İRAN’IN Şİİ HİLALİ STRATEJİSİ VE BORU HATTI
İran’ın Kerkük-Banyas Stratejisi Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı birden fazla ülkenin çıkarlarını bir araya getirmektedir. Hürmüz Boğazı’nda güvenlik şartlarının bozulması halinde İran’ın bu hat üzerinden petrolü ihraç etmeye devam edilebilmesi için bir alternatif olarak Irak-Suriye hattının hazırda bulunması gerekmektedir. İran’ın yardımına bağımlı hale gelen Suriye rejimi için ekonomik bir kaldıraç görevi görecek bir araç geliştirmeye çalışmaktadır.
İran, Irak topraklarından Banyas Limanı’na uzanan boru hattıyla İran petrollerini Avrupa’ya ulaştırmayı amaçlamaktadır. Trans-Irak Petrol Boru Hattı, ABD’nin yaptırımlarına karşı veya herhangi bir askeri çatışma durumunda Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasına karşılık İran’a ek kaynak sağlayacaktır. Bu proje iki aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada boru hattının 1000 km’si Irak toprakları üzerinden geçmesi planlanırken ikinci aşamada ise 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali sırasında zarar gören Kerkük-Banyas Boru Hattı’dır. İran Kerkük-Banyas Boru Hattı’nın onarımını üstlenerek günlük petrol ihracatını 1,25 milyon varile çıkarmayı hedeflemektedir.
Zira Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı hemen hemen İran’ın ‘Şii Hilali’ stratejisi dediğimiz hattı çizdiğini belirtilebilir.
RUSYA’NIN KERKÜK-BANYAS STRATEJİSİ
Rusya’nın Kerkük-Banyas Stratejisi Rus medyasında yayınlanan habere göre Kerkük-Banyas Boru Hattının yeniden onarım maliyeti yaklaşık 8 milyar dolardır. Rus Enerji Şirketi Gazprom’un İran, Suriye ve Irak arasında stratejik bir proje ortaklığı üzerinde görüşmeler yapıldığı iddia edilmektedir. Ürdün ile Irak arasında kalan Trebil Sınır Kapısı’nın Temmuz’un sonuna doğru açılmasıyla Kerkük petrol sahalarından Ürdün’e petrol ihraç edilmektedir. 11-16 Şubat tarihleri arasında Irak ile Ürdün arasında mutabakatın sağlanmasıyla Kerkük petrol sahalarından Ürdün’e kara yoluyla 200 akaryakıt tankerleriyle petrol ihraç edilmekte. Irak’ın başkenti Bağdat’a Ürdün’den elektrik enerjisi aktarılması karşılığında Ürdün’ün başkenti Amman’a günlük 100 bin varil petrol ihraç edilmektedir. Rus Petrol Şirketi Rosneft Lübnan petrolünü depolamak ve Trablus bölgesindeki petrol tesislerini işletmek amacıyla Lübnan hükümetiyle bir stratejik sözleşme imzaladı. Bu anlaşma ile Rusya Irak petrolünü Trablus üzerinden Banyas Limanına petrol ihraç yolunu açmaktadır. Rusya, Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı’nın yeniden faaliyete geçmesi halinde hattının bir bölümünü elinde bulundurmasından gelir elde edeceğine ve Kerkük-Ceyhan Boru Hattı üzerinde kontrolü sağladıktan sonra Ortadoğu’nun Avrupa ülkelerine yaptığı petrol ihracatının büyük bölümünü kontrol altına alacağına inanmaktadır.
BU HATTA PETROL AKIŞI SAĞLANDIĞINDA BAĞDAT VE HEWLÊR ARASINDAKİ İLİŞKİ!
Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı’nda petrol akışının sağlanması durumunda Bağdat ve Erbil arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirecektir. Bağdat, IKYB’nin aracılığıyla Türkiye’ye tek taraflı bağımlı olmaktan kurtulacak bu durum ise Türkiye’nin jeostratejik önemi azalacaktır. Bu durumda Hewlêr Kerkük’ü kontrol altına almak isteyecektir. Bağdat ise Hewlêr’in Irak’tan ayrılma düşüncesinin ortadan kalkacağını düşünmektedir. Bağdat, Kürt devletine Kerkük’ü katmadan bu düşüncenin gerçekleşemeyeceğini bilmekteydi bu sebeple özellikle KDP ve Barzani ailesi bu Kerkük-Banyas Boru Hattı açılmamalıydı. Çünkü açılması halinde KDP ile Türkiye arasındaki gizli petrol ticaretti büyük bir darbe alacak. Kerkük-Banyas Boru Hattı’nın tekrardan faaliyete geçmesi bölgeye hâkim olan devletlerin uluslararası ve bölgesel oyunun da bir parçası olacağını ifade etmektedirler. Bu boru hattının İran, Rusya, Irak ve Lübnan gibi ülkelerin kaderini ekonomik ve askeri güçlerini birleştireceği düşüncesi vardır. Böylece ABD zengin petrol rezervlerine sahip olan ülkelerin kaderlerine karar verebilecek tek ülke konumunda olmayacaktır.
ABD’NİN ISRARI!
ABD’nin Kerkük-Banyas Stratejisi ABD dünyanın ekonomik ve endüstri bakımından en güçlü devletidir. Ekonomisini ve endüstrisini ayakta tutabilmek için ihtiyacı olan enerjinin yüzde 57’sini yerli üretim ile karşılarken kalanını ise komşu devletlerden yahut Ortadoğu’dan karşılamaktadır. ABD ekonomisi ve sanayisinin petrole bağımlı olması nedeniyle dünyada petrol kaynaklarına sahip olan ülkeleri hâkimiyeti altına alma çabası içindedir. Ortadoğu bölgesindeki petrol rezervlerine baktığımızda ABD’nin neden bu bölgeye hâkim olmak istediğini kısmen de olsa anlayabiliyoruz. Daimî müttefiki haline gelen Suudi Arabistan’ın yanı sıra bölgeye demokrasi getireceğini söyleyerek 2003 yılında işgal ettiği ülke olan Irak enerji açığını finanse edecek ülkelerden biridir. Dolayısıyla ABD’nin petrol şirketleri bu sebeplerden dolayı gerekli olan siyasi baskıyı Amerikan yönetimine yapmaktadırlar.
ABD’nin Irak işgalini meşru göstermesinin yanında işgalin altında yatan sebeplerinden birisi de petrol kaynaklarına sahip olma arzusudur. Enerjiye bağımlı olan sektörler için bilinir ki petrolün ikamesi yoktur. ABD Irak’ı işgal etmesiyle Irak’ın petrol rezervlerini de elinde bulundurmaktadır. ABD Irak’ın petrolünü satarken elde edecek geliri değil aynı zamanda ABD hükümetinin dilediği zaman piyasaya sürdüğü petrol miktarını da değiştirebilerek fiyat düzenlemesi yapabilmekte ve ABD dolarının değerinin artmasını sağlayabilmektedir. Irak petrolünün üretim maliyeti diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça ucuzdur. Bu oldukça önemli faktördür. Dünya genelinde ucuza üretilen tüm petrol kaynakları üretilmiş durumdadır. Irak’ın mevcut üretilmiş petrol rezervlerine bakıldığında yaklaşık yüzde 20’sinin keşfedildiği yüzde 80’inin ise henüz üretime açılmamıştır. ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle OPEC’in gücünü azaltarak, dünya petrol fiyatlarına müdahale etme imkânını elde etti. Tüm bu koşullar hazırlandığında ABD, 1948 yılında kapatılan Kerkük Hayfa Petrol Boru Hattı’nı yeniden canlandırmak isteyecek ve İsrail’i de petrol oyununa dâhil edecektir. Şuan gündemde olmayan Kerkük Hayfa Boru Hattı ileriki dönemlerde ABD ile Türkiye’nin ilişkileri seyrine bağlı olarak bu konu gündeme gelecektir. Bu hattın gerçekleşmesi durumunda Türkiye Ceyhan Petrol Boru Hattı işlevini yitirecek ve İsrail ile Türkiye’yi karşı karşıya getirecektir. Bu hattın işletilmesi durumunda Basra Körfezi ve Süveyş Kanalı’nın egemenliği son bulacak ve İsrail Ortadoğu petrolü kendi denetiminde Akdeniz’e açılacaktır.
Bundan kaynaklı ABD’nin kendi en önemli üssünü Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde önemli yerler olmasına rağmen Tenef ve Dêrazor arasındaki küçük bir yere sıkıştırması bundandır.
İSRAİL KENDİ BORU HATTINA ALTERNATİF İSTEMEZ
İsrail açısından da; İran’ın burada varlık göstermesi oldukça tehlikeli görüyor. İsrail ekonomik açısından da öyle bakıyor, bu petrol hattına alternatif başka bir petrol boru hattına sahip bir güç veya devlettir. İran’ın veya başka stratejik bir gücün kendi petrol hattına alternatif petrol boru hattı veya bölgede varlık gösterme neden olacak bu hattı istemez. İsrail kendi limanlarından Avrupa’ya veya başka ülkelere taşımak varken niye böyle bir hattı istesin ki? Zaten İsrail ve İran arasında tarihsel bir düşmanlık sözkonusu ve böyle bir gücün veya devletin hemen yanı başında Şii Hilali tamamlayacak önemli bir ayağı olan alternatif bir petrol boru hattını hiç istemez. Dolayısıyla sıraladığımız bu nedenlerden kaynaklı İsrail’de doğal olarak bu denklemin içine giriyor ve İran’ın burada varlık göstermesine izin vermek istemiyor.
İŞGALCİ TC BU BORU HATTININ YENİDEN AÇILMAMASI İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYOR
Faşist AKP-MHP hükümeti eski Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun 5 Mayıs gününe kadar başta Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Miqdat olmak üzere Suriye rejimi yetkilileri ile yaptığı tüm görüşmelerde tüm siyasi, askeri, istihbarati ve toplumsal konularda verecekleri desteğinin tümü İran, Irak ile Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı’nın yeniden açılmasına destek vermemesi üzerine olduğu öğrenildi. Hatta Çavuşoğlu bu boru hattına karşılık rejimin Akdeniz’deki başta Banyas limanı olmak üzere tüm limanlarda yapılacak ticaret veya ticari projelerine yüzde 50 oranında destek verebileceklerini bunun için rejim olarak daha risksiz bir kazanç elde edebileceği teklifinde bulunduğu yönünde yazılıp çizildi. Çavuşoğlu esasında bu teklifi yaparken de ‘Aba altında sopayı’ da gösterdi. Yani eğer bu boru hattı yeniden işlevsel hale gelmesi durumunda başta DAIŞ olmak üzere tüm saldırıların yönü bu hat üzerinde olacağı tehdidinde bulunmuş oldu.
Bu görüşmelerden sonra Suriye hükümeti Dışişleri Bakanı Faysal Miqdat Temmuz ayı içinde iki kez Irak merkezi hükümet yetkilileri ile görüşme gerçekleştirdi. Yapılan bu görüşmelerin ardından Miqdat, Rusya üzerinden Çin ve İran’dan da destek almış olacak ki ABD’nin Suriye’deki varlığı üzerinden Çavuşoğlu’nun tehdit olarak algılandığı teklife cevap niteliğinde bir açıklama yaptı. Miqdat “ABD Suriye’deki varlığı güvenlikten çok bu topraktaki yeraltı (petrol) zenginliğini sadece kendi çıkarı için olduğunu, sadece üslerin bulunduğu alanlara bakmamız yeterli olacaktır” dedi.
Bunun ardından 25 Ağustos 2023 tarihinde faşist AKP-MHP hükümeti Dışişleri Bakanı olan MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın Bağdat ardından da Hewlêr’e giderek görüşmelerde, Bağdat’ın Türkiye’nin KDP ile ortak yaptığı kaçak petrolden elde ettiği ve Irak merkeze 42 milyar dolarlık borç davasından vazgeçmemesi Bağdat’ın Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı üzerinden Türkiye ile ipleri kopardığı anlaşıldı. Fidan bu Bağdat restine karşı üç Barzani ailesi (Mesut, Neçirvan ve Mesrur) ile görüşmede zorlama mutluluk pozlarının verilmesi ardından Kerkük idare meselesinin tekrardan gündeme getirmesi dikkat çekti. Hemen ardından işgalci TC’nin başta Garê olmak üzere Behdinan ve Qendil’e kadar geniş çaplı bir saldırı planının gündeme gelmesi ve KDP’ye bağlı özel güçlerin eskide olduğu gibi ancak bu kez açık bir şekilde Medya Savunma Alanlarına yoğun askeri sevkiyat yapması, yine aynı şekilde Kerkük’te gerginliklerin yaşanması Irak ve Başurê Kurdistan da her yeri karıştırabilecek gücü olduğunu göstermeye çalıştı. İşgalci TC için Şii güçleri dışında Kerkük Türkmen cephesine de geçse KDP’de alsa fark etmeyeceği için hemen planını devreye soktu. Dikkat edilirse Kerkük’te yaşanan gerginlik sadece Türkmenler ve KDP üzerinden Kürtlerin ismi geçiyor. Zaten Türkmenlerin şuana kadar hiçbir işlevi olmayan KDP ofisine saldırı düzenlemesi nasıl bir oyun içinde oyun olduğunu gözler önüne serdi. Yaşanan gerginliklerin dinmesi için gerginliği yaratan tarafların masaya oturması gerekiyor ve bunlar da AKP-MHP’ye bağlı olan Türkmen Cephesi ve KDP dir. Yani Kerkük idaresi bu taraflardan herhangi birine de geçse kazanan yine işgalci TC olacaktır.
KDP için de zaten “Bize o kadar saldırı yapıldı, direndik ve masaya kadar geldik” diyerek kendi tabanını rahatlatacak. Zira öncesinde başta Garê olmak üzere Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı işgal edecek tüm bölgeleri KDP’ye devredeceği anlaşması daha öncesinde yaptığı için KDP açısından bir sıkıntı yaratmayacak. Bu plan veya oyunla yeniden tartışılan Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı’nın yeniden kurulmasına engel olunacak hem de bölgedeki hakimiyetinin Şii güçlerinden yarıdan fazlasını alarak İran ve Irak rejimlerini zayıflatacak.
İşgalci TC açısından Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattının güzergahlarından biri olan Tenef ve Dêrazor bölgesine yönelik geçmişte yaşanan bir saldırısına bağlı bir örnek verebiliriz; işgalci TC’nin Rojava’ya yönelik saldırıların senaryolarından biri de Tirbêspiyê’den başlayıp Dêrik ile Qamişlo arasını keserek Dêrazor’a uzanan “Güvenlik Koridoru” adı altında bir koridorun açılması tartışması yapılıyordu. Bize göre bu koridorun amacı Dêrik ve Qamişlo arasını kesmekten ziyade söz konusu bu denkleme uzanan bir operasyon olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden işgalci TC daha öncesinde de bu son süreçteki Dêrazor savaşında olduğu gibi bu bölgeye çok ciddi odaklandığı ortaya çıkıyor. Hatta buna paralel olarak son birkaç ay içinde kopuk da olsa gelen istihbarati bilgilere göre, işgalci TC’nin MİT’i son dönemlerde Ebu Kemal bölgesinden Lazikiye kadar ki bölgeyi kapsayan ne kadar DAIŞ hücresi, grup sorumluları ve bu DAIŞ’lilerin sabotaj, suikast ve savaşma kabiliyetlerine kadar haklarında bilgi topladığını ve birçoğunu Türkiye’de bulunan DAIŞ emirleri üzerinden çağırıldıkları belirtiliyor.
Buna bağlı olarak da işgalci TC’nin İbrahim Xelil Sınır Kapısı’nın hemen yanından Şengal ve Ebu Kemal Sınır Kapısının dibinde bulunan bölgeye, oradan da Başûrê Kurdistan içlerine doğru giden bir yol projesi vardı ve bu yolla özellikle bu bölgelerde de varlık göstermek istiyor. Bu projenin hangi aşamada olduğunu tam bilinmiyor ancak bu hat üzerindeki oluşan denkleme bakıldığında işgalci TC ilk fırsatta bu projeyi gerçekleştirmek isteyecektir.
Fırat ALİ