01 Ocak 2010 Cuma Saat 14:20
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik yapılmak
istendiği ileri sürülen suikastın ardından Türkiye’nin gündemine oturan Özel
Kuvvetler Komutanlığı’ndaki arama 1964 tarihli Sahra Talimnamesi’ni (ST 31-15)
tekrar gündeme getirdi. ST 31-15 Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı
döneminde yenilenerek yeniden yürürlüğe konuldu.
Türkiye, kuruluşundan bu yana askeri ve sivil yapı olarak
iki türlü yönetim olarak kurgulandı. Sivil yapı her zaman askeri yapının
gölgesinde kaldı. Bu nedenle askeri ihaleler, askeri bütçeler, askeri yargı
konuları denetim dışı bırakıldı. Ergenekon operasyonuyla birlikte ilk kez
emekle generallerin tutuklanması bir tabuyu yıktı. Ancak bugüne kadar yapılan
en büyük adım Özel Harp Dairesi’ne yönelik soruşturmaydı. Bu soruşturmayla ilk
kez derin devletin kalbine inildi fakat Türkiye’nin kirli geçmişiyle yüzleşmeye
ve demokratikleşmeye hazır görünmediği için soruşturmadan ciddi sonuçların
çıkacağı beklenmiyor.
“Kozmik oda olarak tabir edilen komutanlığın arşivindeki
belgeler herkes için merak konusu. Burada yer alan belgelerin, devletin yıllar
boyu gerçekleştirdiği, özellikle de Kürdistan’da uygulanan kirli savaşın gizli
kalmış belgeleri olduğu tahmin edilirken en önemli unsur ise Kontrgerilla
yapılanması…
Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde
yenilenerek yeniden yürürlüğe konulan Sahra Talimnamesi kontrgerilla
yapılanmasının Anayasası niteliğinde. ANF 13 Haziran 2007’de bu Anayasa’yı
yayınladığında kamuoyu henüz Ergenekon adı verilen yapılanmadan bihaberdi. İşte
ANF’nin de iki yıl önce yayınladığı Sahra Talimnamesi ile ilgili haberimizden bazı
detaylar:
KONTRGERİLLA’NIN EL KİTABI: SAHRA TALİMNAMESİ ST 31-15
Sahra Talimnamesi 31-15, ilk kez Orgeneral Ali Keskiner
imzasıyla 25 Mayıs 1964 gün ve OPS: 1708-74-64 Mr. Ta.Krl. sayılı Kara
Kuvvetleri Komutanlığı emriyle yürürlüğe girmişti. Genelkurmay Başkanı olup
olmayacağı uzun süre tartışılan Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın TSK’da iktidarı
ele almasıyla yenilenen talimname, resmi ve yasal ordu kuvvetlerine paralel
yapılanmaların hangi iç hukuka dayanarak ayakta durduklarını da açıklıyor.
Çünkü ST 31-15, “Gayri nizami kuvvet anlayışına taraftar
olan, Silahlı Kuvvetler eski mensuplarıyla gayrı nizami kuvvet teşkiline
muktedir kuvvetli şahsiyetler ve bunların faaliyetleri üzerinde durulmasını
öngörüyor. Buna göre resmi asker ve resmi olmayan kudret sahibi militer
güçlerin kuracakları çeteler, “Barış döneminde savaş halinin varlığını kabul
ettirmek yolunda girişimlerde bulunacaklar.
Talimname kapsamındaki bu örgütler, “Sivil bir örgütlenme
şeklinde idari taksimata uygun hücre tipi örgütlenilmesini tedhiş (korkutma,
dehşet salma), sabotaj, gizli haber alma yöntemlerini benimsiyorlar ve
“silahlı soygunları bu yolda bir finansman yöntemi olarak görebilirler. Bu
şekilde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Sahra Talimnamesi, yani ST 31-15, “köylere
kadar örgütlenmeyi temel alıyor.
TALİMNAMENİN SERÜVENİ
Amerikan Özel Harekat Birlikleri’ne ait FM (Field Manual)
31-15 talimnamesinin Türkçeye çevrilip yürürlüğe sokulmuş hali olan Talimname,
Ziverbey Köşkü etrafında başlayan Kontrgerilla tartışmaları sonrası ortaya
çıkmıştı. Bu dönemde, talimname çerçevesindeki yapılanmanın NATO çerçevesindeki
resmi yönü gözler önüne serilmişti. ST 31-15’in Ergenekon, Atabeyler, Sauna
tipi oluşumlar, kuvvacı örgütlenmeler ve çevresindeki olaylarla yeniden
canlandırıldığına dikkat çekiliyor. Talimnamenin önerdiği yöntemler ve verdiği
haklar ile bu örgütlenmeler arasındaki paralellikler de bu tezi doğruluyor.
ABD’DEN ALINAN TALİMNAME ÖLDÜRME YETKİSİ VERİYOR
İsmini açıklamayan Emniyet eski İstihbarat üst düzey
yetkililerinden birinin iddialarına göre Sahra Talimnamesi, daha Orgeneral
Hilmi Özkök döneminde yükselen “vatan elden gidiyor dalgasıyla gündeme geldi.
Özel Harp Dairesi’nin kurucusu Kemal Yamak Paşa’nın kaleme aldığı anılarını
hatırlatan yetkili, Sahra Talimnamesi’nin Amerika’dan alınışı ve yanlış tercüme
edilip, yanlış uygulanışıyla ilgili şu çarpıcı noktalara dikkat çekiyor:
“Sahra Talimnamesi bazı birimlere adam öldürme yetkisi
veriyor. Devletin sirayet edemediği bazı ünitelerin bu konuda kritik bir önemi
var. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın Amerika örnek alınarak kuruluşunun mimarı
Kemal Yamak Paşa’dır. Ancak burada önemli sorunlar var. Birincisi, bu oluşumun
dünyadaki tek örneği ABD’dir, ikincisi de ABD’nin o talimatnameyle kurduğu
kuvvetler işgal edeceği topraklardaki ABD Özel Kuvvetleri’nin yapacağı işleri
anlatıyor, Türkiye’de ise bu talimname Türk milletine uygulanıyor. Türkiye’de
Özel Kuvvetler ve bunların arkasındaki yapılar birbirinden farklıdır. Mevzuata
göre Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın barış zamanında hiçbir faaliyetinin
olmaması gerekir.
Savaş halinde, diyelim ki Ankara düşman işgaline uğradı,
özel kuvvetler Ankara’nın gerisine sızarak gerilla savaşı veren ve önceden de
halktan seçtiği insanlarla bunu yapan bir birim olarak tasarlanmıştır. Demek ki
Özel Kuvvetlerin barış zamanında halkla beraber yürüttüğü bir ilişki olmalıdır.
Bu ilişkiler ve isimler gizlidir. Dikkat edilmesi gereken nokta: Özel Kuvvetler
barış zamanında örgütlenir ve eğitim amaçlı faaliyetler yapabilir, bu
faaliyetlerin de Komutanlığın bilgisi dahilinde olması gerekir. Oysa
Atabeyler’de ne deniyordu? ‘Biz yaptığımız eylemleri eğitim amaçlı yaptık.’
Böyle bir yapı var. Bunlar, Sahra Talimnamesi’nin uygulanmasından
kaynaklanıyor. Barış zamanı örgütleniyorlar. Bu örgütlenmeler içinde bir takım
yasa dışı kullanımlar olmuş mudur olmamış mıdır? Olmuştur. Bu nettir. Bu
çeteler ideolojiktir. Türkiye’deki 28 Şubat’tan sonraki gelişmelere bakarsanız
bu açıkça görülecektir.
HABERİ HAZIRLAYAN MUHABİR KAYBOLDU
Sahra Talimnamesi’nden Türkiye kamuoyu ilk kez 1973 yılında
haberdar olmuştu. İlk kez Barış Gazetesi, “şiddetin kaynağı olarak nitelediği
talimnameyi yayınlayacağını okuyucularına duyurdu. Ancak bu duyuru bile
Talimname konusunda derin devletin ne kadar hassas ve şiddet potansiyeli
taşıdığını ortaya koydu. O kadar ki, haber daha yayımlanmadan haberi hazırlayan
muhabir ortadan kayboldu ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
İki yıl sonra 1975’te, Ziverbey Köşkü işkencelerinden geçmiş
olan emekli Yarbay Talat Turhan, talimnameyi yayınladı. Bu yayın, dünyada böyle
bir talimnamenin ilk kez bu kadar açık ve ayrıntılı bir şekilde ortaya çıkması
demekti. Yayın tüm Avrupa’da etkili oldu ve dünyanın önde gelen gazeteleri
Talat Turhan’la röportajlar yaptılar. Dünya medyasının bu ilgisinin nedeni,
Türkiye’de böyle bir skandal militer yapının deşifresinden ibaret değildi. NATO
çerçevesinde, çok sayıda ülkede benzer gizli çete yapılar ya da “paralel
ordular bulunuyordu ve bu yayınlardan sonra peş peşe çeşitli ülkelerde benzer
talimnameler ortaya çıktı. Günümüzde, NATO konseptinde Gladyo tartışma ve
araştırmalarının temelini FM 30 tipi talimnameler oluşturuyor.
TÜRKİYE’DEKİ GİZLİ ORDU
Zürih’teki Federal Teknoloji Enstitü’ne bağlı Askeri
Akademi’de (MILAK) görev yapan Dr. Daniele Ganser’in tüm dünyada dikkat çeken
bilimsel çalışması “NATO’nun Gizli Orduları kitabında, Türkiye’deki ST 31-15
Talimnamesine geniş yer veriliyor. Ganser, kitabındaki Türkiye bölümüne,
“Türkiye’deki gizli ordu, Batı Avrupa’daki diğer tüm gölge ordulardan daha
zorba bir tarihe sahip cümlesiyle başlıyor. Ganser, FM 30 Talimnamelerine göre
hareket eden gizli ordunun Türkiye’de halen faaliyette olduğunu şöyle
anlatıyor: “Türk gizli ordusu kontrgerilla, NATO gölge orduları Batı Avrupa
genelinde açığa çıkartıldıktan sonra da faaliyetini sürdürmeye devam etti
ECEVİT BİLE AKIL ERDİREMEDİ
Gladio yapılanmasına ilişkin 1992 yılında bir belgesel
hazırlayan Gazeteci Can Dündar’a konuşan Bülent Ecevit, böyle bir yapının
varlığını 1974’teki Başbakanlığı döneminde tesadüfen öğrendiğini açıkladı.
1974’te dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’ın, “acil bir
ihtiyaç için Başbakanlığın örtülü ödeneğinden bir kaç milyon dolar istemesiyle“
başlayan bilgilendirme sürecini şöyle aktarıyor: “Bu paranın ne amaçla
istendiğini sormak zorunda kaldım. ‘Özel Harp Dairesi için istiyoruz’ yanıtı
geldi.
Öyle bir resmi dairenin, o zamana kadar adını bile
duymamıştım. ‘Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu?’ diye
sordum. O zamana kadar bu dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD’nin
karşıladığı bana bildirildi. Özel Harp Dairesi’nin nerede bulunduğunu sordum.
‘Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada’ yanıtını aldım…
Ecevit kendisine verilen brifingle daha ayrıntılı bilgiler
edindiğini belirterek, şöyle devam ediyor: “Adları gizli tutulan bazı
’vatansever gönüllüler’ de sivil uzantı olarak çalışmak üzere ömür boyu
görevlendirilmişlerdi. Gereğinde bu gönüllü sivil vatanseverlerin kullanmaları
için de, Türkiye’nin bazı yerlerinde gizli silah depoları oluşturulmuştu.
İŞTE KAYNAĞI VE DAYANAKLAR
ÖRGÜTLEME:
ST 31–15 Talimnamesi sayfa 4, Madde 5, Fıkra B’de “Büyük
bir gayrı nizami kuvvet, kaide olarak biri açık faaliyet gösteren gerilla
unsuru, diğeri gizli faaliyette bulunan yeraltı unsuru olmak üzere, iki
müşekkel unsurdan terekküp eder deniyor. Açık faaliyet gösteren unsurdan
komando birlikleri kastediliyor. Gizli faaliyet gösteren yeraltı unsurunun ise
“Hücre şeklinde olduğu belirtiliyor. Hücreler sivil bir örgütlenme şeklinde
idari taksimat biçiminde kuruluyor.
ETNİK AİDİYET İDEOLOJİSİ:
Kuvayi Milliye Derneği’nden olaylı biçimde ayrılan eski
Genel Başkan Yardımcısı Ali Özoğlu’nun Sabah Gazetesi’nde yer alan sözleri ise
bu örgütlerin dayandığı etnik düşünceyi gözler önüne seriyordu: “Kuvayi
Milliye Derneği’nde sekiz ay yer aldım, bir yıl önce de istifa ettim. Çünkü
‘Türk anadan Türk babadan doğma diye’ bir ayrım yapmak bu ülkenin değerleriyle
bağdaşmaz. O albayı o derneğin başına kim getirdi, tüzüğünü kim hazırladı, bunlara
bakmak lazım. Bu dernekler 10 yıllık bir hazırlığın sonucunda kuruldu diyor.
Bu konuda Talat Turhan Savunma adlı kitabında şöyle diyor:
“Bu örgütlenmelerin bize göre sakıncası örgütlenme biçiminden
kaynaklanmaktadır. Çünkü hücre tipinde örgütlenen örgütler, ülkenin düşman
işgaline uğraması durumunda istihbarat görevi yanında tedhiş ve sabotaj da
yapacaktır. Gayri nizami Savaş Doktrini’nde iç ve dış düşman birbirinden
farksız sayıldığına göre, bu örgütlerin içe yönelik kullanılma olasılığı
bulunmaktadır. Turhan, bu durama örnek olarak 12 Mart öncesinde yaşananları
gösteriyor.
KÖYLERE İNME VE PROPAGANDA:
ST 31-15’te öngörülen “köylere kadar örgütlenme ise
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Genel Sekreteri Mesut Sezer’in
Mersin’de Türkmen köylerini bir bir dolaşması çerçevesinde değerlendiriliyor.
Sezer, bu propagandaları çerçevesinde şehrin PKK’nin eline geçtiğini söylüyor
ve köylüleri İstiklal savaşı vermeye çağırıyordu. Sezer’in bu çalışmaları, bir
video kaydıyla tespit edilerek ortaya çıkartılmıştı. Sezer, “İki sene sonra
Mersin’e Türk şehri diyemeyeceksiniz. Bu bir İstiklal savaşıdır arkadaşlar diyordu.
Sezer’in Mersin’le ilgili bu kanıtsız değerlendirmeleri de yine ST 31-15’in
“propaganda, yalan haber yayma ve tedhiş (korku salma) maddesiyle örtüşüyor.
BARIŞ ZAMANI SAVAŞ HALİ:
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Genel Sekreteri
Mesut Sezer’in Türkmen köylerinde her fırsatta sözünü ettiği ‘İstiklal
savaşının yeniden başladığı’ ise ST 31-15’in “Barış zamanı savaş hali
yaratılması şekliyle ifadesini buluyor. Vatansever Kuvvetler Güçbirliği
Başkanı Taner Ünal da “Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’nı dikkate alarak
yeniden İstiklal Savaşı’nı başlattık” sözleriyle aynı eksende
açıklamalarda bulunmuştu.
KANUN ÖNÜNDE KORUNMA:
Sahra Talimnamesi 10, Madde 9, Fıkra B’de: “Bir gayrı nizami
kuvvetin yer altı unsurları kaide olarak kanuni statüye sahip değillerdir
cümlesi yer alıyor. Sahra Talimnamesi doğrultusunda hareket eden personelin
kanunlar önündeki bu durumunu Türk yargı sistemi ilk olarak 1978’de görmüştü.
MHP ve Özel Harp Dairesi ilişkisini araştıran dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı
Doğan Öz, ilk kez “Kontrgerilla kavramını resmi rapora sokmuş ancak bir
suikasta kurban gitmişti. Katil zanlısı olarak İbrahim Çiftçi (1997’de MHP
Genel Başkan adayı oldu) yakalanmış ve Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi 4 kez oy
birliğiyle idam cezası vermişti. Çiftçi’nin Avukatı ise müvekkilinin durumunun
“özel olduğu üzerine savunmasını kurmuştu. İdam kararı 4 kez Askeri Yargıtay
tarafından bozuldu. Sonunda yerel mahkeme, “Çiftçi’nin savcı Öz’ü taammüden
öldürdüğü mahkememizce sabittir. Ancak hukuki zorunluluk nedeniyle Çiftçi’nin
beraatına. şeklinde karar vermek zorunda kaldı.
SİLAHLI SOYGUNLAR:
Sahra Talimnamesi’nde açık ve gizli gayrı nizami
faaliyetler “Adam öldürme, bombalama, silâhlı soygunculuk, işkence, kötürüm
bırakma, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve
rehinelerin alıkonması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber,
zorbalık ve şantaj… şeklinde sıralanıyor. Bu bölümde görülen “silahlı
soygunlar sözkonusu “hücrelerin finansmanını sağlamak için öngörülüyor. Bu
haliyle son 5 yılda yaşanan, uzun namlulu silahlar ve kar maskeleriyle
caddelerin trafiğe kapatıldığı, gaz bombalarının kullanıldığı ve hiçbir delil
bırakmadan bitirilen profesyonel işi kuyumcu soygunlarını akla getiriyor.
ÖRGÜTLENME EMEKLİ ASKERLERİ KULLANMA:
ST 31-15 Talimnamesi’nde hücre biçiminde önerilen
yapılanmaların kurulma şekline dair şu ifadeler yer alıyor: “Gayri nizami
kuvvet politik anlayışına ve benzeri düşüncelerine taraftar olan, Silahlı
Kuvvetler eski mensuplarıyla gayrı nizami kuvvet teşkiline muktedir kuvvetli
şahsiyetler ve bunların faaliyetleri üzerinde durulması gerekir.
Bu durum Kuvvayi Milliye Derneği, Vatansever Kuvvetler
Güçbirliği gibi derneklerin yönetim kademelerinde emekli askerlerin yoğun
biçimde bulunmasıyla paralellik gösteriyor. Eski MGK Genel Sekreteri ve
Ergenekon şüphelisi Tuncer Kılınç, çeşitli defalar yaptığı açıklamalarda bu
derneklerin kurulması gerektiğini açıkça desteklemişti. Kimi emekli askerler
ise bizzat bu derneklerin içinde yoğun biçimde yer aldılar.
Yörük köylerinde propaganda yapan Vatansever Kuvvetler
Güçbirliği Platformu’nun onursal başkanlığını Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı
yaptı. Silah üzerine ölme öldürme yemini ettirilen kuvvacı dernekte Emekli
Kurmay Albay Fikri Karadağ da yer alıyordu. Başka bir Kuvvai Milliye
Derneği’nin basın sözcüsü ise emekli Kurmay Albay Aziz Ergen. Sendikacı Mustafa
Özbek’in ‘Türkiyem Topluluğu’nun kurucuları arasında da emekli Tuğgeneral
Alaettin Parmaksız, danışma kurulunda emekli Orgeneral Hurşit Tolon
bulunuyordu.
ÇETELERLE İŞBİRLİĞİ:
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli bordo bereli Pilot
Yüzbaşı Murat Eren, Pilot Üstteğmen Yakup Yayla, aynı birimde görevli
Astsubaylar Erkut Taş, Yasin Yaman, Çorum Emniyet Müdür Yardımcısı Cemal Hasan
Özdeş, Merzifon Emniyet Müdürü Mustafa Raşit Çavdar, işadamları Yunis Akkaya,
Suat Kiy, İsmail Binici, Başbakanlık Gümrük Muhafaza’da görevli Mehmet
Karatepe’nin Atabeyler Çetesi’nin içinde olduğu savcılık iddianamesiyle
belirtilmişti. Kendilerine özgü flama bile bastıran Atabeyler grubu yargılama
süresince yaptıklarının “eğitim amaçlı olduğunu vurguladılar. Krokiler, bomba
eğitim düzenekleri ve ajandalardaki notlar Sahra Talimnamesi’nin öngördüğü
sivil-asker karışımı hücre örgütlenmesinin yapması gereken faaliyetlerden
biriydi.
Öte yandan Emniyet eski İstihbarat Daire Başkanlarından
yetkilinin talimnameyle ilgili olarak dikkat çektiği, “Barış zamanı sivil
halkla kurulan örgütler ve yapılan eğitimler de dikkatlerin son dönemde Özel
Kuvvetler personeli ile işadamlarından oluşan ve eğitim CD’leri ve eğitim
krokileriyle yakalanan iki gruba çekilmesine neden oluyor.
CEMİL ÇİÇEK HAKKINDA DOSYA
Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı
Muhabere Arama Kurtarma timinde görevli Yüzbaşı Nuri Bozkır ve Eski Emniyet
Genel Müdür Vekili Ertuğrul Çakır’ın İşadamı Kasım Zengin’le paramiliter bir
örgütlenme kurduğu ortaya çıkmıştı. Yüzbaşı Bozkır’ın askeri stratejik
bilgileri içeren CD’leri Zengin’e verdiği tespit edildi. Söz konusu
örgütlenmenin ST 31-15’te belirtilen şekilde istihbari faaliyette bulunduğu,
kamu kurumları ve alışveriş merkezlerinin fotoğraflarını çektikleri,
krokilerini çıkardıkları, bunları 68 CD’lik bir katalog halinde arşivlerinde
tutukları belirlenmişti. Çetenin aynı zamanda Ankara birinci bölge
milletvekillerini ve bu bölgeden seçilip bakan olmuş, -ki aralarında Başbakan
yardımcısı Cemil Çiçek’in de bulunduğu- 3 bakanı yakın takip ederek haklarında
dosya tuttukları da ortaya çıkartılmıştı. Çete üyelerinin eylem yapmak için
bombalı özel eğitimden geçtiği tespit edilmişti. Tüm bu eğitim, bilgi arşivi
oluşturma işlemleri Sahra Talimnamesinde belirtilen şekle uyuyor.
SİVİL-ASKER KARIŞIMI HÜCRE ÖRGÜTLENMESİ
Bir diğer önemli çete ise Atabeyler Grubu idi. Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın evinin çevresinin krokileri ve bomba düzenekleri
bulunan Ankara Eryaman’daki hücre tipi eve yapılan baskında ise başka bir
örgütlenme ortaya çıkartıldı.
SON VAKA: BÜLENT ARINÇ SUİKASTI
İşte tüm dosya içeriğinde aktardığımız yapının dayandığı
Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki illegal yapılanma, bugünlerde Bülent
Arınç’a yapılmak istendiği ileri sürülen suikast ile tekrardan gündeme geldi.
Arınç’ın evinin önünde yakalanan iki rütbeli askerin Arınç’ın evini
gözledikleri ve yanlarında evin krokisi olduğu belirtildi. Olayın medyada geniş
çapta yer almasının ardından ordunun “gizli merkezi olarak bilinen üste geniş
çaplı arama gerçekleştirildi. Aramanın yoğunlaştığı “Kozmik oda da geçmiş
cinayetler ve bahsi geçen çok sayıda olaya ilişkin belgelerin ortaya çıkıp
çıkmayacağı ise bilinmiyor.
PAPA SUİKASTİNDEN MARAŞ KATLİAMINA
Ancak 12 Eylül darbesi ardından işi Papa’ya suikast
girişimine kadar vardıran Türk kontr-gerillası 1970’li yılların ikinci
yarısında Çorum’dan Maraş’a kadar katliamların yapıldığı toplumun belleğinde
hâlâ tazedir. 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı unutulmamıştır. Bugün de Kürt ve
Alevi toplumları üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit mevcuttur.
Sauna, Atabeyler, Hizbullah, Kuvvai Milliye Derneği,
Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Derneği, Türkiyem Topluluğu, Ulusal Birlik
Hareketi Platformu, Müdafa-i Hukuk Vakfı gibi adlar altında kontr-gerilla asker
ve sivil her kesim içinde çok değişik adlar altında örgütlüdür.
‘TÜRK PKK’SİNİ YARATTIM’
Eski Genelkurmay Başkanları’ndan Doğan Güreş, görev
yürüttüğü zamanda bu örgütlenmeyi ‘Özel Kuvvetler Komutanlığı’ adıyla yeniden
örgütlediğini ve geliştirdiğini açıklamıştı. Hatta ‘Türk PKK’sini yarattım’
diyerek bir de yaptığı işin ‘başarısından’ (Hizbullah) dolayı kendini
övmekteydi.
Diğer NATO ülkelerinin aksine Türkiye kendi
kontr-gerillasını açığa çıkarma ve etkisizleştirme gücünü gösterememiştir.
Şimdi sözkonusu Ergenekon soruşturması ve Özel Harp Dairesi’ndeki incelemeler
bu kirli ve gizli çete ağını açığa çıkarmasını beklemek çok zor. Çünkü Türkiye
kirli geçmişiyle yüzleşmeye ve demokratikleşmeye hazır görünmüyor.- İSMET
KAYHAN –ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info