26 Mart 2014 Çarşamba Saat 08:14
Kürtler son bir aydır, varlıklılarını koruyabilmek için yoğun bir caba içerisindeler. Güney Kürdistan’ da ulusal birlik kongresine hazırlanırken, Rojava Kürdistan’ında ise ‘Demokratik Suriye Özerk Kürdistan’ statüsünü inşa yolunda hızlı adımlarla yol alıyor. Kuzey Kürdistan’da ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan ‘Demokratik Çözüm Hamlesi’ devletin tüm müdahalesine rağmen tek taraflı olarak yürüyor. Kürdistan, son yüzyılın en yoğun mücadele dönemlerini yaşamaktadır. Bu mücadele dönemi Kürt ve Kürdistan için varlığını koruma dönemi olma konumuna gelmiş bulunmaktadır. Tarihin her döneminde olduğu gibi, Kürtler statülerini inşa edecekleri dönemde sömürgeci güçler, saldırılarını yoğun bir şekilde artıyor.
Rojava’da Kürt Karşıtı İttifak
Rojava direnişi başladığından bu güne dek Rojava ‘da Türkiye destekli El Kaide uzantısı El Nusra-IŞID terör örgütleri Türkiye sınırlarını geçerek Kürdistan illerini ele geçirmeye çalışıyor. Kürdistan üzerinde bir İslam emirliği kurma niyetinde olan bu gruplar adeta Kürdistan üzerinde Kürtleri yok etme temelinde bir işgal politikasını sürdürüyorlar.
Rojava’daki soykırım ve işgal planının arkasında yine çok tanıdık bir isim: Türk devleti. Rojava’da öldürülen El Nusra üyeleri üzerinde çıkan Türk kimleri bunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Son olarak AKP Rıha Milletvekilleri Seydi Eyüpoğlu ve Abdülkerim Gök, AKP’li Menderes Atilla, El Nusra çetesinin lideri Nawaf El Beşir’in aynı karede bulundukları fotoğrafları deşifre olmuştu. Rojava‘daki saldırıların öncülerinden olan Nawaf El Beşir, Deyr Ezzor bölgesindeki önde gelen Bakkara aşiretinin lideri olup, aynı zaman da 2012 yılı içerisinde Serêkaniyê ’ye saldırı planını oluşturulduğu MİT görevlileri ve Türk subaylarının katıldığı bir toplantıda da yer almıştı. Bu plan için Türk devletinin iki milyon dolar bütçe ayırdığı, Rojava da öldürülen Türk asıllı Mesut Güçlü üzerinden çıkan bir belgede ortaya çıkmıştı.
El Kaide terör örgütünü bahane ederek Afganistan, Pakistan ve Irak’ı işgal eden ABD ve AB ülkeleri Türk devleti ile El Kaide uzantılı terör örgütlerinin ittifakına karşı sessiz desteklerini göstermeye devam ediyorlar. ABD ve AB’nin bazı üst düzey yetkileri Türkiye’nin Suriye politikalarını destekleyen açıklamalar yaparak Kürtlere karşı bir El Kaide-Türkiye ittifakını desteklediklerini dolaylı bir şekilde ifade ediyorlar. Hatırlanacağı üzere El Kaide yakın bir zamanda İskenderun’da araba patlatmış, İstanbul’da iki sinagogu ve HCBS bankasını bombalayarak birçok sivilin katletmesine yol açmıştı.
İran Hedefli İttifak Senaryoları
Rojava’daki Kürtlere karşı ittifaklarla yetinmeyen Türk devleti, ittifaklarını Kuzey Kürdistan da tek taraflı olarak yürütülen ‘demokratik çözüm hamlesini’ sonuçsuz bırakma girişimlerine İran devletini de dahil etmeye çalışıyor.
Kürdistan’ın parçalarındaki gelişmeler Kürdistan’a statü kazandırma yolunda gelişmektedir. Türk devletini ve diğer işgalci devletleri korkutan asıl gelişme ve olacak sonuç bu olmaktadır. Bu yüzden Türk devleti kirli ittifaklar kurmaya çalışmaktadır. İran köklü bir devlet olmasıyla beraber Ortadoğu siyaseti üzerindeki gücünden faydalanmak isteyenTürk devleti bu gücü Kürt Özgürlük Hareketine karsı kullanmak istemektedir. Nitekim 2011 yılında İran ile ittifak kuran Türk devleti havadan medya savunma alanlarını bombalarken İran devleti ise karadan medya savunma alanlarına girmeye çalışmak istemişti. Öldürülen bazı İran askerleri içerisindeTürk subaylarının kimliklerinin açığa çıkması kirli İttifakı ortaya koymuştu. Sonuç olarak savaşta bir kazanım elde edemeyen İran hükümeti savaşın sadece egemen güçlerin bir tuzağı olduğunu anlayınca Kürt Özgürlük Hareketine ateşkes çağrısında bulunmuştur.
IŞİD ve Suriye uçak provokasyonlarıyla, İran’ı Suriye bataklığına çekmek için yeni planlar sahneye sürülmektedir. Yine Türkiye-İran yakınlaşmasıyla ABD, Türkiye üzerinden İran’a müdahale zemini oluşturmaya çalışmaktadır.
İhanet Cenderesinde Güney Kürdistan
Kürt ulusal kongresi 15-16-17 Eylül 2013 tarihinde Hewler’de yapılacaktı. Ancak Ağustos aylarında başbakan yardımcı Bülent Arınç “İnşallah kongrenin Başkanı Mesut Barzani olur sözleriyle aslında Kürt partileri tarafından kabul edilmeyecek bir öneri ile kongrenin yapılmayacağını açıklamış oluyordu. PKK’nin öncülük ettiği ulusal kongre çalışmaları Güney Kürdistan hükümetinin birçok sefer kongreyi ret etmesinin temel nedenlerinden biriydi. Türkiye’de, kongreye Kürt Özgürlük Hareketinin katılması durumunda Güneye yönelik ekonomik yatırımları durduracağı yönünde de tehditte bulunmuştu.
2012 devrimci halk savasında artık Kürt Özgürlük Hareketini gerek siyasal askeri olarak yenemeyeceğin anlayan Türk hükûmetini farklı strateji ve taktiklere yöneltti. İşte bu noktada Türkiye yeni bir strateji olarak işbirlikçi Kürtlerini sürekli sahnede tuttu.
Nitekim Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ‘’Türkiye’yi bir adaya sıkıştırdıkları gibi Kürdistan’ı da Güney’le sınırlandırmak istiyorlar sözleriyle KDP-Türkiye ittifakının tehlikelerini işaret ediyordu.
İsrail’e yakınlığıyla bilinen Amerikan gazetelerinden Indepent gazetesi, ‘Güneyde Türkiye denetiminde bir Kürt devleti kuruluyor’ manşetine yer vermişti.
Türkiye, Kürdistan’ı denetim altında tutmak için Güney deki işbirlikçi Kürtlerle ittifaklarını geliştirmekte bunun için özelikle ekonomik anlamda yoğun bir çalışma yürütmektedir. Siyasal amaçlar doğrultusunda düşünüldüğünde ise, Türkiye’nin temel amaçlarından birisinin geçen süreçte olduğu gibi, Güney Kürdistan ile ilişkilerini daha da güçlendirerek ve Güneyli güçleri mal ve servet sarhoşluğuna koyarak, Kürt Özgürlük Hareketini “Kürt sermayesi ile vurmaya ve yine aynı sermaye ile operasyon maliyetlerini çıkarmayı planladığı anlaşılmaktadır. Zaten Güneyli güçlerin bu yönlü görüşlerini bizzat Türkiye’ye aktardıkları belirtilmektedir. Kısa bir süre önce Neçirvan Barzani’nin Türkiye’ye, “Irak hükümeti bize % 17’lik petrol hakkımızı vermiyor. Gelin % 50’sini sizinle paylaşalım, bizi koruyun dediği bilinmektedir.
Türkiye-KDP işbirliği sadece bu kadar açık olmamakla beraber medya savunma alanlarında yapılan antlaşmaların arka yüzü de ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi Türkiye’nin KDP ile medya savunma alanlarını boşaltmak amacıyla antlaşmalar yaptığı 2011 ittifakında açığa çıkmıştı. Türk savaş uçakları medya savunma alanları içerisinde bulunana köyleri boşatmak için sürekli savaş uçaklarıyla bombalayacak, İran kara harekatı düzenleyecek, KDP’de PKK’den boşalan yerlere Peşmerge yerleştirecek-köylüleri PKK’ye karşı kışkırtacaktı. İttifak dağılınca yapılan anlaşma maddeleri de açığa çıkmıştı.
Kuzey Kürdistan ’da Üçü Bir Arada
Kuzey Kürdistan da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı demokratik çözüm süreciyle beraber toplumda bir barış umudu doğdu. Ancak savaştan rant sağlayan AKP-Fetullahçılar ve İran destekli Hizbul-kontra aynı dili kullanarak Kürtlere karşı işbirliği içerisinde olduklarını açık bir şekilde ortaya koydular.
“Güneş gecenin en karanlık anından sonra doğar derler. Kürdistan şuan dört parça da en karanlık dönemlerini yaşıyor. İhanet ittifakları ne kadar çaba gösterse de Kürdistan’a güneşin doğmasını engel olamayacaklar.
Ape Musa’nın dizeleriyle:
“Öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe…
Munzur Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info