07 Mart 2017 Salı Saat 17:55
Küresel düzeyde ve bölgede siyasal-toplumsal vb. alanlarda
kapitalist yayılmacılığın kışkırttığı ırkçılık, cinsiyetçilik ve dini
fanatizmin yaratığı yoğun tahribat her geçen gün derinleşmektedir. İnsanlığın
bilim, teknoloji ve diğer alanlarda katetiği devasa gelişmeler ise bu durumla
tam bir tezatlık oluşturmaktadır. Bu çelişkili gelişim kapitalist modernitenin
strateji ve politikalarının sonuçları olmaktadır. Aynı sebep -sonuç ilişkisi
küresel çapta gelir dağılımındaki uçurum için de geçerlidir.
Günümüzde daha çok ABD, Rusya, Çin, AB ülkeleri ile diğer
belli başlı devletlerarasındaki paylaşım arayışı ve rekabeti, sözü edilen
tabloyu daha da derinleştirmektedir. ABD seçimlerinden sonra bu rekabetin daha
da keskinleşeceği yönündeki tahminler şimdilik gerçekleşmemiş olsa da,
rekabetin karakterindeki krizli yapı, her an farklı gelişmeleri beraberinde
getirebilmektedir. Suriye, Irak, Yemen, Ukrayna vb. çelişki- çatışmaların
odaklandığı bölgelerde gelişmeler çözümsüzlüğün daha fazla derinleşmesi
yönündedir.
Suriye sahasında çatışma-uzlaşma diyalektiğini belli bir
istikrar dahilinde sürdüren ABD-Rusya ikilisinin doğu Avrupa’daki ilişkileri
ise gergin bir hal almaktadır. ABD ve NATO’nun bu alana asker ve teçhizat
takviyesi Rusya’yı oldukça rahatsız etmektedir. Buna paralel olarak alanda
dondurulmaya bırakılan Ukrayna krizi de tekrardan alevlenmeye başlamıştır.
Dolayısıyla doğu Avrupa’da Rusya ile ABD-AB arasında süren paylaşım ve alan
tutma kavgasının dalgalı bir tarzda süreceği görülmektedir.
Yeni Dengelerle Birlikte Açığa Çıkan Ana Aktörler
Bölgemizde ise esaslı gelişmeler Irak ve Suriye’de
odaklanmaktadır. Bu iki ülkedeki gelişmeler birkaç yıl öncesine oranla daha da
iç içe geçmiş bulunmaktadır. DAIŞ’ın iki ülkedeki eylemselliğiyle, bundan
yararlanmaya çalışan farklı devletlerin rekabet halinde bu alanlara
yönelmeleri, böyle bir sonucu açığa çıkarmıştır. Bu da var olan krizi daha da
boyutlandırmaktadır. Uluslararası güçlerin ekonomik ve politik hesapları, bölge
devletlerinin değişen dengeler karşısında daha çok statükolarını korumaya dönük
refleksleri ile aradaki çok sayıda yerel gücün farklı amaçlarının çatışması ya
da çakışması söz konusu krizi çözümsüzlüğe sürüklemektedir. Bu alandaki her
hamle çözümsüzlüğü derinleştirip- kör düğüm haline getirmektedir. Bölge
halklarının aleyhine olan ve her yönüyle enerji tüketen bu duruma karşı
Kürdistan Özgürlük Hareketinin, mevcut tabloyu değiştirme çabaları ise her
geçen gün artmakta, güçlenmektedir.
Musul ve Rakka operasyonları sonucu, DAIŞ çete
yapılanmasının belirgin bir kırılmaya uğradığı gözlemlenmektedir. Yine
Halep’teki yenilgileri sonucu diğer çete yapılanmaları da belli bir güç kaybı
yaşamaktadırlar. Bunun bir dağılmaya dönüşmesini önlemek için TC, Arabistan ve
Katar yoğun bir çaba sarf etmekteler. Bu uğurda yenilen-dağılan çeteleri yeni
adlar altında bir araya getirerek örgütlemeye çalışmaktadırlar. Bunu kabul
etmeyip direnmeye çalışanlara karşı ise iç tasfiye yöntemi devreye
konulmaktadır. Sonuç itibarıyla görünen o ki ara aktörler durumundaki bu çete
yapılanmalarının zayıflamasıyla birlikte perde gerisindeki ana aktörler sahada
daha çok görülecekler. Bundan sonra da orta vadede bunların çelişki ve alandaki
dizayn kavgaları ön plana çıkacaktır.
Kırılgan ve Krizli Irak
Öte yandan uluslararası ve bölgesel güçlerin DAIŞ zemininde
yürüttüğü rekabet, Irak hükümet sahasında da sürmektedir. İran yanlısı çevreler
ile ABD-İngiliz çizgisindeki kişi-yapılanmaların çelişki ve çatışmaları
Bağdat’taki krizi kronik hale getirmiştir. Yer yer parlamento binasının içine
dek uzanan bu çatışmalar, ülkenin durumunu hep kırılgan ve krizli bir halde
bırakmaktadır. Bu duruma günlük onlarca ölümlü katliamlar ile derinleşen
toplumsal kriz eşlik etmektedir.
Güney’de Toplum İle İktidar Arası Uçurum
Güney Kürdistan’da ise Bağdat kadar olmasa da kendi
özgünlüğü ve çapında felç denebilecek bir durum yaşanmaktadır. Güneyli güçler
bu duruma bir çözüm bulmak yerine sorunu daha da derinleştirmektedirler. Bu çözümsüzlükte
KDP belirleyici rol sahibidir. KDP’nin çözümden anladığı AKP’nin Irak ve Güney
siyasetlerine daha fazla sarılmak olmaktadır. Bu yaklaşım da sorunu daha da
kangrenleştirmektedir. Çünkü bu yaklaşımla KDP hem Bağdat hükümetiyle hem diğer
Güneyli güçlerle hem de Özgürlük Hareketiyle olan ilişkilerini daha da
darboğazlara sürüklemekte ve sorunları iyice çözümsüzlüğe itmektedir.
Güneyli partilerin yaşadığı çelişki ve çatışmaların içeriği
önemli oranda toplumsal sorunlarla ilgili değildir. Daha çok yetki ve güç
paylaşım kavgasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden de tüm çözüm arayışları
sonuçsuz kalmaktadır. Belki de Ortadoğu’nun hiçbir yerinde bu derece
birbirlerini ziyaret ederek toplantılar gerçekleştirip de çözüm yerine sorunu
daha da çetrefil haline getiren başka bir yapı bulunamamaktadır.
Güneyin partileri ve iktidar yapıları arasındaki bu paylaşım
kavgası topluma pahalıya mal olmaktadır. KDP’nin bu durumu örtbas etmek için
ikide bir dillendirdiği ve artık mizah konusu yapılan “bağımsızlık ve “bayrak
çıkışları, krizi ötelemekten, derinleştirmekten başka hiçbir sonuç
yaratmamaktadır. Özellikle Behdinan alanında yaşanan yoksulluk düzeyindeki
artış, göçmenlerin tutulduğu kamplardaki trajik yaşam koşulları ve yozlaşma
gerçekliği, üst tabakada yaşanan rant kavgaları ve yolsuzluklar, buna paralel
artış gösteren iç infazlar özelde KDP, genelde Güney’in hakikatini
yansıtmaktadır. Bu durum toplum ile iktidar güçleri arasındaki uçurumu her
geçen gün daha da derinleştirmektedir.
“Koparılmış Bölgeler
Bunun dışında Güney sahasında üzerinde önemle durulması
gereken iki alan Kerkük ve Germiyan’dır. Güney siyasi literatüründe “koparılmış
bölgeler olarak ifade edilen bu alanlar Güney iktidar güçleri açısından Bağdat
hükümetine karşı sadece hamaset konusu olmaktadır. Bu alanlar olabildiğince
ihmal edilmiştir. Bu yönüyle sözü edilen bölgeleri esas anlamıyla Kürdistan’dan
koparan Güney iktidar yapısının siyasetleridir. Öte yandan Kerkük üzerinde
başta İran ve Türkiye olmak üzere birçok gücün planlamaları vardır. Bu alanlar
fazla gelişmemiş ama güçlü potansiyeli olan kozmopolit bir toplumsal yapıya
sahiptirler. Güney’deki iktidar oyunlarından fazla kirlenmemiş genç bir nüfusu
barındırmaktadırlar. Bu nedenle özgürlük arayışının en fazla gelişebileceği bir
zemine sahiptirler.
Maxmur Hedefte!
Bu süreçte KDP’nin gündemleştirdiği ve kirli özel savaş
yöntemleriyle hedefe koyduğu yerlerden biri de Şehit Rüstem Maxmur Kampıdır.
Yöneltilen dolaylı tehditler ve olası provokasyonlar kampı tehlikelerle karşı
karşıya bırakabilecek niteliktedir.
Suriye Adına Barış Söylemli Çözümsüzlük Politikaları
Suriye’deki kaos ve çıkmaz hali de derinleşerek sürmektedir.
Çete yapılanmalarının gözle görülür düzeyde geriletilmesinden sonra başını ABD
ve Rusya’nın çektiği Astana ve Cenevre görüşmelerine hız verilmiştir. Barış ve
ateşkes adına gerçekleştirilen Astana ve Cenevre görüşmeleri bırakalım çözüme
dönük adım atmayı meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Rojava
merkezli Suriye halklarının özgürlük mücadelesinin bu toplantılardan
dışlanması, daha başından çözüme kapıları kapatmaktadır. Halep’in rejim ve
müttefiklerince kontrolü, süreci yeni bir safhaya taşımıştır. Bu durumu bir
zafer sayan Rusya, İran ve Suriye üçlüsü, gerçekleştirilen söz konusu
oturumları, çeteleri tümüyle teslim alma temelinde değerlendirmeye çalışırken
çeteler ve onların arkasındaki devletler ise rejimi yıkamayacaklarını
anladıklarından onunla uzlaşma ve paylaşımdaki konumlarını koruma refleksiyle
hareket etmektedirler.
TC Suriye Bataklığında Diplere Yol Alıyor
Suriye denkleminde en fazla kaybedenlerden biri de Türkiye’dir.
Şehba bölgesinden Bab’a kadar sorunsuz ilerleyen TC, Bab’da kendi beslemesi
DAIŞ ile karşı karşıya gelip, ağır kayıplar vermiştir. Zor duruma düşen her iki
taraf çareyi tekrardan birbirlerine sarılmakta bulmuşlardır. Bunun sonucunda
DAIŞ çeteleri aylarca savundukları ve önemli kayıplar verdirdikleri Bab’da, TC
ve çeteleri karşısında geri çekilerek, tüm ağırlıklarını Rakka’ya vermişlerdir.
Bu da Bab ve Şehba bölgesinde yeni bir durumu ortaya çıkarmıştır. Yeni durum
yeni çelişkiler ve çatışmalar anlamına gelmektedir. Artık ara aktörlerin aradan
çekilmesiyle ana aktörler baş başa kalmıştır. Bunlar Özgürlük Hareketi, Suriye
rejimi, TC geri planda ise Rusya, ABD ve İran’dır. Bu açıdan erkenden zaferini
ilan TC için aslında durum hiç de öyle olmayıp, yeni cephe ve çatışmaların
yolda olduğunu göstermektedir. Çünkü mevcut durumda alanda belirleyici
konumdaki hiçbir uluslararası ve yerel güç TC’nin Şehba bölgesindeki varlığını
kabullenmeyecektir. Yine TC’nin DAIŞ ile gizli kapaklı ilişkilerini yenilemesi,
yaşadığı çıkmazın daha da derinleşmesi demektir. ABD de bunun farkında olduğu
için ne Musul ne de Rakka’da TC’ye operasyona katılım imkanı vermemektedir.
Ayrıca TC’nin tüm karşı çabalarına rağmen DAIŞ karşıtı uluslararası koalisyon
Rojava ve Suriye özgürlük güçleriyle çalışmaya devam etmekte hatta ilişkilerini
güçlendirmektedir. Elbette Rakka operasyonu ve oradaki başarı düzeyi yeni denge
ve süreçlerin belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır. Rakka başarısı
Türkiye’nin Suriye batağında daha da diplere çekilmesi anlamına gelecektir.
Faşizan Çark ve Darbe Mekanikli Türkiye
Türkiye’deki gündem daha çok Nisan ayındaki referandum
ekseninde dönmektedir. AKP ve Erdoğan’ın, faşizmin tipik “iktidarı tümüyle ele
geçirmezsem yıkılırım refleksiyle son hız işlettiği darbe mekaniği gün geçtikçe
daha da zirveye tırmandırılmaktadır. Bu açıdan MHP tabanındaki “hayır eğilimi
ile kararsız durumdaki kitleyi kendi tarafına çekmek için Kürdistan halkına
dönük faşizan ve soykırımcı saldırılarını boyutlandırmaktadır. Bu saldırıların
daha da artırılacağı görülmektedir. Özellikle Mart ayı bu açıdan kritik
olmaktadır. TC son süreçteki arayışları, komplo ve saldırı planlamaları bu
kapsamdadır. Her türlü saldırının yanı sıra referandumun sonucu Erdoğan’ın
lehine de olsa, oluşturduğu ve tamamlamaya çalıştığı faşizan sistemin halklar,
uluslararası güçler nezdinde reddedileceği, karşı konulacağı ve fazla uzun
ömürlü olmayacağı kesindir. Bu kesinlikteki başarı kuşkusuz ki faşizme karşı
örgütlü ve yaratıcı mücadeleden geçmektedir.
Bu açıdan mevcut siyasal gelişmeler, oluşan dengeler ve
Özgürlük Hareketinin stratejik hattı her zamankinden daha fazla başarı
imkanlarını sunmaktadır. Önemli olan bu imkanların yaratıcı, başarıya odaklanan
tarz ve yöntemlerle değerlendirilmesidir.
Nihat Kazanhan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
0
21
:” ”
:””
” “,” ”