Kürt Halk Önderi ” biz tarihin başlangıcında tarih de bugünde gizlidir” diyor. Tarih ve zaman, birbirinden kopmaz ve birbirini tamamlayan bir zincirin halkaları gibi, yaşamı örer, geliştirir. Kürdistan’da yaşam, PKK’nin önderliğiyle yeniden gelişiyor ve dalga dalga bütün dünya insanlığı kendi etkisine alıyor. Kürt kadınının gelişimi ve partileşmesi bile, başlı başına bir devrim demektir. Mezopotamya’da, egemenler tarafından taşlaştırılmış insanlık, tarih ve yaşam, PKK tarafında kırılıp yeniden şekillendiriliyor. Bu çok zor olduğu için çok etkili oluyor. Zor olan başarılırsa etkisi çok büyük ve kalıcı olur. İşte PKK’de gerçekleşen, zorun başarı kazanmasıdır ve insanlığı doğru yola koymasıdır. Devlet ve iktidar etiketli bütün sistemler, insanlığı alabildiğine kirletmiştir. İnsanda et ve kemik dışında ne duygu ne erdem bırakmıştır. İnsanın içi adeta boşaltılmıştır. İnsan, kuru bir kasnak haline getirilmiştir. Uçurumun kenarına gelmiş-getirilmiş birinin hala yaşam umudunun olması PKK’de ifadeye kavuşuyor, yaşamsallık kazanıyor. İnsanlık uçurumdan aşağıya düşmek üzeredir ve bir kurtarıcı gerekiyor. Ama bu kurtarıcı esasen uçurumun kenarına getirilmiş insanın içinde ortaya çıkacak.
Dışarıdan gelen biri değil. Yerden fışkıran kaynak suyu ne kadar kirletilirse kirletilsin, kendi kendisini kendi kaynağında temizleyebilme gücüne sahiptir. İnsan da biraz böyledir. İnsan, çok kirletilse de bir ışığı, umudu ve filizlenmeyi ruhunun ve yüreğinin bir köşesinde canlı tutar. İnsanlığın insani tohumları hiçbir zaman bitirilemez. İnsanlık bir yerlerde tekrar fışkırır gökyüzünün maviliklerine doğru kanatlanıp uçar özgürlüğün dağlarına doğru. İşte Kürdistan dağlarında özgürlük şahinlerinin uçması, insanlığın ruhunu yeniden canlandırıyor, yaratıyor ve egemenlere meydan okuyor. Kürdistan dağlarında savaşanlar, teknik ve silah değil, insanlığın bitmek bilmeyen gücüdür ve haklılığıdır, hakikatidir. Haksızlık ne kadar teknik olarak güçlü olursa olsun, dayandığı bir hakikati yoksa yıkılmaya ve yok olmaya mahkumdur. Egemenlerin gücü, haklılıktan değil, teknikten ve yalanın her türlüsünün toplum üzerinde iktidar kurmasından gelir. Faşizm ise, iktidarın-devletin yalana-sömürüye dayalı sistemin toplum üzerinde uyguladığı, kendini zor kullanarak ve zulmederek yaşatma sistemi oluyor. Faşizmde zorbalık ve yalan, sistemin var olma ve kendisini yaşatma yöntemidir. İşte Kürdistan’da, bu adı geçen zorba ve yalan rejimine karşı zaferi kazanmanın yolu, Önderliğin gösterdiği direnişçi yoludur.
Bu ise Kürdistan’da fedailik tarzında kendisini ortaya koyuyor. Egemenlerin zoruna karşı devrimci fedaice direniş ve duruş. Tabi bu, Kürdistan koşullarında var olmanın yolu olmaktadır. Devrimci şiddet, bir tercih değil, bir zorunluluktur, bir amaç değil bir araçtır. İnsanlığın büyük yaşam ideali ile yola çıkanlar, Kürdistan’da en zor koşullarda, bazen de kıt denebilecek imkanlarla yaşamasını ve direnmesini biliyorlar. İnsanlığın büyük yaşam amacı olmasa, o zorlayıcı şartlarda nefes almak, üç gün bile yaşamak çok zordur.
O, çok zor koşulların mücadelesi, çok fedailik ve fedakarlık gerektirdiği ortadadır. İşte PKK militanlığı, en büyük fedakarlığı göstererek, en büyük mücadeleyi insanlık için yürütüyor. Onlarca yıldır büyük bir mücadele yürütülüyorsa ve büyük değerler yaratılmışsa, amaca bağlılık ve ideolojik inanç tamdır diyebiliriz. İnsanlığın, yeni insanlığın kalbi Kürdistan’da atıyor. İnsanlık yeniden Mezopotamya topraklarında doğuyor, kendisini keşfediyor. Emperyalizmi ve bölgedeki yerel ayağı olan bölge statükocu güçleri ve ilkel milliyetçiliği korkutanda işte PKK’nin bu var oluşsal gerçekliğidir. Sosyalizme ve paylaşıma dair olan inançlar, idealler PKK’de canlılık kazanıyor, Kürtler şahsında temsilini buluyor. PKK, sınıflı-devletli sisteme ait bütün ölçüleri ret ve mahkum etti.
Katı ulus devletin halkları, emperyalizmin ücretli kölesi yaptığını ve geleneksel ulus devlet sınırlarının da toplumları boğduğunu, milliyetçiliği körüklediğini, halkların kaynaşmasını engellediğini tespit edip, sınırlara karşı çıkmış, Demokratik Ulus Manifestosunu geliştirmiştir. Yani PKK’de gelişen her şey yenidir ve devletli-sınıflı sisteme karşıdır ve devletli-sınıflı sistemin dışında gelişim gösteriyor. Bazı sosyalist ülkelerde, yeni şeyler yaptık-yapıyoruz diyen sosyalistler, devletli-sınıflı sistemin ve katı ulus devletin etkilerini aşamadıklarını ve çürüdüklerini fark edemediler, anlayamadılar ve bir bitişi yaşadılar. Daraltılmış ve sınırlarla parsellenmiş bir dünyada sınıfsız bir sistemin ilk aşamada bile boğulacağını anlamadılar. İşte PKK, bütün bu olumsuz sosyalist deneyimlerden önemli dersler çıkarmasını bildi. Tarihsel olarak insanlığın değerlerini sahiplenmek ve temsil etme gücünü göstermek ve bunun, günümüzde direnişini yürütmek farklı şeydir ama devleti mahkum etmek ise çok daha farklı şeydir. Devleti mahkum etmeden sınıfsız toplum düzeni oluşturulmaz. PKK’de gelişen yurtseverlik, ne dar ulusal sınırlara hapsolmayı nede yurtsever değerlerden uzaklaşmayı doğru buluyor.
Hem yurtsever olmak ve hem de enternasyonal olmak PKK’de gelişen yeni insan modeli olmaktadır. İnsan, kendi ulusal kimliğiyle demokratik olarak dünya insanlığı içinde yerini alır ve kaynaşır ve böylece dünya insanlık kimliği oluşmaya başlar. PKK’de hedeflenen yeni yaşam böyledir. Bundan dolayı, PKK, dünyadaki bütün genel insani ve demokratik-sosyalist, devrimci değerlerin uygulayıcısı, temsilcisi ve savaşçısı olarak vardır. Ulusal bir değeri olmayan bir enternasyonalizmin ve enternasyonal bir değeri olmayan bir ulusallığın pek bir anlamı ve faydası olmaz insanlığa. PKK önderliği bundan dolayı demokratik ulusçuluk çizgisini geliştirme gereği duydu. PKK’de gelişen yeni insan, demokratik ulus kimliğini ve enternasyonal değerleri birlikte yaşamsallaştıran yeni insandır. İnsan, hem ulusal kimliğe hem de enternasyonal kimliğe sahip olarak yaşarsa, insanlık için çok faydalı değerler yaratabilir ve temsil edebilir. PKK’de gelişen devrimci değerler insanlığın temsilinin olduğu değerlerdir.
Kemal SÖBE