05 Ağustos 2013 Pazartesi Saat 07:46
“GULE YEKE,
NE ÇAR,
GUL KIRINE,
ÇAR PAR
Genel olarak Batı dünyasının Ortadoğu’daki önceliği İsrail devletinin güvenliği ve Ortadoğu’daki fosil yakıt arzının/fiyatlarının denetim altında tutulmasıdır. Bu iki hedefi sağlamanın yöntemi Körfez savaşına dek kukla yönetimler veya TC gibi alt-emperyalist birimler üzerinden kontrol sağlamak olmuştur.Ancak kukla yönetimlerin Saddam örneğinde olduğu gibi sınırları zorlaması, ABD başta olmak üzere Batı dünyasını Ortadoğu’yu “kaos içinde düzen diyebileceğimiz yeni bir konsept üzerinden yönetme düşüncesine götürmüştür. İlk olarak Afganistan’da denenen bu yöntem toplumun, kendilerini İslamcı olarak adlandıran barbar çeteler üzerinden terörize edilmesine dayanmaktadır.Bu yöntemin uygulandığı toplumlar adeta felce uğramakta,bırakın geleceklerini inşa etmeyi,bugünlerini dahi kontrol edememekte,kendi kendilerini yönetememektedirler.Toplumun yarısını oluşturan ve yaratıcılıkları erkeklerden kat be kat fazla olan kadınlar evlere hapsedilmekte,eğitim süreçlerinden/üretimden koparılmaktadırlar.Hedefteki ülke veya bölgedeki tüm üretim faaliyetleri askıya alınmakta,üretim altyapısı yok edilmekte ve tam anlamıyla bir dışa bağımlılık yaratılmaktadır.Gıda maddelerinin fiyatları astronomik noktalara tırmanmakta,insanlar açlık sınırında yaşamaya zorlanmaktadır.İslam adına hareket edip özünde en büyük zararı dini İslam olan toplumlara veren El-Kaide benzeri yapılar bir ülkenin/bir bölgenin karıştırılmasında öylesine ustalıkla kullanılmaktadırlar ki o ülke/o bölge başını kaldıramaz ,söz konusu bölge halkı can güvenliğinden başka bir şey düşünemez hale gelmektedir. Dünyanın her tarafından terörist ihracatına dayalı bu sistem Ortadoğu’da hem İsrail’i tehdit edebilme potansiyeline sahip ülkelerde uygulandı/uygulanıyor hem de fosil yakıtların arz ve fiyat güvenliğinin önem kazandığı alanlarda.Irak,Suriye ve Mısır’da olanlar İsrail devletinin güvenliğini sağlamlaştırırken ,yine Irak ve Libya’da olanlar fosil yakıt arz ve fiyat güvenliği ile ilgilidir.Bu süreçte kendilerini İsrail’in düşmanı olarak tanıtan İslam maskeli barbarların en büyük katkıyı İsrail’in güvenliğine sundukları ve emperyalizmin Ortadoğu’da şu ana kadar kullanmış olduğu en büyük ajan şebekesini teşkil ettikleri olgusal olarak ortadadır.
Neo-Emperyalizmin bugüne dek ustalıkla uyguladığı bu yöntemi bugünlerde Neo-Osmanlıcı TC yönetimi de Kürdistan’ın Batı parçasında uygulamaya sokmuş bulunuyor ve Rusya dışındaki hiç bir güç odağından şu ana kadar buna bir itiraz gelmiş değil.Birey bazında insan hakları konusunda sen derece titiz görünen Batı dünyası sayısı yüzlerle ifade edilen Kürd sivil kayıpları konusunda üç maymunları oynuyor.Hayal edilen bir Kürd-Arap savaşı üzerinden Rojava’daki ulusal kurumlaşmayı destabilize etmek ve bu çatışmayı Güney Kürdistan’a da taşıma çabasının bir kısım Kürdlerin çok sevdiği Ankara’nın derin dehlizlerinde tartışılıp planlandığına dair pek çok veri var.Rojava konusu Ankara açısından stratejik öneme haiz,zira Rojava üzerinden Akdeniz’e nefes borusu açma potansiyeline haiz bir Kürdistan projesi TC’nin kabus senaryosudur.Bunun olmaması için Selefilerin işgal edeceği Kürdistan toprakları üzerinde kuracakları Talibanvari bir çadır devletine dahi razı olması son derece patolojik bir duruma işaret etmektedir ve bu patolojik durumun tek tedavisi Güney Kürdistan’da olduğu gibi Batı Kürdistan’da da, demokratik seçimlerle işbaşına gelerek iktidarlaşmış Batı Kürdistan yönetimidir.
Selefi barbarların Kürdlerin kanını,malını,karısını ve çocuklarını helal ilan eden fetvaları üzerinden bir Kürd katliamına dönüşen destabilizasyon programını destabilize etmenin yolu:
– Kürdistan’ın diğer üç parçasının küçük ama fedakar/cefakar Batı parçasına namuslu destek sunması,
– Güney Kürdistan yönetiminin acilen sınır kapılarını açması ve Batı Kürdistan’ın lojistik kanallarını açık tutma iradesini göstermesi,
– Üç parçadaki tüm Kürd partilerinin sembolik sayıda da olsa Batı Kürdistan’a kadro/peşmerge/gerilla kaydırmaları,
– Diaspora Kürdlerinin ABD ve AB kamuoyunu bilgilendirici faaliyetlerde bulunmaları ve tüm diplomatik kanalları kullanma gayretinde olmaları,
– Yakında toplanacak Kürdistan Ulusal Kongresi’nin Batı Kürdistan’ın statüsüne ve savunulmasına ilişkin cesur kararlar alması,
– Selefi barbarların en büyük destekçisi,lojistik sağlayıcısı Türkiye Cumhuriyetinin mevcut yönetimine Türkiye’deki barış sürecinin bu hamleyle boşa çıkarılıyor olduğu ve barbarlara verilen desteğin bir an bile devamının Kuzey Kürdistan’da iktidarlaşma perspektifli yeni bir mücadele dalgasının başlamasına vesile olacağı mesajının verilmesidir.
Selefi barbarlar safında çarpışan, mankurtlaştırılmış, aptallaştırılmış,namus yoksunu Kürdlerin varlığı da daha uzun vadeli bir mesele olarak radikal dinci/selefi tasallutundan Kürd gençlerinin kurtarılması zorunluluğuna işaret etmektedir.
Zulkuf Azew
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info