorununu çözmeler, işletmecilere kredi sağlamalar, enflasyonu düşürmeler, uzaya gitmeler, petrol ve doğalgaz çıkarmalar, vesaire vesaire… uzayıp gidiyor yalan- dolan listesi.
Peki, ‘’madem bu gücün vardı neden şimdiye kadar yapmadın?’’ diye sormazlar mı insana? O da bu soru’nun milyonların aklında bulunduğunun farkındadır. Vereceği cevabın sandıkta kurtaramayacağını da gayet iyi bilmektedir. Bunun için, her zaman yaptığı gibi ‘para’ların savaşa harcandığı tablosunu göstermek için PKK’ye saldırmayı masaya yatıracaktır.
Her seçimden önce, maaşa bağladığı hain, çete, işbirlikçilerden oluşan ‘paralı asker’lerle Kürdistan özgürlük gerillasının bulunduğu alanlara işgal saldırılarını düzenlemeyi planlamaktadır. Medya Savunma Alanları, Şengal, Rojava ve en son Süleymaniye havaalanına yönelik gerçekleştirdiği hava saldırılarını her alanda yoğunlaştıracak, gerilla kontrolündeki alanlara karadan işgal operasyonlarını başlatmayı hedeflemektedir. Burada, faşist şef Erdoğan’ın zorlandığı/zorlanacağı iki durum vardır: birincisi, bir aydan daha az süre kalmış seçimlere kadar kesin bir başarı sağlayamayacak; ikincisi, Kürdistan özgürlük gerillasının tarihî direniş ve öldürücü vuruş taktikleri karşısında yıpranan ordusu savaşacak durumda değildir.
Bu durumda, şimdiye dek her türlü desteği sunduğu ve fiilen yer aldığı Türk işgal saldırılarını meşru kılan açıklamalar yapan KDP’yi, PKK’ye karşı resmen ve daha aktif olarak savaşa girmeye zorlamaktadır. Irak’taki gelişmelere ve özel olarak petrol hırsızlığının açığa çıkmasına bağlı olarak KDP’nin yaşadığı zor süreci de fırsat bilerek bu yönlü baskılarını arttırmaktadır. Bu amaçla son günlerde üst düzey Türk askerî yetkililer ile KDP yönetimi arasında yoğun bir görüşme trafiği yaşanmıştır. Konuya ilişkin toplantı üstüne toplantı yapan KDP’den birçok sorumlu Türklerin bu teklifine sıcak bakmış ve bu temelde başlatılması planlanan işgal saldırılarına katılma kararı almışlardır.
Diğer yandan, KDP’li bir grup sorumlu eşliğinde ve drone’lar koruması altında Medya savunma alanlarına yönelik keşif faaliyetleri yürüttükleri gözleme dayalı bilgiler alınmaktadır.
Bunun yanında, kendilerine yakın aşiret liderlerini toplayarak durum hakkında bilgilendiren KDP yönetimi,peşmergelerini Medya savunma alanlarına yakın yerlerde konumlandırmaya başlamışlardır.Fiili saldırıya geçmek için,faşist şef Tayyip Erdoğan’dah işaret bekleneceği bilgilerine ulaşılmıştır. Rojava ve Şengal’e yönelik saldırılarda kullanmak için örgütlediği ve MİT tarafından eğitilip donatılan Roj pêşmergelerinin bir kısmını Başûr-Rojava sınır hattına, bazılarını da Türk devletinin Behdînan’da işgal ettiği bazı alanlara göndererek yeni işgal saldırılarında kullanmak için bekletmektedir.
Birçok sorumlusunun görev ve yerlerini değiştirmiş, ev izninde olan sorumlularını da acil görev başına çağırmıştır. Bu hareketliliğin muhtemel iç karışıklık ve olaylara müdahale amaçlı olduğu öne sürülse de, aynı şekilde ve aynı zamanlamayla savaş hazırlıklarını yoğunlaştıran işgalci Türk ordusunun Medya Savunma Alanları’na yönelik gerçekleştireceği yeni saldırılara KDP’nin de doğrudan katılacağının izlenimlerini vermektedir.
Mart ayının ortalarında da Hamit Mahmutoğlu öncülüğünde 7 kişilik bir MİT grubu KDP/Zîrevanî karargahında Zîrevanî heyetiyle yaptığı görüşmede PKK’ye karşı ortak mücadelede bazı kararlar almışlardı. Kurulması kararlaştırılan ve Ezîz Weysi denetiminde olacak ortak istihbarat merkezi ile PKK’ye karşı bilgi alış-verişinin sağlanması, alanlara ajanların sızdırılması ve GPS cihazlarının yerleştirilmesi; Zîrevanî güçlerine verilecek drone’lar ile Özgürlük gerillalarının hareket tarzlarının takip edilmesi; kurulacak ortak operasyon odası ile de saldırıların yönlendirilmesi gibi konularda anlaşmalara varmışlardır.
KDP’nin işbirlikçi tutum ve yaklaşımları bunlarla sınırlı değildir elbet. AKP’nin seçimleri kazanması ve bunun önünde engel gördükleri PKK’nin tasfiyeye uğraması için canhıraş bir çabalama içerisindedir. Qeladizê-Ranya-Koyê hattında Selefî akımını yaymaya çalışan Yekgirtû ve Bizûtnewey Îslamî örgütlerini de kendi kirli amaçlarına ortak etmek için çalışmalar yürütmektedir. Bu iki örgüt geçen günlerde Türkiye’ye heyetler göndererek görüşmeler gerçekleştirmiş, PKK’ye karşı savaşta yer alacaklarına dair yeşil ışık yakmışlardır.Eli yüzlerce Kürt yurtseverinin kanında alan Hüda-par-Hizbul Kontra ile bizzat Mesut Barzani’nin geliştirdiği görüşmeler ve alanda açılan ofisleri,bu planın kapsamını gözler önüne sermektedir. Bu İslamist grupların daha çok Binarê Qendîl alanında örgütlenmeleri ve KDP’nin de Barzan Gücü’nden yüzlerce pêşmergeyi Zine Wertê’ye aktarması işgalci Türk devletiyle birlikte olası Kandil ya da Karox saldırılarında yer alacaklarını göstermektedir.
Nereden bakılırsa bakılsın, hem AKP’yi hem KDP’yi seçimleri kaybetme telaşı sarmıştır. Demode olmuş seçim propagandaları ve pek de güven vermeyen projeleri artık toplumu inandırıp umutlandıramamaktadır. Ve tek çareyi medya savunma alanlarına saldırıp,buralarda “sahte zafer” ilanında bulunmaktır.
Tam da burada, toplumda sıkça kullanılan, ‘’geleceği varsa göreceği de vardır.’’gerçeğiyle karşılaşacakları çok açıktır. Karşılarında APOCU direniş ve mücadele geleneğinin en somut haliyle sürdürüldüğü Zap, Avaşîn, Werxelê savaş tünellerinde kazanılan tecrübe, kimyasal silahlarla bile teslim alınamayan irade ve zafere kararlı adımlarla yürüyen PKK savaşçılarının slogan sesleri durmaktadır.
Kısacası; seçimler yaklaşıyor, Erdoğan batıyor. Battıkça saldırıyor, saldırdıkça batıyor.. KDP onu kurtarmaya çalışyor, kurtarayım derken kendisi de batıyor.
Ferhat ŞAHİN