10 Ocak 2015 Cumartesi Saat 18:19
ABD Başkanı Obama’nın ve diğer bazı ABD yetkililerin DAİŞ ile
mücadele daha 2-3 yıl sürer açıklaması bu küresel paylaşım mücadelesinin hedef
süresi olarak da değerlendirilebilir. Küresel kapitalizmin güncel temsilcisi
ABD ve temel müttefiklerinin genişletilen büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde
Ortadoğu’yu dizayn stratejisinin Suriye sahasında çakılıp kalması ve tekrarı
yaşayarak tıkanması gerçeği yeni bir sürecin gelişimini sağlamıştır.
DAİŞ KAPİTALİZMİN EN KONTRÖLLÜ GÜCÜ
Küresel mücadele ve bunun Suriye sahasındaki tıkanmışlığının
sonucu olarak ortaya çıkan kaosta Türk devleti üzerinden bilinçli olarak ve
Küresel Kapitalist modernitenin Ortadoğu’yu dizayn stratejisinin bir parçası
olarak DAİŞ çete vahşetinin geliştirilmesi sağlandı. DAİŞ çete yapılanması bu
anlamda Ortadoğu’da dizayn ve yapılanma hesapları tutmayan Kapitalist Modernist
sistemin Demokles’in kılıcı misali Ortadoğu halklarının başına musallat ettiği
örgütlü bir bela olarak da tanımlanabilir. Bazı apolitik anlayışların iddia
ettiği gibi DAİŞ çeteleşmesi ne Ortadoğu’daki doğal bir gelişim seyrinin sonucu
ne de Küresel Kapitalist güçlerin kontrolünden çıkan bir yapılanmadır. Aksine
DAİŞ çete yapılanması Küresel Kapitalist hegomonik hesaplar eksenindeki en
kontrollü güçtür. Kuşkusuz bu DAİŞ’in lokal bazı unsurlarının hiç kontrolden
çıkmadığı anlamına gelmiyor.
DAİŞ İSRAİL’İN ARI-KOVANI STRATEJİSİNİN ÜRÜNÜ
ABD eski NSA(Ulusal Güvenlik Ajansı)-ABD Teknik Elektronik
istihbarat kurumu elemanı olan ve kaçıp Rusya’ya sığınan ABD’li istihbaratçı
Snowden’ ın DAİŞ çete yapılanmasıyla ilgili açıklamaları DAİŞ gerçeğini anlama
konusunda oldukça önemli olmaktadır.
Snowden DAİŞ’in Ebubekir El Bağdadi eliyle İsrail tarafından
kurulduğunu, Bağdadi’nin Guantanamo cezaevi sürecindeyken İsrail istihbaratı
Mossad tarafından eğitilerek hazırlandığı ve bu çerçevede bir yıl boyunca din
ve hitabet dersi gördüğünü açıkladı. Snowden’ın diğer dikkat çektiği bir önemli
noktada DAİŞ’in Arıkovanı stratejisi temelinde küresel çapta kontrolden çıkan
ve ABD-Avrupa ülkelerine yayılan radikal İslamcı ve tehdit unsuru oluşturan
kontrolsüz unsurlarına bir egemenlik sahası oluşturarak bir arada toplama
olduğunu ifade etti. Snowden’ın açıklamalarından da anlaşıldığı gibi BOP’un
özünü oluşturan İsrail’in güvenliği ve bu paralelde Küresel sermaye çıkarları
doğrultusunda Ortadoğu’yu dizayn hesaplarıyla DAİŞ’in kuruluşu ve amaçlarının
ne kadar örtüştüğünü ortaya koymaktadır.
ROJAVA’NIN TASFİYESİNDE AKP-KDP STRATEJİK İTTİFAKI
Küresel kapitalizmin Ortadoğu’yu dizayn stratejisine bu
denli paralel olan DAİŞ gibi bir çete yapılanmasının da Kürdistan geneline ve
özellikle de Rojava devriminin kazanımlarına yaklaşımının da bu çerçevede
olduğu belirtilebilir. DAİŞ’in başından itibaren Rojava devrimine ve bu
devrimin kazanımlarına yönelik işgal saldırılarının temel nedeninin de Küresel
Kapitalizmin Ortadoğu hesaplarıyla olan yapısal çelişkisinden
kaynaklanmaktadır. Yani Rojava devriminin özgürlükçü-demokratik karakteri,
özgücüne dayalı ve tüm Küresel kapitalist hesapların dışında olma gerçeği
kapitalist modernist sistemle çelişkinin odak noktasını oluşturmaktadır. Tabi
bu yapısal çelişkinin derinleşmesinde AKP-KDP stratejik ittifakının aktif
rolünü de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü AKP-KDP ittifakı Rojava devriminin
tasfiye edilmesiyle PKK’nin darbelenmesi girmesi için yoğun bir çaba içerisine
girmiştir. Bu noktada da bu güçler yerel işbirlikçi olma durumundan kaynaklı
tüm avantajlarını kullanmaktan geri durmamıştır.
KDP-DAİŞ İLİŞKİSİ AMMAN’DA İMZALANAN BELGELERLE DEŞİFRE OLDU
Genel itibariyle DAİŞ’in Musul, Şengal, Mexmur ardından tüm
gücüyle Kobani’ye yönelmesinde AKP-KDP stratejik ittifakının DAİŞ ile girmiş
olduğu işbirliğinin belirleyici bir rolü olduğu belirtilebilir. DAİŞ’in Musul’u
işgali ile ilgili KDP-DAİŞ işbirliğini ortaya koyan ve Ürdün’ün başkenti
Amman’da imzalanan belgelerin deşifre edilmesiyle bu yönlü içine girilen kirli
işbirliği ve ittifakın somut verileriyle ortaya konması noktasında önemli
olmaktadır. Yani Musul’un DAİŞ tarafından rahat ve zorluk çekilmeden işgal
edilmesinde AKP ve KDP’nin önemli bir rolü olduğu belirtilebilir. Hatta
Musul’un DAİŞ tarafından işgal edilmesinde önemli bir rolü olan ve eski Saddam
yanlısı Baasçılar üzerinde önemli bir etkisi olan Saddam’ın Kızı Rexed ve
Saddam’ın eski yardımcılarından olan İzzet İbrahim El Duri’nin Musul’un işgal
edilmesi sürecindeki ana karargâhlarının KDP denetimindeki Hewler olduğu ve
buradan DAİŞ’le beraber Musul’a giren Baas yanlılarının koordine edildiği
gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda yaşanan sürecin gerçek özü daha iyi
anlaşılmaktadır.
KDP TARİHİNİN EN BÜYÜK KIRILMASI ŞENGAL
Peki, Musul ardından DAİŞ’in Şengal ve Maxmur’a yönelme
gerçeği bu kadar açık ortadayken KDP neden güçlü savunma hattı oluşturma
konusunda bir çaba içerisine girmedi ve bu yönlü çaba içerisine giren gerilla
gücünü engelleme konusunda yoğun bir çabanın sahibi oldu. Çünkü KDP’nin başından
beri Şengali koruma ve burada DAİŞ’e karşı savaşma gibi bir derdi ve bu yönlü
ciddi bir askeri hazırlığı hiçbir zaman olmadı. KDP bu tutum ve yaklaşımıyla
adeta DAİŞ’e objektif olarak Şengal’e girebilirsin mesajı verdi. KDP Peşmerge
gücü DAİŞ Şengal’e yöneldiğinde de ciddi bir direniş sergilemeden askeri bir
kırılma ardından Şengal’i ve oradaki Êzidi Kürt halkını DAİŞ’in vahşeti ve
Katliamıyla yüz yüze bırakarak jet hızıyla geri çekildi. Sonradan Êzidi’leri
katliamla yüz yüze bırakma ve Şengal’den geri çekilme talimatının merkezi bir
talimatla gerçekleştiği gerçeği ortaya çıkan bazı ses kayıtlarıyla da
ispatlanmış oldu. Her ne kadar sonrasında KDP Şengal’den geri çekilmenin
merkezi bir talimatla olmadığını ve Barzani ailesinin habersiz olduğunu öne sürerek
Barzani ailesini aklama ve bunu birkaç komutanına yıkmaya çalışsa da bu konuda
istediği başarıyı sağlayamadığı belirtilebilir. Şengal’de DAİŞ karşısında
yaşanan askeri kırılma ve kaçan peşmergelerin görüntülerinin tüm Kürdistan ve
dünya kamuoyuna yansıması KDP açısından tarihinin en büyük kırılmalarından
birinin başlangıcı oldu.
BAŞUR HALKININ PKK’YE SEMPATİSİ
Belki de KDP 1974 Cezayir anlaşması ardından ilan ettiği
aşbetali( silahsızlanma ve teslimiyet) ardından yaşadığı kırılmanın en büyüğünü
yaşadı. Şengal süreci KDP açısından böylesi bir dönemecin başlangıcı olurken
PKK açısından da tarihsel bir çıkışın mihenk taşı oldu. Şengal’e yönelik işgal saldırılarının hemen
ardından Kürt Özgürlük Hareketinin seri bir şekilde Şengal’e yönelik HPG ve
YPG’nin askeri güç sevk ederek Şengal’de daha büyük bir katliamın önünü alması
ve açtığı insani koridor uluslararası alanda ciddi bir yankı uyandırdı.
Resmiyette ABD ve AB terör örgütleri listesinde yer alan PKK’nin yeniden dünya
gündemine girerek terör örgütleri listesinde yer almasının tartışıldığı ve
hiçbir meşruiyetinin kalmadığı tüm dünya medyasında, kamuoyunda daha yüksek
sesle ve ciddi tartışılır oldu. Bu da PKK hareketi açısından dünyada çok güçlü
ve tarihsel bir meşruiyet alanı oluşturdu. DAİŞ’in Şengal ardından Mexmur’a
yönelik işgali saldırıları ve Hewler’e yönelmesi KDP’nin ve Güney Federe
hükümetinin Güney Kürdistan’daki halkı savunma konusundaki durumunu tartışılır
hale getirirken yine özgürlük gerillasının Mexmur ve Kerkük’ün savunulması
konusundaki oynadığı rol ile bütün Başur Kürdistan’ında PKK’ye ve gerillaya
yönelik çok ciddi bir güven ve sempati dalgası oluştu.
KOBANİ’DE AKP-DAİŞ’İN İŞGAL SALDIRISI
Şengal ve Mexmur’dan sonra bu kez DAİŞ’in hedefi AKP
devletiyle ortak bir planlama yaparak tüm gücüyle Rojava devriminin başlangıç
noktası olan, önderlik ve hareketimiz açısından tarihsel bir öneme sahip olan Kobani
Kantonu oldu. Rojava devriminin kalbi olarak da nitelendirebileceğimiz Kobani
Kantonu’nun AKP-DAİŞ ittifakının işgal hedefi haline gelmesi hiç kuşku yok ki
tesadüf değildir. Rojava devrimini başladığı yerden boğmaya çalışarak Kobani ve
tüm Rojava Kürdistan’ınını işgal etmek, PKK hareketinde buradan başlayan bir
kırılma başlatmaya çalışarak tüm Kürdistan’a yayma gibi temel amaçlarla
DAİŞ-AKP tüm gücüyle Kobani’ye işgal saldırılarının startını verdi. DAİŞ en
büyük ve savaş tecrübesi olan gücünün yanı sıra tüm elindeki savaş tekniğini
kullanarak Kobani işgalini geliştirmek istedi. AKP-DAİŞ’in işgal saldırısına
karşı da YPG öncülüğünde ve özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘DAİŞ
neredeyse orada vurun’ perspektifi ardından topyekûn seferberlik ve direnişle
mücadele tarihimizin en görkemli ve tarihsel direnişi geliştirildi. Başta Bakur
Kürdistan’ı olmak üzere Kürdistan’ın tüm parçalarında ve dünyanın her yerinde
99 komplo sonrasında geliştirilen direnişe benzer Kobani’yi sahiplenme
serhildanları Rojava Kürdistan’ına yönelik tüm işgal ve soykırım hesaplarını
boşa çıkardı.
HAFTALARA YAYILAN DÜNYANIN BEKLE-GÖR SİYASETİ
Tabi Kobani’nin AKP-DAİŞ eliyle işgali ve Rojava devriminin
tasfiyesi planı Küresel Modernist güçlerinin Ortadoğu’yu dizayn planından
bağımsız olarak ele alınamaz. Küresel Kapitalist güçlerce de DAİŞ sopasıyla
Kobani’de özgür Kürt terbiye edilmek istendi. 3-4 hafta boyunca tüm dünyanın
bekle-gör siyasetiyle Kobani’de geliştirilmek istenen işgal ve katliama sessiz
kalması çok bilinçli ve sistemli bir yaklaşımdı. Adeta Kobani’nin düşmesi dört
gözle beklenir oldu. Kobani düşmeyince ve farklı bir boyut kazanınca bu kez
Kobani’nin düşmesini bekleyen Küresel güçler şov yaparak sahiplenme ve kendine
mal ederek içini boşaltma hamlesini geliştirdi. Özellikle Bakur
Kürdistan’ındaki mücadele tarihimizin en güçlü ve radikal serhildanlarının 6-8
Ekim’de geliştirilmesi ve AKP devlet otoritesinin Bakur’da kırılması DAİŞ’in
Kobani’de kırılmasının başlangıcı oldu. Kimilerinin DAİŞ’in Kobani’de kırılmasını
koalisyon uçaklarının hava saldırılarına bağlaması gerçek dışı bir yaklaşımdır.
Kuşkusuz Koalisyon uçaklarının etkisi oldu ama esas belirleyici güç halkın ve
YPG-YPJ öncülüğünde geliştirilen topyekûn direniş oldu.
VİETNAM’DAN BU YANA EN BÜYÜK DİRENİŞ
Tabi Kobani direnişi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm
dünya ezilen özgürlükçü halklarının özgürlük ışığı ve umudu oldu. Vietnam’ın
ABD sömürgeci işgaline karşı gelişen halk devriminden bu yana ilk defa
Kobani’de DAİŞ faşizmine karşı geliştirilen 6-8 Ekim direnişi tüm dünyayı bu
denli etkiledi. Deyim yerindeyse Kobani’deki özgürlükçü-demokratik halk
direnişi küreselleşerek tüm dünya halklarına mal oldu. Bu nedenledir ki tüm
dünyadan ve birçok farklı yabancı halktan YPG-YPJ’ye katılımlar oldu. Kobani,
Kürdistan ve tüm dünyadaki direnişle DAİŞ-AKP ittifakının kırılması Kürdistan
ve Ortadoğu halkları açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak
değerlendirilebilir. Kürdistan’da kırılan AKP devleti bölge ve dünyada da
yalnızlaşıp DAİŞ’e olan açık desteğinden dolayı da teşhir oldu. Böylece AKP
devleti bir siyasal kırılma sürecine girdiği belirtilebilir.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info