16 Eylül 2013 Pazartesi Saat 07:10
Kürt ve Kürdistan’ın inkâr, imha siyasetine maruz bırakıldığından beri Kürt dilinin kabulü ve eğitim dili olarak yasallaşması, hep sorun olarak kaşımıza getirilmiştir. Türk devleti her zaman bir sorun olarak gördüğü Kürtçeyi, yine çözüm sürecinde de sakız gibi ağzında çiğnemektedir. Gerek Erdoğan gerek Mehmet Ali şahin Kürtçe’nin kendi gündemlerinde olmadığını dile getirmeleri Kürtçe nezdinde Kürt ve Kürdistan gerçekliğine nasıl yaklaştıklarını da açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Belki de dile bu kadar basit yaklaşmamızdan, dile yaklaşımın neye yaklaşımın olduğunu halen bilmemizden kaynaklanmaktadır.
Kürtçe eğer okullarda eğitim dili olarak kabul edilse, okullarda öğretilecek olan tarih derslerinin Kürt ve Kürdistan tarihi mi yoksa Kürtçe ile Kürt çocuklarına Kürt ve Kürdistan gerçeğini inkâr eden Türk tarihi mi öğretilecek?
Kürtçenin okullarda anlam kazanması için ilk başta derslerin içeriğinin (Tarih ve Türkçe dersleri vb.) değiştirilmesi gerekmektedir. Aksi halde kendi dilimizle kendimizi inkâr edeceğiz. Kendini inkâr eden nesiller yetişmesine sebebiyet vereceğiz. Bu nedenle okullardaki dersler ve içerikleri değiştirilmeden Kürtçe eğitim dili olsa da herhangi bir yararı olmayacaktır. Çünkü eğitimin amacı toplumsallaşmayı yaratmaktır. Verilen ‘dil eğitimi’ ile de yaratılan toplumsallığı uluslaştırmaktır. Bu nedenle Türk devleti toplumsallaştırmanın bir aracı olan eğitim üzerinde Kürt ulusunu parçalamaktadır. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın bu konudaki değerlendirmesi büyük önem arz etmektedir
Öcalan “ 40 milyonu aşkın nüfusa sahip bir toplumsal varlık ulusal ve uluslararası hukukta yok hükmünde sayılıyordu. Eğitim modernitenin en önemli uluslaştırma aracı iken, Kürtler kendi tarihsel ve toplumsal kimlikleri bağlamında daha anaokulu aşamasında hakim ulusların inkarcı eğitim sistemlerinde kimliklerinden koparılıyordu. Eğitim denilen toplumsallaştırma aracı Kürt kimliği açısından öz kimliğinden ve toplumsallığından vazgeçirilme aracına dönüştürülüyordu. Anadilde eğitim çoğu parçada yasaklandığı gibi egemen ulus dilleri anadil yerine ikame ediliyor anadilin kullanımı toplumsallaşmanın bir aracı olarak işlev görmek yerine toplumsallıktan kaçmanın gerekçesine dönüştürülüyordu. Kürtlük kültürel zihniyet olarak kendi şuuruna varmayı çağrıştırmak yerine hakim ulusal kültürlere teslim olmanın göstergesi haline getiriliyordu. ( A. Öcalan, Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak sy.194)
Kürtçe’nin eğitim dili olarak verilmesini kendi gündemlerinde olmadığını açıklayan Türk devlet yetkililerinin, aslında gündemlerinde Kürt sorununun çözümünün olmadığını, Kürtçeyi de eğitim dili olarak kabul etmeyeceklerinin dile getirilişidir. Bu açıklamalarıyla Kürt ve Kürdistan gerçeğini kabul etmediklerini, Kürt Ulusunu parçalamak için var olan imha ve inkâr politikalarına da devam edeceklerini de dile getirmiş oldular. Bu nedenle yapılacak olan bir haftalık okul ‘boykotlarının’ sorunu çözemeyeceğini bilerek sorunun halen Kürt ve Kürdistan’ın inkârı olduğu, bu nedenle Demokratik Özerklik çerçevesinde de devlete alternatif kurumların geliştirmesi en kalıcı çözüm olacaktır. Bu nedenle Kürt çocuklarına yönelik Kürtçe eğitim veren, anaokulu ve kreşler geliştirilmeli, yaygınlaştırılmaları için de her türlü çaba içerisine girilmelidir. Aksi halde kendi elimizle VARLIĞIMIZI ve VARLIĞINI inkâr eden nesiller yetiştirerek kendi toplumumuzu parçalayacağız.
Munzur Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info