Söz konusu devlet ve bunlara bağlı kurumlar(kolluk güçleri iktidar, partisinin yöneticileri veya milletvekili, borakrat vb) olunca yaşadığınız her türlü baskı şiddet işkence hatta ölüm vb durumlar karşısında sizlerin söz söyleme, hak arama, talep etme şansınız yoktur. Çünkü erkek egemen sistem tarafından toplumun ahlaki değer yargıları yok sayılarak oluşturulan hukuk toplumu değil mevcut iktidarı koruyan bir sisteme dönüştürülmüştür. Dolayısıyla hukuk kuralları yasalar ve bunları işleyen mekanizmalar tamemen bu iktidar gücünü elinde bulunduranların çıkarlarına göre işleyecek; topluma karşı işlenen bütün suçlarda toplumun aleyhine her türlü kirliliği hukuksuzluğu örten bir kılıf haline getirilecektir.
Bunu en iyi bu sisteme muhalif olan kadınlar, kürtler, emekçiler özcesi iktidarların kendisince öteki olarak gördüğü bütün toplumsal kesimler bilir. Kürdistanda bu güne kadar devlet ve onun her türlü kirli işlerini yapan kolluk gücü asker polis özel tim, korucu ve en son AKP-MHP faşizminin son çocuğu bekçiler her türlü şiddet, işkence, faali meçhul cinayet, toplu katliam, taciz tecavüz özcesi her türlü insanlık dışı uygulamayı çok rahat bir şekilde kaygısızca istediği yerde istediği kişiye yada topluluğa uygulayabilmektedir. Çünkü çok iyi biliyorki o esasta devlettir ve öteki olarak tanımlanan tüm kesimlere karşı ne suç işlerse işlesin yargılanmaz sorgulanmaz hatta takdir edilip ödüllendirilir.
Peki kimdir devlet? Nedir? Nasıl işler nasıl tanımlanır ? salt bir mekanizma yada bir kesim gücün oluşturduğu bir yapı yoksa sınırları kuralları belli bir organizma mı?. Onlarca yüzlerce cevap verilebilinir. Ancak kürtlere sorarsanız cevabı tek ve çok nettir. 90 lı yıllarda binlerce faali belli cinayet işleyen, binlerce köy boşaltan, binlerce insanı işkencelerden geçirerek zindanlara atan, toplu katliamlar, toplu tecavüzler yapandır devlet . Devlet Mehmet Ağardır, Tansu Çillerdir, Doğan Güreştir. Bu gün devlet Erdoğandır, Soysuzdur, Şirin Ünaldır, Tolga Ağardır. Evet isimler değişsede devlet hep aynıdır. Özcesi devlet zulum uygulayandır. Hak hukuk adalet tanımayandır. Ahlaksız ve vicdansız olandır.
Devlet zulüm yapansa bu zulmü en iyi çeken kadınlar bilir devletin ne olduğunu, kim olduğunu. Evde babadır- kocadır, işyerinde patrondur- başkandır, yargıda, hakimdir-savcıdır, hakkını aradığında onu joplayan sokaklarda sürükleyen polistir- jandarmadır. Öldürüldüğünde üçüncü sıra bile haber yapmayan basındır- medyadır. Özcesi ona tecavüz eden şiddet uygulayan öldüren erkektir. Bu erkek zihniyetinin ete kemiğe bürünmüş kurumsal kimliği devlettir.
Bu gün devlet kimdir. Tecavüz edilerek öldürülen Nadya ve Yeldanenin katili AKP zinhiyeti ve milletvekilleridir. Türkiyede çalışmak zorunda kalan iki yabancı uyruklu kadın olan Nadira Kadirova(özbek vatadaşı) ve Yeldana Kahraman(kırgız vatandaşı). Geçtiğimiz günlerde sesiz sedasız üçüncü sayfalara bile konu olmadan AKP millet vekilleri Şirin Ünal ve Tolga Ağar tarafından önce tecavüz edilip sonradan öldürüldüler. Nadira kadirovanın cenazesi daha otopsi raporu çıkmadan apar topar intihar etti denilerek üstü kapatılıp ülkesine gönderildi. Yeldane kahraman ise roportaj yapmak gerekçesiyle çağrıldığı Tolga Ağar’ın( kendisi elazığ AKP millet vekili aynı zamanda 90 lı yıllarda kürdistanda vahşetin yaşandığı dönemde içişleri bakanlığı yapan Mehmet Ağarın oğludur.) evinden yarı çıplak bir şekilde kaçarak kolluk güçlerine sığınan ve bir sonraki gün evinde ölü bulunan kırgız asılı türkiye de yaşayan bir gazeteci. Yeldane tecavüze uğrayıp vahşi bir şekilde öldürülürken mehmet ağar oğlunu helikopterle elazığdan alıyor. Ve her iki olayın üstü apar topar yargı tarafından kapatılıyor medya susturuluyor. Öyla ya onlar erkek, onlar devlet, onlar Türk, onlar AKP li . Yasayı çıkarandan uygulayanda kendileri. Zaten mevcut eril sistem onlar çalsınlar çırpsınlar,tecavüz etsinler öldürsünler diye düzenlenmemişmi. Yasalar onların çıkarlarını korumak için yazılmamışmı. Söz konusu AKP li milletvekillerinin çıkarları ise, İki kadının tecavüz edilerek öldürülmelerinin ne önemi olabilir ki…..
Korkunç bir sesizlik. Oysaki kıyametin kopması gerekirdi
Neden mi bu sessizlik. Şüphesiz bir nedeni korkutulan sindirilen sorgulanmayan kaderine razı olan köleleştirilen bir toplum gerçeği iken diğeri ideolojik aygıtlarla özel savaş politikalarıyla toplumun devlet haline getirilmeye çalışılması gerçeğidir. Toplum devlet yerine geçebilirmi yada yada toplum devletleşirmi diye sorulabilinir yada buna itirazda edilebilinir. Peki nedir ne anlama gelir toplumun devlet haline getirilmesi? Yada toplumun devletleşmesi
iktidarların kendi çıkarlarını korumak adına devletin bekasını sürekli işleyerek toplumun zihniyetinin devlet lehine dönüştürülmesidir. Yani eril devlet sisteminin Milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik gibi ideolojik aygıtlar kullanılarak yürütülen özel savaş politikalarıyla toplumsal zihniyetin zamanla erilleştirilmesidir. Özelde milleyetçiliğin ırkçılığın cinsyetçiliğin toplumda yaygınlaştırılmaya çalışılmasıdır. Söz konusu türkün, erkeğin devletin bekasıysa gerisi teferruattır zihniyetinin topluma sindirilmesidir.
Şüphesiz burada kast edilen toplumun iktidarlaşarak devletleşmesi değil iktidarın toplumu ideolojik aygıtlarla devlet sensin öteki olan her kes devletin bekası için riskdir o zaman yok edeceksin zihniyetinin topluma aşılanmasıdır. Devlet kutsaldır ve dokunulmazdır. Dolayısıyla sen kutsal ve dokunulmaz olansın. Sen bir erkek, sen bir Türk, sen güçlü olansın.
Yaşanan her kadın cinayetinde kadınlığını bilseydi diyerek erkeğin devletleşmesi halk içinde Kürtlere suriyelere, göçmenlere yönelik artan ırkçı faşizan saldırılarla türkçülüğün devletleşmesi, günde onbeş saat on sekiz saat çok düşük ücretle çalışmasına rağmen itiraz etmeyip çok şükür vatan sağ olsun diyen emekçinin devletleşmesi, Sırf öldürülenlerin kadın ve yabancı, öldürenlerin AKP li ve milletvekilleri olduğu için vicdanını ahlakını yitiren medyanın devletleşmesi vb.
İdeolojik saldırı araçlarıyla devlet zihniyetle yetiştirilen bir toplum zamanla devletleşir. Devlete ihtiyaç olmayan bir sistem haline gelir. Bu gün AKP-MHP faşizminin tamda yaptığı budur. Kürdistanda kentler yakılıp yıkılırken, onlar terörist, her gün onlarca kadın kocası kardeşi babası sevglisi tarafından katledilirken onlar şeytan, halk açlıktan kendisini yakacak hale getirilirken , onlar istismarcı ; . Sırf ülkesinden kaçıp karın tokluğuna sokaklarda çalışırken insanlar tarafından pis süriyeli denilip linç ediliyorsa onlar arap, askerlerin boğazı kameralar karşısında insanlar tarafından bismillah denilip kesilirken onlar vatansever….. O zaman bu toplum erkekleşmiş, toplum devlete dönüşmeye başlamış demektir.
Erdoğan ve çevresi katrilyonlarca parayı ayakkabı kutularında saklayıp(artık ayakkabı kutuları dar gelmekte Avrupa’daki, amerikadaki bankalarda saklarken) bu günlerde ülkeden çıkarmaya çalışırken, AKP li bürokratların millet vekillerin çocukları her türlü yolsuzluğu yapıp hiç bir ses çıkarılmıyorsa canı sağ olsun hem yapar hem çalar diyorsa toplum devletleşir. Şirin Ünal, Tolga Ağar gibi AKP li milletvekillerinin adları kadın cinayetlerine karışıp adaletli olması gereken yargı katilleri tecavüzcüleri temize çıkarmaya çalışıyorsa, kendi ülkesinin toprağı olmadığı halde Libya, Rojava, Güney kürdistanı işgal edip binlerce yoksul Türk genci can pazarına sunup kelle başı hesaplanıp televizyon başında izleyenler evine ateş düşenler vatan sağ olsun diyorsa, Korana virüs salgını hızla yayılmaya ve can almasına rağmen hiç bir tedbir almayıp adeta insanları ölüme gönderirken televizyon karşısına çıkıp ahlaksızca bunu ranta dönüştürmekten bahsederken bu toplum kıyameti koparmayıp sesiz kalıyorsa toplum devletleşmiş demektir.
Tehlike çok büyük. O zaman ne duruyoruz sokaklara çıkmalı “ La tesis” katil sensin tecavüzcü sensin diyerek haykırmalı, başka kadınlar ölmesin diye devlete ve erkeğe savaş açmalı, örgütlenerek Gülistanın, Nadyanın, Yeldane’nin çığlığını bütün dünyaya ulaştırmalıyız. Ancak ve ancak adın eksenli bir yaşam örülürse erilleşen toplumun devletleşmesinin önüne geçilebilinir katil devletten tecavüzcü devletten hesap sorulabilinir.
Zilan KAYA
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi