Dün gece basına yansıyan Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Ebdi ile Suriye Geçici hükümeti Cumhurbaşkanı Ahmet El Colani arasındaki 8 maddelik antlaşma mutabakatı, Suriye’de demokratik yeni bir döneme işaret ediyor.
Uzun uğraşlar sonucu Suriye’nin bütünlüğü ve demokratikleşmesi esası üzerine Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi ile Şam iktidarı arasında bir ön anlaşma sağlandı. Anlaşmaya QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Şam’ın yeni Cumhurbaşkanı olarak sayılan Muhamed Colani arasında imzalandı.
Bu anlaşmaya her iki tarafında belirtiği gibi tam bir anlaşma değil, bir ön anlaşma olduğu belirtilebilir. Bu ön anlaşmanın sağlanması için yabancı devletler ABD, Fransa ve Suudi Arabistan aracı olması önemli görülüyor. Anlaşma metnin maddelere bakıldığında ucu ve yoruma açık maddeler görülebilir, zira yayınlanan belge bir çözümden ziyade çözüm yönünde bir genel çerçeve ve niyet beyanı olduğu görülüyor.
Bu en az bir yıl kadar bir sürece yayılacak ön anlaşmadaki başta sınır güvenliği, iç asayiş, ekonomi ve siyasi maddeler üzerinden her iki taraftan uzmanların olacağı komisyon ve komiteler kurularak sorunların çözümünde ortaklaşılacağı belirtiliyor.
Diğer yandan Türkiye tarafından işgal edilen Efrin, Serêkaniyê, Til Ebyat (Girê Spî), kentlerine geri dönüş için ise Türkiye’ye bağlı çete grupların askeri anlamda çekilmesi, iç asayişin Şam iktidar güvenlik güçleri tarafından sağlanarak, Koalisyon güçlerinin desteği ve Birleşmiş Milletler garantörlüğünde geri dönüşlerin sağlanmasına yönelik hazırlıkların yapıldığı belirtildi.
İÇ SAVAŞ VE KANLI SÜRECİ DURDURMA ANLAŞMASI
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, her ne kadar özellikle yapılan ön anlaşma öncesinde Colani Türkiye’nin diretifiyle Suwêda bölgesindeki Durzilerin İsrail desteklediği yönünde ve Sahil bölgesindeki Alevilerin direnişini Esad Rejimin artıkları olarak gerekçe gerekçe gösterilerek Durzi ve Alevi topluluklarına yönelik bir ayak diretiyor olsa da Özerk Yönetim tarafından olayların kimler tarafından yapıldığı, kimler tarafından tetiklediği yönünde bir araştırma ve soruşturma komisyonunun kurulması önerisi sık sık yapıldığı öğrenildi. Bu ön anlaşmanın sadece Kürtlerin haklarının güvence altına alma olarak değil, Durzi, Alevi, Hiristiyan toplulukları ve Suriye’de tüm halkların hakları güvence altına alınmasına yönelik olduğu belirtilebilir. Buda iç savaş ve kanlı sürecin durdurma anlaşma süreci olarak da okunabilinir.
ORTAK EŞİT ÖZGÜR YAŞAM MODELİ HAYATA GEÇİRİLMESİ
Anlaşma maddelerine bakıldığında ve özellikle öncesinde yapılan tartışmalarda Suriye’nin geneli için ortak eşit ve özgür yaşam modeli olacak Demokratik Özerk Yönetimi tarafından bir dayatma olduğu görülüyor.
Bu modelin de Önder Abdullah Öcalan’ın tüm halklar için önerdiği ve muhtemelen Özerk Yönetime gönderilen mektupta da bu minvalde vurgu yaptığı söylenebilir. Bu anlaşmanın İmralı sürecinden ve çağrısından bağımsız ele alınamaz. Öcalan’ın tüm Ortadoğu halkları için demokrasiye sık sık vurgu yapmasıyla bu anlaşma metninde de görüldüğü gibi cihadist, selefist bir örgütte, akla, ideolojiye demokrasiyi dayatmıştır ve kabul ettirmiştir. Bununla birlikte Önder Apo’nun Türkiye’nin güvenlik kaygılarını da gideriyor denilebilir. Metinde taraflar ve bölge halkları için Kürtler ne aldı ne verdi olarak değil, demokrasiye bir katkı olarak okunmalıdır.
Son günlerde özerklik ilan eden Dürzi toplumu ve kıyı kentlerinde Alevilere yönelik katliamlarla gündemin ilk sırasına yerleşen Suriye’de varılan mutabakat, en başta çatışma ve katliamların durması, her farklılığın kendi özgünlükleri ile yaşamasını garanti altına alıyor. Metinde yer alan 8 maddenin hayat bulması için oluşturulacak komisyonlar, bir yıl çalışacak.
Bu Kapsamda Mutabakat Metninde Yer Alan Maddelerde Tek Tek Ele Alınırsa :
- Tüm Suriyelilerin dini ve etnik kökenlerine bakılmaksızın, siyasi sürece ve tüm devlet kurumlarına yetki ve sorumluluk temelinde temsil ve katılım haklarının garanti altına alınması.
Bu madde ile Suriye’nin tüm etnik ve inanç grupları merkezi yönetimin sahibi, parçası oluyor. Aynı zamanda herkese ülkenin geleceği açısından sorumluluk yüklerken, her aidiyet devlette yer alabilecek, sorumluluk üstlenebilecek.
- Kürt toplumu Suriye devletinin yerli bir topluluğudur ve Suriye devleti onun vatandaşlık hakkını ve tüm anayasal haklarını garanti altına almaktadır.
Bu madde ile, Esad Rejimi döneminde kimlik hakları dahi ellerinden alınan Suriye’nin asli unsurlarından Kürtler, tüm haklarına kavuşacak. Kimlikleri anayasal güvenceye alınırken, dil, kültür ve idari yapılanmalarda yer alacak. Oluşturulacak komisyonların çalışmaları sonucunda anadilde eğitim, kültürelel hakları güvenceye alınacak ve kendi kendilerini yönetebilecek. Buradaki temel öngörü şimdiye kadar Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların birlikte oluşturduğu demokratik, özgür, eşitlikçi yönetim modelini Demokratik Suriye olarak ülkenin tamamına yaymak.
- Suriye topraklarının tamamında ateşkes sağlanması.
Mutabakatın bu maddesi ile, Suriye’de 14 yıldır süre gelen iç savaşı, bundan faydalanarak yapılan işgalleri sonlandırmak amaçlanıyor. Burada öncelikle Şara yönetimindeki ve bağlantılı güçlerin olası saldırıları sonlandırılacak son dönemlerde Dürzi ve Alevi toplumuna yapılan katliamların hesabı sorulacak. Öte taraftan Türkiye’nin himayesindeki paramiliter gruplarda ya silah bırakıp, yönetime entegre olacak ya da uyguladıkları çete politikaları nedeni ile yok olacaklar. Bu vesile ile Türkiye askeri olarak girdiği Suriye topraklarından çekilecek, Efrîn, Serêkanîyê ve Girê Spî halkları topraklarına geri dönecek.
- Suriye’nin kuzeydoğusundaki tüm sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanı, petrol ve doğalgaz sahaları dahil olmak üzere Suriye devletinin yönetimine entegre edilmesi.
Bu kapsamda çalışacak komisyon, sınır güvenliği ile stratejik sahalar olan askeri, petrol, gaz konularını ele alacak. Bu stratejik sahalar bir bütünen Suriye halklarının tamamını ilgilendirdiği için merkezi hükümetle nasıl entegre olunacağı, nasıl pay edileceği konuları çözüme kavuşturulacak. Sonucunda Suriye’de silahlı tüm güçler Suriye ordusunun parçası olurken, her halk özyönetim ve iç asayiş güçlerini oluşturabilecek. Özelikle 27 Şubat tarihinde DEM Parti İmralı heyetinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın getirip açıkladığı mesajı doğrultusunda okunan bu madde ile Türkiye’nin dile getirdiği güvenlik kaygıları da giderilmiş oluyor. Sıkça dillendirilen silahların bırakılması çağrısının QSD’yi bağlayıp bağlamadığı sorusuna da cevap oluyor. QSD bu madde ile Suriye Ordusu’nun parçası olmayı önüne koyuyor.
- Yerlerinden edilmiş tüm Suriyelilerin kendi kasaba ve köylerine geri dönmelerinin sağlanması ve Suriye devleti tarafından korunmalarının sağlanması.
Özelikle Efrîn, Serêkanîyê ve Girê Spî kentlerini kapsayacak şekilde topraklarından zor ile göçertilmiş herkes kendi topraklarına geri dönüyor. Bu dönüşlerin sağlanması görevi Suriye devletine bırakılırken, güvenlik kaygılarının giderilmesinde mutabakatın sağlanmasındaki devletlerin garantör olması bekleniyor.
- Suriye devletinin güvenliğine ve birliğine yönelik her türlü tehdide karşı mücadelesini desteklemek.
Suriye halklarının kendilerini ait hisettiği ve kabul ettiği toprak ve devletin korunması, demokratikleştirilmesi ve bütünlüğünün sağlanması görevi de Suriye’de yaşayan her toplumsal grubun ödevi olarak kaydediliyor.
- Suriye toplumunun tüm bileşenleri arasında ayrışma yaratmaya yönelik çağrıları, nefret söylemlerini ve nifak yayma girişimlerinin reddedilmesi.
Suriye’de birliğin sağlanması amacı ile her etnik, inançsal ve diğer farklı gruplara yönelik nefret söylemleri, nifak koyma arayışları reddedilerek herkesin kendi renkleri ile ülkenin parçası olması hedefleniyor
- Yürütme Komiteleri, anlaşmanın en geç yıl sonuna kadar hayata geçirilmesi için çalışmalarını sürdürmesi.
Tüm bunların hayata geçirilmesi için oluşturulacak komisyonların yıl sonuna kadar çalışması ve sonuç alması planlanıyor.
Özerk Yönetim ile Şam İktidarı Arasında gerçekleşen ve ön anlaşma olarak tanımlanan bu metin ile nihai çözümün ve demokratik Suriye’nin yaratılması hedefleniyor. Bu ön anlaşmanın sağlanmasına ABD, Fransa ve Suudi Arabistan’ın aracı olduğu belirtilirken, temel amacın ülkedeki iç savaşı ve çatışmaları bitirmek, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını gidermek olduğu ifade ediliyor.
Her ne kadar Türkiye’de barışı güçleştirmek isteyen çevrelerin Önder Apo’nun çerçevesini “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” olarak koyduğu, silahların bırakılması, demokratik siyasetin önünün açılması çağrısına Suriye sahasına işaret ederek taş koymak isteyenlerin de dilindeki savaş söylemi mutabakat ile sona eriyor. Türkiye’nin sınır güvenliği Suriye ordusuna bırakılırken, iç bölgelerde meşru yönetimin tanıdığı güçler yer alıyor. Sadece Kürtlerin değil, başta Araplar olmak üzere, Türkmen, Ermeni, Süryani, Alevi, Hristiyan, Êzidî ve diğer herkesin haklarının güvenceye alındığı bu mutabakatla, tüm farklılıklar Suriye’nin asli sahibi ve ortağı oluyor.