Irak Bölgesel Kürdistan Hükümeti’nin Başbakanı Mesrur Barzani’nin, kendisini dini azınlıkların koruyucusu olarak tanımladığını fakat bunun bir hikaye olduğunu aksine Başûrê Kürdistan’da Ezidilerin, Hristiyanların ve diğer azınlıkların özgürce yaşamadığını belirtti.
“Yezidi soykırımının gerçekleşmesine izin veren, hem Mesrur’un hem de baba Mesud’un ikiyüzlülüğüydü” diyen Michel Rubin: “Mesud, Bağdat rakiplerini zayıflatmak için IŞİD’e silah sattı. Kürdistan’da geri tepmeyi asla beklemiyordu. IŞİD’in yükselişi Batı’yı şaşırtmış olabilir ama Yezidileri şaşırtmadı. Masrur, Yezidilerin köylerini güçlendirme veya kendilerini savunmaları için Yezidilere silah sağlama taleplerini reddetti. IŞİD Yezidi köylerini ele geçirdiğinde, Mesrur’un güçleri sadece kaçmakla kalmadı, aynı zamanda İslam Devleti ile savaşmak için bağışlanan silahların çoğunu da başka yöne çevirdi. Barzani korkaklığı olmasaydı Yezidi soykırımı olmazdı. Mesrur bugüne kadar, kaçmaya çalışan aile ve arkadaşlarının itibarını korumak için havaalanı manifestolarını yayınlamayı reddediyor” dedi.
‘BARZANİ ŞENGAL İÇİN TOPLANAN PARALARA EL KOYUYOR’
Barzani ailesinin, Şengal’deki Êzidi köylerini ve Hıristiyan toplulukları yeniden inşa etmek için para topladığını, ancak kendilerini Barzani’nin siyasi hakimiyetine tabi kılmayanların geri dönüşünü engellediğini belirten Rubin, “2018 Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Nadia Murad’ın bile Mesrur ve şiddet yanlısı küçük kardeşi Weysi’nin topluma misilleme yapacağı korkusuyla açıkça konuşamıyor” ifadesini kullandı.
Michel Rubin yazısının devamında Barzani ailesinin Êzidilere olduğu gibi Hristiyan topluluklarına da aynı politikayı uyguladığını vurguluyor.
Rubin, Barzani yandaşları, el konulan Hristiyan mülkleri üzerine birçok alışveriş merkezi ve konut projesi inşa ettiğini belirterek, şikayet etmek tutuklanmak anlamına geldiğini altını çizdi. Rubin, pek çok Hristiyan, Barzani’nin kalesi Duhok ve Zakho’da ve çevresinde sonradan el konulan arazilerin tapusunu hâlâ elinde tutuğunu ifade etti.
Ayrıca Mesrur yönetiminin, Hristiyan köylerindeki okulları finanse etmeyi reddederek Süryani çocukları Kürt ve Müslüman okullarına gitmeye zorladığını, Dohuk’taki Akitu ve Nassiban Süryani okullarının kendi topraklarında genişlemesine izin vermediğini yazdı. Son zamanlarda, Süryani aktivistler, Masrur hükümetinin artık yeni işletmeler adına “Süryani” kelimesini yasakladığını söylüyor.