Temmuz ayının son haftasında Türkiye’deki gündem orman yangınları oldu. Yanan Akdeniz ve Ege bölgesi ormanları olması, bu bölgelerin Anadolu’nun en güzel yeri ve ekonomik getirisinin de çok olması acısını da kaybını da büyüttü. Ne kadar üzülse yerdir. Korona salgınından ötürü bir iki yıldır gelmeyen turistlerin gelmeye başladığı bir dönemde yaşanan bu yangınlar, Türkiye ekonomisine gerçekten de büyük bir darbe vurdu.
Kişi olarak ormanların yanmasına çok üzülürüm. Ancak evini barkını kaybedenlerin acısı beni daha çok üzdü. Ne diyelim taktiri ilahi işte. Yaşamda insana nereden geleceği belli olmayan bir sürü bela vardır. Üzülmek, acı duymak insani bir şeydir.
Orman yangınlarının yaşandığı günlerde iki şey de adeta mide bulandırıcı oldu. Birincisi en sıradanından en üstteki başlara kadar tüm AKP-MHP faşistlerinin ve AKP-MHP’den birkaç kuruş kopartmaya çalışan Ergenekoncuların, PKK’yi Kürtleri suçlaması oldu. İkincisi ise konuşan devlet ağzının söylediği yalanlardı.
Güzelim ormanlar yanarken, bu yangını nasıl söndürebiliriz, zayiatı en aza nasıl düşürebiliriz, nasıl tedbirler almalıydık vb… akılı her kesin izlemesi gereken yol yerine, koca koca adam ve kadınların ‘PKK ve Kürtler ormanlarımızı yaktı’ demesi, kelimenin tam manasıyla alçaklık ve şerefsizlik oldu. Doğal felaket gibi bir şey olan bu olayı kullanarak, Kürt düşmanlığı yapmak, bunlardaki alçaklığın sınır tanımaz halini bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Orman yangınlarından Kürt düşmanlığı üretmek, AKP-MHP ve Ergenekon tayfasının hep dile getirdiğimiz gibi Kürt düşmanı ve soykırımcısı olduğunun ispatından başka bir şeyi anlatmaz. İkincisi de Türkiye’nin Kürtlerle sorunu yok diyen aptal KDP’lilerin ne tür adamlar olduğunu gösterir. Sınır tanımaz alçakların devlet, Türklerle ilişkisinde aptallığın en büyüğüne siyaset diyenlerin hükümet olduğu bu topraklarda, bir aileden yedi kişinin sırf Kürt oldukları için katledilmesi de ‘husumet’ ile anlatılır tabi.
Orman yangınlarında ötürü Kürtleri suçlayacaklarını ilk günden biliyordum. Çünkü Türk özel savaş rejimini biraz tanıyoruz. Orman yangınlarının yaşandığı ilk günlerde, neden söndürülemiyor, söndürme uçaklarımız nerede gibi akılı insanların kullanacağı dil yerine, yanan kaplumbağaları, uçuşan kuşları gösterdikten sonra, evi yanan yurttaşların ağlamalarını veren Türk medyası, özel savaş devletinin planlarını çok net göstermişti. Bu yöntem, Kürt halkına yönelimlerin olabileceğini de anlatmaktaydı. Ve beklendiği gibi Konya’da Dedeoğlu ailesinden katledilen insanlar, alçaklıkta sınır tanımayan türdeki Türklerin eylemi olarak bir yere yazılmış oldu.
AKP-MHP ve ortakları Ergenekoncular, orman yangınları nedeniyle PKK’yi ve Kürtleri suçladı. Suçluyorlar. Bu, gerçekten dünyada dile gelmiş en büyük iftiradır. İğrençliktir. Gerçi bu tür Türklerden başka bir şey beklenmez. Beklenmesi de doğru olmaz. Çünkü bunlar dünyada yaşayan yedi buçuk milyar insan içindeki en iğrenç olanlarıdır. Bu tür Türkler söyledikleriyle, kendini övenin suçlarını da itiraf etmesi konumundadırlar. Bu tür Türklerin baş adamları ve kadınları gece gündüz, PKK’li öldürdük diye seviniyorlar. Adam olduklarını ve güçlü bir devlete sahip olduklarını öldürdükleri Kürt gençlerinin sayısını vererek anlatıyorlar. Kırk yıldan fazladır aralıksız Kürdistan topraklarını talan ediyorlar. Kürdistan ormanlarını her yıl yakıyorlar. Afrin’deki zeytin ağaçlarını kökten söküp götürüyorlar, başka yerlere ekiyorlar. Afrin’i Serêkanî ve Giresipî’yi talan ediyorlar. Suriye halkına ait fabrikaları yerinden söküp Antep’e götürüyorlar. Botan, Amed, Garzan, Behdinan, Soran bölgelerinde Kürtlerin ormanlarını yakıyorlar, yakamadıkları yerlerde de ağaç soykırımı yapıp dik bir ağaç bırakmıyorlar. Bu ve benzer icraatlarını kazandık dedikleri zaferin ganimeti sayıyorlar. Sonra kalkıp Kürtleri suçluyorlar. Neymiş, Kürtler ormanlarımızı yakıyormuş!
PKK’nin orman yakmak için militanlarına talimat verdiği görülmemiş, duyulmamış şeydir. PKK yöneticilerinin sempatizanlarından da böyle bir şey isteyebileceğini tahmin etmiyorum. Ancak şu olmuş olabilir. Yukarıda saydığım Türk yağması ve talanından öfkelenmiş bir Kürt Türklerin ormanlarını yakmış olabilir. Orman yakmak iyi ve hoş bir şey değil. Ancak intikam duygusuyla bir Kürt sadece ormanları değil, Türklere ait daha değerli ve yaralı başka şeyleri de yakıyorsa bunu da anlamak gerekir. Hak vermek gerekir. Tekrar söylemeliyim ki, iyi ki ormanlar köyler, mahalleler yandı demiyorum. Demem de. Bu iyi bir şey olamaz. Ancak sen Kürt’ün her şeyine saldıracaksın, doğasını talan edeceksin, Kürtlere, ‘biz devletiz yaparız, sen yaparsan terörist olursun’ diyemezsin.
AKP-MHP-Ergenekon devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşı şuna yol açmıştır; Türk devleti bir Kürt öldürürse Kürtlerin on Türk öldürme hakkı doğmuştur. Türk devleti, bir hektarlık Kürt ormanını yakarsa, Kürt’tün on hektar Türk ormanı yakması daha iyi ve doğru olmuştur. Hem sabahtan akşama kadar Kürtlere karşı yürüttüğünüz savaşla ne büyük ve güçlü devlet olduğunuzu propaganda edeceksiniz, hem Kürtler meşru savunmalarını yaptığında ağlayacaksınız. Siz değil misiniz ki ‘kendi düşen ağlamaz’ diyen. Ektiklerinizi misliyle biçeceğinizi bileceksiniz. Madem Kürt halkına karşı savaştasınız, sonuçlarına da katlanacaksınız. Daha kötü günlere de hazır olmalısınız. Kim kimi çok öldürür, kim kime daha çok zarar verirse diyalektiğini siz kurdunuz. Devletin olan aklını da AKP-MHP ve Ergenekoncular olarak birlikte siz ortadan kaldırdınız. Kendiniz ettiniz kendiniz buldunuz, daha beterlerini de bulacaksınız. Bundan emin olun. Kürtlerin imkanları az olduğu için biraz gecikmeli olacak bu. Fakat sabırlı olun. Öyle yok olacaksınız ki, yok oluşunuz tarihe geçecek.
PKK ve Kürtler orman yakmaz. Sizi yakar. Bunu da anlamak durumundasınız.
Mide bulandırıcı ikinci hususa gelelim. En iğrenç ve mide bulandırıcı söz şöyle oldu; ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan orman yangınlarını yakından takip ediyor, bakanlardan telefonla bilgi alıyor.’ Şaka bir yana ormanlar yandığında bazen oldukça romantik görüntüler de ortaya çıkabiliyor. Sanırım son dönemlerde psikolojisi daha da bozulmuş Erdoğan, yanan ormanlardaki bu romantik görüntüleri izlemiştir. Telefonla da nereler imara açılmaya hazır hale geldi diye sormuştur. Çünkü adım gibi eminim ki bu ormanlar kül olur, köyler ve mahalleler yanıyorken, sarayın duvar gölgesinde nöbetçi bekleten inşaat firmaları, içerdeki adamları yoluyla nereleri kapar, hangi ihaleyi alırızı düşünmüş, konuşmuş ve kararlar da almıştır.
AKP-MHP-Ergenekon çete devleti, aklını yitirmiştir. Bu hem tehlikeli hem de iyi bir sonuçtur. Tehlikesi, Konya’daki katliam türü saldırıların artabilecek olmasıdır. İyi tarafıysa bu tür kan dökücülüğün bilinçlenmiş, örgütlenmiş Kürtleri daha da kızdıracağı, intikama yönelteceğidir. Çünkü Kürt’ün intikamı büyük olacaktır. Kürt intikamı, hem Kürtleri hem Türk halkını hem de bölgemizdeki diğer halkları bu faşist ve kan dökücü çete ve mafya devletinden kurtaracak tek yoldur.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi