Özgürlük ateşinin, bir tarifi, bir dili, bir duygusu, bir hissi ve bir bilinci var mıdır acaba? Ki varsa nasıl dile, duyguya ve söze gelir? Geliyorsa hangi metotla hayatla buluşur? Özgürlük bilgisine belki soruyla varılır ama onun özüne ve bilincine ulaşmak ancak ve ancak yaşamayla, ya da onun yolunda verilen mücadeleyle gerçekleşir kuşkusuz. Başka da bir yolunun mümkünatı yoktur. Hele özüne ulaşıldığında ise kopmaz bağdır artık ebediyen ve ne pahasına olursa olsun vazgeçilmez bir hayat tarzıdır. Özgürlük savaşçıların, hakikat arayıcıların vazgeçilmez konağıdır. Ve bu en iyi duyguyu yaşayan ve bilenler özüne ulaşmıştır. Ucunda ne olursa olsun vazgeçmezler bu sevdadan, aşktan. Çünkü bu bir sevdadır, aşktır. Vazgeçilmeyen yaşam yoludur. Bunu bir hayat tarzına dönüştürenler hayatın sırrına erenlerdir. Bilincine varmışlardır bir kere. Vazgeçmek ölüm demektir artık onlarda. Vazgeçen tutunamaz zaten bir daha hayata. Sonbahar yaprağı gibi yalpalanıp durur hem de deli divane… Ya da ölümün sessizliğine gömülür biçare, zavallıca can çekişirler hayatla. Bu davadan sevdadan düşeni görmüşsünüzdür muhakkak öyle yapay, ruhsuz, cansız ve ölümün sarı soluğu sinmiştir ki yüzlerine mizaçlarına ve ruhlarına bakmak istemez insan bir daha. İrade dışı yüzümüzü çevirmek isteriz, bakmak işkenceye dönüşüverir o anda. Kopmuştur yaşamdan. Ölüme bakmak ağrıtır insanın yüreğini, dondurur düşüncesini. Çünkü o artık ayaktaki bir ölüdür, fiziki olarak yaşasa bile onda özgürlük ateşi sönmüştür.
Ama bunun savaşımında olanlarda kopmaz bağ kurulmuştur hayatla. En anlamlı tadı, sevinci, coşkusunun sesi yankılardadır her daima. Yaşamın ateşinin sıcaklığını cömertçe yayarlar etraflarına. En iyi ifadesi Kürt özgürlük gerillasında görülür. Bütün zorluğa rağmen doyamazsın yüzüne, ruhunun akışına kapılmak istersin doğalığında. Öyle bir güzellik yerleşmiştir ki mizacına, ruhuna ve hele gülüşmeleri sevinç deryası adeta. Yaşamın coşkusuyla yıkanmış gibi. Ölümsüzlük iksirini bulup içenlerdir sanki. Hele bu yolda yürümek ve bu yolda âşık ve maşuk olmak vazgeçilmez tutkudur bir defa. Bu tutkunun yerini ruhumuzda tahayyül etmek bile zaferin yarattığı his kadar önemle harmanlanır. Özgürlük, duygu ve aklın coşkunca buluşabileceği o muazzam yer elbette özgürlük mücadelesinin sımsıcak yüreğidir. Prometehos gibi yaşam ateşini çalandan alıp her yüreğin ocağında ebediyen sönmemecesine yakmaktır.
Özgürlüğün mücadelesinde umudun enerjisiyle koşarak yürümek inanılmaz bir yaşam hazzını verir insana. Umudun insanı özgürlüğe koşuşturan o muazzam itkisiyle ilerlemek apayrı bir duygudur. Muhakkak her kes buluşulmalı bu hayat tadıyla. Çünkü umut zaferden daha değerlidir der bilge insan. İşte bu muazzam duygu bazen kaybolur insanların bağrında ve aklından. Çalınır hiç utanmadan, ar duyulmadan. Katillerin en gaddarı, insanı bu duygudan mahrum edenidir elbette. Özgürlüğün tadı, tuzu, sevinci yakıcı bir özleme bürünmüş Kürdün cevherinde. Bu acının sancısı dolaşıyor bu halkın yüreğinden uzun zamandır. Halk beklemektedir o en büyük metanetiyle. Ve bu sancının acısı dayanılmaz olduğunda ölüm bile öyle bir sıradanlaşır ki hiç olamayacağı kadar. Bu günlerde bunun ateşi rüzgâr gibi savruluyor sesiz fırtınanın önceki hallerinde. Ölüm kalım anı içte de dışta da aklın merkezine, vicdanın kapısına dalmış dayanılmazlığıyla. Kürtlüğün tarihinden bakıldığında da tutkundur özgürlüğüne. Bütün entrikacıların oyunlarına inat silememiştir yüreğinden özgürlüğü. Bu duygu hep var olmuştur özünde. Küllerin altındaki sönmeyen kozdur adeta
Evet, artık yanmalı özgürlük ateşi her kürdün yüreğinde. Közlere ulaşılmalı, ateşi gürlemeli çünkü sabır taşı çatlamıştır bu demde. Bir çeyrek asır oldu Önderliğimizin tecridine. Bu yetmezmiş gibi sabrımızı yine son günlerde sınama cesaretine girişilmekte. Buna dur demenin zamanı geçmişse de artık yeter denmeli bu ahlaksızlığa, soysuzluğa. Yakmalı ahlaksızlığı, soysuzluğu ve özgürlük hırsızlarını. Özgürlüğümüzün en anlamlı Canevi olan O’na kavuşmalıyız ucunda ne olursa olsa. Yakmalıyız bizi onurumuzdan, özümüzden eden gemilerimizi. Yar etmemeliyiz bir daha. Özgürlüğümüzün yaşam ateşi bu onurlu savaşımın ucunda gizlenmiştir. Son bir hamleyle girişmeliyiz serhıldana. Akmalıyız özgürlük meydanlarına, dağlarına ve ovalarına. Yakmalıyız özgürlük ateşini bağrımızda. Ateş kötülükleri temizler, mikropları öldürür eskiler boşuna kutsallığına inanmamış elbette. Özgürlüğümüze dokunan zarar veren her ne varsa ateşe vermeyiz. Çünkü ateş dışta dokunulmazlığın, korunmanın, içte ise yaşamın, aşkın özgürlüğün kaynağıdır. İçtekini de dıştakini de tek kelimeyle yakmalı. Bunu da ancak ateşin sırrına vararak yapmalı. Ateşin her çeşidinin sırrına varılarak ancak başarılı olunabilir. Ateş özgür yaşamdır. Bilgeliktir. Bilinçtir. Hayatın anlamına ulaşmaktır. Özgürlüktür, Anlam arayışıdır. Ateş özgür Önder( liğimizdir)ktir. Bu ateş insanın yüreğinde anlamlı yaşama arzusudur. Önderliğimizle özgürüz, onunla anlamlıyız, onunla bilgeliğe, onurlu yaşama varız, Onunla varlığız ancak ve ancak var olabiliriz. O yüzden özgürlük ateşi her yürekte mutlaka ama mutlaka yanmalıdır artık.
Lotus JİYANDA
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi