Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak böyle olsa gerek. Kürtler Türkiye’deki devlet teröründen kaçıp, biraz daha kendilerini güvende hissettikleri ve kimlik olarak kendilerini özgür ifade edebildikleri Avrupa’da da, devletlerin terörüyle karşı karşıya kalıyorlar, kriminalize ediliyorlar, terörist muamelesi görüyorlar. Oysaki, yüz yıldan fazla bir zamandır devlet teröründen artık yorulmuş olan mazlum Kürt halkıdır. Kürtler yüz yıldır emperyalist Avrupa’nın ve uzantıları olan TC’nin zulmü ve terörü altında yaşıyorlar. Her yıl ya da iki yılda bir, Britanya polisinin Kürt derneklerine ve dernek çalışanlarına yönelik sözde anti terör yasası kapsamında yaptığı baskı ve zulmü nasıl açıklamak gerekiyor? Kürt dernekleri kültürel çalışmalar yapıyorlar, Kürt kimliğinin var olması için mücadele ediyorlar. Bir halkın kimlik mücadelesini vermek ne zamandan beri terör oldu? Derneklere yapılan baskın ve aramalar zamanlama olarak PKK’nin kuruluşuna denk geliyor. Belli zamanlarda, karanlık bir el düğmeye basıyor. Bu baskınlar, birkaç polisin kendi kafasına göre yaptığı baskınlar değildir, bir karanlık elin planlı ve bilinçli bir şekilde yaptığı, yıldırma, bıktırma ve Kürt halkının ulusal mücadelesini etkisiz kılma siyaseti ya da komplosu olmaktadır. Britanya’daki Kürt derneklerinde şiddet ve terör olarak görülecek bir faaliyetin olmadığını Britanya devleti çok iyi biliyor. Yirmi yıldan daha fazla bir zamandır açık olan ve kültürel çalışmalar yürüten bir toplum merkezini her birkaç yılda bir iki defa basmak, çalışanlara göz dağı vermek, gözaltına almak politik bir hesap olsa gerek.
Çünkü Kürdistan’ın dört parçaya bölünmüş olmasının mimarı İngiltere’dir ve TC’nin hala Kürt halkını asimile etmede kanlı bir şekilde ısrar etmesinin, katliamların, saldırıların arkasında emperyalist Britanya emperyalist siyaseti vardır. Kürt halkının ulusal mücadelesine terör deme hakkını Britanya devletine kim veriyor? Britanya devleti, bir zamanlar, ABD’nin kurucu başkanı George Washington’a da terörist dedi ama George Washington’un Londra’ya heykelini diktiler. Güney Afrika eski siyahi lideri Nelson Mandela, yaklaşık otuz yıl zindanda tutulduktan sonra özgürlüğüne kavuştu ve ülkesinin lideri oldu ve Londra’ya heykelini diktiler. Yıllarca IRA’ya terör örgütü dediler ama IRA’nın siyasi kanadı Shin Fein ile masaya oturdular ve Kuzey İrlanda sorunu, Kuzey İrlanda’nın Britanya’nın bir parçası olma ama kendi içinde özerk olma ve istediğinde referanduma gidip ayrılma hakkını kullanma temelinde çözülmüştü. İdeolojik ve toplumsal amaçları olan, milyonların destek ve sempatisini kazanmış bir parti ve örgütün silahlı mücadele vermesi terör değildir var olmanın meşru yoludur. PKK’nin, sivillere yönelik herhangi bir eylemi olmamıştır ama TC’nin yüz yılı aşkın bir süredir Kürt halkı üzerinde devlet terörü estirdiğini, soykırımın her türlüsünü uyguladığını bilmeyen kalmadı. Emperyalist Avrupa Birliği, kendi iç sorunlarını çözmemiş hastalıklı olan ve kendisine muhtaç bir Türkiye’nin olmasını çıkarlarına daha uygun buluyorlar.
Türkiye’de, taktik ve kandırma amaçlı da olsa, Kürt sorunundan söz edilse, Avrupa’nın geleneksel sömürge siyaseti devreye giriyor, Kürt derneklerine baskınlar düzenliyorlar, yurtsever Kürt halkının evlerine baskınlar yapıyorlar, tutuklamalar hatta öldürmeler bile oluyor. Politikleşmiş Kürt halkı PKK öncülüğünde geleneksel Alman, İngiliz ve Fransız sömürge siyasetine Kürdistan ve Orta Doğu’da ağır darbe vuruyor, bu düşmanlığın ve inkâr rejimine bu baskınlarla daha çok cesaret vermesi bundan dolayıdır. 1850’li yıllardan beri, başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere Avrupa emperyalizmi Osmanlı ve Türkiye siyaseti üzerinde etkilidir. Kürt sorununu, gün gelecek inkârın baş mimarları olan İngiliz ve Fransız devletleri çözmek zorundadırlar. Türkiye’nin olası bir iç savaş yaşaması durumunda, on milyon mültecinin Avrupa’ya gelmesini herhalde istemezler. Artık yolun sonuna gelindi ve Kürtlerin inkâra, zulme ve soykırıma tahammülleri kalmadı. Tabi ki, bu yıldırma ve kontrol altında tutmak siyaseti, PKK’nin, Önderliğin yeni paradigması olan demokratik ulus halkların kardeşliği temelinde demokratik konfederal sistemi ulus devlet ve kapitalist sistemi için tehlikeli buldukları için devreye giriyor. Dernekler üzerinde baskı kurmak, çalışanlara yönelik gözdağı vermenin ideolojik nedenleri olan derin bir siyaset olduğunu biliyoruz.
Ne yaptılarsa Kürt halkının ulusal özgürlük mücadelesini bitiremediler, Kürt halkı her baskı ve tutuklamaları daha çok güçlenmenin ve bilinçlenmenin nedeni yaptı. Nerede çok zulüm orada çok direniş örgütlü bir halk olmaya yol açtı. Kürt halkının, yaşadıkları Avrupa ülkelerinde, yaşadıkları ülkelerin halklarına bir zararları olmadı, tam tersi demokratik ilişkiler geliştiriyorlar ve halkların Kürt halkının özgürlük mücadelesini değerli buluyorlar ve insanlığın geleceği için bir umut olarak görüyorlar. Eğer Avrupa’nın kapitalist sistemi yaşatma ve devam ettirme konusunda ideolojik ve siyasi hesapları yoksa, mazlum Kürt halkıyla ve kimlikleriyle ne sorunları olabilir? Yüz yıldır, Kürt halkını emperyalist çıkarlarına kurban ediyorlar. Kürt halkının, Önder Apo’nun paradigması temelinde devrimci demokratik bilinç kazanması, ulusal mücadelesinin kendi sınırlarını aşıp Orta Doğu’ya uzanması, Jin Jiyan Azadi devrimiyle dünyayı sarsması ve enternasyonalize olması, sosyalizm bitti diyenlerin korkulu rüyası oldu. Kürtlerin ulusal devrimci demokratik ve enternasyonalize olmuş mücadeleleri insanlığa yeni bir yaşam yolunu gösteriyor. Emperyalist siyaset karakteri gereği kriz üretiyor. İnsanlığın sorunları çözüm bekliyor. Kapitalizmin çözümsüz karakteri toplumsal sorunları daha çok büyütüp kangren haline getirmiştir. İşte burada, Önder Apo’nun paradigması, sadece Kürtleri geleneksel olarak ulusal kurtuluşa götürmüyor, devletsiz ve sınıfsız toplum paradigması temelinde yeni insanı ve özgür toplumu oluşturup doğal topluma gelişmiş olarak bir dönüş yapması yaşamsallık kazanacak. Yüz yıl önce, emperyalist siyasetin önünde bir engel yoktu ama şimdi, emperyalist siyaseti engelleyen bir güç var. İnsanlık, Önder Apo’nun paradigmasıyla kendi özüne dönüşün sancılarını yaşıyor. Önder Apo’ya yönelik komplo, Kürt derneklerine yapılan baskınlar, Kürdistan’a yapılan komple saldırıların hepsi emperyalist sistemin devamlılığını sağlamak için yapılıyor. Ancak, hiçbir devlet gücünün toplumsal mücadeleler, özelliklede dünyaya umut olmuş kadınların özgürlüğünü esas alan bir insanlık mücadelesini bitirme şansı yoktur. Kapitalizm artık dünyanın başına bela olmuştur. İnsan toplumu, açlığa ve yoksulluğa bir yere kadar tahammül etti ama bu tahammülünde bir sınırı var ve gezegenimiz ekolojik bozulmaya hiç tahammül etmez. Kürt halkının da inkâra zulme artık tahammülü yoktur…
Kemal SÖBE