17 Kasım 2009 Salı Saat 12:47
ABD ve Rusya, Barack Obama’nın Rusya ziyaretinin temel konusu olan
stratejik nükleer silahların azaltılmasını amaçlayan görüşmeleri
sürdürüyor.
Her iki ülke arasında süren görüşmelerde geçmişteki
anlaşmazlıkları aşma çabası görünse de sadece karşılıklı askeri
dengeler değil silahlanmaya yol açan uluslar arası ilişkilerdeki
anlayış, kurum ve hukuksal işleyişteki yetersizliklerde de küresel
politika değişikliklerine ihtiyaç var. Yine taraflar, balistik
silahların üretim ve ticaretinde kapasitenin düşürülmesini göze
alamadıkları için köklü ve kalıcı bir anlaşmaya varılabilmesi oldukça
güç.
Daha önce her iki ülke arasında yapılan nükleer silahların
indirimi anlaşmaları aslında dünyayı yok etmek için gerekli olandan
arta kalan kapasitenin indirimi gibi bir politikaya özgü trajik-komik
yönlere sahipti. Ancak artık taraflar dünyadaki silahlanma yarışının
durdurulması ve kontrol dışı nükleer silah edinme çalışmalarını
durdurmak için bile olsa belli bir anlaşmanın olmasının gerekliliğinin
farkında.
Nükleer silahlanma her iki ülkenin çıkar savaşının bir
ürünü ve sonucu olsa da sadece her iki ülkenin sorunu olmadığı artık
dünyayı tehdit edecek kadar nükleer silahın birçok ülkenin elinde var
olduğu biliniyor. Bu nükleer silah edinen yâda edinme çabası içinde
olan ülkelerin çoğunun da aslında her ikisinden birinin ittifakı olduğu
da bir gerçek.
Ayrıca ortaya çıkan yeni bir ayrıntı nükleer
silahlarda nicel indirimi anlamsız kılar nitelikte buda, ABD’nin çok
daha etkili ve güçlü nükleer silah ürettiği. Eğer dünyanın önde gelen
savunma uzmanlarının bu iddiaları doğru ise artık nükleer silahlardaki
nicel indirim anlamını kaybedecektir. Çünkü o zaman sayıca az da olsa
onunu yerini nitel olarak daha büyük bir vurucu güce sahip bombalar
alacak. Bu yüzdende gerçek anlamdaki bir indirim daha çetrefilli bir
hale gelecektir.
ANLAŞMANIN KÜRESELLEŞME İHTİYACI VAR
Moskova
ve Washington 18 Mayıstan itibaren 1991 yılında ABD ile Sovyetler
Birliği arasında imzalanan Stratejik Silahların Azaltılması
Anlaşmasının (/START-I) devamı niteliğindeki bir antlaşmaya varmak için
görüşmelerini sürdürürken, her iki taraftan yapılan açıklamalar yeni
anlaşmanın kapsamının silahlanma yarışının yavaşlatılmasına ilişkin
umutlar taşıyor. Bunun sebebi nükleer silahlanma yarışının gerçek
sebeplerine ilişkin (tamamıyla olmasa bile) kısmi doğru tespitlerin yer
alması.
Bunlardan en önemlisi nükleer silah sahibi olan yâda olma
kapasitesi taşımaya başlayan ülkelerin de dikkate alınması. Obama,
“Nükleer silahlarda indirim sadece ortağımız Rusya ile değil, tüm
nükleer silah bulunduran ülkeleri kapsamalı. Bunu başarmak için uzun
dönemli perspektifler geliştirmemiz gerekiyor.” Diyerek bu konudaki
ilk işaretleri verdi. Bunun için Moskova’da gerçekleştirilen
görüşmelerde de anlayış birliğine varıldı. Ancak bunun şimdilik hem
indirimde sınırlandırma gerekçesi olarak hem de İran ve Kuzey Kore gibi
çelişkili ülkelere karşı elini güçlendirmeye yönelik niyetleri
içeriyor. Ancak uzun dönemde anlaşmayı Çin, Fransa, İsrail, Hindistan,
Pakistan gibi ülkelerin nükleer potansiyellerini İran ve Kuzey Kore
gibi ülkelerin bu konudaki çabalarını sınırlandıracak biçimde
genişletilmeye elverişli yapılanma umutlarını artırıyor.
NASIL BİR İNDİRİM
Tarafların
elindeki Nükleer silah kapasiteleri bir birinden farklıdır. Eşit
olmayan bir kapasiteden eşit olmayan bir indirim taraflardan birinin
güvenliğini zafiyete düşürme riski taşıyor. Bu yüzdende Lavrov yaptığı
açıklamada “eşit güvenlik istediklerini açıkladı.
Eşit
güvenliğin birinci ayağı indirimlerde ABD’nin nitelik ve nicelikteki
üstünlüğünde daha fazla indirime gidilmesini öngörüyor. Yine sadece
buda değil öngörülen anlaşmanın kapsayacağı nükleer silahların
modelleri, stoklarda bulunan başlıklardan imha edilecek olanların
sayıları ve kalanların depolanma biçimleri (acil saldırı pozisyonuna
geçmeyecek şekilde olması) ile (imha süreci ve sonrası) kontrol
mekanizmaları konusundaki noktalarda önemli.
Diğeri sadece nükleer
başlıklar değil, taşıyıcıların sayıları, Füze savunma sistemi
programı, uzayın silahlandırılması ve planlanan konvansiyonel başlıklar
bunları taşıyan füze, bombardıman uçağı ve denizaltıların sayısı ve
daha birçok konuda indirim gerektiriyor.
Ancak tüm bunlar olsa
bile uluslar arası savunma uzmanlarının yaptıkları son tartışmalar yeni
soru işaretlerine yol açıyor. Bunlardan birincisi ABD’nin nicel olarak
daha az ancak nitel olarak çok büyük bir vurucu güce sahip nükleer
silah ürettiği. İkincisi ise Polonya ve Çekoslovakya’ya yerleştirmeyi
düşündüğü füze savunma sistemi projesini küresel ölçeğe uyarlayacak
proje oluşturma çabası içinde olduğu. O zaman Doğu Avrupa üstlenmesini
değiştirse bile bu Rusya’yı rahatlatmayacaktır.
Peki, o zaman
gerçek bir indirim için ne gerekiyor? Alenilik. Temel nükleer silah
üreticisi ülkelerin üretim kapasitelerini dengelemek ve karşılıklı
güven verecek tek indirim nükleer üretiminin karşılıklı denetime
açılmasıdır.
SİLAH TİCARETİNİ ETKİLEME KAYGISI
Yine
her iki ülkenin nükleer silahların indirimini tartışırken duydukları
gizli bir kaygıda var ki aslında insanlık için silahlanma yarışının
geriletilmesi konusunda hayati bir öneme sahip. O da Nükleer silahlarda
yapılacak indirimin balistik silah üretimi ve ticaretini etkileme
kapasitesi. Çünkü balistik silahlardaki aşırı orantısızlık nükleer
silahlara olan talebi artırıyor. Bazı ülkelerin nükleerin silah edinme
isteklerinin balistik silahlardaki aşırı orantısızlık olduğu yine uzun
menzilli füzeler ve nükleer başlıklar Nükleer ve balistik
orantısızlıklara karşı kestirme ve radikal bir denge yaratma arayışının
bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Örneğin Piyong yang yönetimi de
pekâlâ ABD ve Rusya kadar kendi güvenliği için nükleer veya uzun
menzilli füzeler denediğini söyleyebilir. Bu konudaki arayışındaki
diğer ülkelerde aynı iddia ve arayışlarını sürdürüyorlar.
Yani
kendilerini yetersiz gören ülkeler nükleer silah edinme çabasına
girmeseler bile daha fazla balistik silah edinme çabasına girerek bu
sahadaki ticaretin artışına yol açıyor. İşte her iki ülkenin itiraf
etmediği temel nokta budur. Bu yarış balistik silahlarda en yüksek
üretim sahibi bu ülkelere ve silah şirketlerine büyük karlar sağlıyor.
DAHA FAZLA SİLAH GÜVENLİĞİ ARTIRMIYOR
Örneğin geçen yıl
ABD’nin bu yıl ise Rusya’nın silah satışından elde ettiği gelirlerde
büyük artışlar gözlendiği açıklanıyor. ABD Hava Kuvvetlerinde çoğu
silah satışının düzenlenmesinden sorumlu olan Bruce Lemkin, kendileri
için söz konusu olanın silah satışı değil, ”dünyayı daha güvenli hale
getirmek” olduğunu söylemişti. Yani Lemkin kendi ittifaklarına silah
satarak dünyayı daha güvenli hale getirdiklerini iddia etmişti. İşte
her iki ülke arasındaki silahlanma yarışı ve silah ticareti silahlanma
döngüsünü artırarak silah ticaretinden daha fazla kara yol açıyor. Oysa
silahlar dünyayı daha güvenli hale getirmiyor, bilakis daha tehlikeli
hale getiriyor. Bu kadar basit bir realitenin çarpıtılması da ancak bu
kadar basit bir dille olabilir.
Her iki ülke arasındaki
silahlanma yarışı aynı zamanda dünyadaki silah pazarını güçlendirip
aktifleştiriyor. Böylece silah ticaretinden daha fazla kar elde
edebiliyorlar. Yani daha güvenli bir dünya onlara daha az kara mal
olabilir. Bu kapsamlı bir anlaşmayı engelleyici bir faktör olarak
ortaya çıkıyor.
Ancak bunun için nükleer olmayan askeri
mühimmatın sınırlandırılması ve kontrolünü öngören Avrupa Konvansiyonel
Kuvvetler Anlaşması konusundaki belirsizliklerin ortadan kaldırılması
yâda genelleştirilip, güncelleştirilmesi ile bu konuda da belli bir
anlaşma çabasının önünü açabilir.
Ancak son yapılan yorumlarda
Eski anlaşmanın bile üç yıl sürdüğü bu yüzdende yeni bir anlaşmanın bu
yılın sonuna ulaşamayacağı iddialarıdır. Hatta bazı kaynaklar yeni ve
kapsamlı bir anlaşma için zamana ihtiyaç olduğunu bu yüzden de eski
anlaşmanın kısmi olarak değiştirilip yeniden imzalanacağını
belirtiyorlar.
Ama her halükarda nükleer silahların kontrol dışı
artışını engellemek için sınırlandırıcı bir anlaşma hiç yoktan daha iyi
olacaktır.
Rahmi Yağmur/Moskowa
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org