03 Temmuz 2010 Cumartesi Saat 06:39
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
İstanbul’da gerçekleştirilen 6’inci Avrupa Sosyal Forumu’na
(ASF) baskı altındaki hakların sorunlarıyla ilgili konuşmak üzere Marsilya’dan
katılan Fransa Komünist Partisi (PCF) Uluslararası Komisyon üyesi Josiane
Durrieu, PKK lideri Abdullah Öcalan için, “Ben onu Mandela’ya benzetiyorum
dedi. Durrieu, Öcalan ve Türkiye’deki tüm siyasi tutsakların serbest
bırakılması için Fransa’da kampanya başlatacaklarını söyledi.
İstanbul’da gerçekleştirilen 6’inci Avrupa Sosyal Forumu’na
(ASF) baskı altındaki hakların sorunlarıyla ilgili konuşmak üzere Marsilya’dan
katılan Fransa Komünist Partisi (PCF) Uluslararası Komisyon üyesi Josiane
Durrieu, ana ilgi alanı olan Kürt sorunu hakkında konuştuk. Medyanın
dezenformasyonu ve hükümetlerin çıkar ilişkileri nedeniyle Türkiye’deki
Kürtlerin sorunlarının yeterince yansıtılmadığına dikkat çeken Durrieu,
kendilerinin bu suskunluk duvarını yıkmak için verdikleri mücadeleyi anlatı.
– Fransız Komünist Partisi Kürt sorununa nasıl bakıyor?
Fransız Komünist Partisi Kürt sorunuyla giderek daha fazla
ilgileniyor. Başlangıçta sorun hakkında fazla bilgi yoktu. Ama Kürt halkının
hem sorunlarını, hem de çözümleri tanıtmak için çok uğraştık.
FRANSA KÜRTLERE BASKI UYGULADI
– Ne tür bir çalışma yürütüyorsunuz?
Birincisi, Fransa’da yaşayan Kürtlerin haklarını
savunuyoruz. Çünkü Fransa’da onların üzerinde baskı uygulandı.
– Ne oldu?
Bir Türk yetkili Fransız uçakları satın almak için
sözleşmelere imza atmak üzere Fransa’ya gelmeden hemen önce Fransa’da ki Kürt
kültür merkezleri üzerinde ciddi bir baskı uygulandı. Polis bu merkezleri
bastı, malzemelerine el koydu, bazı Kürtler hapse atıldı. Biz de onlarla
dayanışmamızı göstermek amacıyla Fransız siyasal makamları nezdinde
girişimlerde bulunduk, daha sonra da Kürtler ve başka dernekler, insan hakları
dernekleri ve diğer sol örgütlerle birlikte gösteriler düzenledik. Paris’teki
Türkiye büyükelçiliği önünde bir gösteri düzenlendi. Diğer büyük kentlerdeki
konsoloslukların önünde de gösteriler düzenlendi. Örneğin Marsilya’daki Türk
konsolosluğu önünde büyük bir gösteri yapıldı.
EL KAİDE’YE OPERASYON YAPMAYAN FRANSA KÜRTLERİ HEDEF ALDI
– Tutuklananlar serbest bırakıldı mı?
-İki üç ay sonra bırakıldılar. Çünkü aleyhlerinde hiçbir
delil yoktu. Önce televizyonlarda onları teröristmiş gibi tanıttılar, halbuki
bunlar Fransa’da çalışan, çocukları okullara devam eden, tamamen normal bir
hayat süren siyasi mültecilerdi. Mesela Fransa’da El-Kaide’ye karşı hiçbir
tutuklama olmadı. Ama Kürtleri terörist olarak hedef aldılar. Biz buna
karşıyız, çünkü Kürtler terörist değil, biz bunu yüksek sesle ve açıkça
söylüyoruz. Zaten her seferinde aleyhlerinde bir delil bulunamadığı için iki üç
ay sonra salıveriliyorlar, ama o zamanda televizyonlarda, medyada
salıverildiklerinden söz edilmiyor.Birde serbest bırakıldıklarında herhangi bir
mitinge gitmeleri ve Kürt Enstitüsüne dahi uğramaları yasaklanıyor devlet
tarafından. Yani biz ilk olarak, Fransa’daki Kürt mültecilerin haklarını
savunuyoruz, ama aynı zamanda haklarının Türkiye’de de tanınması, öngörülen
barış planı çerçevesindeki taleplerinin kabul edilmesi için elimizden geldiği
kadar müdahil olmaya çalışıyoruz. Bir baskı oluşturmak amacıyla Kürtlerin
davasını tanıtmaya çalışıyoruz. Bir taraftan, Türk hükümetinin sorumluluğu var
tabii ki, ama uluslararası topluluk da ağır bir sorumluluk altında, çünkü olup
bitenlere gözlerini kapıyorlar. Bizim istediğimiz, Kürt sorununun çevresine
yıllardır örülmüş olan suskunluk duvarını yıkmak. Fransa’da ve diğer yerlerde
yaşayan insanların Türkiye Kürdistan’ında neler olduğunu bilmesini istiyoruz,
Kürtlerin nasıl bir barış istediklerini bilsinler istiyoruz, Fransız hükümeti
ve Avrupa Birliği üzerinde de duruma müdahale etmelerini sağlamak için baskı
yapabilmek istiyoruz, çünkü Avrupa Birliği de duruma göz yumuyor, halbuki ağırlıkları
var ve isteseler Türkiye’ye baskı yapabilirler.
FRANSIZ MEDYASINDA ÇOK FAZLA DEZENFORMASYON VAR
– Kürt sorunu Fransa’nın gündeminde nasıl bir yer
tutuyor?
Çok az yer tutuyor. Medya bu konudan fazla bahsetmiyor.
Fransa’da medyada çok fazla dezenformasyon var. Türkiye’nin Fransa’daki imajı,
özellikle de insan haklarına saygı açısından epey kötü. Fransız halkı nezdinde
Türkiye’nin iyi bir imajı yok. Ama Kürt sorunundan çok az söz ediliyor, biz de
bu nedenle halkı bu konuda duyarlı kılmaya çabalıyoruz.
– Medyadaki dezenformasyon konusunda bir örnek verebilir
misiniz?
Dezenformasyon daha çok Kürtlerin etrafında örülen suskunluk
duvarı şeklinde gerçekleşiyor. Türklerle o kadar çok ticari anlaşma var ki,
Kürtlerden bahsedilmiyor. Zaten Fransız hükümeti de ikili bir oyun oynuyor.
Yani bir yandan Türkiye’yi insan haklarına yönelik ihlaller nedeniyle
eleştiriyor, Cumhurbaşkanı Türkiye’yi Avrupa’da istemediğini söylüyor, halbuki
çözüm bu değil, ben Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne niye alınmaması gerektiğini
anlamıyorum, alınan diğer ülkelerle ilgili bizim fikrimize hiçbir zaman
başvurmadılar. Türk ve Kürt halkları isterse Türkiye Avrupa Birliği’ne
girebilir. Biz şayet istiyorsa Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinden
yanayız. Ama bizim hükümetimiz bir yandan Türkiye’nin AB’ye girmesine karşı,
ama diğer yandan da Türkiye ile çok fazla ticari anlaşma var, Türkiye ile
Fransa arasında çok büyük bir ticaret söz konusu. Türkiye tüm AB ülkeleriyle
olduğu gibi Fransa ile de geniş çaplı bir ticaret yürütüyor. Fransa fırsatını
bulduğunda Türkiye’ye silah da satıyor. Son anlaşmada 5 sivil uçak, 5 Airbus
satılması söz konusuydu. Dolayısıyla Türkiye ile yürütülen tüm bu ticaret ikili
bir dil kullanılmasını gerektiriyor. Fransız hükümeti ticari ilişkilerden ötürü
Türkiye’yi kızdırmamak için Türkiye’yi kızdıracak konularda, örneğin Kürt
sorununda görüş belirtmiyor.
KÜRT SORUNU KONUSUNDA KONUŞMAYACAKLAR
– Mitterrand dönemindeki Kürt sorununa bakış daha farklı
mıydı?
Sanırım daha çok Danielle Mitterrand Kürt sorunuyla ve
devletleri olmayan, ezilen halkların sorunlarıyla ilgileniyordu. Ama bugün
Fransa’da geçerli olan emperyalist bir politika, tüm kapıları kapitalizme ve
kar getirebilecek her şeye açan bir politika yürütülüyor, Fransız şirketlerinin
hoşuna gitmeye çalışan bir hükümet var, bu nedenle her şey kazanca göre
ayarlanmış durumda ve bu politikada halklara yer yok. Ne dünya ne de Fransız
halklarına yer yok. Kürt sorunu konusunda da konuşmayacaklardır çünkü
demokrasiyle alakalı hiçbir politikaları yok. Onların önceliği sadece daha çok
kazanç, Fransa’da özelleştirilebilecek her şeyi özelleştirmek ve büyük
şirketlere yeni kazanç kapıları açabilecek ticari ilişkiler, alışverişler kurmak.
Bu çerçeve içinde halkların haklarının fazla bir önemi yok, onları pek
ilgilendirmiyor.
– O halde durum Mitterrand devrine göre daha gerilemiş
durumda. Göçmenler için de…
Evet. Göçmenler açısından çok geriye gidildi, kale gibi bir
ülke oluşturma, sınırları kapatma gibi bir politika izliyorlar, bu da durumu
göçmenler için çok zorlaştırıyor göçmen dediklerimiz hırsız değil, katil
değil, sadece geçerli kağıtları olmayan insanlar, onları hapishaneyi andıran
merkezlere kapatıyorlar, halbuki bu insanların gerekli kağıtlara sahip olmamak
dışında hiçbir suçları yok. Göçmenlere karşı çok sert bir politika izleniyor.
Kürtler gibi siyasi mülteci durumunda olanlara gelince, Fransa’da siyasi
mülteci statüsü almak giderek güçleşiyor.
ÖCALAN İÇİN KAMPANYA BAŞLATACAĞIZ
– Peki, Türk hükümeti tarafından açıklanan demokratik
açılım ve bugün geldiği nokta hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence Türkiye fazla değişmedi, sadece sözler söyleniyor,
uluslararası kurumların ve bazı Avrupa ülkelerinin hoşuna gitmek için daha
demokratik bir ülke imajı verilmeye çalışılıyor, ama ben Fransa’dan baktığım
zaman daha demokratik bir ülke görmüyorum. Gerçekten daha demokratik bir ülke
olsaydı, son seçimlerde seçilmiş insanlar, DTP sorumluları, belediye
başkanları, belediye meclisi üyeleri, insan hakları derneklerinin üyeleri,
sendikacılar hapse atılmazdı, Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir’e
yurtdışına çıkma yasağı konmazdı, bütün bunlar bir demokrasiye işaret etmiyor.
Türkiye sadece böyle bir imaj vermeye çalışıyor. Bu konuda gerçek bir işaret
verilmek isteniyorsa, ilk yapılacak iş demokratik yoldan seçilmiş insanların
serbest bırakılmasıdır. Hapisteki çocukların da serbest bırakılması gerekir,
çünkü 2009’da yaklaşık 300 çocuğun tutuklandığını biliyorum. Biz Türkiye’deki
tüm siyasi tutukluların ve Sayın Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması için
Fransa’da bir kampanya başlatacağız. Türkiye barış istiyorsa, bir an gelecek
Kürtlerle ve onların temsilcileriyle masaya oturmak durumunda kalacak. Bunun
için de Sayın Öcalan’ın ve tüm siyasi tutukluların serbest bırakılması gerek.
Biz böyle bir kampanya başlatacağız, çünkü insanların mevcut siyasal
tutuklulardan haberdar olmaları lazım, bu birinci adım. Türkiye bunu yapmadıkça
demokrasi yolunda adım atmış sayılmaz. İyi niyetini göstermek için yapması
gereken ilk iş bu.
– Bugün Irak’ta bir Kürt otonom bölgesi var. Bunun
genelde Kürt halkı üzerinde nasıl bir etkisi olabilir sizce?
Bu bölgenin geleceğinin ne olacağını bilemiyorum, ama bu,
Kürtlerin özerkliğe sahip olabileceğini, kendi hükümeti olabileceğini
kanıtlıyor, uluslararası topluluk da bunu normal buluyor, bu özerkliğe
Amerikalılar sayesinde, onlarla yaptıkları anlaşma sayesinde kavuştular, ama
uluslararası topluluk, AB, Birleşmiş Milletler de Irak’ın kuzeyinde özerkliğe
sahip olmalarını son derece normal buluyor. Ama barış ve özerklik isteyen
Türkiye’deki Kürtlerin geleceğiyle fazla ilgilenmiyorlar, onların sesini
duymuyorlar. Halbuki Irak’ta yaşanan bu, demek ki uluslararası topluluk
düzeyinde de bir sorun var. Niye Irak’ta Kürtlerin özerkliğe sahip olmalarını
normal buluyor, bunun yolunu açıyor da Türkiye’deki Kürtler için hiçbir şey
yapmıyor?
ÖZERKLİK
– Özerklik Türkiye’deki Kürtler için de bir çözüm
olabilir mi?
Nasıl bir ülke istediklerini seçmek sanırım onlara düşüyor.
Bunu tercih ederlerse ve gelişmiş haklara sahip olurlarsa, özerklik tabii ki
bir çözüm olabilir. Ama tabii ki bunu belirlemek onların işi. Özerklik kültürel
hakları olduğu kadar siyasal hakları da içerir. Diğer yandan, Kürdistan’ın
özerkliği kendi belirleyeceği siyasal partilerin faaliyet göstermesi kadar,
ekonomik ve sosyal kalkınmayı da kapsar. Şu anda orada hiçbir yatırım yok.
İnsan İstanbul’a gelince, kendini Kürdistan’dan tamamen farklı bir ülkede
hissediyor. Kalkınma düzeyine bakılınca arada en az yüz yıl fark var. Ordunun
durumu da farklı, çünkü burada orduyu görmüyorsunuz, halbuki orada her yerde
ordu var. Özerklik barışa yönelik olduğu kadar ekonomik ve sosyal kalkınmaya
yönelik bir planı da kapsamak zorunda. Ama Türkiye’deki Kürtlerin önemli bir
avantajı var, çünkü Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biri. Tüm su
kaynaklarını ellerinde bulunduruyorlar, bütün elektrik santralleri orada, ama
her yerde elektrik yok. Yani Kürtler özerk olursa zenginliklerini de ellerinde
bulundurmalılar ve bu zenginlikleri yönetmek onlara ait olmalı. Türkiye
Kürdistan’ın zenginliklerini yönetme durumunda olmamalı, bir özerklik olursa.
– Belki bu kadar kavga yaşanmasında bunun da bir payı
vardır?
Türkiye tabii ki bu zenginlikleri bırakmak istemediği için
Kürtlerin özerk olmasını istemiyor, ama bir yerden sonra bütün bunlar güç
dengelerine bağlı. Avrupa’da Katalonya gibi özerk bölgeler var, Irak Kürtleri
de özerk. Yani bir noktadan sonra güç dengesi belirleyici oluyor, bu yüzden
uluslararası baskı çok önemli, çünkü buradaki Kürtler haklarını elde etmek için
ellerinden gelenin azamisini yapıyorlar, ama uluslararası düzeyde de seslerinin
işitilmesi gerek.
ÖCALAN BİR SEMBOL, TARİHSEL BİR ADAM
– Türkiye’deki sürecin tıkandığı noktalardan birinin
Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmamasından kaynaklandığı söyleniyor. Siz bu
konuda ne düşünüyorsunuz?
Bence Öcalan bir sembol. Kürt halkının gerçekten lideri ve
tarihsel bir adam. Mandela Güney Afrika’daki en yaşlı en eski mahkumdu.
Avrupa’da kimse onu bilmiyordu, sonra büyük bir kampanya yapıldı ve tanındı.
Hapisten çıktı ve devlet başkanı oldu. Abdullah Öcalan’ın durumu da buna
benziyor. Ben onu Mandela’ya benzetiyorum, başlangıçta kimse onu tanımıyordu,
bir adada hapisteydi.
Özerk olursa, belki devlet başkanı değil de bir Kürt meclisi
başkanlığı söz konusu olabilir. Ben bunun olabileceğini düşünüyorum. Çünkü
tarihte bunun örnekleri var: Yaser Arafat Filistinlilerin başkanı oldu, bir
zamanlar tüm ülkeler tarafından terörist kabul ediliyordu, sonra bir gün geldi
tüm devlet başkanları onun elini sıktı.- ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com
– www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info