HABER MERKEZİ- TC’nin süreklileşen stratejisi ne pahasına olursa olsun Kürtlere kaybettirmedir. Bu amaç doğrultusunda geçmişte tekrar-tekrar tedip-tenkil politikası uygulanmıştır. Ağrı isyanından sonra “Muhayyel Kürdistan Burada Meftundur” diyerek bunu inkâra dayalı uygulamalar ile zirveleştirmiştir. Yakın dönemde ise tüm bunları “Çöktürme Planı” biçiminde güncellemiştir. Bu güncellemenin pratikleşmesi ile düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü tamamen yok etmeyi hedeflenmiştir.
“MİT’in Yeniden Yapılandırılması ve Soykırımda Üstlendiği Rol” adlı 3 bölümden oluşan araştırma dosyamızda son bölümünde 2014 Eylül’ünde MİT eliyle hazırlanan ve kentlerin bombalanması, 15 bin insanın katledilmesi, Kürt basınının ekarte edilmesi, savaş uçaklarının İl Jandarma Komutanlıklarının emrine verilmesi gibi kararları içeren ve Kürdistan’da hayata geçirilen savaş politikalarını açık bir şekilde hala devam ettiğini gözler önüne sereceğiz
2014 yılında Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nca hazırlandığı belirtilen ve Kürtleri hedef alan “Çöktürme Planı”, 30 Ekim 2014 yılındaki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında karar altına alındı. MGK’nin onayladığı plan, 2015’in başından itibaren uygulamaya konuldu. 7 Haziran seçimlerinin sonuçlarından sonra da planın silahlı çatışma kısmı 24 Temmuz 2015’te devreye girdi. Plan çerçevesinde, Şırnak, Mardin, Diyarbakır ve Hakkari’de birçok yerleşim yeri yakılıp yıkıldı, yüzlerce insan öldürüldü, binleri aşan kitlesel tutuklamalar yaşandı.
Plan kapsamında hem uluslararası boyutlardaki, Sri Lanka modeli gibi tasfiye ve katliam modellerinin esas alındığını hem de cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere uygulanan tüm katliam deneyimlerinden faydalanıldığını günümüzde hala planın sürdürüldüğü ortaya çıktı.
Kürdistan şehirleri Sur, Şırnak, Cizre, Nusaybin örneklerde olduğu gibi içindeki insanlarla birlikte yakılıp-yıkılmış, soykırımdan geçirilmeye devam edilmektedir. Kürtler ve dostları dört bir yandan diplomatik, siyasal ve ekonomik olarak kuşatma altındadır. Tüm bunlar, Efrin’den başlayarak Rojava genelinde ve Bakur’da öz savunma güçlerine, gerillaya karşı aralıksız sürdürülen askeri operasyonlarla tamamlanmak istenmektedir.
MİT, KÜRT SOYKIRIMINA ENDEKSLENDİ
Devreye konulan çökertme planı ve Sri Lanka modelinin zirvesini ve özünü ise halen farklı versiyonlarla sürdürülen Uluslararası komplo, bunun üzerine inşa edilen İmralı sistemi ve Önderliğimize uygulanan derinleştirilmiş tecrit oluşturmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda Türk devleti ekonomik, siyasal, askeri ve diplomatik olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile Tayyip ve faşist çetesi geleceklerini Özgürlük Hareketini yok etmeye ve Kürt soykırımına endekslemişlerdir. İmha ve soykırım politikasında polise verilen görev hapishaneye çevrilen ülkede gardiyanlık yapmasıdır. Bir açık hava hapishanesine dönüştürülen ülkede faşizme biat etmeyen, diz çökmeyen herkese karşı süreklileşen operasyon ve tutuklamalarla şehirler, yerleşim alanları birer cehenneme çevrilmiştir. Bu amaçla değişik kesimlerden binlerce insan hapishanelere doldurulmuştur. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan ve kötülüğü sıradanlaştıran faşizan uygulamalar rutinleştirilmiştir.
Güncellenen inkar ve imha politikasında polise bunları gerçekleştirme misyonu biçilirken, Ordu’nun önüne Kürdistan’ın her yerini bir operasyon zeminine dönüştürerek yakıp-yıkma ve tahrip etme görevi konulmuştur. Ordu tarihsel misyonuna denk bir biçimde son teknoloji ürünü silahlara dayanarak yaz-kış demeden bir yıkım gücü olarak Kürdistan coğrafyasını yakıp-yıkmaya başlamıştır. Bu kapsamda Bakur kadar, Başur ve Rojava da hedef alınmaktadır. Güncellenen imha ve inkâr politikasının uygulanmasında MİT ise hayati bir konumdadır. Hem politikanın oluşturulmasında hem de uygulanmasında kilit önemde olduğu araştırmalarımız sonucunda ortaya çıkmıştır.
KATLİAM PLANININ MADDELERİ
MİT tarafından 2014 Eylül’ünde hazırlanan, kuşatma ve katliam politikalarıyla hayata geçirilen “Çöktürme Planının” hala günümüzde uygulanan maddeleri:
1- Genelkurmay merkezinde hazırlanan ve hükümetin bazı bakanlarına da bir brifing şeklinde sunulan “Çöktürme” eylem planının tüm uygulanması Genelkurmay’a bırakıldı.
2- Plana göre, Özel Polis Kuvvetleri ve özel askeri komandolar eşliğinde, ordu güçleri şehirleri kuşatarak, mahallelere ve yerleşkelere operasyonlar düzenleyecek
3- Saldırıların komuta merkezi il jandarma komutanlıklarında olacağı, gereklilik halinde helikopter ve yine gerekirse savaş uçakları il jandarma komutanlığı emrinde olacak
4- Söz konusu planda ablukaya alınan yerleşkelerde, yaşamsal alanlar tahrip edilerek geri dönüş koşulları ortadan kaldırılacak
5- Kitlesel imhalar, tutuklama ve boşaltmalarla yerleşkeler özel savaş politikaları ile huzura kavuşturulacaktır.
6- Raporun yapılacak bastırma operasyonlar da 10 bin ila 15 bin imha, 8 bin civarı yaralı, 5-7 bin arası tutuklama, bombalanmış küçük ve büyük yerleşim alanlarında 150-300 bin civarı insanın yer değiştirmesi planlanmakta
7- Yapılacak ablukalarda terör örgütünün ülkenin batısında girişebileceği kalkışmalara karşı da değişik tedbirler üzerinde çalışılacak
8- Bölgede daha önce görev yapmış bölge coğrafyası ve bölge halkını iyi tanıyan üst rütbeli personelin acilen atanmasının tamamlanması yapılacak
9- Sivil kamu personelinin söz konusu alanlardan çekilmesi, hastanelerin 24 saat kurallına göre olası ve acil güvenlik personelinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi, bazı kamu binalarının boşaltılarak operasyonel güçlerin konumlanmasına göre, önceden hazırlanması önem arz etmektedir
10- Sınırlarımız içinde ve ötesinde yürütülen operasyonlara ara verilmeden devam edilmesi Kamu Düzeni ve Güvenliği açısından hayati öneme haizdir
11- MedNuçe, Sterk TV, Newroz TV, Ronahi TV, MMC TV, Özgür Gün TV, İMC TV kanaları ve DİHA, Özgür Gündem gazetesinin ekarte edilmesi ve yasal dayanaklardan yoksun bırakılma
12- Sivil kamu personelin belirlenen bölgelerden çekilmesi, hastane ve sağlık birimlerinin teyakkuzda tutulması ve tecrübeli doktorların her an bulundurulması
13-Yerel yöneticilerin (Vali, kaymakam ve üst rütbeli askerlerin) terör örgütünün uzantısı malum parti vekilleriyle ve diğer sivil kuruluşlarla temasının olmaması
14- Terör örgütünün medyasının alan, bölge, yerleşkeye sokulmamasına özen gösterilmesi, adı geçen alan, bölge ve yerleşkelerin etrafında tank ve zırhlı araçların uygun yerlerde konumlandırılması, giriş ve çıkışların tümünün kapatılması
15- Elektrik, gaz ve su şirketlerinin tüm faaliyetlerini operasyon yetkilisi emri dahilinde sürdürmeleri ve verilen emirlere harfiyen uymaları sağlanmalı.
ÇÖKTÜRME PLANININ MEDYA AYAĞI
MİT eliyle hazırlanan Çöktürme planın temel ayaklarından birisi, basının nasıl yönlendirileceği ve algı için nasıl kullanılacağıyla ilgili. Bunun için de Türkiye’de yayın yapan basın kuruluşları ve sosyal medyanın nasıl yönlendirileceği konusunda görev TRT ve Anadolu Ajansı’na veriliyor. Günümüzde hala aktif bir şekilde faaliyet yürüten Anadolu Ajansı’nı (AA) görevlendiriyor. AA’nın haberleriyle sosyal medya ve yabancı basını nasıl etkileyeceği anlatılıyor. Yine Kürtler üzerinde yapılan katliamların uluslararası basına yansıma biçimi de kontrol altına alınmak istendi, bunun için özel çalışmalar yürütüldü.
Geçici hükümet döneminde İçişleri Bakanı olan Selami Altınok’un imzasıyla 81 il Valiliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderilen Eylül 2015 tarihli belgenin maddeleri şöyle
Madde 1- Basın Kuruluşlarının mahalliden hızlı bilgi aktarımı için AA olmak üzere basın kuruluşları ile valilikler ve kolluk birimleri arasında koordinasyon sağlanacak.
Madde 2- Terör örgütünün her türlü faaliyetinin kamuoyunca bilinmesi için bilgi dağıtımı ağı kurulacaktır. Terörle mücadele konusunda kamuoyunun bilgisine sunulması
Madde 3- Tüm faaliyetlere öncelikle AA muhabirlerinin katılımı desteklenecektir
TOPKEYÜN İMHA PLANINA KARŞI DİRENİŞ
Dayatılan Sri Lanka modelinde MİT’in yaptıklarını anlamak için “Çözüm” sürecinde üstlendiği role bakmak yeterlidir. Devlet adına İmralı heyetinde yer alan MİT yöneticisinin aynı zamanda Paris katliamının planlayıcılarından biri olması MİT’in süreçte nasıl bir rol oynadığını da göstermektedir. Kuşkusuz her istihbarat örgütü düşman gördüğünü denetime almak, darbelemek ve yok etmek ister. Genel olarak istihbarat örgütleri bu amaca giden her yolu mubah görmektedirler. Fakat MİT, tüm bunların ötesinde işler yapmaktadır. Özellikle son yıllarda komploları devreye koyarak, yalan-hile, ahlaki değerlerden yoksunluğu son noktasına kadar kullanmıştır. Barış ve demokratik çözümü vaat ederek, Kürdistan halkına tuzak kurmuştur.
Son açığa çıkan bilgi ve belgeler göstermiş ki TC’nin asla bir çözüm amacı, arayışı ve projesi olmamıştır. Oslo’dan başlayarak sürdürdüğü politika yıllarca ordu ve polis gücüyle yapamadığını, MİT’in eliyle oyalama, kafa karıştırma, beklenti yaratma, sızma, manipülasyon, yalan, hile, komplo ve yozlaştırma yoluyla gerçekleştirmedir.
Bu nedenle aldığı sonuçları sızdırdığı ajan sayısına, ya da yaptığı operasyonlara indirgemek yanıltıcıdır. Esas kat ettiği mesafe toplumsal algıda oluşturduğu tahribattır. Yakın döneme kadar Kürt halkı için MİT demek en yalın biçimiyle sömürgeci düşman demektir. İnkâr, imha, işkence, yalan, hile, komplo, entrika demektir. Bu nedenle MİT ismi geçtiğinde insanlar hem irkilir hem de gayri ihtiyari biçimde de olsa refleksler harekete geçer, tedbir geliştirilirdi. Kürt toplumsal hafızasına sömürgeci devlet-MİT, MİT ise sömürgeci devletin en vahşi hali olarak kazınmıştır. Bundan dolayı MİT’in Kürt toplumunun gözeneklerine sızması, ya da bir Kürt’ün MİT ile ilişkilenmesi, anılması imkansız şeylerdir.
Fakat yakın dönemde Türk devleti bu uygulamalarında köklü bir değişime gitmiştir. Çıplak zoru yadsımayan ama daha fazla buna gerek bıraktırmayacak biçimde kafa karışıklığı yaratma, direniş ruhunu öldürme, savunma refleksini yok etme, zamanla suça bulaştırarak kirletme ve suç ortağı haline getirmeye dayanan politikayı devreye koymuştur. Bu politikanın oluşum ve uygulamadaki mimarı ise MİT’tir. Önderliğe ve harekete ait kimi kavramları kullanma, toplumsal barış, siyasal çözüm, anaların ağlamadığı bir ortam vb. argümanları kullanarak kişilere yanaşma, ilişkilenme, normal bir tartışma yürütme, sorunun çözümü için görüş alma gibi senaryolar son yıllarda MİT’in devreye koyduğu temel uygulamadır. MİT, suç dünyası içindeki kimi kişileri şantaj, tehdit, işlediği suçu görmezden gelme, var olan cezasını kaldırma, yasadışı işler yapmasına göz yumma vb. biçimlerde ajanlaştırıp-haber elemanı haline getirmiştir. Fakat ajan ağı oluşturmada bu tarzda eleman haline getirilenler istisna ve az sayıdadırlar.
Esas olarak ajanlaştırılanların ağırlıklı bölümü düşman gerçekliğinde yaşanan muğlaklık, sömürgeciliğin gittikçe unutulması, devlet algısında ortaya çıkan çarpık değişim ve en önemlisi de MİT’in Kürt sorununu çözmek istediğine dair oluşan sahte algıdır. Bu durum düşünsel karmaşa, bilinç bulanıklığı yarattığı gibi, tedbir geliştirmeyi de önlemekte ve savunma reflekslerini öldürmektedir. Bu yönüyle MİT Çözüm sürecini bir illüzyon gibi kullanmıştır. Zayıf-kararsız, toplumsal özellikleri körelmiş kişiler ve taraftarlar nezdinde bilinci çarpıklaştıran, refleksleri felç eden bir araca dönüştürmüştür.
Bu zeminde birçok kişiyi düşürüp ajanlaştırmıştır. Kullandığı yaygın yöntem kişileri izleme, dinleme, kayıt altına alma ve zaaflarını yakaladığında ona karşı kullanarak düşürmedir. Bu yöntem daha fazla şehirlerde çalışan milis, kurye ve taraftarlara karşı kullanılmış ve sonuç alınmıştır. Hedef seçilenlere uzun süre dokunulmamış, yaşam-ilişkileri gözlemlenmiş, telefonları dinlenmiş, normal sohbetleri ortam dinlemesi yoluyla dinlenerek kayıt altına alınmıştır. Bu yolla kişinin zayıf-güçlü yanları, mücadeledeki kararlılığı tespit edilmiş, para ve kadın-erkek ilişkileri karşısındaki tavrı öğrenilmiştir. Burada elde edilen veriler ile içteki ajanlardan elde edilen bilgiler birleştirilerek hedef kişiye dönük politika belirlenmiş ve kişiye ajanlık teklifi götürülmüştür. Bu konuda profesyonel bir çalışma yürütülmüş ve teklif götürülen kişilerin tamamına yakını ajanlaştırılmıştır.
PKK’nin ortaya çıkışı, APO’cu felsefenin gelişimi sömürgeciliği teşhir ettikçe sömürgecilik, dolayısıyla MİT daha fazla soyutlanmış ve toplum algısında bir veba merkezine dönüşmüştür. Toplumun en akıllısından en cahiline, en saygınından en düşkününe kadar herkesin sakındığı, birlikte görülmekten korktuğu, isminin asla birlikte anılmasını istemediği bir yapı haline gelmiştir. Genel kabul gören haliyle APO’culuk özgür Kürt’ün yeniden kimlik, kişilik bulması ve onurlu yeni bir yaşama adım atmasıdır. Bu kimlik şekillenmesinde genel olarak sömürgeci devlet, özelde ise MİT tamamen zıt bir konumdadır. Kölelik, düşkünlük ve her türlü insani değerin yitimi ile eş anlamlıdır. Bundan dolayı PKK militan gerçekliği buna karşıtlık temelinde vücut bulmaktadır. Kendi gerçekliğinin farkına varmak, toplumsallaşmak, düşmanı tanımak, sömürgeciliğin karakterini bilmek, buna karşı süreklileşen mücadele içinde olmak PKK militanlığının ve yurtseverliğinin olmazsa-olmazıdır.
Mazlum Doğan, Kemal Pir, Sakine Cansız yoldaşlar şahsında somutlaşan APO’cu militan ölçüleri bir PKK’linin her şart altında canı pahasına da olsa nasıl olması ve neleri ret etmesi gerektirdiğini ortaya koymaktadır. MİT’in son yıllardaki en büyük yönelimi de bu noktada yoğunlaşmaktadır. Geçmişte militanından yurtseverine kadar ulaşabildiği, yakaladığı herkese işkence yaparak, çıplak zor-baskı yolu ile iradelerini kırma ve yeniden düzene tabi kılmaya çalışırdı. Bu noktada zayıf olanları teslim alarak itirafçılaştırırdı. Bu uygulama kimi kişilerde siyasi ölüm biçiminde sonuçlanıp, itirafçılar açığa çıkartsa da esas olarak sömürgeciliğe karşı kin ve öfkeyi daha da büyüten bir özelliğe sahipti. Bu nedenle Özgür Kürt’ün iradesini kırma bir yana, daha da çelikleştiren bir sonuç yarattı.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi