Seçimlere az bir zaman dilimi kaldı. İttifaklar kuruldu, listeler açıklandı, seçim çalışma startları verildi. Her seçimde olduğu gibi faşist ve işgalci AKP-MHP ittifakının tek seçim propagandası yine Kürtleri yok etme üzerinedir. Bu propaganda, faşist ve şoven kitleleri kendi etrafında tutmak içindir. AKP-MHP faşist iktidarı her seçim de HDP’yi hedef haline getirerek terörize etme girişimindedir ve buradan oy devşirme peşindedir. Peki 2015’ten bu yana kendini tekrarlayan bu argüman hiç sonuç verdi mi? AKP-MHP iktidarının oyları arttı mı? En son belediye seçimlerinde büyük bir hezimet yaşadı. Hızını alamayan bu faşist hükümet artık Türk toplumunu bile terörize etti. Hatta soğanı bile terörize etti. Aslında ne kadar zor bir durumda olduğunun göstergesidir bu saldırılar.
Şimdi seçimlere az bir zaman kaldı, ancak sanki bu seçim Güney Kürdistan’da oluyormuş gibi KDP’de de hummalı bir seçim çalışması ve telaşı var. Peki bu seçim KDP’yi neden bu kadar ilgilendiriyor? KDP bu seçimlerde hiç olmadığı kadar neden bu kadar teşhir arayışındadır? Yazarları, çizerleri, sempatizanı ve bazı bürokratları bunu çok açık bir şekilde utanmadan, yüzleri kızarmadan yapmaktadır. Sözüm ona kendileri Kurdî bir duruş sergileyip HDP’yi Türkçü bir parti olarak niteliyorlar. KDP-AKP ittifakı, iş birliği, ortaklığı, adına ne derseniz deyin bilinmektedir. Yeni bir durum da söz konusu değil. Daha önce de KDP seçimlerde özellikle Kuzey Kürdistan’da çeşitli yollarla AKP-MHP faşist iktidarına muazzam destekler sunmuş ve bunun için çalışmalar yürütmüştü. KDP-AKP ittifakı ve işbirliği sadece Güney Kürdistan’da gerillaya karşı değil AKP’ye karşı olan herkese karşıdır. Dostumun düşmanı düşmanımdır mantığı KDP’de somutlaşıyor. Bunun örneği Rojava’da da belirgindir. Kürdistan’ın bir yeri işgal ediliyor KDP, AKP-MHP faşist iktidarının işgallerini destekliyor, hızını alamayıp kendi denetiminde olan topraklarını da adeta faşist ve işgalci AKP-MHP iktidarına teslim ediyor. Öyle bir duruma gelmiş ki böyle bir birliktelikte KDP, AKP’siz yapamıyor. Bundandır ki tüm gücü ile Emek ve Özgürlük ittifakına saldırmakta ve AKP-MHP faşist bloğu ile aynı safta yer alıp aynı yöntem ve üslup ile saldırmaktadır. Sosyal medya aygıtlarında ise oluşturdukları trol ekipler ile güya HDP’yi teşhir etme operasyonları yürütüyorlar. Peki KDP yandaşları ve trollerinin hiç sorgulama yetileri var mı acaba? KDP yandaşları Efrîn işgalini kimin yaptığını, ne için yaptığını biliyorlar mı? Ya da bu güruh hiç Dohuk ya da Hewlêr’de bulunmuş mu? HDP’nin Kemalistler ile iş birliği içinde olduğunu atıp tutarken KDP’yi hangi çizgide görüyorlar acaba? KDP ve yandaşları öyle bir duruma gelmiş ki kraldan daha kralcı bir pozisyondadır. Bunun için AKP bu seçimi nasıl görüyorsa KDP’de bu seçimi öyle görüyor. AKP’nin seçimlerde gitmesi demek KDP’nin de aslında tükenmesi anlamına gelmektedir. Barzani ailesi bu seçimleri böyle görüyor ki aslında haksız da sayılmazlar.
Barzani ailesinin Türk devleti ile olan ilişkileri ve bağları şüphesiz ki AKP döneminde başlamadı. Tarihsel bir işbirlikçilik söz konusudur. Genellikle bu işbirlikçilik daha çok ihanet temelinde ve Kurdî hareketleri tasfiye etme yönündedir. KDP Türk devlet geleneğinin Kürtler üzerindeki politikalarının aracıdır. Doktor Şivan’a (Sait Kırmızıtoprak) ve arkadaşlarına kurulan komplodan tutalım da PKK’li gerillalara kurulan komplolara kadar. Genellikle PKK bahane edilmekte, ancak Dr. Şivan bir PKK’li değildi. Türk devleti ile olan iş birliği sonucu bir komplo neticesinde Güney sınırlarında KDP eli ile şehit edildiler. Barzani ailesinin tarihi komplo tarihidir. Xelifan örneği aslında bu komplonun son örneklerindendir.
Yani demek istediğim KDP’nin derdi sadece PKK değil Türk işgalci sömürgeci sistemine karşı olan bütün Kurdi örgüt, oluşum ve partilere karşıdır. İş birliği de yeni değil. Ancak tarihin hiçbir döneminde KDP bu kadar bağımlı hale gelmemiş ve kader ortaklığı yapmamıştır. Türk devletinin KDP ile olan ilişkileri eskiden sadece Kürt hareketlerini tasfiye temelindeydi. AKP iktidarı döneminde çıtayı yükselterek ekonomik, siyasi ve hatta uluslararası suç ortaklığına kadar ilerlemiştir.
Petrol anlaşması örneği şu aralar gündemde ve bilinmektedir. Daha başka birçok örnekleri mevcuttur. Bunun için aslında bu seçimde Kuzey Kürdistanlı yurtseverlerin Emek ve Özgürlük ittifakına vereceği her oy AKP’ye kaybettirecek, kaybeden AKP demek kaybeden işbirlikçilik ve ihanet çizgisi demek. AKP belki KDP’siz ayakta kalabilir ancak artık KDP AKP’siz ayakta kalamaz. Hele ki son süreçlerde YNK’nin Bafil Talabani şahsında bir toparlanmaya gittiği ve Kürtlerin temsiliyetine kendisini aday gösteren bir tutum sergilemekteyken. KDP kendisini her zaman alternatifsiz görüyordu ve bundan dolayı istediği gibi cirit atıyordu. Ancak koşullar ve şartlar değişmiştir. Bir yandan Rojava devriminin tüm dünyada yarattığı atmosfer ve her kesimin gözdesi durumuna gelmişken, diğer yandan Bafil Talabani’nin beklenmedik hamle ve çıkışları KDP’yi tamamen etkisizleştirmektedir. KDP’nin, Kürtleri temsil ediyorum argümanı da artık işe yaramaz hale gelmiştir. KDP 2015 yılından beri sergilediği her pratikte aslında teşhir olmuş bir yapıdır. AKP’nin bu seçimde kaybetmesi demek işbirlikçiliğin ve ihanetin de kaybetmesi demektir. Bunun için bu seçim iki yönlü olarak ele alınmalıdır. AKP’nin mantığı muhtemelen şudur: ben Kürde saldırırsam sonuç almam ama Kürt Kürde saldırırsa etki yaratır mantığındadır. Bundan kaynaklı AKP bu seçimde diğer seçimlerden daha da etkin bir şekilde KDP’yi kullanmak istiyor. KDP de zaten dünden razıdır bu duruma.
Karker ASO